Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1033 E. 2020/824 K. 02.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/1033
KARAR NO : 2020/824

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 23/12/2019
KARAR TARİHİ : 02/12/2020
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 03/12/2020

DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette % 30,84 oranında pay sahibi olduğunu, şirket yönetiminin tamamen kötüniyetli ve hukuka aykırı davranışlarla müvekkili şirketten uzaklaştırmaya çalıştığını, şirketi temsil ve ilzama müvekkili ile birlikte …. ve …’ın müştereken yetkili kılınmış olmasına rağmen 12/09/2018 tarihinde … ve …’ın yönetim kurulu olarak toplanarak kendilerini münferiden şirketi temsil ve ilzama yetkili kıldıklarını, alınan bu karardan 1 hafta sonra 19/09/2018 tarihinde Bakırköy … Noterliği’nin … yevmiye no’lu ihtanmamesi ile müvekkilinin şirketi zarara uğratan davranışlarının tespit edildiğini ve hukuki işlemlerin başlatılacağının bildirildiğini, müvekkilinin öncelikli hukuka aykırı şekilde alınan yönetim kurulu kararı ile şirketi temsil yetkisinin elinden alındığını, müvekkili davet edilmeksizin yapılan yönetim kurulu toplantısının mutlak butlanla batıl olduğunu, söz konusu kararın batıl olduğunun Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile bildirildiğini, batıl yönetim kurulu kararına ve batıl yönetim kurulu kararına dayanarak yapılan son 3 yıla ait genel kurul toplantısına karşı dava açma haklarının saklı olduğunu belirterek davalı şirketin feshine, feshinin mümkün olmaması halinde davacı pay sahibine paylarının karar tarihine yakın tarihteki gerçek değerleri ödenerek pay sahibinin şirketten çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davanın arabuluğu tabi olduğunu, davacının fesih istemine yönelik olarak haklı sebebin ispat edilemediğini, davacı yönetim kurulu toplantısına davet edilmesine rağmen katılmadığını, toplantı 17 ay öncesinde yapılmış olmasına rağmen dava konusu edilmediğini, şirketin devamlılığı esas olup feshin son çare olduğunu, davacının son yıllarda yönetim kurulu üyeliği yaptığı, kayıtlar incelendiğinde kendisinin şirketten yüklü miktarda ödemeler aldığı gözönünde bulundurulduğunda davanın kötüniyetli olarak açıldığını belirterek şirketi feshi talebinin reddini, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davacının pay değeri ödenerek ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesini belirterek davanın reddine talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Davanın TTK’nun 531. maddesi gereğince açılan anonim şirketin feshi olmadığı taktirde payın gerçek değeri ödenerek ortaklıktan ayrılma istemine ilişkin olup, uyuşmazlığın anonim şirketin feshini gerektirir haklı sebebin bulunup bulunmadığı, şirketin feshi yerine davacı pay sahibinin şirketten çıkarılmasına gerek olup olmadığı, davacının çıkarılmasına karar verilmesi halinde pay değerinin tespiti hususlarına ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Dosya üzerinde 1 sektör uzmanı ve 1 SMM bilirkişisi vasıtasıyla bilirkişi incelemesi yapılmasına ve şirketin fesih sebebi olarak ileri sürülen sebeplerin incelenmesi, haklı sebep bulunup bulunmadığının tespiti, şirketin faaliyetlerine devam edip etmediği, borca batık olup olmadığı, şirketin mali durumu, davacı ortağın şirketten çıkarılmasına karar verilmesi halinde gerçek pay değerinin tespiti ile bilirkişi raporu tanzimine karar verilmiştir.
SMMM … ve Prof. Dr. … tarafından ibraz edilen raporda, davacı tarafından ibraz edilen 2016,2017,2018 ve 2019 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun bir şekilde açılış ve kapanış tasdiklerinin yapıldığı, ticari defter kayıtlarının birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, ticari defterlerinin yanların lehine delil niteliğinin mahkemenin takdirinde olduğu, haklı sebeple fesih ancak çoğunluğun sistematik olarak şirketin veya azlığın haklı çıkarlarını ihlal etmesi halinde uygulanacak son çözüm olduğu, azlı haklı sebeple fesih davasına ancak diğer hukuki yollardan yararlanmamışsa veya yararlanması halinde dahi sonuca ulaşmamışsa başvurabileceği, davacının ise genel kurul kararının iptali ya da yönetim kurulu kararının butlanının tespiti yoluyla çıkarlarını koruyabilecekken son çare niteliğindeki haklı fesih davasına başvurmasının düzenlemenin getiriliş amacı ile bağdaşmadığı, mahkemece haklı sebeplerin oluştuğu kanaatine varılması halinde pay sahibinin şirketten çıkarılmasına karar verilebilmesi için şirketin iktisap edeceği payların kanunda öngörülen %10 sınırı aşaması gerektiği, ancak davacının %30,84 oranında hisse nedeniyle kanuni sınırın aşılması söz konusu olduğundan şirket tarafından payların gerçek değerinin ödenerek davacının şirketten çıkarılmasına karar verilemeyeceği , davacının ileri sürdüğü sebeplerin mahkemece haklı görülmesi halinde yine davacı tarafından talep edildiği üzere pay bedellerinin ödenerek şirketten ayrılması yönünde karar verilmesi bir zorunluluk olmayıp, mahkeme fesih yerine duruma uygun düşebilecek başkaca bir çözüme örneğin karın dağıtımına da karar verilebileceği, davacının paylarının şirket tarafından alınması karar verilmesi halinde payının değerinin 30,84%’lük payı (780.319,91*30,84/100=)222.587,67 TL olabileceği belirtilmiştir.
Uyuşmazlık, anonim şirket ortaklığının feshi için TTK’nun 531.maddesi kapsamında haklı sebeplerin oluşup oluşmadığı hususundan kaynaklanmaktadır.
TTK’nun 531.maddesinde haklı sebeplerin varlığı halinde sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahiplerinin şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Davacı davalı şirkette % 30,84 pay sahibi olup, yasanın aradığı pay oranına sahip olduğundan işbu fesih davasını açabileceği tespit edilmiştir.
Anılan hükümde haklı sebeplerin neler olduğu tahdidi ve tadadi olarak sayılmamıştır. Haklı sebep bulunmadığı taktirde şirketin haklı sebeple feshine karar verilemeyeceği gibi, maddede öngörülen duruma uygun çözümlerden birine hükmetmek de mümkün olmayacaktır. Somut olayın özelliklerine göre davacı yanın ileri sürdüğü sebeplerin anonim şirket ortaklığının feshi için haklı sebep olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
Pay sahipleri arasında mevcut veya sürekli tekrar eden uyuşmazlıklar esasen şirketin sona erdirilmesini haklı kılmazlar. Belirli oranda paya sahip azlığa haklı sebeple fesih davası hakkı tanınmasının altında çoğunluk prensibinin katılığını yumuşatma düşüncesi yatar. Haklı sebeple fesih ancak çoğunluğun sistematik olarak şirketin veya azlığın haklı çıkarlarını ihlal etmesi halinde uygulanacak son çözümdür (ultima ratio) Bu nedenle haklı sebeple fesih davaları çoğunluk prensibini ortadan kaldıracak alternatif bir düzenleme olarak anlaşılmamalıdır. Haklı sebeple fesih davası ikincil bir çözümdür. Davanın ikincilliği hem davanın açılması hem de davada verilecek hüküm bakımından geçerlidir. Azlık haklı sebeple fesih davasına ancak diğer hukuki yollardan yararlanmışsa veya yararlanması halinde dahi sonuca ulaşamamışsa başvurabilir. Örneğin bilgi edinme hakkının ihlali halinde kanunun tanıdığı imkanları kullanmadan haklı sebeple fesih talebinde bulunulamaz veya aynı sonuca genel kurul kararının iptali ya da yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu davası ile ulaşılabiliyorsa önce bu davaların açılması gerekmektedir. Bu davaların açılması, haklı sebeple fesih davasının ön şartı değil ise de, fesih davasının tali niteliği gereği şirketin feshine ancak duruma uygun başka bir çözüm bulunamamışsa karar verilir.
“Haklı sebep” kavramı kanunda tanımlanmamış ve örnekleme yoluyla da gösterilmemiş olmakla birlikte yargı kararlarında haklı sebep olarak sayılan hususlar arasında genel kurulun çok defa kanuna aykırı şekilde toplantıya çağırılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların sistematik ve devamlı ihlali, özellikle pay sahiplerinin bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kar payının düzenli azalması veya uzun süre kar payı dağıtılmaması, şirketin çoğunluk pay sahipleri tarafından kötü yönetimi nedeniyle krize sürüklenmesi, şirketin amacına ulaşılmasının engellenmesi, organların bloke edilmesi ve şirketin amacı dışında işler yapılması haklı sebeplerden sayılmıştır. Buna karşılık varsayımsal ve olumsuz beklentiler haklı sebep olarak kabul edilmemektedir. Haklı sebep bulunup bulunmadığı her olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Somut olayda, davalı şirketin 3 ortaklı kapalı bir şirket olduğu, davacının 2018 yılına kadar şirketin yönetim kurulunda olduğu, 2018 yılından sonra yeniden seçilmediği ve ortaklar arasında anlaşmazlıklar bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı, şirket yönetiminin kendisini şirketten uzaklaştırmaya çalıştığını, kendisi davet edilmeksizin yapılan yönetim kurulu toplantısının batıl olduğunu, batıl yönetim kurulu toplantılarına dayanarak son 3 yılın hesap dönemine ait genel kurulun toplandığını, kar payı dağıtılmadığını belirterek şirketin feshini talep etmiş ise de, anılan sebeplerin haklı sebep olarak kabulünün mümkün olmadığı, davacının genel kurul kararının iptali ya da yönetim kurulu kararının butlanı istemiyle çıkarlarını koruma imkanının bulunduğu, bu hususların haklı sebep teşkil etmediği, haklı sebep koşulları oluşmadığından davacının pay bedelleri ödenmek suretiyle şirketten ayrılmasına da karar verilemeyeceği anlaşılmakla açılan davanın sübut bulmadığından reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
AÇILAN DAVANIN REDDİNE
1-Karar ve ilam harcının 54,40 TL’ye ikmali ile bakiye 10,00 -TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 44,40 TL peşin harcın mahsubuna,
2-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’ne göre takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 02/12/2020

Başkan …
E-imzalı
Üye …
E-imzalı
Üye …
E-imzalı
Katip …
E-imzalı