Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/726 E. 2019/441 K. 24.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/726
KARAR NO : 2019/441

DAVA : Hakem Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 23/07/2018
KARAR TARİHİ : 24/04/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/05/2019

DAVA: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalıların …. A.Ş.’nin 12/11/2007 tarihiyle 3 yıl süreyle seçilmiş yönetim kurulu üyeleri olduklarını, görevlerini ihmal etmeleri nedeniyle genel kurul yapılmadığı gerekçesiyle şirketin ticaret sicilden terkin edildiğini, şirket eski hissedarlarından ….tarafından açılan davada Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin…. Esas sayılı dosyasında eski yönetim kurulu üyelerinin, tüm muhalefetlerine rağmen tasfiye memurları olarak atandıklarını, eski yönetim kurulu üyesi olan davalıların birkısım hissedarlarla birlikte hareket ettiklerinin kasti ve ihmali davranışları nedeniyle şirketin zarar gördüğünü, yönetim kurulu başkanı …an’ın 84 yaşında olduğunu, kendi işlerini yapamayacak halde olduğunu, diğer yönetim kurulu üyelerinin ise yurt dışında ikamet ettiklerini, eski yönetim kurulu üyelerinin birkısım hissedarlar lehine şirketin içini boşaltmaya yönelik hareketlerinin bulunduğunu, açılan davalarda şirketin zarara uğratıldığını belirterek Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyasına atanan tasfiye memurlarının yerine tarafsız bir tasfiye memurunun atanmasını talep ve dava etmiştir.
Mahkememizin …. Esas … Karar sayılı ve 09/11/2017 karar tarihli ilamı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … HD’nin …. Esas … Karar sayılı ve 05/07/2018 tarihli ilamıyla kaldırılmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; TTK m.537’ye davayıl tasfiye memurlarının azli istemine ilişkindir.
Davalılar vekilinin 16/11/2018 tarihli beyan dilekçesi ile dava dilekçesinde her ne kadar …, … ve …’in davalı olarak gösterilmişse de tasfiye kurulunun azline yönelik davanın ortaklığa karşı açılması gerektiğini, davanın bu kişilere tasfiye memurları sıfatı ile yöneltildiğini, tasfiye kurulu tarafından düzenlenen vekaletnamelerin dosyaya sunulduğunu, ortaklığa karşı açılan davada tasfiye memurunun HUMK 53 vd. Hükümlerine göre davaya feri müdahil olarak katılmakta hukuki yarırınn olduğunu kabul edildiğinden azli istenen tasfiye memurlarının şahsen feri müdahil sıfatıyla katılmalarının mümkün olduğunu, bu taktirde şahsi vekaletnamelerinin dosyaya sunulabileceğini, şirkete ait turistlik tesisi bizzat işletmekte olan eski yönetim kurulu üyesi ….’in 2007 yılında ölümünden sonra şirkete ait taşınmaz ve işletmeler … ve … tarafından kullanıldığını, yararlandığını, gelirlerine el konduğunu, hukuka aykırı işlemlerle devredilerek şirketin tüm malvarlığının yokedildiğini ve kendilerine maledildiğini, ne davalılardan ve ne de kendisinin şirket malları ile ilgili hiçbir faaliytenini bulunmadığını, hiçbir gelir elde etmediğini, şirketi borç altına sokan hiçbir sözleşmeye imza atılmadığını, şirketin malları üzerinde hiçbir tasarrufta bulunumadığını, bu duruma şirkete zarar veren eylemlerden söz edilmesi de mümkün olmadığını, davalıların gerçekleştirdiği tek faaliyet yasa dışı yollarda kaçırılan şirkete ait malların yasal yollara başvurularak şirkete yeniden kazandırılması olduğunu, müvekkillerinin hakkında gerçek dışı suçlamalarda bulunan davacı ve birlikte hareket ettiği …. ise 2007 yılından bu yana şirket malmlarını diledikleri gibi kullanarak yararlandıkları gibi hukuka aykırı işlemlerle 3. kişilere devrederek şirketin malvarlığını ele geçirdiklerini, tasfiye memurlarının azlinin TTK 442/2 uyarınca haklı sebeplerin varlığınıa bağlandığını, tasfiye memurlaranını güvenilirliğini ve ehliyetindeki itimati sarsan herhangi bir olay bulunmadığı gibi davacı tarafınrdan örenilen isimlerin güvenilmezliği mahkeme kararlarıyla sabit olduğunu, müvekkillerinin tasfiye memurları olarak şirketim temsil ederek şirket malvarl.ığını hill.e ive yasmayara aykırı yöntemlerle ele geçiren davacı ve bilrlikte hareket ettiği şahısların elinden şirkete ait taşınmazları yasal yollarla yeniden elde ettikten sonra işrketin tasfiyesine ilişkin işlemlerini tamamlayacaklarını, ancak bunun gerçkeleştirilmesi şirkete karşı veya şirket taarfından açılan davalaların sonuçlandırılması gerektiğini, davacıların enlge olmak istedikleri durumun bu olduğunu, açılan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekatel ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, 6102 Sayılı TTK’nun 537.maddesine dayalı tasfiye memurunun haklı sebeple azli istemine ilişkindir.
Haklı sebep, bir tasfiye memurunun güvenilirliğinde ve ehliyetindeki itimatı sarsan bütün olaylardır. Mevcut bir neden dolayısıyla tasfiye memurunun tasfiyeyi doğru bir şekilde idare edemeyeceği sonucuna varılıyorsa, haklı sebebin mevcudiyeti kabul edilmelidir. Ancak haklı nedenlerin ortaya çıkmasında tasfiye memurunun kusuru şart değildir. Yani tasfiye memuru, haklı nedenin kusuru olmaksızın meydana geldiğini ileri sürse bile, yine de azledilmekten kurtulamaz. (TTK 537/2) ( Y.11.hd. 2015/730e. , 2015/2852k. )
Tasfiye memurlarının seçiminde hakim özgürdür. Hakim, yapılacak işin mahiyetine dikkat etmek suretiyle, tasfiye memurlarının sayısını ve -kural olarak- ücretini de tespit etmelidir Hakimin yetkisi sadece atamayla sınırlı olup , atadığı tasfiye memuru üzerinde bir gözetim yetkisi bulunmadığı gibi , ona tasfiyenin icrasına ilişkin olarak talimatlar da veremez. Mahkeme tarafından tasfiye memuru seçildikten sonra, tasfiyenin bu memurlarca gerçekleştirilmesi gerekir. Bu nedenlerle tasfiye memuru için öngörülen ücretin mahkeme kararı öncesi depo mecburiyeti kanundan kaynaklanan zorunluluk değildir.
Davacı vekilinin talebi kesinleşmiş mahkeme kararıyla atanan tasfiye memurunun azli niteliğinde olup, bu iddiaların tasfiye memuruna karşı açılacak davada ileri sürülmesi ve açılan davada iddiaların ispat edilmesi halinde tasfiye memurunun görevi sonlandırılabilir. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 2007/ 8522 E – 2008/ 11841 K sayılı içtihatı da bu yöndedir. Davacı tarafça tasfiye memurlarının haklı sebeple azli talep edilmiş ise de, kararın kesinleştiği tarihten sonra haklı sebeple azli gerektirecek hususların iddia ve ispat edilmediği anlaşılmakla sübut bulmayan davanın reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere:
AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
1-Alınması gereken 44,40-TL harçtan peşin alınan 31,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 13-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
2-Yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 2.725-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, anlatıldı 24/04/2019

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır