Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/488 E. 2019/134 K. 14.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BAKIRKÖY
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/488 Esas
KARAR NO : 2019/134

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/05/2018
KARAR TARİHİ : 14/02/2019
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 22/02/2019
Mahkememizde açılan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile taraflar arasında imzalanan 15.03.2017 tarihli … Sözleşmesinin davalının haksız olarak feshetmesi nedeniyle sözleşme gereği fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500,00 TL kazanç kaybı, 1.000,00 TL bakiye cari hesap alacağı, 4.500 TL …. bedeli, 4.500 TL cezai şart alacağı, 3.000 TL manevi zarar alacağı olacak şekilde toplam 13.500,00 TL alacağın sözleşmenin fesih tarihi olan 23.06.2017 tarihinden itibaren uygulanacak ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı usule uygun davetiye tebliğine rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.
Davalı asil mahkememizin 13.09.2018 tarihli duruşmasında daha önce davacı ile ….sözleşmesi kapsamında Çiğ köfte satış işi yaptığını , ticaret sicilde kaydının olmadığını, esnaf olarak çalıştığını , ortalama aylık 18.000 – 19.000 TL ciro yaptığını, 2 ortak olarak çalıştıklarını, aylık karın %30 civarı olduğunu, davacının sözleşmeye uymadığı için davacıdan malzeme almayı bıraktığını, davacı Hatay’dan İstanbul’a taşındığı için muhatap olacak kimse bulamadıklarından başka firmadan çiğ köfte almak durumunda kaldıklarını beyan etmiştir.
Mahkememizce tarafların gerçek kişi tacir olup olmadığı araştırılmış; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün yazı cevabında davalının gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı anlaşılmıştır. ….Vergi Dairesi yazı cevabında ise davalının basit usulde ticari kazanç elde eden ve defter tuta yükümlülüğü bulunmayan esnaf olarak faaliyetine 14.02.2017 tarihinde başladığı ve 19.04.2017 tarihinde ise faaliyetini sonlandırdığı , ….Vergi Dairesi yazı cevabında ise davacının …..Vergi Dairesinden nakil gelen mükellefin işletme defteri uttuğu ve işletme hesabına tabi olduğu belirtilmiştir.
TTK’nun 4/1 maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına da bakılmaksızın aynı maddenin alt bentlerinde yazılı istisna hallerin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olduğu hüküm altına alınmıştır. Söz konusu yasa maddesine göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte sayılabilmesi için her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi ya da söz konusu maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
Mahkememizin görevli olup olmadığının tespiti için öncelikle davanın ticari dava olup olmadığının ve bu kapsamda davacının gerçek kişi tacir sıfatının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Türk Ticaret Kanununun ticari davanın tanımının yapıldığı TTK’nun 4. Maddesi, ticari işletmenin tanımı yapıldığı 11. Maddesi ve gerçek kişi tacirin tanımının yapıldığı 12. Maddesi ile 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesinin hep birlikte değerlendirilmesi zorunludur.
TTK’nun 12. Maddesinde, bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişiye gerçek kişi tacir denildiği hüküm altına alınmıştır.
TTK’nun 11/1 maddesinde ticari işletmenin, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme olduğu; ikinci maddesinde ise ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınırın Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterileceği belirtilmiştir.
… Sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi:
(21 Temmuz 2007 Tarihli Resmi Gazete Sayı: ….,Karar Sayısı: …)
“Ekli “Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayicinin Ayrımına İlişkin Karar’ın yürürlüğe konulması; Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun kararına dayanan Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 8/6/2007 tarihli ve 2051 sayılı yazısı üzerine 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1463 üncü maddesine göre Bakanlar Kurulunca 18/6/2007 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Esnaf ve sanatkâr ile tacir ve sanayicinin ayrımı:
MADDE 1 – (1) 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından;
a)Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydedilmeleri,
Ancak, esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Bünyesindeki Odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkâr sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması,
b)213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defler tutanlar ile işletme hesabına göre defler tutan vc bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri kararlaştırılmıştır.” şeklinde olduğu,
Esnaf ve sanatkâr ile tacir ve sanayici sınıflamasının: Vergi Usul Kanunun 176, maddesine göre tüccarlar defler tutma bakımından iki sınıfa ayrılmış olup;
1. sınıf tüccarlar bilanço esasına göre,
11. sınıf tüccarlar ise işletme hesabı esasına göre
Defler tutmak zorundadırlar, Aynı kanunun müteakip maddeleri ise I. sınıf tüccarlar ile II. sınıf tüccarlar kapsamına giren mükellefleri belirlemiştir.
Bu çerçevede;
1.sınıf tüccarlar; Yıllık alımları satışları veya gayri safi iş hâsılatı tutarlarından herhangi biri ayrı ayrı belirlenen tutarları aşan mükellefler ile her türlü ticaret şirketleri Kurumlar Vergisine tabi olan diğer tüzel kişiler ve İhtiyari olarak bilanço esasına göre defler tutmayı tercih edenler şeklinde belirlenmiştir,
11. sınıf tüccarlar ise: yukarıda sayılan mükellefler dışında kalanlar İle Kurumlar Vergisi mükelleflerinde işletme hesabı esasına göre defter tutmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilenler şeklinde belirlenmiştir.
Defter tutma bakımından sınıflara ayrılmış olan mükelleflerin bir sınıftan diğerine geçme esasları ise yine aynı kanunun 179 ve 180. maddelerinde Sınıf Değiştirme başlığı ile açıklanmıştır.
Sınıf değiştirme: İş hacmi bakımından kendi sınıfına göre 177. maddede belirtilen hadlerin %20 oranında fazlalık veya düşüklük göstermesi halinde ortaya çıkmaktadır. Sınıf değiştirme şartları oluşan mükellefler bu şartların tahakkukunu takip eden hesap döneminden başlayarak ilgili sınıfa geçerler.”
Şeklinde düzenlenmiştir.
Söz konusu düzenlemeler dikkate alındığında, bir kişinin gerçek kişi tacir sayılabilmesi için bilanço esasına göre defter tutması veya şayet işletme esasına göre defter tutmakta ise Vergi Usul Kanunun 177. Maddesinde belirlenen sınırları aşmış olması gerekmektedir. Aksi halde kişi gerçek kişi tacir sayılmayacaktır.
Yukarıda belirtildiği şekilde …. sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesinin madde /1-b bendinde açıklandığı üzere 213 sayılı VUK ‘a istinaden birinci sınıf tacir sayılan bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme esasına göre defterler tutanların tacir ve sanayici sayılmalarına karar verilmiştir. Dolayısıyla ikinci sınıf tüccarlar, işletme esasına göre defter tutanlar, ekonomik faaliyeti bedeni çalışmaya dayanan ve kazancı tacir ve sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olanlar tacir sayılmayacaktır.
Dava konusu olayda, … Vergi Dairesinin yazı cevabına göre davacının işletme hesabına göre defter tuttuğu , ikinci sınıf tacir yani esnaf statüsünde olduğu, … sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesinin 1/b maddesinde yazılı ” Tacir ve sanayici ” kapsamında bulunmadığı anlaşılmıştır. Açılan dava mutlak ticari dava niteliğini taşımamaktadır. Dava TTK’nun 4/1 bendinde yazılı davalardan olmadığı gibi aynı maddenin alt bentlerinde yazılı istisnalar kapsamında da bulunmamaktadır. Dolayısıyla davanın genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemeleri tarafından çözümlenmesi gerekmektedir. Keza;
Yargıtay …. HD’nin 05.02.2016 tarih … Esas- …. Karar sayılı kararı;
“…Mahkememece toplanan delillere göre davalının gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı, açılan davanın da mutlak ticari dava niteliğini taşımadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş olup… Hükmün ONANMASINA “
Yine Yargıtay …. HD’nin 08.06.2016 tarih …. Esas- …. Karar sayılı; 20.09.2016 tarih … Esas- … Karar sayılı; Yargıtay … HD’nin 19.01.2016 tarih … Esas- …. Karar sayılı kararlarında ve İstanbul BAM … HD’nin 09.03.2017 tarih … Esas- …. Karar sayılı kararı aynı mahiyette olup söz konusu içtihatlarda taraflardan birinin tacir sıfatının bulunmaması halinde taraflar arasındaki ilişkinin 6102 sayılı kanun kapsamında kalmadığı, davanın ticari nitelikte olmaması nedeniyle davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğu hüküm altına alınmıştır. Yerleşik Yargıtay kararları ve İstanbul BAM kararları da dikkate alındığında uyuşmazlığın genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde çözümlenmesi gerekmekte olup HMK’nun 114/1.(c).b,115. Maddeleri gereğince davanın görev nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle, HMK’nun 114/.1.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,,
2-01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğine, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3- 6100 sayılı HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceğine; şayet görevsizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizin dosya üzerinden bu durumu tespiti ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceğine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 14/02/2019

Katip …
E-imzalı

Hakim …
E-imzalı