Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/402 E. 2019/216 K. 07.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/402 Esas
KARAR NO : 2019/216

DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 20/04/2018
KARAR TARİHİ : 07/03/2019
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 11/03/2019
Mahkememizde açılan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkili nezdinde 24.02.2017- 24.02.2018 tarihleri arasında ….. sayılı geniş kapsamlı ev sigorta poliçesi ile yangın, hırsızlık , sel- sul baskını, doğal afetler, makina kırılması vb. Rizikolarına karşı sigortalnan dava dışı ….’ya ait İstanbul Büyükçekmece adresindeki konutta 27.06.2017 tarihinde hırsızlık meydana geldiğini, hırsızlık olayı sonucunda sigortalıya ait konutta 180-210 kg ağırlğında 120×40 ebatlarındaki kapalı kasa iinde bulunan 350 adet cumhuriyet altını, muhtelif altnı- pırlanta ziynet eşyaları ile kasa dışında bulunan ziynet eşyaları, lüks marka saatler, altın dolmakamelre kasalarla birlikte 3 adet ipek halı, şamdanlar ve değerli tabloların çalındığını, hırsızlık olayının aynı tarihte emniyet birimlerine bildirilmiş olduğunu, yasa ve sözleşme ile belirlenen süre içinde müvekkili sig3orta şirketine ihbar edilerek çalınan emtea tutarının tazminin talep edildiğini, müvekkili sigorta tarafından 15.09.2017 tarihinde sigortalısına 203.385 TL hasar tazminatı ödendiğini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 203.385 TL hırsızlık sigortası hasar tazminatının ödeme tarihi olan 15,09,2017 ödeme tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticar avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile tazminat alacağının temini bakımından davalı adına menkul ve gayrimenkul malları ile 3. Kişiler nezdindeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkili nezdinde 24.02.2017- 24.02.2018 tarihleri arasında ….. sayılı geniş kapsamlı ev sigorta poliçesi ile yangın, hırsızlık , sel- sul baskını, doğal afetler, makina kırılması vb. Rizikolarına karşı sigortalnan dava dışı ….’ya ait İstanbul Büyükçekmece adresindeki konutta 27.06.2017 tarihinde hırsızlık meydana geldiğini, hırsızlık olayı sonucunda sigortalıya ait konutta 180-210 kg ağırlğında 120×40 ebatlarındaki kapalı kasa iinde bulunan 350 adet cumhuriyet altını, muhtelif altnı- pırlanta ziynet eşyaları ile kasa dışında bulunan ziynet eşyaları, lüks marka saatler, altın dolmakamelre kasalarla birlikte 3 adet ipek halı, şamdanlar ve değerli tabloların çalındığını, hırsızlık olayının aynı tarihte emniyet birimlerine bildirilmiş olduğunu, yasa ve sözleşme ile belirlenen süre içinde müvekkili sigorta şirketine ihbar edilerek çalınan emtea tutarının tazminin talep edildiğini, müvekkili sigorta tarafından 15.09.2017 tarihinde sigortalısına 203.385 TL hasar, 15.09.2017 tarihinde sigortalısına 206.000,00 TL hırsızlık hasarı tazminatı olmak üzere toplam 409.385,000 TL tazminatı ödendiğini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 206.000,00 TL hırsızlık sigortası hasar tazminatının ödeme tarihi olan 15.09.2017 ödeme tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticar avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile tazminat alacağının temini bakımından davalı adına menkul ve gayrimenkul malları ile 3. Kişiler nezdindeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir kararı verilmesi ile mahkememiz nezdindeki işbu davanın Bakırköy …… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayısına kayıtlı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile davacının belirsiz alacak davası açma hakkı mevcut olmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddini talep ettiklerini, davalı güvenlik şirketi ile dava dışı sigortalı arasında herhagni bir sözleşmenin mevcut olmadığını, bu nedenle davanın husumetten reddi gerektiğini, müvekkilinin güvenlik hizmetini site yönetemine verdiğini, davacının halefiye ilişkin davasını site yönetemini açmakla yükümlü olduğunu, ayrıca güvenlik bilerek ya da ihmalen görevini yapmaş isede davanın bunları çalıştıran müvekkiline değil haksız fiil esasına göre çalışana açılması gerektiğini, ayrıca davanın konusunun TTK’dan veya sigorta sözleşmesinden kaynaklanmakta olup sigortalı adına haksız fiile dayalı açılan bir dava söz konusu olduğundan davada AHM’nin görevli olduğunu beyanla görev itirazında bulunduğuna, esasa ilişkin beyanlarında ise davacı site yönetimi ile güvenlik şirketi arasında sözleşme olduğunu ileri sürmüş is ede söz konusu güvenlik sözleşesi site yönetemi ile yapılmış olduğundan davacının müvekkilinine sözleşme gereği dava açmasının mümkün olmadığını, davacı tarafından yapılan incelemede sigortalının değerli eşyaların, para, altın vb çalındığını iddia etmiş isede söz konusu değerli eşyaların gerçekte var olup olmadığı mevcut olsa bile hırsızlık tarihinde kasa içerisinde olup olmadığı gerçekte sigortalıya ait olmadığının belirli veya belirlenebilir olmadığını, davacı sigorta şirketi gerekli inceleme ve araştırmayı yapmadan ve kasa dışarısında bulunan eşyaları kasa içerisinde kabul ederek ödeme yapmasından dolayı kusurlu olduğunu, güvenlik şirketinin çalışanlarının görevini ihmal ettiğini ve kusurları ile hırsızlık olayına sebebiyet verdiğinin kabulü halinde söz konusu görevliller ve sitede yeterli sayıda güvenlik personeli istihdam etmeyen site yönetimi de sorumlu olacağından davanın güvenlik görevlilerine ve site yönetimine karşı da açılmasının zorunlu olduğunu beyanla usuli itirazların kabulü ile taraflar arasında bir sözleşme olmadığından ve dava TTK m.4 uyarınca ticari bir dava olmadığından, Asliye Hukuk Mahkemeleri davaya bakmakla görevli olup, işbu davanın ve birleşen davanın görev yönünden reddine, davacının belirsiz alacak davası açma hakkı olmadığından, işbu davanın ve birleşen davanın dava şartı yokluğundan reddine ve bu talebimiz de uygun görülmez ise, davaların husumetten ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın ve poliçenin niteliği de göz önünde bulundurularak, öncelikle mahkemenin görevi ile ilgili dava şartının incelenmesi gerekmektedir.

Sigorta rücu davaları, TTK nun 1472. maddesi (Mülga 6762 sayılı TTK nun 1301.m) maddesinden kaynaklanmaktadır. Halefiyet ilkesi gereğince, sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki ilişkiye göre, hangi mahkemenin görevli olduğunun değerlendirilmesi gerektiği, gerek doktrinde, gerekse de uygulamada çekişmesiz bir şekilde kabul edilmektedir. Bir başka deyişle, sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki dava, ticari dava niteliğinde ise davaya Ticaret Mahkemesinde bakılacak, böyle değilse, yani esas uyuşmazlık ticari nitelikte değilse böyle bir dava da hangi mahkeme görevli ise davaya o mahkemede bakılması gerekecektir.
Somut olayda uyuşmazlık, görevli mahkemenin, Asliye Ticaret Mahkemesi mi, yoksa dava dışı sigortalının gerçek kişi ve riziko adresinin konut olması nedeniyle tüketici mahkemesinin mi görevli olduğudur.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan, 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun Amaç başlıklı 1.maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2.maddesinde “Bu kanun, birinci maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar“ hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3.maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü vebenzeri gayri maddi malları ifade eder. Hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.
Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi için, yasanın amacı içinde mal veya hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta, davacı sigorta şirketi, davalı şirketin kusurlu hizmet sunması nedeniyle, dava dışı sigortalının uğradığı zararı karşılamasından dolayı tazminat isteğinde bulunduğu ve böylece 4077 sayılı yasa kapsamında kalan bir hukuki ilişkinin kurulduğu anlaşılmaktadır. Çünkü, 03 Temmuz 1944 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 37 E-9K.3 sayılı kararında da ifade edildiği üzere” Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası içinde geçerlidir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 4077 sayılı yasanın 23.maddesinde bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Davacı sigorta şirketinin sigortalısı …. olup, dava konusu hırsızlık davacının sigortalısını ait konutta meydana gelmiştir. Davacı sigorta şirketi davalıya sigortalısının konutunun bulunduğu sitenin güvenlik şirketi olması nedeniyle dava açmıştır. Site güvenlik hizmetinin ayıplı ifa edilmesinden doğan uyuşmazlıkların 6502 Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun (mülga 4077 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun) kapsamında olduğu ve tüketici mahkemesinde görüleceğine dair, Yargıtay …..Hukuk Dairesinin ….. Esas, ……. Karar ve 08.06.2010 tarihli, ….. Esas, …… Karar ve 26.12.2011 tarihli emsal kararı vb kararlarda ifade edilmiştir.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve içtihat hükümleri uyarınca , dava dışı sigortalı gerçek kişi ile güvenlik şirketi arasındaki güvenlik hizmeti bir tüketici işlemi olduğundan, halefiyete dayanılarak açılan davalarda ise mahkemenin görevi dava dışı sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki ilişkiye göre belirleneceğinden görevli mahkeme tüketici mahkemesidir. Bu nedenle davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1-c bendinde düzenlenen dava şartı yokluğu nedeniyle aynı yasanın 115. maddesi gereğince usülden reddine karar verilmesi gerektiğinden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın dava şartı yokluğundan REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
Dosyanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde görevli Bakırköy Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
2-01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nin 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Bakırköy Tüketici Mahkemesine gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğine, aksi takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3- 6100 sayılı HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceğine; şayet görevsizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizin dosya üzerinden bu durumu tespiti ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceğine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 07/03/2019

Katip ……
E-imzalı

Hakim ……
E-imzalı