Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/353 E. 2020/42 K. 14.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/353 Esas
KARAR NO : 2020/42

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/04/2018
KARAR TARİHİ : 14/01/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; takibe konu yapılan senedin teminat senedi olduğunu, tarafların her ikisinin de tacir olduğunu aralarında ticari ilişki bulunduğunu, ticari ilişkinin/cari hesabın teminatı olarak davaya konu takibe dayanak bononun boş olarak davacı şirkete verilmiş olduğnuu, senet metninde bulunan tanzim ve vade tarihleri, senet bedeli ve sair hususların imza dışındaki hiçbir yazının müvekkili eli ürünü olmadığını, senet metninin davacı yanca menfaatleri doğrultusunda doldurulmuş olduğunu, davalı şirketin müvekkiline Polietilen F2 plastik hammaddesi satmakta olduğunu, tarafların açık hesap/cari hesap şeklinde çalışmakta olduklarını, davalı tarafın cari hesabın ve dolayısıyla alacağının teminatı olarak müvekkilinden davaya konu senedi teminat olarak aldığnı, davalının tüm alacaklarını tahsil etmiş olduğunu fakat bonoyu iade etmemiş olduğunu, müvekkilinin davalı tarafa olan tüm borçlarını ödemiş olduğunu, taraflar arasında karşılıklı olarak alacak-borç ilişkisi kalmamış olduğunu, tarafların karşılıklı olarak birbirlerinden alacağının kalmamış olduğunu, müvekkilinin teminat olarak davalıya verdiği senedi cari hesapların sıfırlanmasına müteakip defaatle istemesine rağmen davalı tarafça iade edilmemiş ve kötü niyetli olarak müvekkilinin rızası hilafına doldurularak bedelsiz senedi Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası ile tahsili cihetine gittiğini, tarafların ticari muavin defter kayıtları ve cari hesap kayıtları ve sair tüm kayıtları incelendiğinde müvekkilinin davalıya borcu olmadığının, tarafların cari hesaplarının sıfırlanmasında mutabık kaldığı hususlarının subut bulacağını beyanla; davaya konu 29.08.2016 tanzim, 07.09.2016 vade tarih ve 123.000,00 TL bedelli bono ve bononun icraya konulduğu Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosya borcunun ferileri dahil tamamı bakımından müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, cebri icra baskısı altında icra dosyasına yatırılacak paranın davalı tarafa ödenmesi halinde ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine/istirdatına, asıl alacağın %20 sinden az olmamak kaydıyla davalı aleyhine tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline borca karşılık verilen senedin, davacının iddia ettiği gibi teminat senedi olmadığını, teminat senedi vasıflarına da haiz olmadığını, davaya konu olan 29.08.2016 tanzim, 07.06.2016 vade tarihli ve 123.000,00 TL bedelli senet incelendiğinde açıkça görüleceği üzere senet üstünde teminat senedi olduğuna yönelik şerh bulunmadığı gibi ayrıca neye karşılık teminat verildiğine ilişkin sözleşme de bulunmadığını, bu vasıflara haiz olmayan senetlerin teminat senedi sayılamayacağı yönünde verilen birçok yargı kararları mevcut olduğunu, davacının söz konusu senedi müvekkili tarafından kendisine ödenen bedel makabilinde verilmiş olduğunu, davacı tarafın müvekkiline göndereceği mallar karşılığında söz konusu mal bedelini teslimden önce peşin olarak istemiş olduğunu, müvekkilinin ise davacıdan alacağı mal bedeline yönelik 122.376,80 TL yi 01.08.2016 tarihinde davacı …-….. Plastik’in ….. Bankasındaki hesabına EFT yoluyla gönderilmiş olduğunu, müvekkilinin alacağı malların bedelini peşinen ödemesine rağmen teslim edilmesi beklenen malların davacı tarafından teslim edilmemiş olduğunu, hal böyle iken müvekkilinin davacı taraftan 122.376,80 TL’Lik alacağı doğmuş olduğunu, davacı tarafın borcu kabul ederek müvekkiline işbu borcuna kaşılık davaya konu edilen senedi vade tarihinde ödemek üzere vermiş olduğunu, ilgili senet vade tarihi geldiğinde ödenmediğinden Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takibe konulmuş olduğunu belirterek; davacının davasının reddine, davacı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasının celbi talep edilmiş, dosya Mahkememize fiziki olarak gönderilmiş olup; davalı takip alacaklısı tarafından davacı takip borçlusu aleyhine 123.000,00 TL asıl alacak, 5.188,74 TL işlemiş faiz, 369,00 TL %0,30 komisyon ücreti olmak üzere toplam 128.557,74 TL üzerinden kambiyo senetlerine özgü takip başlatıldığı anlaşıldı.
Davacının iddiası, davalının icra dosyasındaki itirazı, icra dosyası ile ticari defter ve kayıtlar ile tüm dosya kapsamına göre, davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, fatura borcunun ödenip ödenmediği hususlarının tespiti ile bilirkişi raporu tanzimi için tarafların Ticari Defter ve belgeleri ile dosya üzerinde 14/01/2019 günü, saat 14:00’de Mahkememiz duruşma salonunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup; Mali Müşavir bilirkişi … 09/04/2019 tarihli raporunda özetle; davacı yan defter ibrazında bulunmadığından davacı defterleri üzerinde inceleme yapmanın mümkün olmadığını, davalı tarafından sunulan ticari defterlerin T.T.K.ve V.U.K.hükümleri doğrultusunda sahibi lehine delil niteliğine haiz olduğunu, dava konusu senedin kaydına veya herhangi bir mal alımına davalı defterlerinde rastlanmadığını, davalının 31.12.2016 tarihi itibariyle davacıdan 122.376,80 TL tutarında alacaklı olduğunu, 25.12.2018 tarihinde mahkeme kasasına alınan senet incelendiğinde, senedin üzerinde teminat senedi ibaresine rastlanılmadığını ve bununla birlikte dosya kapsamında yapılan incelemede söz konusu senedin teminat senedi olduğuna ilişkin de herhangi bir sözleşmeye de rastlanılmadığını, dosya kapsamında yapılan incelemede takibe ve davaya konu edilen senedin üzerindeki imza dışındaki yazıların (tanzim tarihi, vade tarihi, tutar vb) davacıya ait olup olmadığına ilişkin herhangi bir veriye rastlanılmadığını, yapılan tespitler ışığında davacının söz konusu senedin teminat senedi olarak verildiğini ve senedin üzerindeki imzanın dışındaki yazıların kendisine ait olmadığı yönündeki iddialarına ilişkin nihai takdir ve hukuki değerlendirmenin mahkemenin takdirinde olduğunu bildirmiştir.
Davacının iddiası, davacının Ticari Defter ve belgeleri ile dosya üzerinde 08/07/2019 günü, saat 15:00’de Mahkememiz duruşma salonunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup; kök raporu hazırlayan bilirkişi 21/08/2019 tarihli ek raporunda özetle; davacı tarafından sunulan ticari defterlerin T.T.K. ve V.U.K. hükümleri doğrultusunda sahibi lehine delil niteliğine haiz olmadığını, dava konusu senedin kaydına ve 01.08.2016 tarihinde yapılan 122.376,80 TL tutarlı ödemenin kaydına davacı defterlerinde rastlanmadığını, davacının 31.12.2016 tarihi itibaryile davalıya 4,60 TL borçlu olduğunu, davalı tarafından sunulan ticari defterlerin T.T.K. ve V.U.K. hükümleri doğrultusunda sahibi lehine delil niteliğine haiz olduğunu, dava konsuu senedin kaydına veya herhangi bir mal alımına davalı defterlerinde rastlanmadığını, davalının 31.12.2016 tarihi itibariyle davacıdan 122.376,80 TL tutarında alacaklı olduğunu, 25.12.2018 tarihinde mahkeme kasasına alınan senet incelendiğinde, senedin üzerinde teminat senedi ibaresine rastlanılmadığını ve bununla birlikte dosya kapsamında yapılan incelemede söz konusu senedin teminat senedi olduğuna ilişkin de herhangi bir sözleşmeye de rastlanılmadığını, dosya kapsamında yapılan incelemede takibe ve davaya konu edilen senedin üzerindeki imza dışındaki yazıların (tanzim tarihi, vade tarihi, tutar vb) davacıya ait olup olmadığına ilişkin herhangi bir veriye rastlanılmadığını, yapılan tespitler ışığında davacının söz konusu senedin teminat senedi olarak verildiğini ve senedin üzerindeki imzanın dışındaki yazıların kendisine ait olmadığı yönündeki iddialarına ilişkin nihai takdir ve hukuki değerlendirmenin mahkemenin takdirinde olduğunu bildirmiştir.
Dava, kambiyo senetlerine mahsus takibe konu bonolar nedeniyle borçlu bulunmadığından bahisle menfi tespit istemine ilişkindir.
Bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (e TTK)’nun 691/1.maddesi). Bonoda şekil şartları eTTK’nun 688.maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” yada “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak bedelin nakden yada malen alındığı kayıtları da konabilir.
Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü, kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, soyut bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip, edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel def’i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (YİBK’nun 12.4.1933 gün ve 1933/30-6 sayılı ilamı).
Bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin ta’lili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi ta’lil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. Senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin ta’lili denmektedir. Bu anlamda ta’lil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir.Yazılı ikrarın aksini diğer bir deyişle, malın teslim edilmediğini borçlu kanıtlamak yükümlülüğündedir (HGK’nun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768 sayılı ilamı).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Kambiyo senetleri sebepten mücerret olup, bu nedenle davacının bonoların bedelsiz olduğunu yazılı delillerle ispatlaması gerektiği, senedin üzerinde teminat senedi ibaresine rastlanılmadığı ve bununla birlikte dosya kapsamında yapılan incelemede söz konusu senedin teminat senedi olduğuna ilişkin de herhangi bir sözleşmeye de rastlanılmadığı tüm deliller değerlendirildiğinde davacı tarafça davaya konu bonolar yönünden iddiaları ispat edilememiş olup, yemin deliline de dayanılmadığı anlaşılmakla sübut bulmayan davanın reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 2.195,45 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.141,05 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden davalı yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 16.162,99 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı tarafın yokluğunda 35 sayılı Kanunun geçici 2’inci maddesine göre Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20/07/2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmi Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ıncı madde hükümleri uyarınca, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veye istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/01/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

İş bu evrak 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümleri uyarınca imzalanmış olup HMK Yönt. 8/5 maddesi gereği fiziki olarak imzalanmayacaktır