Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1079 E. 2019/1387 K. 17.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1079 Esas
KARAR NO : 2019/1387

DAVA : Kıymetli Evrak İptali (Bono İptali)
DAVA TARİHİ : 05/11/2018
KARAR TARİHİ : 17/12/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Kıymetli Evrak İptali (Bono İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin şikayet olunan … ve …’un fiili sahibi oldukları … Elektrik Otomasyon….Ltd. Şti. isimli firmada 2011 yılından 2018 yılına kadar çalışmış olduğunu, 24.07.2018 günü kendi işyerini kurmak amacı ile ve şikayet olunanların bilgisi dahilinde işten çıkmış olduğunu, işten ayrılırken herhangi bir sorun olmamasına rağmen Ağustos ayına ait maaşının şirkette kalmış olduğunu, müvekkilinin kendine ait …. Elek. Taah….Ltd. Şti. adlı bir firma kurmuş olduğunu, …’un müvekkiline sen yeni şirket açtın benim, müşterilerimden uzak duracaksın, açtığın işyerini kapatacaksın şeklinde bağırmış ve tehdit etmiş olduğunu, şirket hesaplarında açık olduğunu 4 milyon borcun var diye 7-8 silahlı şahsın olduğu yerde aileni bütün sülaleni yaşatmam şeklinde tehdit etmiş olduklarını, müvekkilinden bu tehditlerle 100.000,00 TL lik senet imzalatarak almış olduklarını, devamında müvekkilinden yine tehdit ederek 30.03.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.04.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.05.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.06.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.07.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.08.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.09.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.10.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.11.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.12.2019 tarihli 5.000,00 TL bedelli toplamda 50.000,00 TLlik senet almış olduklarını ve 100.000,00 TL’lik senedi müvekkiline iade etmiş olduklarını, elimizde evraklar var mahkemeye gitmeden çözeceğiz, bu işler bizim usulümüzle çözülür diyerek, gerçek sahibi müvekkilinin babası olan ancak evrak üzerinde müvekkiline ve eşi diğer müvekkili …’na ait olan Çatalcada iki adet tapuyu bizim üstümüze geçireceksin diye müvekkilini tehdit etmiş olduklarını, müvekkilinin çaresiz bu duruma evet demek zorunda kaldığını, ertesi gün müvekkillerini notere çağırmış olduklarını ve 2 adet gayrimenkulün satışı için her iki müvekkilinden de satış vekaleti almış olduklarını, 2 gün sonra müvekkiline gayrimenkulun satıldığına dair mesaj gelmiş olduğunu beyanla; 30.03.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.04.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.05.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.06.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.07.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.08.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.09.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.10.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.11.2019 tarihli 5.000,00 TL, 30.12.2019 tarihli 5.000,00 TL bedelli bonolar hakkında ödeme ve protesto işlemlerinin durdurulması konusunda dosya üzerinden ihtiyati tedbir kararı verilmesine, gerekli ilanların yapılarak dava konusu bonoların iptaline karar verilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin haksız davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı …’nun oldukça büyük miktardaki müvekkili şirket varlığını müvekkili şirket bünyesinde çalıştığı dönemde kendi hesabına geçirmiş olduğunu, bu konuda hakkında savcılığa şikayette bulunulacağının söylenmesi üzerine müvekkili aleyhine kötü niyetli başvurularda bulunmaya ve dava açmaya başlamış olduğunu, davacı …’nun müvekkili şahısların birlikte işlettiği müvekkili …. Elektrik…Ltd. Şti. şirketinde satın alma görevlisi sıfatıyla 25.07.2018 tarihine kadar çalışmış olduğunu, davacının çalıştığı dönemde, son dönem yıllık iznini kullandığı sırada, şirkete giren nakit tutarda artış olduğunun fark edilmiş olduğunu bu durumun şüpheyle karşılanmış olduğunu, daha sonra nakit satış işleminin bir başka personele bırakılması üzerine davacının müvekkili şirket yetkililerine başvurarak işten tazminatsız ayrılmak istediğini belirtmiş olduğunu, davacının işten ayrılmasından bir süre sonra, bir şirket müşterisinin iş yerine gelerek mal satın almış olduklarını ve kendisinden nakit ödeme istenmesi üzerine, ödemelerini …’in banka hesabına yaptığını beyan etmiş olduğunu, bu konuda yapılan araştırmada söz konusu müşterinin geriye dönük 8000-9000 TL civarında şirketten satın almış olduğu malzemelere karşılık gelen ödemeleri davacının hesabına yapmış olduğunun şirkete girişinin yapılmadığının fark edilmiş olduğunu, davacının bu konuyu görüşmek üzere şirkete çağrılmış olduğunu, dava dilekçesinde bahsedildiği gibi bu görüşmede silahlı insanların bulunmasının söz konusu olmadığını, davacının …’nun iş yerine gelmiş olduğunu, konu sorulduğunda ağlamaya başlayarak zaten inkar olanağı bulunmayan vakıayı ve bu şekilde başka tutarları da hesabına aktardığını kabul etmiş olduğunu bu ve başkaca paralarla Çatalca’da eşi ve kendisi adına dava konusu taşınmazları satın aldığını ve iade edeceğini söylemiş olduğunu yeter ki beni savcılığa vermeyin diyerek adeta yalvarmış olduğunu, davacının hesabına geçirdiği şirket varlığının bir kısmını iade maksadıyla müvekkili şirketin lehtarı olduğu dava konusu senetleri toplam 50.000 TL bedelli bu borcuna karşılık vermiş olduğunu, ayrıca bir kısım tapuların devrini kendi rızasıyla ve isteğiyle usulüne uygun vekaletname ile akde uygun şekilde gerçekleştirilmiş olduğunu, davacının son 2 seneye ilişkin banka hesap hareketlerini vermiş olduğunu, bu kayıtların incelenmesinden davacının kendi hesabına geçirdiği şirket varlığı toplam tutarın tapu ve senetlere konu tutarla sınırlı olmayıp, yalnızca son iki sene için dahi yaklaşık 1.780.000,00 TL olduğnu davacının teslim ettiği banka kayıtlarından tespit edilmiş olduğunu belirterek; usule uygun şekilde davacının hür iradesi ile düzenlenmiş dava konusu senetlere ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dava, dava konusu bonolar hakkında tedbir kararı verilmesi ve bonoların iptali istemine ilişkindir.
Büyükçekmec C.Başsavcılığı’nın …. soruşturma sayılı dosyasının uyap suretleri, Büyükçekmece C.Başsavcılığı’nın …. soruşturma sayılı dosyasının uyap suretleri, …. Bankası cevabi yazısı, …. Bank cevabi yazısı, …. Bankası cevabi yazısı, Çatalca Tapu Sicil Müdürlüğü cevabi yazısı ve delil niteliğindeki tüm bilgi ve belgeler dosyamız içerisine aldırılmıştır.
Dava, kambiyo senetlerine mahsus takibe konu bonolar nedeniyle borçlu bulunmadığından bahisle menfi tespit istemine ilişkindir.
Bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (e TTK)’nun 691/1.maddesi). Bonoda şekil şartları eTTK’nun 688.maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” yada “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak bedelin nakden yada malen alındığı kayıtları da konabilir.
Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü, kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, soyut bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip, edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel def’i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (YİBK’nun 12.4.1933 gün ve 1933/30-6 sayılı ilamı).
Bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin ta’lili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi ta’lil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. Senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin ta’lili denmektedir. Bu anlamda ta’lil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir.Yazılı ikrarın aksini diğer bir deyişle, malın teslim edilmediğini borçlu kanıtlamak yükümlülüğündedir (HGK’nun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768 sayılı ilamı).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Kambiyo senetleri sebepten mücerret olup, bu nedenle davacının bonoların bedelsiz olduğunu yazılı delillerle ispatlaması gerektiği, davacının tehdit ile senetlerin verildiğine ilişkin iddialarına yönelik olarak davacının ve davacı eşinin müşteki olarak yer aldığı Büyükçekmece CBS … soruşturma sayılı dosyada, davalılar hakkında takipsizlik kararı verildiği, davalı şirket yetkilisinin davacıya açmış olduğu güveni kötüye kullanma davasının ise Büyükçekmece Asliye Ceza Mahkemesinde devam ettiği, davacı tarafın iddiasını ispat etmesi için 09/09/2019 tarihli celsede tanık bildirmesi ihtaratta bulunulduğu ancak davacının tanıklarını da bildirmediği, davalının tanıklarını bildirdiği ancak davacının davasını ispat etmesi gerektiğinden davalı tanıklarının dinlenilmesinden de sarfınazar edildiği, tüm deliller değerlendirildiğinde davacı tarafça davaya konu bonolar yönünden iddiaları ispat edilememiş olup, yemin deliline de dayanılmadığı anlaşılmakla sübut bulmayan davanın reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA,
3-Davacı tarafça yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden davalılar yararına A.A.Ü.T.gereğince takdir edilen 5.850,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
5-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine İADESİNE,
Dair davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı tarafın yokluğunda 35 sayılı Kanunun geçici 2’inci maddesine göre Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20/07/2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmi Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ıncı madde hükümleri uyarınca, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veye istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/12/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

İş bu evrak 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümleri uyarınca imzalanmış olup HMK Yönt. 8/5 maddesi gereği fiziki olarak imzalanmayacaktır