Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/954 E. 2019/384 K. 03.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/954
KARAR NO : 2019/384

DAVA : Şirketin feshi, kayyım atanması, ortaklıktan çıkarılma
DAVA TARİHİ : 19/10/2017
KARAR TARİHİ : 03/04/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/04/2019
DAVA:Davacılar vekili ibraz ettiği dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 1987 yılında 5 ortağın ortak girişimi ile kurulduğunu, kuruluşundan sonraki ilk 10 yıl …. gibi dünya çapında büyük şirketlere ulaşmayı başardığını, 1996 yılından sonra kendisine hedef müşteri profili olarak tasarım gücü yüksek, orta ve üst grup tekstil markalarını seçmiş ve bu şekilde edindiği birikimlerini aktardığı kendi koleksiyonunu yapmaya başladığını, … markasını yarattığını, 1997 yılından bu yana ise Avrupa genelinde deri sektöründe üretim yapan başlıca şirketlerden birisi olarak çok büyük bir marka değeri ile özellikle dünya çapında ki şirketler ile birlikte çalışmaya başldığını, müvekkillerinin davalı şirketin kurucu ortağı olduğunu, davalı şirketin sermayesi 2.500.000 TL olup, her biri 1.000,00-TL Islominal değerde toplam 2.500 paya bölündüğünü, müvekkilleri … 368,75 Hisse adeti ve 368.750,00-TL’lik Hisse miktarı ile diğer müvekkil … ise 6,25 Hisse adeti ve 6.250,00-TL’lik hisse miktarı ile ortak olduklarını, müvekkillerinden … uzun yıllar boyunca İmalattan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyeliği yapmış ise de hiçbir zaman fiili olarak şirket yönetiminde bulunmadığını, her zaman üretimin başında görev aldığını, ancak son on yıllık döneme girildiğinde; şirketin diğer ortaklarının müvekkil şahıslara karşı tavırları değiştiğni, müvekkil şahıslara yeni bir pazarlama şirketi kurulacağı bu şirkette davalı şirketin ürettiği malların doğrudan satışının yapılacağı ve bu şirkette ortaklık dahil hiçbir sıfatta kendilerine hisse yahut yer verilmeyeceği bildirildiğini, müvekkili … yönetim kurulu üyeliğinden azledilmiş ve tekrar seçilmemeye başladığını, şirket kayıtlarına erişimi hatta şirket içerisine girişi dahi engellendiğini, yıllardır şirketin üretim/atölye kısmında çalışırken yıllardır kendisine ödenen ücreti son dönemlerinde kesilmiş, hatta daha ileri gidilerek şirket çalışanlarının hiçbir şekilde müvekkil şahıslara bilgi vermeleri yasaklanmış ve kovulmak ile tehdit edildiklerini, müvekkillerinin şirketten uzaklaştırıldığı 2013 yılına kadar özellikle güven ilişkisinin ortadan kalkması ile araştırmalar yapmış ve diğer hakim ortakların yıllardır şirketi ve kendisini’ zarara uğrattığını tespit ettilerini, yaptığı tespitlerden bazılarının, diğer hakim ortakların yapılan üretimde kullanılan hammaddeyi fazla göstermek sureti ile eksik üretim gösterip, resmi kayıtlara gösterilmeyen ürünleri gayri resmi yöntemler ile yurt dışına satış yaptıklarını, yapılan bu satışlardan elde edilen karın resmi rakamlardan dahi fazla olduğunu, yurt içi ve yurt dışına yaptıkları gayri resmi satışlar ile elde edilen gelirleri kendi şahsi hesaplarınca tahsil edip şirketten kaçırdıklarını, müvekkillerinin şirketten uzaklaştırıldığı 2013 yılına kadar özellikle güven ilişkisinin ortadan kalkması ile araştırmalar yapmış ve diğer hakim ortakların yıllardır şirketi ve kendisini’ zarara uğrattığını tespit ettiğini, yaptığı tespitlerden bazılarının ise, diğer hakim ortakların yapılan üretimde kullanılan hammaddeyi fazla göstermek sureti ile eksik üretim gösterip, resmi kayıtlara gösterilmeyen ürünleri gayri resmi yöntemler ile yurt dışına satış yaptıklarını, yapılan bu satışlardan elde edilen karın resmi rakamlardan dahi fazla olduğunu, yurt içi ve yurt dışına yaptıkları gayri resmi satışlar ile elde edilen gelirleri kendi şahsi hesaplarınca tahsil edip şirketten kaçırdıklarını, hammadde alınmadığı halde, sahte faturalar ile kasadaki paranın eritildiği, şirketin ve müvekkil şahısların zarara uğratıldığını, yönetim kurulu üyesi de olan diğer hakim ortaklarca …. adlı sosyal paylaşım sitesinde yer alan “….” adlı bir grup kurulduğunu, bu grup vasıtası ile “….” (Özel Satış Etkinliği) adı altında, tüm kira bedeli ve diğer masraflarının şirkete yansıtıldığı partiler verilerek çok ucuz fiyatlardan gayri resmi satışlar yapıldığı ve bu satışlardan elde edilen gelirlerin doğrudan diğer hakim ortakların şahsi hesap ve malvarlıklarına aktarıldığını, davalı şirketin %98 ortağı olduğu yurt dışında kurulu diğer şirketin gelirleri hiçbir şekilde finans tablolarına yansıtılmadığı, yurt dışında ki diğer şirkete çok düşük bedeller ile satış yapıldığı bu şekilde şirketin ve müvekkillerin zarar uğratıldığını, özellikle yurt dışında yer alanlar olmak üzere bazı müşterilere yapılan satışlarda ürünlerin çok düşük miktarlardan faturalandırıldığı bu şekilde de şirketin ve müvekkillerin zarara uğratıldığını, yönetim Kurulu’nda yer alan diğer hakim ortaklara masraf adı altında ödenen bedeller ve sebepleri incelendiğinde açıkça ortaya çıkacaktır ki, şirketin tüm imkanlarını şahsi ihtiyaçlarına kullanan diğer hakim ortaklar şirketi ve müvekkil şahsın zarara uğratıldığı,Ayrıca Bu hususlarda hakim ortaklardan oluşan yönetim kurulu üyeleri aleyhine Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E sayılı dosyası ile sorumluluk davası ikame edilmiş olup, davanın halen derdest olduğunu, müvekkil şahsın şirketten uzaklaştırıldığı 2013 yılına kadar özellikle güven ilişkisinin ortadan kalkması ile araştırmalar yapmış ve diğer hakim ortakların yıllardır şirketi ve kendisini’ zarara uğrattığını tespit ettiğini, yaptığı tespitlerden bazılarını ise, diğer hakim ortakların yapılan üretimde kullanılan hammaddeyi fazla göstermek sureti ile eksik üretim gösterip, resmi kayıtlara gösterilmeyen ürünleri gayri resmi yöntemler ile yurt dışına satış yaptıkları, yapılan bu satışlardan elde edilen karın resmi rakamlardan dahi fazla olduğunu, yurt içi ve yurt dışına yaptıkları gayri resmi satışlar ile elde edilen gelirleri kendi şahsi hesaplarınca tahsil edip şirketten kaçırdıklarını, hammadde alınmadığı halde, sahte faturalar ile kasadaki paranın eritildiği, şirketin ve müvekkil şahısların zarara uğratıldığını, yönetim kurulu üyesi de olan diğer hakim ortaklarca …. adlı sosyal paylaşım sitesinde yer alan “….” adlı bir grup kurulduğu, bu grup vasıtası ile “….” (Özel Satış Etkinliği) adı altında, tüm kira bedeli ve diğer masraflarının şirkete yansıtıldığı partiler verilerek çok ucuz fiyatlardan gayri resmi satışlar yapıldığı ve bu satışlardan elde edilen gelirlerin doğrudan diğer hakim ortakların şahsi hesap ve malvarlıklarına aktarıldığını, davalı şirketin %98 ortağı olduğu yurt dışında kurulu diğer şirketin gelirleri hiçbir şekilde finans tablolarına yansıtılmadığı, yurt dışında ki diğer şirkete çok düşük bedeller ile satış yapıldığı bu şekilde şirketin ve müvekkillerin zarar uğratıldığını, özellikle yurt dışında yer alanlar olmak üzere bazı müşterilere yapılan satışlarda ürünlerin çok düşük miktarlardan faturalandırıldığı bu şekilde de şirketin vemüvekkillerin zarara uğratıldığını, yönetim Kurulu’nda yer alan diğer hakim ortaklara masraf adı altında ödenen bedeller ve sebepleri incelendiğinde açıkça ortaya çıkacaktır ki, şirketin tüm imkanlarını şahsi ihtiyaçlarına kullanan diğer hakim ortaklar şirketi ve müvekkil şahsın zarara uğratıldığı,Ayrıca Bu hususlarda hakim ortaklardan oluşan yönetim kurulu üyeleri aleyhine Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E sayılı dosyası ile sorumluluk davası ikame edilmiş olup, dava hala derdest olduğunu, yönetim kurulu üyeleri olan diğer hakim ortakların şirketin yönetiminde yaptıkları ve işbu dilekçemizin 8. Maddesinde ayrı ayrı belirttiğimiz zararlandırıcı işlemler sebebi ile davalı şirketin ticari defter ve kayıtları şirketin gerçek değerini göstermekte yetersiz kaldığını, özellikle şirketin gerçek değerinin tespitinde; ticari defterlerinde görünen değil, gerçek stok durumunun tespit edilerek bu miktarın esas alınmasına, davalı şirketin üretilen ürünleri için kullanılan gerçek hammadde miktarı tespit edilerek, fazla hammaddeye karşılık üretilebilecek ürünlerin şirketin aynı/benzer ürünlere uyguladığı fiyat ile çarpılması ile; kayıt dışı gelirin hesaplanarak ve aynı oranda önceki yıllara uygulanarak davalı şirketin aktiflerinde değerlendirilmesine, davalı şirketin sermayesinde hissedar olduğu şirketler, iştirakleri ve bu şirketlerin iştirakleri ile başkaca hissedarı olduğu yerli/yabancı şirketlerin ve bu şirketlerin gerçek değerlerinin tespit edilerek şirketin aktiflerinde değerlendirilmesine, bilançolara hiç yansımayan; davalı şirketin sermayesinde hissedar olduğu şirketler, iştirakleri ve bu şirketlerin iştirakleri ile başkaca hissedarı olduğu yerli/yabancı şirketler ile davalı şirkete ait özellikle Avrupa ve Rusya da bulunan yurt dışında ki mağaza ve “….” lar ile yurt dışında ki internet sitelerinden yaptığı gelirlerin tespit edilerek bu gelirlerin şirket aktiflerinde değerlendirilmesine, tespit edilen veya Sayın Mahkemenizce tespit edilecek gayri resmi satışlardan elde edilen gelirlerin şirketin aktiflerinde değerlendirilmesine, tespit edilen veya Sayın Mahkemenizce tespit edilecek; diğer hakim ortaklarının resmi/gayri resmi yollar ile kendi şahsi hesaplarına ve uhtelerine geçirdikleri şirket gelirlerinin davalı şirketin aktiflerinde değerlendirilmesine, tespit edilen veya Sayın Mahkemenizce tespit edilecek; şirket yönetim kurulunda yer alan diğer hakim ortaklarının kendi şahsi iş ve ihtiyaçları ile gerçekte yapılmayan masrafları şirketin pasiflerinden çıkartılmasına,Karar verilerek şirketin gerçek değerinin tespit edilmesini ve en nihayetinde şirketin feshine karar verilmesi halinde tasfiyesinde, oluşmaması durumunda aynı madde uyarınca müvekkillerin çıkarılmasına karar verilmesini Mahkemenizce yeterli kanaat halinde müvekkilin hisselerin karşılığının belirlenmesinde bu miktarın esas alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; TTK madde 448- “(1) Yönetim kurulu iptal veya butlan davasının açıldığını ve duruşma gününü usulüne uygun olarak ilan eder ve şirketin internet sitesine koyar.(2) İptal davasında üç aylık hak düşüren sürenin sona ermesinden önce duruşmaya başlanamaz. Birden fazla iptal davası açıldığı takdirde davalar birleştirilerek görülür.(3) Mahkeme, şirketin istemi üzerine muhtemel zararlarına karşı davacıların teminat göstermesine karar verebilir. Teminatın nitelik ve miktarını mahkeme belirler. ” hükümlerini içerdiğini, kanunkoyucu, genel kurul kararlarının iptali davasında, yani şirketin feshi sonucunu doğurmayacak davalarda dahi, davalı şirketin ileride doğacak muhtemel zararlarını karşılamak üzere teminata hükmedilebileceğini öngörmekte olduğunu, haklı sebeple fesih davasının hem piyasa ve müşteriler, çalışanlar hem de mali yönden müvekkil şirkete genel kurul karalarının iptali davasına göre daha olumsuz sonuçları olacağı, ileride telafisi imkansız zararlara neden olacağının açık olduğunu, huzurdaki davanın duyulması ile, müvekkil şirket iş ve müşteri kaybına uğrayacak, çalışanları arasında huzursuzluk doğacaktır. Hangi müşteri fesih davası sonucu sona erme ihtimali bulunan bir şirketle uzun vadeli iş yapmak ister, özellikle müvekkil şirketin faaliyette bulunduğu giyim sektöründe siparişlerin bir yıl önceden verildiği düşünüldüğünde, müvekkil şirketin müşteri kaybına uğrayacağını, nitekim davacıların daha önceden müvekkil şirkete karşı Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi … E …. K sayılı kararı ile yine haklı sebeple fesih davası açmışlar, müvekkil şirket davacıların daha önce açtıkları bu dava nedeniyle müşteri ve gelir kaybına uğramış ve bu zararlarını, yönetim kurulunun özverili ve tüm çaba ve gayretine rağmen bu güne kadar da telafi edemediğini, davacıların, müvekkil davalı şirketin hesaplarından davalı şirket pay sahiplerine usulsüz para aktarıldığını iddia etmekte olduklarını, eğer gerçekten böyle bir durum olsaydı, müvekkili şirketin bilirkişilerce incelenen banka hesaplarında kolayca tespit edileceğini, oysa müvekkil şirketin banka hesaplarının incelenmesi sonucu, şirket pay sahiplerine usulsüz para aktarıldığına ilişkin bir işlem tespit edilemediğini, davacılar, huzurdaki haklı sebeple fesih davasını kötüniyetle, tehdit ve şantaj amacıyla açtıklarını, davanın kötüniyetle açılmış olması sebebiyle de dava reddedilmesi gerektiğini, davacın tarafın bir diğer iddiasının ise, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu doğuracak hukuki işlemlerin yapılmış olmasıdır. Davacı sayın …’in kendisi bizzat yönetim kurulu üyesi olup, yönetim kurulu üyeliği zamanında tüm şirket belgelerini, sözleşme ve yazışmalarını incelemiştir. Müvekkil şirketin finansal tablolarını, ticari defterlerini yönetim kurulunun tutması ve imzalaması gerektiğini, davacının kendisi de bilmekte olduğunu, davacı müvekkil şirketin tüm finansal tablolarının hazırlanmasından sorumlu olduğu gibi bunların altında da bizzat imzası olduğunu, davacı …’in yönetim kurulu üyesi olduğu 23.12.2012 tarihine kadar şerh düştüğünü, karşı oy kullandığı hiç bir yönetim kurulu kararı bulunmadığını, bütün yönetim kurulu kararları davacının da oyu ile birlikte oybirliği ile alındığını, davacının muhalif kaldığı hiçbir yönetim kurulu toplantısı ve kararı mevcut olmadığını, 2012 yılı sonuna kadar bütün genel kurul kararları da oybirliği ile alındığını, davalıların olumsuz oy kullandığı hiçbir genel kurul kararı olmadığı gibi, muhalefet şerhleride olmadığını, davacıların müvekkil şirketin genel kurullarındaki kararlara olumsuz oy kullanmaya, müvekkil şirketteki paylarını dava dışı diğer pay sahiplerine fahiş fiyattan satmam teşebbüsleri sonuçsuz kalınca başladıklarını, müvekkil şirketin feshinde davacılar dahil hiç kimsenin menfaati bulunmadığını, menfaat sahipleri olan, şirketin kendisi, pay sahipleri (davacı da bunlara dahildir), yöneticileri, tedarikçileri, müşterileri, çalışanları ve ödenen sosyal sigorta primleri ve kurumlar vergisi de dikkate alınınca Devlet olmak üzere şirketin feshinden herkes zarar görecektir. TTK md 531 hükmünün amacı, yüzlerce kişinin istihdamına olanak sağlayan, kurumlar vergisi ödeyerek kamu maliyesine katkıda bulunan, hiç zarar etmeden ihracaat ile döviz kazandıran bir şirketin % 15 sermaye payına sahip pay sahiplerinin kişisel ihtirasları uğruna feshi ve sona erdirilmesine olanak sağlamak olmadığını,
davacıların daha önce de aynı gerekçe ve taleple aynı vakılara dayanarak müvekkil şirketin feshi için açtıkları fesih davasının reddi kararının kesinleşmiş olması dikkate alınarak kesin hüküm itirazımız nedeniyle davanın reddine, davacıların huzurdaki davada ileri sürdükleri vakıaların daha önce açtıkları fesih davasında ispatlanamamış olduğundan, ispatlanamamış vakılara dayanılarak açılmış olan huzurdaki davanın reddine, davacıların 2012 yılına kadar müvekkil şirketin kâr dağıtımı ile ilgili tüm kararlara olumlu oy kullanmaları, kararların oybirliği ile alınması, 2015 yılı genel kurul toplantısında alınan kârın dağıtılması kararına karşı iptal davası açmamaları hususları dikkate alındığından, hem çelişkili davranma yasağına aykırılık (TMK md 2) dem de müvekkil şirketin kâr dağıtmame değil dağıtma kararları alması karşısında huzurdaki davanın reddine, müvekkil şirketin deri sektöründe bilhassa deri giyim sektöründeki daralmadan olumsuz etkilenmesinin mümkün olmamasına, buna rağmen ekonomik ve mali kriz içerisindeki yılları dahi diğer sektör firmalarına göre zararla kapatmamasına göre, yüzlerce kişiye istihdam olanağı sağlayan, sosyal güvenlik sigortaları sistemine katkı sağlayan, kurumlar vergisi ödemeye devam eden, Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı tarafından desteklenen müvekkil şirketin feshinin davacılar dahil kimsenin menfaatine olmayacağı ve zaten de fesih sebebi olacak nitelikte hiçbir hususun mevcut olmaması nedeniyle huzurdaki davanın reddine, tüm dava masrafları ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine, müvekkil şirketin huzurdaki dava nedeniyle uğrayacağı muhtemel zararlarının tazmini için davacıların ayın mahkemece takdir edilecek tutarda teminat göstermesine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas …. Karar ve 13/07/2017 karar tarihli ilamıyla Mahkememizin … Esas sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmiş olup, Mahkememiz …. Esas sayılı dosyasının 18/10/2017 tarihli duruşmasının 5 no’lu ara kararında “davamızın şirket yöneticilerinin sorumluluk ve tazminat davası olduğu, birleşen …. ATM’nin …. Esas sayılı dosyasının haklı nedenle şirketin feshine ilişkin olduğu, her iki davanın konusunun farklı olduğu gibi birisi hakkında verilecek kararın diğerini de etkilemeyeceği, birleştirilmesinde ve birlikte görülmesinde hukuki yararın bulunmadığı, yargılamanın sağlıklı yürümesi açısından da ayrı ayrı yürütülmesinde gereklilik bulunduğu dikkate alınarak birleşen Bakırköy … ATM’nin …. Esas sayılı dosyasının tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine, Yargılamanın yeni esas üzerinden devamına, ” karar verilmekle, dosya mahkememiz …. esas sayılı dosyasından tefrik edilerek mahkememiz yukarıda esas sırasına kaydı yapılmıştır.
Davalı şirketin tüm ticari defter, kayıt ve belgeleri ile dosya kapsamı üzerinde bilirkişi kuruluna incelem yaptırılarak şirketin feshi ve tasfiyesi, davacının ortaklıktan çıkartılması için haklı sebep olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarında( bu hususta daha açılan dava tarihi olan 06/03/2013 tarihinden önceki olaylar kapsam ışı bırakılmak suretiy) bilirkişi raporu alınmasına karar verilmekle, bilirkişi heyetinin ibraz etmiş olduğu raporunda özetle; 2013-2017 takvim yılları ve 2018/06 dönemi içerisinde öz varlığının durumuna bakıldığında 2013 yılından itibaren özsermayesini koruduğunu, şirketin sermayesi 2.500.000-TL olup, 30/06/2018 tarihi itibariyle özkaynakları toplamı 25.094.379,13-TL olduğunu, sermayesinin yaklaşık 10 katı özsermayesinin olduğunu, davalı şirketin 2014 ve 2015 yılları hacirinde faaliyet zararı verdiğini, şirketin ana faliyetlerinden kar elde edemediğini, faaliyet giderlerinin temelde pazarlam satış dağıtım giderleri ve genel yönetim giderlerinden kaynraklanıdğını, şirketin genel yönetim giderlerinin net satışlarının %9’unu geçtiği dönemler olduğunu ve oldukça yüksek olduğunu, kambiyo karları olmasa faaliyet gideleri ve SMM’den kaynaklı olarak şirketin ana faaliyetlerinden sürekli zarar kaydedeceğinin tespit edildiğini,y bununla birlikte dosya içeriğinde İstanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçılar Birliği aylık ve yıllık raporları davalı şirketin içinde bulunduğu sektörün daraldığını gösterdiğini, davalı şirketin satış hasılatlarının yüksek, kendi markasını olşuturabilmiş oldukça büyük bir şirket olduğunu, şirketin üretim yaparak … şirketlerine satış yaptığını, pazarlamayı bu şirketlerin yaptığını, pazarlama şirketlerinin de üzerine kendi karlarını koyarak satış yaptığının anlaşıldığını, davacı yanın bahsettiği …. firmaları ile aralarında büyük tutarlarda alım satımların gerçekleştiğinin tespit edildiğini, ancak bu alım satımların rayicinden olup olmadığı bilirkişi heyetinde sektör bilirkişi olmadığı için değerlendirilemediğini, şirketin aktif olarak faaliyetlerine devam ettiğini ve feshin son çare olduğunu dikkate alınarak fesih ve tasfiyesine karar verilemeyeceğini, TTK md. 531 kapsamında davacının imzasının kötüye kullanımı ile ilgili olarak kamu davası açılmış olmasının taraflar arasındaki güven sorununu ortaya koymasıbakımından haklı sebep olarak kabul edilebileceğini bu bağlamda hakime tanınan geniş takdir yetkisi ve davacı talepleri de dikkate alınarak yukarıda hukaki inceleme ve değerlendirme başlığını alanıtda ayrıntılı olarak açıklann çözüm önerisine uluşaldığını, mahkemenin de aynı kanatte olması halinde davacı pay sahiplerinin %15 oranında şirkette pay oranlarının olduğu dikkate alındığında şirket tarafından bu payların iktisabı kanuni sınırları aştığndan mümkün görünmemekte, ancak şirketin sermayesinin azaltılark davacıların pay bedellerinin ödenebileceğini, duruma uygun düşebilecek diğer bir çözüm ise davacının paylarının diğer ortaklar tarfnıdan rayiç değeri üzerinden satın alınması olduğu her ne kadar usuli olarak mahkeme tarafından ortakların bu davanın tarafı olmadığı dikkate alındığndan bu yönde bir karar vermesi mümkün değilse de ortaklar ile davacıların bu konuda anlaşmalarının önünde de bir engel bulunmadığını beyan etmişlerdir.
Eldeki dava TTK’nın 531. maddesi kapsamında açılan şirketin haklı nedenle feshi, kabul edilmediği taktirde ortaklıktan çıkma istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir” hükmünü havidir. Anılan hüküm uyarınca sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri ancak haklı sebeplerin varlığını kanıtlamaları halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceklerdir. Haklı nedenler kanunla tanımlanmadığı için her somut olayın özelliğine göre mahkemelerce taktir edilecektir.”
Anonim şirketin bu madde kapsamında haklı nedenle feshi talep edilebilir. Bu madde kapsamında tespiti gereken en önemli husus davacılar tarafından anonim ortaklığın feshini gerektirecek derecede öneme sahip sebep veya sebeplerin varlığının kanıtlanıp kanıtlanmadığıdır. Feshe karar verilmesi ise son çare olarak değerlendirilecektir. Bunun dışında anonim ortaklıktan çıkmak isteyen pay sahibi için payın devri ile ortaklıktan çıkmak da mümkündür.
531 inci Maddenin gerekçesine göre; haklı sebep tasarıda tanımlanmamış, haklı sebepler örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalması, haklı sebep sayılmıştır. Buna karşılık varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep sayılmamıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığına karar verecek olan mahkemedir. Mahkeme sebepleri haklı bulsa bile fesih kararı vermek zorunda değildir. Şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getiren mahkeme; şirketi feshetmek yerine, fesih talebinde bulunan pay sahiplerinin paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve kendilerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Davacıya paranın kimin tarafından ve nasıl ödeneceği, bu payların geçici olarak şirketin İktisap edip edemeyeceği yargı kararlarına ve öğretideki görüşlere göre belirlenecektir.
Doktrinde de haklı sebep, hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim ve dava yolu ile hukukî ilişkiyi sona erdirmek veya değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur şeklinde tanımlanmıştır.
Somut olayda mahkememizce alınan bilirkişi raporunda, 2013-2017 takvim yılları ve 2018/6 dönemi içerisinde özvarlığının durumuna bakıldığında 2013 yılından itibaren özsermayesini koruduğu, şirketin sermayesi 2.500,00 TL olup 30/06/2018 tarihi itibariyle özkaynaklarının toplamının 25.094.379,13 TL olduğu, sermayesinin yaklaşık 10 katı özsermayesinin olduğu, davacıların haklı sebep olarak ileri sürdüğü hisse devrinin imkansızlaşması ve yönetim kurulu üyelerine ödenen huzur hakkı ile denetçilere ödenen tutarların haklı sebep teşkil etmeyeceği, hisse devri bakımından esas sözleşmede öngörülen değişikliğin hukuken bağlam niteliğinde olmayıp pay devri şirketin onayına bağlanmadığından davacıların ileri sürdüğünün aksine payın devrine engel olmadığı, yönetim kurulu ve denetçilere ödenen tutarlar bakımından şirketin mali yapısı dikkate alındığında kanuna aykırı bir yön tespit edilmediği, şirketin aktif olarak faaliyetlerine devam ettiği ve feshin son çare olduğu dikkate alınarak fesih ve tasfiyesine karar verilemeyeceği tespit edilmiştir. Yine bilirkişi raporunda, TTK 531 kapsamında davacının imzasının kötüye kullanımı ile ilgili olarak kamu davası açılmış olmasının taraflar arasındaki güven sonununu ortaya koyması bakımından haklı sebep olarak kabul edilebileceği belirtilmiş ise de, gerek 1086 sayılı HUMK’nın 75. maddesi, gerekse 6100 sayılı HMK’nın 25. maddesi uyarınca hakim, kanunda öngörülen istisnalar dışında, taraflardan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamayacağı, davacı … imzasının sahte olarak atıldığı iddiasına dayalı vakıanın dava dilekçesinde haklı sebep olarak ileri sürülmediğinden kendiliğinden nazara alınamayacağı (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 28/03/2014 tarih, 2013/17097 Esas, 2014/6141 karar sayılı ilamı) bununla birlikte davacının paylarının gerçek değeri üzerinden şirket tarafından satın alınarak ortaklıktan çıkarılmasının şirkette dağıtılabilir yedek akçe bulunması ve kanundaki % 10 sınırına uyulması koşulu ile karar verilebileceği, şirkette davacıların paylarını iktisap edebilecek yedek akçe bulunmakta ise de, davacı pay sahiplerinin % 15 oranında hisse nedeniyle kanuni sınırın aşılması sözkonusu olduğundan payların gerçek değerinin ödenerek şirketten çıkarılmasına karar verilemeyeceği, haklı sebep de sözkonusu olmadığından mahkememizce bu yönde karar tesis edilemeyeceği, anonim ortaklıktan çıkmak isteyen pay sahibi için payın devri ile ortaklıktan çıkmak da mümkün olduğu anlaşılmakla açılan davanın reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklann Nedenlerle;
AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
1-Alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin alınan 31,40-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 10,00-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. gereğince 2.725,00-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 03/04/2019Başkan …
E-İmzalı
Üye …
E-İmzalı
Üye …
E-İmzalı
Katip …
E-İmzalı