Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/948 E. 2019/28 K. 14.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/948 Esas
KARAR NO : 2019/28

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/10/2017
KARAR TARİHİ : 14/01/2019
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/032019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı şirket ile davalı şirket arasında ticari alım-satım, üretim ilişkisinin var olduğunu, davacının uhdesindeki tüm sorumlulukları yerine getirdiğini, yapmış olduğu hizmetlerin karşılığında davalıya faturalar düzenlediğini, davalının müvekkili davacı şirkete toplam 55.225,56 TL borcu bulunduğunu, borcun ödenmesi hususunda defalarca davalı ile görüşüldüğünü, davalı tarafın kötü niyetli olarak müvekkili oyaladığını, davalı şirketin borcunu ödememesi üzerine müvekkili davacı şirket tarafından davalı şirket aleyhine Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, borçlunun 28/09/2017 tarihli haksız ve mesnetsiz itiraz dilekçesi ile söz konusu takibin durduğunu, davalının itiraz dilekçesinde borcu olmadığına değindiğini ve herhangi bir delil sunamadığını, takibe konu alacağın müvekkili davacı şirketin sunmuş olduğu hizmetler karşılığı olarak düzenlemiş olduğu faturalara borçlu şirketin faturaları aldığı tarihten itibaren 8 gün içerisinde herhangi bir itirazının olmadığını beyanla, davanın kabulüne, takibin devamına karar verilinceye kadar geçen sürede alacaklı davacı müvekillinin daha fazla hak kaybına uğramaması için alacak miktarı kadar borçlu mallarının üzerine ihtiyati tedbir ya da ihtiyati haciz konulmasına, Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasına davalı şirket tarafından yapılan yersiz ve mesnetsiz itirazın iptaline, takibin devamına, takibin 55.225,56 TL asıl alacağa ve asıl alacağın tüm ferilerine yıllık reeskont avans faizi uygulanmak suretiyle davalıdan tahsiline, davalı aleyhine %20 ‘den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini dava ve dava etmiştir.
Davalı tarafa usulünce tebligat yapılmasına rağmen davaya cevap vermediği görülmüştür.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:
Dava, ilamsız icra takibine itirazın iptaline ilişkindir.
Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının celbi talep edilmiş, dosya Mahkememize fiziki olarak gönderilmiş olup; Davacı takip alacaklısı tarafından takip borçlusu davalı aleyhine 55.225,56 TL cari hesap alacağı dayanak gösterilerek toplam 55.225,56 TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, borçlu davalı şirket tarafından süresi içerisinde takibe itiraz edilerek takibin durduğu anlaşılmıştır.
Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyası, Avcılar Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün cevabi yazısı ve delil niteliğindeki tüm bilgi ve belgeler dosya içerisine aldırılmıştır.
Tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup; bilirkişi … 13/04/2018 tarihli raporunda özetle; davacının 2017 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davacının ticari defterlerine göre takip tarihi 11.09.2017 itibariyle davacının davalıdan 55.225,56 TL alacaklı olduğunu, davalının 05.03.2018 tarihli incelemeye katılmadığı ve herhangi bir yerinde inceleme talebinde bulunmadığı için evraklarının incelenemediğini, davacının davalıya düzenlemiş olduğu 10.03.2017 tarihli 109.176,76 TL tutarlı ve 30.04.2017 tarihli 2.548,80 TL tutarlı olmak üzere toplamda 2 adet 111.725,56 TL tutarında fatura düzenlediği ve bu faturalarda teslim alan bölümlerinde kaşe/imza bulunmadığı ve 2 adet toplamda 111.725,56 TL tutarlı faturalardaki malzemeleri ve hizmeti davalıya sunduğuna dair herhangi bir dayanak, sipariş formu vb. evraklar olmadığından davacının davalıya düzenlemiş olduğu 2 adet toplamda 111.725,56 TL tutarındaki faturaların içeriğinin davalıya tesliminin ispata muhtaç olduğunu, davacının davalıya düzenlemiş olduğu 10.03.2017 tarihli 109.176,76 TL tutarlı ve 30.04.2017 tarihli 2.548,80 TL tutarlı olmak üzere toplamda 2 adet 111.725,56 TL tutarında faturalara karşılık davacı tarafından 8 adet toplamda 56.500,00 TL tutarında tahsilat mukbuzu sunulduğunu, davacının dosyaya sunmuş olduğu tahsilat makbuzlarının her zaman düzenlenebilecek evrak niteliğinde olması, mezkur makbuzlarda davalıya ait kaşe/imza, unvan vb. bilgilerin yer almaması nedeniyle davacının sunmuş olduğu tahsilat makbuzlarının davalıdan ödeme aldığını kesin şekilde ispatlar nitelikte olmadığı, bu itibarla davacı tarafından sunulan tahsilat makbuzlarındaki bu ödemelerin davalı tarafından yapılıp yapılmadığı hususunda kesin bir değerlendirme yapılamadığını, davacının 03/2017 ayında davalıya 92.552,68 TL KDV hariç ve 04/2017 ayında ise 2.160,00 TL tutarında olmak üzere 2 adet fatura düzenlemiş olduğu, davalının celp edilen 2017 yılı BA formunda bu 03/2017 ayındaki fatura BA formu beyan sınırın üstünde olmasına rağmen ve 04/2017 ayına ilişkin faturanın da BA formunun beyan sınırın altında kaldığından davacının takip alacağına dayanak 2 faturanın adet ve tutar olarak davalı tarafından BA formları ile beyan edilmediğini, davacının davalıya düzenlemiş olduğu 2 adet toplamda 111.725,56 TL tutarlı faturalara ek olarak düzenlenmiş sipariş formu, iş emri, teslim tutanağı vb. evraklar olmadığından fatura içeriklerinin davalıya teslim olgusunun davacının ispatına muhtaç olduğu, davalının yapmış olduğu iddia edilen ödemelere ilişkin tahsilat makbuzlarının her zaman düzenlenebilecek nitelikte evraklar olduğu davalının celp edilen BA formlarında davacının alacağına dayanak faturaların bulunmadığı, tüm bu veriler çerçevesinde davacının takip konusu alacağına dayanak olan faturalar içeriğinin davalıya tesliminin davacının ispatına muhtaç olduğunu bildirmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın m. 23/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6762 sayılı TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.). Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. Fatura karşı tarafça ticari defterlerine kayıt edilmiş ise, burada delil olan fatura değil ticari defterlerdir. Ticari defterler uyumlu olmadığı için lehe delil değeri bulunmasa da, karşı çıkılan faturanın ticari deftere kayıt edilmiş olması halinde ticari defter aleyhe delil oluşturacaktır. İtirazın iptâli davasında takip talebinde gösterilen borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıl olup, takip dayanağı belgelerden başka belgelere dayanılması mümkün değildir (Örnek: Yargıtay HGK. 14.12.2011 T. 2011/19-617 E. 2011/749 K.). Faturalarda gösterilen işler belli iken fatura kapsamı dışındaki işler esas alınarak hesaplama yapılamaz.
Dosya kapsamı ve toplanan deliller, bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirildiğinde, davanın fatura alacağından kaynaklı başlatılan takipte itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, davacı ve davalı yasal defter kayıtlarına göre, davacının davalıya 10.03.2017 tarihli 109.176,76 TL tutarlı ve 30.04.2017 tarihli 2.548,80 TL tutarlı olmak üzere toplamda 2 adet 111.725,56 TL tutarında fatura düzenlediği ve bu faturalarda teslim alan bölümlerinde kaşe/imza bulunmadığı ve 2 adet toplamda 111.725,56 TL tutarlı faturalardaki malzemeleri ve hizmeti davalıya sunduğuna dair herhangi bir dayanak, sipariş formu vb. evraklar olmadığı, davacının davalıya düzenlemiş olduğu 2 adet toplamda 111.725,56 TL tutarındaki faturaların içeriğinin davalıya tesliminin ispatlanamadığı, davalının celp edilen BA formlarında davacının alacağına dayanak faturaların bulunmadığı, davacının davasını ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Kötü niyet tazminatının REDDİNE,
3-Alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin alınan 666,99 TL harcın MAHSUBU İLE fazla alınan 622,59 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden davalı yararına A.A.Ü.T. ğereğince 6.424,81 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, 35 sayılı Kanunun geçici 2’inci maddesine göre Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20/07/2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmi Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ıncı madde hükümleri uyarınca, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veye istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/03/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

İş bu evrak 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümleri uyarınca imzalanmış olup HMK Yönt. 8/5 maddesi gereği fiziki olarak imzalanmayacaktır