Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/646 E. 2018/471 K. 07.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/646
KARAR NO : 2018/471

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/07/2017
KARAR TARİHİ : 07/05/2018
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 09/05/2018

DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı şirketten 3.164,15-TL alacaklı bulunduğu halde, 04/07/2017 tarihli mutabakat yazısına verilen cevapta müvekkili şirketin 236.588,52-TL borçlu olduğunu bildirildiğini, davalı tarafın bahse konu ettiği 236.588,52-TL’lik borca ilişkin malların müvekkili şirkete teslim edilmediğini, ancak malların teslim edilmemesi üzerine emtialarının bedellerini ödemiş gibi gösterip cari hesaptan düşmek zorunda kaldığını, açıklanan nedenlerle icra takibinin teminatsız bir şekilde dava sonuçlanıncaya kadar tedbiren durdurulmasına, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili şirket arasında ticari bir ilişki olduğunu, davacı tarafın hangi faturaları kabul etmediğini ve bunların kendileri açısından hangilerinin ihtilaflı olduğu konusunda hiçbir açıklama yapmadıklarını, davacının herhangi bir ödeme yapmadığı halde, ödeme yapmış gibi kendi ticari defter kayıtlarında usulsüz işlem yaparak söz konusu uyuşmazlık konusu faturaların bedellerini ödemiş gibi gösterdiğini iddia ve kabul ettiklerini, gerçek bir ödeme iddiası olmadığından ödenmiş gibi gösterilme hadisesinin nasıl yapıldığının bir öneminin olmadığı kanaatinde olduklarını, davacının basiretli bir tacir gibi davranmadığının açık olduğunu, davacı şirket yetkilisinin de şüpheli sıfatıyla ve diğer şüphelilerle birlikte suça iştiraki isnadıyla …. isimli satış yetkilisinin müvekkili şirketin emniyetini suistimal etmesinden dolayı savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, tensiple birlikte verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını, kararın devamı yönünde bir karar oluşturulması halinde teminat tutarının artırılarak makul bir seviyeye yükseltilmesini, açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili ibraz ettiği cevaba cevap dilekçesinde, uyuşmazlığın 28/01/2017 tarihli 96.439,04 TL bedelli, 28/02/2017 tarih 20.135,24 TL bedelli, 28/02/2017 tarih 5633,98 TL bedelli, 28/02/2017 tarih 43.286,29 TL bedelli, 28/02/2017 tarih 88,08 TL bedelli, 23/03/2017 tarih 97.906,61 TL bedelli, 30/032017 tarih 1.215,58 TL bedelli faturalardan kaynaklandığını, malın teslim edildiğinin yazılı delillerle ispatının gerektiğini belirtmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, davacının davalıya karşı 236.588,52-TL borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
Tarafların ticari defter ve belgelerinin tetkiki ile tanzim olunan bilirkişi raporunda özetle, taraflar arasında toptan temizlik malzemesi satışı yapılması şeklinde ticari ilişki bulunduğu, davacının ticari defterlerinde davalıdan 3.164,15 TL alacaklı göründüğü, davalı ticari defterlerinde ise davalının davacıdan 236.588,52 TL alacaklı göründüğü, taraflar arasında 239.752,67 TL ihtilaf bulunduğu, bunun da davalı borcuna mal teslim edilmediği iddiası ile dayanaksız olarak işlediğini belirttiği 239.756,92 TL’den kaynaklandığının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Dava, menfi tespit istemine ilişkin olup, uyuşmazlığın 28/01/2017 tarihli 96.439,04 TL bedelli, 28/02/2017 tarih 20.135,24 TL bedelli, 28/02/2017 tarih 5633,98 TL bedelli, 28/02/2017 tarih 43.286,29 TL bedelli, 28/02/2017 tarih 88,08 TL bedelli, 23/03/2017 tarih 97.906,61 TL bedelli, 30/032017 tarih 1.215,58 TL bedelli faturaların taraf ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, davalının bu faturalar nedeniyle alacaklı olup olmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır
YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK.m.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. Faturanın tebliğine rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK’nın 222. maddesi ve TTK hükümleri uyarınca ispatlamış olur.
Faturaların tebliğ edildiğinin ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraza uğramadığının tespiti halinde, fatura içeriklerini taraflar arasındaki hukuki ilişkiye uygun olduğunun davalı tarafça kanıtlanmış olduğunun kabulü gerekli olup; bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının kanıt yükünün bu kez davacıya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin davalı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da iade edildiğinin davacı tarafça kanıtlanması halinde davacı tarafça davalının hizmet vermediği savunulduğuna göre, faturaya konu hizmetin verildiğinin davalı tarafça kanıtlanması; davacının faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın davacı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı davacının (faturayı defterine kaydetmemek ve sözleşme ilişkisini inkar etmek suretiyle), kabul etmemesi halinde hizmetin verildiğini davalının kanıtlaması gerekeceği gözetilmelidir.
Ne var ki, somut olayda, davalı tarafça gönderilen faturanın, davacının ticari defterlerine kaydedilmiş olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda davalı faturaya dayalı alacağının varlığını HMK’nın 222. maddesi uyarınca kanıtlamış olduğunun ve artık davacının, faturaya konu hizmeti almamış olmasının varılan bu sonuca bir etkisi bulunmadığının kabulü davanın reddine karar verilmiş ve aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
AÇILAN DAVANIN REDDİNE
1-Alınması gereken 35,90-TL harcın, peşin alınan 4.040,35-TL harcın mahsubu ile bakiye 4.004,45-TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davalı yararına takdir olunan 20.110,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, anlatıldı 07/05/2018

Katip …

Hakim …