Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/601 E. 2018/672 K. 04.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/601 Esas
KARAR NO : 2018/672

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 23/06/2017
KARAR TARİHİ : 04/07/2018
G.KARAR YAZIM TARİHİ : 13/07/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan sözleşmelere istinaden yapılan işler nedeniyle oluşan ticari ilişkide kendilerinin 625.549,61 TL alacaklarının olduğunu, borcun ödenmemesi üzerine Bakırköy ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında takibe girişildiğini, itirazın haksız olup itirazın iptalini ve inkar tazminatı talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında birden fazla inşaat işine ilişkin sözleşmelerin imzalandığını, öngörülen işler için tahakkuk eden bedellerin tamamının davacıya ödendiğini, 31.12.2009 tarihli ve her bir sözleşme/iş için ayrı ayrı ibranamelerle kendilerinin ibra edildiğini, takibe konu fatura bedellerinin bir kısmının ödendiği, bir kısmının da yine müvekkili olan ve diğer bazı grup şirketleri ile yaptığı işlerle ilgili ödemeler nedeniyle virman yapıldığı ve alacağın bulunmadığını, yine yapılan incelemede davacı ile sözleşmeler gereğince teminat hesabında 21.845,08 TL alacağı bulunup SGK’dan ilişiksiz belgesi getirmediğinden sözleşmelerin 11/2.c.fıkrası uyarınca teminat olarak tutulduğunu yazarak istemin reddini talep etmiştir.
YARGITAY BOZMASI: Mahkememizin 18/03/2015 tarih ve ….esas, …. karar sayılı ilamı Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 12/10/2016 tarih, ….esas ve …karar sayılı ilamıyla bozulmuştur.
BOZMA ÜZERİNE MAHKEMEMİZİN GÖRÜŞÜ: Usul ve yasaya uygun olan Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 12/10/2016 tarih,….esas ve … karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, yargılamaya devam edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava; eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Davalı delil olarak taraflar arasında imzalanan inşaat işlerine ilişkin hak edişlerle birlikte 31.12.2009 tarihli “İbraname” başlıklı belgeleri sunmuştur. Belgelerde; taraflar arasında imzalanan sözleşmeler uyarınca davacı şirketin imzası olup davalı şirketten hiçbir hak ve alacağının kalmadığını, ileri de herhangi bir nedenle bir talebinin olmayacağına, bu işte yanında çalışan işçilerin alacaklarını ödediğini, bu ibranameyi kendi rıza ve isteğiyle imzaladığı beyan edilmiştir.
Takip konusu Bakırköy ….İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takip dosyasında; davacının 04.05.2010 tarihinde 625.224,15 TL asıl alacak 325,46 TL işlemiş faiz talep ettiği, ödeme emrinin davalıya 05.05.2010 tarihinde tebliğ edilip süresinde 10.05.2010 tarihinde borca itiraz edildiği görülmüştür. Takip dayanağı olarak davacı 31.12.2009 tarihinden önceki fatura ve hakedişlere dayanmıştır.
Davacı vekili, 04.01.2011 havale tarihli dilekçesinde, imzaların şirket yetkilisine ait olmadığını iddia etmiştir. Bunun üzerine mahkememizce, davacı şirket yetkilisi olan ….’ın imza örnekleri toplanmıştır. İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nun 10.05.2011 tarihli yazısında, davacı şirketin belgenin imza tarihinde yetkilisinin …olduğunu bildirmiştir.
Bilirkişi….den alınan 15.03.2012 tarihli raporda, inceleme konusu belgelerdeki imzanın davacı şirket yetkilisi ….’ın eli ürünü olduğunu yazmıştır.
Uyulmasına karar verilen bozma ilamı sonrasında, bozma ilamı gereğince davaya konu beş adet ibraname adli tıp kurumuna gönderilerek ibranamelerdeki imzaların davacı şirket adına imza atan ….ın el ürünü olduğu yönünde 18/05/2018 tarihli rapor düzenlenmiştir.
Davacı vekili 05.02.2013 tarihli dilekçesinde, 2008 yılına ilişkin olarak taraflar arasında inşaat işlerinin olup buna ilişkin cari hesaptan dolayı alacaklı olduklarını, ibranamelerin herhangi bir ödemeye karşılık olmadığını davalı şirketin borçlu olduğunu, ibranamelerin belirli bir tarihe kadar yapılan işlere yönelik olduğunun görüldüğünü, bu tarihten önce yapılan işlerin/hak edişlerin ve fatura bedellerinin alındığını ispatlayacağını, ibranamelerdeki belirtilen tarihlerden sonra alacaklarının olduğunu, ayrıca imza incelemesinin adli tıpta yapılmasını talep etmiştir.
Ayrıca davacı vekili 24.12.2013 tarihli dilekçesinde de zaman bakımından ibranamelerin fatura tarihlerini kapsamadığını iddia etmiş, ekinde de kendilerinin davalıdan yaptıkları tahsilatlara ilişkin tahsilat makbuzlarını sunmuştur. Söz konusu makbuzlarda tahsilat tarihleri ibranamelerin tarihi olan 31.12.2009 tarihinden öncesi olduğu görülmüştür.
Mahkememizce hesap bilirkişisinden tarafların defterleri incelenmiştir. Her iki tarafında defterlerinin kapanış tasdiklerinin olmadığı, lehlerine delil olma özelliğinin olmadığı görülmüştür. Bilirkişi 11.03.2014 tarihli raporunda, taraflar arasındaki sözleşmelerin bitiş tarihlerinin en son 23.02.2009 tarihli ….AŞ bağlantı hattı inşaatı olduğu, 21.845,08 TL alacağın davalı tarafından da kabul edildiğini, bunun dışında kalan 603.379,07 TL bakiyenin uyuşmazlık konusu olarak ortaya çıktığını, takip dayanağı faturanın davalıya tebliğine ilişkin bir belgenin olmadığını, davacının davalıya temerrüde düşürdüğüne ilişkin bir belgenin olmadığını, söz konusu bedele ilişkin davacının 31.12.2008 tarih ve 1036 no’lu fatura ile içeriği belirsiz olan faturanın gerekirse teknik bir bilirkişi marifetiyle düzenlemenin yerinde olup olmadığı yönünde yapılan bir tespitten sonra uyuşmazlık konusu alacağın yerinde olup olmadığı sonuçlanacağı yazılmıştır.
Yapılan yargılama sonunda taraflar arasındaki uyuşmazlığın taraflar arasında birden fazla yapılan inşaat işlerine ilişkin sözleşmelerden dolayı başlatılan alacağın tahsiline yönelik icra takibine itirazın iptaline ilişkin olduğu görülmüştür. İİK’nun 67.maddesine göre itirazın tebliğinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Somut olayda, davalı taraf taraflar arasında işlere ilişkin olarak düzenlenen ibranameler uyarınca davacı alacaklıya bir borçlarının olmadığını savunmuştur.
İbra, nitelikçe olumsuz bir ikrar sözleşmesidir. Diğer bir anlatımla, alacaklının alacak hakkında vazgeçmesini ve bu sebeple borçlunun da borçtan kurtulmasını sağlayan bir sözleşmedir. Öyle bir sözleşmenin hukuksal olarak varlık kazanması, gerçekleşmesi; alacaklı ve borçlu durumundaki kişilerin ya da onların gerçek temsilcilerinin iradelerinin birbirine yönelmesini ve ibra konusunda bu iradelerin birleşmesini gerektirir. Mülga 6762 sayılı TTK’nun 20/2, halen yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nun 18/2 hükmüne göre tacirin, ticarethanesine ilişkin bütün faaliyetlerinde basiretli bir işadamı gibi davranması gerektiği hükme bağlanmıştır.
Somut olayda, davalı taraf aşamalardaki savunmasında davacı şirketin her bir iş için ayrı ayrı verdiği 31.12.2009 tarihli ibranamelere dayanarak istemin reddini savunmuştur. Davacı taraf önce bu ibranamelerdeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını iddia etmiştir. Yaptırılan bilirkişi incelemesinde imzanın davacı şirket yetkilisine ait olduğu ortaya çıkmıştır. Daha sonra davacı taraf söz konusu ibraname geçerli olsa bile fatura tarihinin ibraname tarihinden sonra olup alacağın bu dönemden sonraki tarihlere ilişkin olduğunu iddia etmiştir. Mahkememizce hesap bilirkişine yaptırılan taraflar defterleri üzerindeki inceleme sonucu alınan raporda da görüldüğü üzere taraflar arasındaki sözleşmelere konu inşaat işlerinin 2008 ve 2009 yıllarında bittiği, en son 23.02.2009 tarihli işin bitiş tarihi olduğu görülmüştür. Yani ibranameler işlerin bitiş tarihinden sonra düzenlenmiştir. Bu tarihten sonra düzenlenen bir hak ediş, alacağa konu bir sözleşme bulunmamaktadır. Davacı tarafın dayandığı faturaların tarihleri de ibranamelerin düzenleme tarihlerinden öncedir. Davacı taraf her ne kadar daha sonraki dilekçelerinde ibranamelerden sonraki döneme ilişkin alacaklarının olduğunu iddia etmişse de tarafların ticari defterlerinde de buna ilişkin bir kaydın olmadığı, ibraname tarihlerinden önce alacağa ilişkin olduğu görülmüştür. Öte yandan fatura düzenlenmesi ise alacağın varlığını tek başına ispatlayamaz. İbraname tarihinden sonra işe devam edildiği de kanıtlanmamıştır. Davacı TTK hükümlerine göre tacir olup basiretli bir işadamı gibi hareket etmek zorunda olup verdiği ibranamenin sonuçlarını bilebilecek durumdadır. Bu nedenlerle alacağın varlığı ispatlanamamıştır (benzer yönde Y.15 HD’nin 23.10.2014 tarih ve 2014/6499-6014 sayılı kararı).
Yukarıda açıklandığı üzere; davacı şirketin yetkilisince imzalandığı anlaşılan 31.12.2009 tarihli ibranameler uyarınca davalı şirketi ibra ettiği, taraflar arasındaki her bir iş için ibranamelerin ayrı ayrı düzenlendiği, her bir sözleşmeden dolayı davalı şirketten alacağın kalmadığı açıkça yazılmıştır. Tarafların sundukları ve ticari defterlerinde de ibraname tarihinden sonra alacağın dayanağı olduğu belirtilen işlerden dolayı davacının iddia ettiğinin aksine ibraname tarihinden sonra herhangi bir borç doğuran işlemin olmadığı görülmektedir. Bu nedenlerle ibranameler yukarıda yazılı olduğu üzere alacaklının alacağından vazgeçtiği ve borçluyu da borçtan kurtaran bir sözleşme niteliğinde olduğu, bu nedenlerle davalının herhangi bir borcunun olmadığı anlaşılmıştır. Öte yandan davalı savunmasında istenen alacağın 21.845,08 TL’sinin kendisinde teminat olarak bulundurduğunu kabul etmiş, bunun ise davacının SGK’dan ilişiksiz belgesi getirmediğinden ödenmediğini belirtmiştir. Dava dosyasında da davacının buna yönelik herhangi bir belge sunmadığı görülmüştür. Bu nedenlerle talebin bu kısmının da istenemeyeceği anlaşılmıştır. Bu nedenlerle davacının alacağın varlığını ispatlayamadığından istemin reddine karar verilmiştir.
Takip tarihi 2010 yılı olup takip tarihinde İİK’nun 67.maddesine göre istemin kötüniyetle yapıldığı anlaşılması halinde alacaklı aleyhine %40’tan aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedileceği düzenlenmiştir. Somut olayda, davacı şirket basiretli bir tacir olarak davalı borçluya ibra ettikten sonra hakkında takip başlatması iyiniyetli bir davranış olarak düşünülmemiş, bu nedenlerle aleyhine %40 kötüniyet tazminatına da hükmedilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere:
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alacağın % 40’ı olan 250.219,84-TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
3-Alınması gereken 35,90-TL harçtan, peşin alınan 6.161,75-TL harcın mahsubu ile bakiye 6.125,85-TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davalı yararına takdir olunan 38.971,98-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davalı tarafça sarf edilen tebligat ve müzekkere masrafı 117,40-TL nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,

Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize müracaatla Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 04/07/2018

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …