Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/215 E. 2019/1254 K. 14.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/215 Esas
KARAR NO : 2019/1254

DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/06/2016
KARAR TARİHİ : 14/11/2019
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı ile davalı arasında 19.01.2015 tarihli ….. belge numaralı Acentelik Sözleqmesi ve yine 19.01.2015 tarihli Acentelik Sözleşmesi Ek protokolü imzalandığını, müvekkilinin davalı şirketin acenteliğini Gaziantep ilinde üzerine düşen tüm sorumluluklarını tam ve eksiksiz olarak getirmekte iken hiçbir sebep yokken ve müvekkilinin de anlam veremediği şekilde Zeytinburnu ….. Noterliğinin 14.01.2016 tarihli ve ….. yevmiye numaralı ihbarnamesi ile sözleşmenin tek taraflı olarak davalı tarafından feshedildiğini, fesih bildiriminin müvekkiline tebliğ tarihinin 18.01.2016 olduğunu ve dolayısıyla fesih işleminin sözleşmede belirtilen her iki süreye de uyulmayarak yapılmakla sözleşmenin hukuken feshedilmiş olmadığını, sözleşmenin bitim süresinin en az 19.01.2017 tarihine kadar uzadığını, davalı tarafından gerçekleştirilen işlemin haksız fesih niteliği taşıdığından bahisle, davalarının kabulü ile, 1.000,00 TL maddi tazminatın fesih tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 10.000,00 TL manevi tazminatın fesih tarihinden işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;davacı tarafın her ne kadar davayı Gaziantep’te açmış ise de taraflar arasında akdedilen Acentelik Sözleşmesinde Bakırköy adliyesinin yetkisinin açıkça gösterildiğini, tarafların imzaladığı ve davacı yanın da kabul ettiği Acentelik Sözleşmesinin 8. Maddesinin feshe ilişkin usul ve esasları düzenlendiğini, fesihin süresinde olduğunu, herhangi bir usulsüzlüğün söz konusu olmadığını, ayrıca fesihten çok önce müvekkili şirketçe durumun davacı tarafa bildirildiğini, aktin feshedileceği bilgisi verildiğini, ancak davacının çeşitli bahanelerle fesihnameyi imzalamaktan imtina ettiğini, bu durum karşısında müvekkili tarafından kendisine noter aracılığıyla aktin feshedileceğine ilişkin ihtarnamenin çekildiğini, tüm süreç esnasında protokolde belirlenen usul ve esaslara göre hareket edildiğini, davacının portföy tazminatı talebinde bulunabilmesi için bazı şartların mevcut olması gerektiğini, istenilen manevi tazminatın da sebebinin anlaşılamadığını, manevi tazminat için istenilen faiz başlangıç tarihinin de kabul edilemez olduğundan bahisle, öncelikle davanın usulden reddini, davanın esasına girilmesi halinde davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, acentelik sözleşmesine istinaden maddi-manevi tazminat istemine ilişkin olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; taraflar arasındaki acentalık sözleşmesinin davalı tarafça haksız veya süresine uyulmaksızın feshedilip edilmediği , bu şekilde fesih söz konusu ise davacının TTK’nun 122 maddesi kapsamında denkleştirme tazminatı talep edip edemeyeceği , edebilecekse miktarı hususlarındadır.
Gaziantep … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas ….. Karar sayılı ve 16/12/2016 karar tarihli yetkisizlik ilamıyla dosya Mahkememize gönderilmiş ve yukarıdaki esas sırasına kaydı yapılmıştır.
Davacının adresi itibariyle ticari defterlerinin SMMM ve kargo taşıma konusunda uzman vasıtasıyla incelenmesi için Gaziantep ATM’ye talimat yazılmış, bilirkişi heyetinden alınan talimat bilirkişi raporunda özetle;
Taraflar arasındaki sözleşmenin 12. maddesine göre sözleşme 19/01/2015 tarihinden 19/01/2016 tarihine kadar geçerli olup, taraflardan herhangi biri sözleşme süresinin bitim tarihi olan 19/01/2016 tarihinden evvel 3 ay içinde ve her halükarda 15 gün önceden karşı tarafın eline geçecek bir fesih beyanı ile sözleşmeyi sona erdirebileceği, yani geçerli bir fesih beyanı 19/10/2015 ile 19/01/2016 arasında ve en geç 04/01/2016 tarihinde karşı tarafın elinde olacak şekilde olması gerektiği, ayrıca bu beyan ya noter aracılığı ile ya usulüne göre karşı tarafa tebliğ edilecek bir fesih ihbarnamesi, ya da karşılıklı fesihname ile olması gerektiği, bu usullerden hiçbirine uygun bir şekilde feshedilmemesi halinde sözleşme süresinin 1 yıl için uzamış olacağı,
Somut olayda noter kanalı ile yapılan fesih beyanının 18/01/2016 tarihinde acentenin eline geçtiği, dolayısıyla, sözleşmenin ilgili hükmüne uygun olmayan bir şekilde sözleşme feshedildiği için bu feshin hüküm doğurmayacağı ve -sözleşmeye göre- sözleşmenin l yıl daha uzadığı, yani 19/01/2017 tarihine kadar devam edeceği, aynı konuyu düzenleyen TTK m, 121/2: “Belirli sure için yapılan bir acentelik sözleşmesinin, sure dolduktan stmra uygulanmaya devam edilmesi hâlinde, sözleşme belirsiz sureli hâle gelir. ” kanun hükmü ile sözleşme hükmü karşılaştırıldığında; sözleşmenin belirsiz süreli hale gelmesi için kanun hükmüne göre “süre dolduktan sonra uygulanmaya devam edilmesi” gerektiği, davacının ticari defterlerinin incelenmesi neticesinde, fesih girişimi sonrası dönemde de sözleşmenin uygulanmaya devam etmiş olduğunun anlaşıldığı, zira bu dönem dahilinde davacının davalıya kesmiş olduğu faturalar bulunduğu, dolayısıyla sürenin dolmasına rağmen sözleşmenin uygulanmaya devam edilmiş olması sebebiyle sözleşme belirsiz süreli hale geldiği, her ne kadar sözleşmenin ilgili hükmüne göre bu durumda sözleşme bir yıl daha uzamış olur denilmekte ise de, kanun hükmü emredici nitelikte olduğu için sözleşmenin kanuna aykırı olan bu hükmü dikkate alınmayacağı,
Usulsüz fesih sebebiyle sözleşmeye göre ödenmesi gereken tazminat hususunda; 6102 sayılı TTK’ya göre değerlendirme yapıldığında; davalının sözleşmeyi 19.01.2016 tarihi itibariyle feshetme girişimi usule uygun olmadığı için ve sözleşmenin uygulanmasına devam edilmiş olması sebebiyle sözleşme belirsiz süreli hale geldiği, her ne kadar sözleşme uygulanmaya devam edilmiş ise de giderek azalan bir iş hacmi görülmekte ve 2017 yılı itibariyle fiilen bu ilişkinin sona erdiği anlaşıldığı, zira davacının belli bir tarihten sonra {kendisine bir satışı olmadığı için) davalıya kestiği faturalar bulunmadığı, böylelikle davalının bu sefer, hiçbir bildirimde bulunmaksızın belirsiz süreli hale gelen sözleşmeyi feshettiği ve 3 aylık feshi ihbar süresine uymadığının anlaşıldığı, bu durumda “Haklı bir sebep olmadan veya üç aylık ihbar süresine uymaksızın sözleşmeyi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır.” şeklindeki 6102 Sayılı TTK m 121/4 hükmüne göre, davacının böyle bir zararının varlığını ve miktarını ispatlaması gerektiği, sözleşmenin devam ettiği ilk dönem olan 19.01.2015-19.01.2016 arasında davacının aylık ortalama satışı 21.622, 17 TL, aylık ortalama gideri 19 219,39 TL olup, buna göre davacının bu dönemdeki aylık karının 2.402,78 TL olduğu, 3 aylık feshi bildirim süresine uyulmadığı için 3 x 2.402,78 = 7.208,34 TL ödenmesi gerektiğinin düşünüldüğü,
Taraflar arasındaki sözleşmeye göre değerlendirme yapıldığında ise; taraflar arasındaki Acentelik Sözleşmesi Ek Protokolü”nün 3.2 hükmüne göre sözleşme ile ek protokol arasında herhangi bir uyuşmazlık ve/veya tutarsızlık olması durumunda, söz konusu durum hakkında işbu Ek Protokol hükümleri esas alınacağı, gerek sözleşme kapsamında gerekse protokol kapsamında taşımacının sözleşmeyi usulüne uygun olmayan şekilde feshetmesi halinde ne gibi bir yaptırım uygulanacağı belirlenmemiş iken, acentenin sözleşmeyi usulüne uygun olmayan şekillerde feshetmesi halinde taşımacıya ödemesi gereken tazminat, protokolün 9.3, hükmü ile düzenlendiği, bu hükmün “Acente 12 nci maddede belirtilen fesih hakkını kullanmak istediğini 3 ay önceden Taşımacı ‘ya yazılı olarak bildirmek zorundadır. Bildirimde bulunmadan sözleşmeyi feshetmesi, işi bırakması veya bildirimi geç yapması durumunda, gecikmenin 30 (otuz) güne kadar olması olması halinde 5.000 TL (beşbin Türk Lirası) ve ayrıca 30 (otuz) günü geçen her gün için 200 TL (itayüz Türk Lirası) cezai şart olarak ödemeyi kabul eder. ” şeklinde olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin usulsüz feshe bakış açısı dikkate alınacak olursa, usulsüz fesih halinde taraflardan biri için yaptırım öngörülmüş olması halinde, kiyasen bu yaptırımın her iki taraf için de uygulanmasının hakkaniyete uygun olacağı, buna göre fesih bildiriminin en geç 04/01/2016 tarihinde olması gerekirken 18/01/2016 tarihinde tebliğ edildiği ve gecikmenin 30 günden az bir süre olduğu, bu durumda Ek Protokol ile öngörülen 5.000 TL’nin taşımacı tarafından acenteye ödenmesi gerektiği kıyas yolu ile söylenebileceği,
Denkleştirme istemi (portföy tazminatı) konusunun değerlendirilmesinde; 6102 sayılı TTK’nın 222. maddesi hükümden de anlaşılacağı üzere davacı, kendisi tarafından bulunan müşteriler sayesinde müvekkilin, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ettiğini, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücreti isteme hakkım kaybettiğini ve somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesinin hakkaniyete uygun düştüğünü ispatlarsa böyle bir tazminat ödeneceğini, bu bağlamda ispat yukünün davacıda olduğu, ayrıca davacının, davalıya kesmiş olduğu faturalara bakıldığında davacının çabaları neticesinde davalıya yeni müşteriler kazandırılmış olduğu ve dolayısıyla onun iş hacminin olağanüstü bir şekilde arttığın söylemek mümkün olmadığı, bu sebepten ötürü bir denkleştirme tazminatı ödenmesinin gerekmediği yönünde, sonuç ve kanaat bildirilmiştir.
Bu kez davalının ticari defter ve belgeleri üzerinde taraflar arasındaki uyuşmazlık konularında inceleme yapılarak SMMM bilirkişisi ile sigorta bilirkişisi alınan bilirkişi kök raporunda özetle; dosya kapsamına göre davacı bakımından sözleşmenin kötü ifa, gecikme gibi haklı sebeple fesih nedenlerinin bulunmadığı, bu itibarla davacının sözleşmede belirlenen fesih süresi kapsamında tazminat talebinde bulunabileceği, davalının ticari defterlerine göre; dava tarihi (03.03.2017) itibariyle davalının davacıya borçlu olmadığı, davacının talimatla incelenen ticari defterlerinden davacı zararının 3 aylık fesih süresi için hesap edilen (3 ay x 2.402,78 TL/ay) 7.208,34 TL olarak kabulünün gerekeceği, davacının, davalı lehine kazandırdığı ve halen davalı ile çalışan müşteri portföyünün varlığını ispat edecek bilgi ve belge sunmadığı, bu sebeple müvekkili şirkete kazandırılan ve yarar sağlamaya devam eden müşteriler, iş çevreleri için talep edilen denkleştirme tazminatı talebinin yerinde olmadığı kanaati bildirilmiştir.
Tarafların itirazlarının tek tek değerlendirilmesi için önceki bilirkişi heyetinden alınan ek raporda özetle; davacı vekilinin itiraz dilekçesinde belirtmiş olduğu davacının aylık gelirinin 21.622,17-TL olarak tespit edilmiş olması karşısında giderinin ise 19.219,39-TL olarak hesaplandığını, davacının bu dönem için aylık gelirinin 2.402,78-TL olarak hesaplandığını, bu miktarların gerçeği yansıtmadığını, aynı müvekkilin kazancının belirtilen miktarın çok üzerinde, anılan giderin ise gerçekte çok aşağıda olduğunu şeklindeki itiraza istinaden yapılan değerlendirmede davacı vekilinin defterlerinin talimat dosyası ile incelenmiş olduğu göz önüne alınarak talimat dosyasındaki gelir/gider hesaplaması neticesinde bu hesaplama yapılmış olduğundan bu yönde heyetin ek bir değerlendirme yapmadığı, davacı vekilinin itiraz dilekçesinde belirtmiş olduğu yeni müşteriler kazandırıldığı hususlarının da göz önüne alındığında denkleştirme tazminatının ödenmesinin gerektiğini, dosyanın yeniden bilirkişiye tevdii ile denkleştirme tazminatının hesaplanmasının gerektiğini şeklindeki itirazına ilişkin yapılan değerlendirmede davacının davalıya kazandırmış olduğu seklinde itiraza istinaden kök raporlarının sonuç bölümünde belirtmiş oldukları davacının davalının lehine kazandırdığı ve halen davalı ile çalışan müşteri portföyünün varlığını ispat edecek bilgi ve belge sunmadığı şeklinde görüş bildirildiği ve kök rapor sonrasında da ek bir belge bilgi vb evrakların sunulmadığından davacının davalıya kazandırmış olduğu müşteri portföyünün kimlerden oluştuğu bu portföyü gerçekten davacının kazandırıp kazandırmadığı hususunda değerlendirme yapılamadığından bu yöndeki görüş ve kanaatlerinin değişmediği, davalı vekilinin itiraz dilekçesinde belirtmiş olduğu davacının ticari defterlerine göre davacının davanın konusu olan acentelik sözleşmesi sebebiyle aylık net karının 2.402,78-TL olduğu, 3 aylık fesih bildirim süresine uyulmadığı için 3 ay x 2.402,78 TL= 7.208,38-TL sının davacıya ödenmesi gerektiğini, sözleşme ek protokolünün 3.2 maddesinde, uyuşmazlık halinde ek protokol hükümlerinin esas alınacağının belirtildiğini, ek protokolün 9.3 maddesinde acentenin sözleşmeyi bildirim süresine uymaksızın sözleşmesi fesih etmesi, işi bırakması veya bildirimi geç yapması halinde 5.000,00-TL cezai şart ödeyeceğinin hüküm altına alındığını, bu yaptırımın her iki yana da uygulanmasının hakkaniyetli olacağını, bu sebeple de 5.000,00-TL cezai şartın davacı acenteye ödenmesi gerektiğinin söylenebileceğini şeklindeki itirazına istinaden talimatla incelenen davacı ticari defterlerine göre tazminatın hesaplanmasından kaynaklı olduğu, sözleşmenin fesih nedeni ile davalının katlanmak zorunda olduğu cezai şart bedelinin 5.000,00-TL olduğu hususu taraflar arasındaki anlaşmada var olduğunun kök raporda da belirtildiği bu hususta kök rapordaki görüş ve kanaatlerini değiştirecek nitelikte herhangi bir hususun bulunmadığı, davalının diğer hususlarında kök raporlarında detaylı bir şekilde yer verildiğinden ek raporlarında görüş ve kanaatlerini değiştirecek nitelikte bir evrak olmadığından görüş ve kanaatlerinin değişmediği kanaatini bildirmişlerdir.
Davacı taraf ıslah dilekçesi ile; dava dilekçesinde 1.000,00-TL maddi tazminat ve 10.000,00-TL manevi tazminat talebinde bulunduklarını, ıslah dilekçesi ile 7.208,34-TL TTK 121/4. uyarınca zarar tazmini talebi(Alacak Davası), 5.000,00-TL; cezai şart tazmini talebi (Alacak Davası) ve 10.000,00-TL manevi tazminat (Alacak Davası) olmak üzere toplamda 22.208,34-TL’ye ıslah ettiklerini, davanın kabulü ile TTK 121/4 uyarınca taraflar arasında akdedilen sözleşmenin haklı bir sebep olmaksızın veya üç aylık ihbar öneline uymaksızın feshedilmesi sebebi ile 7.208,34-TL’nin fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 3.2. maddesinin yollaması ile ek protokolün 9.3. maddesi uyarınca sözleşmenin haksız ve sözleşme ile usulüne aykırı olarak feshedilmesi sebebi ile 5.000,00-TL miktarlı cezai şartın davalıdan tahsiline, müvekkilinin acentelik sözleşmesinin usulune aykırı ve beklenmeksizin feshedilmesi sebebi ile duymuş olduğu elem ve kederin karşılığı olarak 10.000,00-TL miktarlı manevi tazminatın davalıdan tahsiline, yargılama gider ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiştir. Davacı taraf tarafları arsındaki acentelik sözleşmesinin, sözleşme hükümlerine göre belirlenen sürelere uyulmadan haksız olarak feshedildiğini belirterek uğradığı maddi ve manevi zararın tazminin talep etmiştir. Talimatla alınan bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak tespit edildiği üzere, taraflar arasındaki sözleşmeye göre, sözleşme süresinin bitim tarihi olan 19/01/2016 tarihinden evvel 3 ay içinde ve her halükarda 15 gün önceden karşı tarafın eline geçecek bir fesih beyanı ile sözleşmeyi sona erdirebileceği, yani geçerli bir fesih beyanı 19/10/2015 ile 19/01/2016 arasında ve en geç 04/01/2016 tarihinde karşı tarafın elinde olacak şekilde olması gerektiği, davalının noter kanalı ile yaptığı fesih beyanının 18/01/2016 tarihinde acentenin eline geçtiği, dolayısıyla, sözleşmenin ilgili hükmüne uygun olmayan bir şekilde sözleşme feshedildiği için bu feshin hüküm doğurmayacağı ve sözleşmeye göre sözleşmenin l yıl daha uzadığı, yani 19/01/2017 tarihine kadar devam edeceği, aynı konuyu düzenleyen TTK m, 121/2: “Belirli sure için yapılan bir acentelik sözleşmesinin, sure dolduktan sonra uygulanmaya devam edilmesi hâlinde, sözleşme belirsiz sureli hâle gelir. ” hükmünün bulunduğu, davacının ticari defterlerinin incelenmesi neticesinde, fesih girişimi sonrası dönemde de sözleşmenin uygulanmaya devam etmiş olduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla sürenin dolmasına rağmen sözleşmenin uygulanmaya devam edilmiş olması sebebiyle sözleşme belirsiz süreli hale geldiği, her ne kadar sözleşmenin ilgili hükmüne göre bu durumda sözleşme bir yıl daha uzamış olur denilmekte ise de, kanun emredici hükmü karşısında sözleşme belirsiz süreli hale geldiğinin kabul edilmesi gerekmektedir.
Daha sonra 2017 yılı itibariyle fiilen taraflar arasındaki ilişkinin sona erdiğinin anlaşıldığı, davalının bu sefer, hiçbir bildirimde bulunmaksızın belirsiz süreli hale gelen sözleşmeyi feshettiği ve 3 aylık feshi ihbar süresine uymadığının anlaşılmıştır. Bu duruma davalının sözleşmeyi süresine uymadan feshettiği ve haklı bir fesih nedeni de iddia ve ispat etmediği. “Haklı bir sebep olmadan veya üç aylık ihbar süresine uymaksızın sözleşmeyi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır.” şeklindeki 6102 Sayılı TTK m 121/4 hükmüne göre, davacının tazminat talep edebileceği, bununla birlikte davacı davacının, davalı lehine kazandırdığı ve halen davalı ile çalışan müşteri portföyünün varlığını ispat edecek bilgi ve belge sunmadığı, bu sebeple müvekkili şirkete kazandırılan ve yarar sağlamaya devam eden müşteriler, iş çevreleri için talep edilen denkleştirme tazminatı talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Bilirkişi raporunda her ne kadar davacının aylık karının 2.402,78 TL olduğu, 3 aylık feshi bildirim süresine uyulmadığı için 3 x 2.402,78 = 7.208,34 TL ödenmesi gerektiği belirtilmişse de, yukarıda belirtilen gerekçe ile bu hesaplamaya itibar edilmemiştir. Bununla beraber, taraflar arasındaki Acentelik Sözleşmesi Ek Protokolü”nün 3.2 hükmüne göre sözleşme ile ek protokol arasında herhangi bir uyuşmazlık ve/veya tutarsızlık olması durumunda, söz konusu durum hakkında işbu Ek Protokol hükümleri esas alınacağı, gerek sözleşme kapsamında gerekse protokol kapsamında taşımacının sözleşmeyi usulüne uygun olmayan şekilde feshetmesi halinde ne gibi bir yaptırım uygulanacağı belirlenmemiş iken, acentenin sözleşmeyi usulüne uygun olmayan şekillerde feshetmesi halinde taşımacıya ödemesi gereken tazminat, protokolün 9.3, hükmü ile düzenlendiği, bu hükmün “Acente 12 nci maddede belirtilen fesih hakkını kullanmak istediğini 3 ay önceden Taşımacı ‘ya yazılı olarak bildirmek zorundadır. Bildirimde bulunmadan sözleşmeyi feshetmesi, işi bırakması veya bildirimi geç yapması durumunda, gecikmenin 30 (otuz) güne kadar olması olması halinde 5.000 TL (beşbin Türk Lirası) ve ayrıca 30 (otuz) günü geçen her gün için 200 TL (itayüz Türk Lirası) cezai şart olarak ödemeyi kabul eder. ” şeklinde olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin usulsüz feshe bakış açısı dikkate alınacak olursa, usulsüz fesih halinde taraflardan biri için yaptırım öngörülmüş olması halinde, kiyasen bu yaptırımın her iki taraf için de uygulanmasının hakkaniyete uygun olacağı, buna göre fesih bildiriminin en geç 04/01/2016 tarihinde olması gerekirken 18/01/2016 tarihinde tebliğ edildiği ve gecikmenin 30 günden az bir süre olduğu, bu durumda Ek Protokol ile öngörülen 5.000 TL’nin taşımacı tarafından acenteye ödenmesi gerektiği kıyas yolu ile söylenebileceği yönündeki bilirkişi görüşü mahkememizce de benimsenmiş ve 5.000,00 TL tazminatın fesih tarihinden itibaren davalıdan talep edilebileceği kabul edilmiştir.
Davacı karşı taraftan manevi tazminatta talep etmiştir. Manevi tazminat BK’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Davacı manevi tazminata dayanak olarak herhangi bir delil sunmamıştır. Davalının acente sözleşmesini ihlal etmesi halinde manevi olarak ne şekilde zarar gördüğünü, itibarını zedeleyici ne gibi eylemleri olduğunu ispatlayamamıştır. Bu nedenlerle manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-5000,00-TL tazminatın 18.01.2016 tarihinden itibaren işleyecek avansa faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Manevi tazminata ilişkin davanın reddine,
3-Alınması gereken(Maddi tazminata ilişkin 341,55 + Manevi tazminata ilişkin 44,40=) 385,95-TL harçtan, davacı tarafından yatırılan peşin ve ıslah harcından ( 191,42 + 187,86=) 379,28-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 6,67-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Dava ilk açılış harç gideri ile ıslah harcı toplamı olan 379,28-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yargılama gideri olarak toplam 2.655,68-TL’den kabul-red oranına göre(%40,95) hesaplanan 1.087,50-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yargılama gideri olarak toplam 300,00-TL’den kabul-red oranına göre(%59,05) hesaplanan 177,15-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden maddi tazminat için karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 2.725,00-TL ile manevi tazminat için karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 2.725,00-TL olmak üzere toplam 5.450,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 14/11/2019

Katip …..
¸e-imzalıdır

Hakim …..
¸e-imzalıdır