Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/168 E. 2019/927 K. 18.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/168
KARAR NO : 2019/927

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 17/02/2017
KARAR TARİHİ : 18/09/2019
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 19/09/2019
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkilinin davalı şirketin 5.500 hisseye bölünmüş ve 5.500.000,00 TL sermayesinin 1.374.9 hisse karşılığı 1.374.900,00 TL payına sahip olduğunu, müvekkili tarafından davalı şirketin feshi ve tasfiyesi ile tasfiye sonucu oluşan bakiyenin dağıtılması, dava süresince kayyım atanması yönünde karar verilmesi istemiyle Bakırköy ….. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası ile dava açıldığını, bu dosyaya sunulan 5/01/2016 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında, “Davalı şirketin kuruluşundan bu yana herhangi bir satış gelirinin bulunmadığı, şirketin faaliyetsiz olduğu, davalı şirketin dava tarihi itibariyle özvarlığını kaybetmiş olduğu, bu nedenlerle şirketin haklı sebeple feshi koşullarının oluştuğu yönünde” görüş bildirildiğini, şirketin feshi davası devam ederken davalı şirketin 2014 yılına ilişkin olağan genel kurulu 18.03.2015 günü toplandığını, davalı şirket yönetim kurulunun, genel kurulda alınan ancak hali hazırda dava konusu olan genel kurul kararlarını usulsüz şekilde uygulamaya koyduğunu, davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin müvekkilin dava ve itiraz haklarını ortadan kaldırmak amacıyla müvekkile boş kağıt göndererek ıskat ihtarını tebliğ edilmiş gibi göstermeye çalıştıklarını ve böylece evrakta sahtecilik suçunu işlediklerini, davalı şirketin yönetim kurulu kararının müvekkilin ortaklık haklarını tamamen ortadan kaldırmayı amaçladığından söz konusu kararın batıl olduğunu, 05.05.2012 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alman sermaye artırımı kararında müvekkilin ve diğer ortakların sermaye koyma borcunu yerine getirdiklerinin İstanbul Mali Müşavirler Odası’na kayıtlı mali müşavir…… tarafından tespit edildiğinin belirtildiğini ve bu kararın bütün hissedarlar ve aynı tarafından imzalandığını, 18.04.2015 tarihindeki genel kurulda aksi yönde alman kararların iptali için dava açıldığını, davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin müvekkilin açtığı davaların şirket aleyhine sonuçlanacağını anlayarak, söz konusu davaların müvekkilin ortak olmadığı gerekçesiyle reddini sağlamak amacıyla, müvekkili hakkında iskat kararı verdiğini beyanla müvekkilinin 115.000 TL tutarındaki pay senedinin iptaline dair 10.06.2016 tarih, 6 sayılı yönetim kurulu kararının yok hükmünde/batıl olduğunun tespitine, söz konusu kararın icrasının dava sonucuna kadr tedbiren geri bırakılmasına, şirket yönetim kurulunun görev süresinin sona ermiş olması, şirketin organsız kalması ve şirket yönetim kurulunun usulsüz işlemleri sebebiyle dava süresince şirkete kayyım tayin edilesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın müvekkilinin 1.374.9 hisse karşılığı 1.374.000 TL paya sahip olduğunu beyan etmekte olup, bu beyanının doğru olmadığını, davacı tarafın müvekkilin şirket ortaklığından çıkartıldığında 19.01.2017 tarihli duruşmada vekkiliğin beyanı üzerine mutalli olduğu iddiasında olduğunu, oysa davacının kuruluş sermayesinin usulsüzlüğüne ilişkin genel kurul kararı akabinde davacıdan kuruluş sermayesinin isteneceği hususuna kendisinin vakıf olduğunu, davaya konu ortaklıktan çıkarmaya ilişkin yönetim kurulu kararı apel-ıskat prosedürü işletilerek alındığını, Ticaret Sicil Gazetesinde gerekli davet ve ilanların gerçekleştirildiğini, davacı tarafın kendisine boş bir mektup gönderildiğini beyan etmekte olup, davacının kuruluş sermayesini ödemeye davet etmek ve ortaklıktan çıkarmak için bu gerekliliğin bulunmadığı koşullarda, bu mektubun usulsüzlüğüne dayanılmasının mümkün olmadığını, davacının kendisine gönderilen mektubun boş olduğunu ispatlayamadığını, anılan prosedür, diğer tüm kuruluş sermayesini usulünce yerine getirmeyen ortaklara genel kurul kararı gereğince alınan yönetim kurulu kararıyla eşit olarak uygulanmış olup, davacı dışmd diğer ortakların herhangi bir itiraz ve karşı koyuşunun olmadığını, davacı tarafın pay sahibinin sermaye koyma borcunda temerrüde düşürülmeden ıskat usulüne başlanması halinde ıskat kararının geçersiz olacağı iddiasında olduğunu, apel ilanı ile prosedür başlamakta olup, davacının iddiasının yasal karşılığının olmadığını, davacı tarafın usulüne uygun kuruluş sermaye borcunu yerine gedmediğini, bu hususta şirket genel kurulunda karar alınarak usulsüzlüğün düzeltildiğini beyanla davanın reddine, Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. Sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasına ya da bu dosya ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı şirketin 10/06/2016 tarih ve 6 sayılı yönetim kurulu kararının davalı şirketin genel kurulunda alınan karara dayanması ve bu karara muhalefet şerhi ve iptali ile ilgili açılan dava konusu ve yönetim kurulunun süresinin dolup dolmadığına ilişkin durum nedeniyle yok hükmünde sayılıp sayılmayacağı, seraye borcunun yerine getirmesi ile ilgili usul ve işlemin yerinde olup olmadığı hususlarındadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın tespiti amacıyla SMMM vasıtasıyla yapılan bilirkişi incelemesi sonucu SMMM … tarafından düzenlenen raporda, dosyaya mübrez belge, bilgi, davalı yan ticari defter-belgeleri ile sınırlı olarak yapılan tespit, inceleme ve değerlendirmeler neticesinde; dava konusunun, davacının 115.000-TL tutarındaki pay senedinin iptaline dair 10 Haziran 2016 tarihli, 6 sayılı yönetim kurulu kararının batıl olup olmadığının tespiti talebinden ibaret olduğu, Sermaye Borcu ve Iskat Prosedürüne İlişkin değerlendirmelerde; sermaye arttırım kararında nakdi sermaye taahhütlerine ilişkin vade ve taksitler açık bir şekilde belirtilmişse vadenin gelmesiyle birlikte bakiye sermaye borcunun ödenmesi gereken kısmı kendiliğinden muaccel hale geldiği, 04.05.2012 tarihli, … Numaralı YKKararı ve 05.05.2012 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında şirketin sermayesinin yükseltilmesine karar verilmiş ve ilgili kararlarda; ortakların sermaye arttırımmda ilişkin paylarına düşen tutarları ortaklar tarafından muvazaadan ari olarak tamamı taahhüt edildiği, önceki sermayenin tamamı nakden ödendiği, Artırılan sermayenin Vi’ü tadil tasarısının tescil tarihinden itibaren üç ay içinde, kalanı ise en geç üç yıl içinde ödenecektir; şeklinde hüküm altına alındığı anlaşıldığı, bu noktada sermaye koyma borcunun muaccel hale geldiği, Sermaye koyma borcunun yerine getirilmesi konusunda çağrıda bulunulması pay sahibinin temerrüte düşürülmesi açısından zorunlu bir husus olmadığı, tescilden önce yerine getirilmesi gereken nakdi sermaye borcu konusunda pay sahipleri nakdi sermayenin en az %25’ini şirket tescil edilmeden önce ödemeleri gerekli olduğu için pay sahiplerinin ödemeye davet edilmeleri gerekmediği, (TTK md 344-345) Ayni sermaye taahhütlerinde tescille muacceliyet ilkesi geçerli olduğu için burada da pay sahiplerinin ödemeye çağrılmaları gerekmediği, Kaldı ki, davalı şirket tarafından 16/06/2016 tarihli, …. sayılı TTSG’de Ödemeye ilişkin karar ve ilanları ile iadeli tahhütlü mektup bildirimine rağmen sermaye tahhüdünü yerine getirilmediği ilan edildiği, Iskat prosedürüne ilişkin TTSG’de gerekli davet ve ihtarların yapıldığı, Ancak somut olayda çağrı ve temerrüt hususlarından daha önce davacı yanın sermaye borcunu yerine getirdiği yönünde iddiasının incelenip, öncelikle bunun tespit edilmesi gerektiği, 10 Haziran 2016 tarihli, 6 sayılı yönetim kurulu kararının yönetim kurulu üyelerinin görev sürelerinin dolduğu gerekçesiyle batıl olduğuna ilişkin değerlendirmede ; İTO Kayıtlarına göre Şirketin mevcut yönetim kurulu üyelerinin …..ve ….., Şirketin eski yönetim kurulu üyelerinin…… ve ….. olduğu, Şirketin mevcut yetkililerinin …..ve …..olduğu, TTSG kayıtları incelemesinde şirketin ana sözleşme tescil tarihinin 10 Şubat 2012 olduğu, 15 Şubat 2012 tarihli, …. sayılı TTSG kayıtlarında ilan edildiği, Şirket ana sözleşmesinin Yönetim Kurulu ve Süresi başlıklı 8. Maddesinde; İlk Yönetim Kurulu Üyesi olarak; ….., ….., …..’nin seçildiği, İlk Yönetim Kurulu Üyeleri 3 yıl için seçildiği, İlgili yönetim kurulu üyelerinin ilk 3 yıllık görev süresinin dolma tarihi 15 Şubat 2015, TTSG kayıtlarının devamında yapılan incelemelerimizde ilgili yönetim kurulu üyelerinin tekrar seçildiğine dair bir genel kurul kararı tespit edilememiş, olmakla birlikte anonim şirketlerde görev süresi biten yönetim kurulu üyelerinin bu sıfatlarının kendiliğinden düşeceğine dair bir hüküm bulunmaması nedeniyle yönetim kurulunun yeni yönetim seçilene kadar zorunlu görevlerine devam edeceklerinin kabulü gerektiği, Sermaye koyma borcunun ifasına ilişkin değerlendirmede; incelemeler sonucunda, fiktif sermaye artırımına karine teşkil ettiği, Bu durumda davacı yanın sermaye koyma borcunu yerine getirmediğini kabul etmek gerektiği ancak elimizde ….. bank tarafından sunulan resmi hesap ekstresi olmadığı için EFT/Havalelerin hangi hesaptan hangi hesaba ve hangi tarihlerde olduğu tespit edilememektedir. Bu nokta daha net bir tespitin yapılması adına; Ortaklar tarafından yapılan sermaye ödemeleri ile ….’lı hesapta geçen şahıslara yapılan ödemelere ilişkin davalı şirketin 102.02.001 hesap kodunda takip ettiği …. bank hesap hareketlerinin (01.01.2012-31.12.2012 dönemi) incelenmesi gerektiği, bu nedenle İlgili hesaba ilişkin….. bank Genel Müdürlüğünden veya ilgili şubesinden hesap hareketleri hakkında detaylı bilgi veren ekstre ile yapılan sermaye ödemeleri ve ilgili şahıslara yapılan ödemelerin dekontlarının celbi gerektiği belirtilmiştir.
Davalı tarafın defterlerinin incelenmesi ve raporda belirtilen …. bank Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılarak davalı şirketin 102.02.001 hesap kodunda takip edilen 01/01/2012-31/12/2012 dönemi hesap hareketlerinin celbi sonucu SMMM bilirkişisi ve heyete yeni atanan Dr. …. tarafından ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Ek raporda, kök rapordaki ticari defterler üzerindeki tespitlerin fiktif sermaye artırımına karine teşkil etmekte olup, …. bank tarafından sunulan resmi hesap ekstresi de bu hareketleri doğruladığı. Anonim şirketlerde üç yıllık görev süresi sona erdiğinde yönetim kurulu üyelerinin bu sıfatlarının kendiliğinden düşeceğine ilişkin bir düzenleme TTK. m. 362 hükmünde mevcut olmadığından yeni yöneticiler seçilene kadar yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin devam edeceğinin kabulü gerektiği, dolayısıyla yönetim kurulu üyelerinin görev sürelerinin dolmuş olduğu gerekçesiyle, davacının ıskat edilmesine ilişkin alman yönetim kurulu kararının geçersizliğinin bu sebeple ileri sürülemeyeceği, bununla birlikte, davalının sermaye artırma taahhüdünü yerine getirmediği, sermayenin ödenmesine ilişkin kayıtların fiktif olduğu kabul edilse dahi, davalı taraf bu şekilde kayıt oluşturarak sermayenin ödendiğini kabul ettiğinden, kimsenin kendi muvazaasına dayanması mümkün olmadığından, davalının kendi muvazaasına dayanarak davacıdan sermaye taahhüdünü yerine getirmesini talep etmesine olanak bulunmadığı, aynı şekilde, bir an için sermaye taahhüdünün yerine getirilmediği kabul edilse dahi, davacı hakkında ıskat kararı alınabilmesi için, davacıya temerrüd İhtan ve ıskat ihtarı olmak üzere iki ayrı ihtarın yapılması gerektiği, dava konusu sermaye borcunun 2015 yılında yapılan olağanüstü genel kurul kararına istinaden talep edildiği, bu sermaye borcuna ilişkin olarak davacının usulüne uygun olarak temerrüde düşürüldüğüne ve yine davacıya usulüne uygun olarak ıskat İhtan yapıldığına ilişkin somut bir delil bulunmadığı, her ne kadar davacıya bîr mektup gönderilmiş ise de, davacı tarafından makul bir süre içerisinde ihtarname gönderilerek gönderilen mektubunun içinin boş olduğunun bildirildiği, bu nedenle davacının basiretsiz davranışından da söz edilemeyeceği, bütün bu hususlar birlikte dikkate alındığında; bir an için davacı tarafından sermaye taahhüdünün yerine getirilmediği kabul edilse dahi, davalının ıskat prosedürü için gerekli olan ıhtan yaptığım geçerli delillerle kanıtlamadığı dolayısıyla da alınan ıskat kararının bu nedenle de iptal edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bilirkişi raporu gerekçeli ve denetlemeye açık hazırlanmış olup, mahkememizce hükme esas alınmıştır.
Dava, TTK’nun 391.maddesi gereğince yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Kural olarak anonim şirket yönetim kurulu kararlarına karşı iptal davası açılamaz. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27/02/2015 tarih, 2014/15320 Esas ve 2015/2749 Karar sayılı, 19/10/2007 tarih, 2006/5867 Esas ve 2007/13064 Karar sayılı, 11.Hukuk Dairesinin 26/01/1989 tarih, 1988/3414 Esas 1989/260 Karar sayılı ilamları). Konuya ilişkin 11.Hukuk Dairesinin 26/01/1989 tarih, 1988/3414 Esas 1989/260 Karar sayılı ilamında “… Anonim ortaklık yönetim kurulu kararları aleyhine kural olarak iptal davası açılamaz. Ancak bazı hallerde ve özellikle pay sahiplerinin kişisel haklarını ihlal eden yönetim kurulu kararları aleyhine iptal davası açılabilir. Bu nitelikte olmayan yönetim kurulu kararları aleyhine bu kararlar için ancak genel kurula itiraz edilebilir. Genel kurulun itiraz üzerine vereceği kararlar aleyhine, koşulları varsa üç aylık sukutu hak süresi içinde iptal davası açılabilir. Eğer ortada bir yönetim kurulu kararı yoksa veya yok sayılması ile eş anlamlı olarak batıl ise bu biçim kararlara karşı itiraz olanağı yoktur. Çünkü genel kurula itiraz için yasa ve ana sözleşmeye aykırı da olsa bir karar olması gerekmektedir. Yönetim kurulu kararı yoksa genel kurula itiraz etmenin anlamının olmadığı açık ve seçiktir. Şu halde anonim ortaklık yönetim kurulunun verdiği kararların yok veya batıl olduğunun tespiti için dava açılabilir. ” şeklinde karar verilmiştir.
Anonim şirkette yönetim kurulu kararlarının nasıl alınacağı 6102 sayılı TTK.nun 390. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre ” (1) Esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Bu kural yönetim kurulunun elektronik ortamda yapılması hâlinde de uygulanır. (2) Yönetim kurulu üyeleri birbirlerini temsilen oy veremeyecekleri gibi, toplantılara vekil aracılığıyla da katılamazlar. (3) Oylar eşit olduğu takdirde o konu gelecek toplantıya bırakılır. İkinci toplantıda da eşitlik olursa söz konusu öneri reddedilmiş sayılır. (4) Üyelerden hiçbiri toplantı yapılması isteminde bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu kararları, kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı, karar şeklinde yazılmış önerisine, en az  üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak suretiyle de verilebilir. Aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olması bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartıdır. Onayların aynı kâğıtta bulunması şart değildir; ancak onay imzalarının bulunduğu kâğıtların tümünün yönetim kurulu karar defterine yapıştırılması veya kabul  edenlerin imzalarını içeren bir karara dönüştürülüp karar defterine geçirilmesi kararın geçerliliği için gereklidir.(5) Kararların geçerliliği yazılıp imza edilmiş olmalarına bağlıdır”.
Yönetim Kurulu kararlarının ne şekilde batıl olacağı ise 391. maddeisnde düzenlenmiştir. TTK.nun 391. maddeisne göre “Yönetim kurulunun kararının batıl olduğunun tespiti mahkemeden istenebilir. Özellikle; a) Eşit işlem ilkesine aykırı olan, b) Anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, c) Pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren, Diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin, kararlar batıldır”.
TTK.m.391 maddesinde, YK kararlarının butlanına yol açacak hukuka aykırılıklar örnekleme yoluyla belirlenmiştir.Anılan maddeye göre; eşit işlem ilkesine aykırı olan,AŞ nin temel yapısına uymayan, sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin haklarını ihlal eden ya da bunların kullanılmasını güçleştiren veya kısıtlayan, diğer organların devredilmez yetkilerine giren konularda ya da bunların devrine ilişkin kararlar batıldır. Bu anlamda, sözleşme özgürlüğünün genel sınırı niteliğindeki TBK.m.27 de göz önünde bulundurularak hukuki değerlendirme yapılmalıdır. ( Aydın Alper Yüce, AŞlerde Yönetim Kurulu Kararlarının Butlanı, Eylül 2013, Vedat Kitapçılık, sf 69 vd.).
Genel hukuk kurallarından biri olan eşit işlem ilkesi, dürüstlük, ahlak, hakkaniyet ve akte vefaya gibi şirketler hukuku bakımından büyük önem arz eden genel hukuk ilkelerinden biridir.
Tüm pay sahiplerine eşit işlem yapma/ eşit davranma yükümülülüğü getiren bu ilke, keyfiliği ve subjektif uygulamaları önler.
Ortakların şirketteki sermaye koyma borcu bakımından, kural olarak ortaklar, ortaklık devam ettiği sürece sermaye koyma borcu zaman aşımana uğramaz. Ancak yine, eşit işlem ilkesi kuralı gereği ortakların sermaye borçlarını ödeme şekli ve şartları da eşit olmalıdır.
Davacı tarafın yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitine gerekçe olarak gösterdiği hususlardan birisi yönetim kurulunun görev süresinin dolduğu hususudur. Yönetim Kurulu üyelerinin görev süresine ilişkin TTK 362/2 hükmüne göre “Yönetim kurulu üyeleri en çok üç yıl süreyle görev yapmak üzere seçilir. Esas sözleşmede aksine hüküm yoksa aynı kişi yeniden seçilebilir” Ancak anonim şirketlerde üç yıllık görev süresi sona erdiğinde yönetim kurulu üyelerinin bu sıfatlarının kendiliğinden düşeceğine ilişkin bir düzenleme TTK 362 hükmünde mevcut olmadığından yeni yöneticiler seçilene kadar yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin devam edeceğinin kabulü gerekir. Bu süre zarfında yönetim kurulu üyelerinin şirket adına yaptıkları işlemler şirketi bağlar. Bu haliyle davacı tarafın yönetim kurulu üyelerinin görev sürelerinin dolduğundan bahisle kararın batıl olduğunun tespitine karar verilmesine yönelik talebi yerinde değildir.
Iskat, TTK’nun 482-483 maddelerinde temerrüdün sonuçlarından birisi olarak düzenlenmiş olup, ortağın ıskat edilebilmesinin ön şartı, bakiye sermaye borcunun ödenmesinde temerrüde düşülmesidir. Pay sahibi usulüne uygun olarak temerrüde düşürülmeden ıskat ihtarı çekilemez. Açıkça bir tarih saptanmaması halinde esas sözleşmede öngörülen usul ile yapılacak ilanda belirtilen sürenin geçmesi ile borçlu mütemerrit duruma düşer. TTK’nun 481/1 hükmünde, payların bedellerinin yönetim kurulu tarafından esas sözleşmede başkaca hüküm bulunmadığı taktirde pay sahiplerinden ilan yoluyla isteneceği, ilanda ödenmesi istenen sermaye borcunun oranı veya tutarı ile ödeme tarihi ve ödemenin nereye yapılacağının açıkça belirtileceği hüküm altına alınmıştır. Iskat için bir diğer şart da, bu kişilerin TTK m483’de öngörülen usul çerçevesinde 1 ay içerisinde ödemeye davet olunması ve bu süre içerisinde de borçlarını ödemedikleri taktirde haklarından mahrum kılınarak ortaklıktan ıskat edileceklerinin kendilerine ihtar edilmesidir. Yönetim Kurulu tarafından yapılacak ödemeye davette ihtarın şekli, TTK m.483 düzenlemesi içerisinde belirtilmiştir. TTK m.483 hükmüne göre ödemeye davet ve ihtarın, TTK m.35’de yazılı Türkiye Ticaret Sicil gazetesi ile ortaklık esas sözleşmesinin öngördüğü şekilde ilan edilmek suretiyle yapılması şarttır.
Somut olayda, davacı hakkında ıskat kararı alınabilmesi için bakiye sermaye borcunun ödenmesi konusunda yetkili organın bir karar alması ve bu kararı sözleşmede öngörülen usul ve şekilde talep etmesi, buna rağmen sermaye koyma borcunu yerine getirmeyen ortağın TTK m.483’de öngörülen usul çerçevesinde 1 ay içinde ödemeye davet edilmesi ve bu süre içerisinde de borcunu ödemediği taktirde haklarından mahrum kılınarak ortaklıktan ıskat edileceğinin kendisine ihtar edilmesi, dolayısıyla ortağa temerrüt ihtarı ve ıskat ihtarı olmak üzere iki ayrı ihtar yapılması gerekir iken, davalı tarafça ıskat prosedürüne ilişkin ihtaratların usulüne uygun olarak yapıldığı hususunun ispatlanamadığı anlaşılmakla açılan davanın kabulü ile TTK’nun 391. Maddesi gereğince davacının ıskatına ilişkin 16/06/2016 tarihli Yönetim Kurulu Kararının batıl olduğunun tespitine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
AÇILAN DAVANIN KABULÜNE,
1-TTK’nun 391. Maddesi gereğince davacının ıskatına ilişkin 16/06/2016 tarihli Yönetim Kurulu Kararının batıl olduğunun tespitine,
2- Karar ve ilam harcının 44,40 TL’ye ikmali ile bakiye 13,00 -TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 31,40 TL peşin harcın mahsubuna,
3-Dava ilk açılış harç gideri olan 62,80-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
4-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 1.414,20 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 2.725,00 -TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, anlatıldı 18/09/2019

Başkan …
E-imzalı
Üye …
E-imzalı
Üye …
E-imzalı
Katip …
E-imzalı