Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/122 E. 2019/210 K. 06.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/122
KARAR NO : 2019/210

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 06/02/2017
KARAR TARİHİ : 06/03/2019
KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 11/03/2019

DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle;İstanbul Ticaret Sicili’ nin …. sayısında kayıtlı ….Limited Şirketi Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde tür değiştirmek suretiyle davacının pay sahibi bulunduğu kurucular ile bir anonim şirket teşkil edildiğini, şirket unvanı …. Anonim Şirketi olarak ticaret sicile tescil edildiğini, davalı şirketin esas sözleşmesinde de bu hususun belirtildiğini, şirketin işletme konusu olarak her türlü gıda ve ihtiyaç maddeleri, et ve etten mamuller, her türlü kurt gıda, yaş meyve ve sebzeler gibi mahsullerin tekel maddelerinin alım satım, toptan ve perakende pazarlanması, ithalat ve ihracatı işi olduğunun düzenlenerek tescil edildiğini, şirket ana sözleşmesi incelendiğinde esas sermayenin 200.000,00 TL olarak belirlendiğini,zaman içerisinde hissedarların hisselerini …’e satıp devrettiğini bunun sonucunda hisse çoğunluğu nedeniyle hakim konuma geldiğini, davacının az hisseye sahip duruma düştüğünü,04.11.2016 tarih 91991 sayılı nüshasında Toplantı Gündeminin yayınlanarak şirket ortaklarına olağanüstü genel kurul toplantısı yapılacağının bildirildiğini, belirlenen gün ve saatte olağan üstü genel kurul toplantısı yapılmak üzere hisse temsilcilerin toplandığını, 07.12.2016 tarihli toplantıda şirket esas sermayesinin artırıldığını, bu kararın usul ve yasaya aykırı şekilde kabul edildiğini, sermaye artırımının kabulü ile müvekkilin pay sahipliğinden doğan kar payı, tasfiye, oy oranlarının azaltılmasının amaçlandığını,sermaye artırımın iptali davasının Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi … esas sayılı dosyasında derdest olduğunu, genel kurul toplantısından bir kaç ay evvel şirketteki hisselerin % 35’ini satın alan ve hakim ortak konumuna gelen diğer ortağın,davacının şirket genel müdürlüğüne son verip, gerekçesiz ve hiç bir finansal temeli olmadan sermaye artırımına gitme isteğinin kötü niyetli olduğunu, davalı şirketin faaliyet konusu olarak belirlenen işleri gereği gibi yerine getirmek yerine, şirketin hakim pay sahibi tarafından istenen şekilde yönetildiğini ve faaliyet amacından çıkarak şahsi çıkarlar için kullanıldığını, davacının azlık haklarının kullanmasının engellenmek istendiğini, şirketin yüksek miktarda sermaye artırımına gitmek suretiyle düşük miktarda pay sahibi olan azlık ortağının şirketten tasfiye etmek amacı güttüğünü, azlık haklarının ihlal edilmek istendiğini,şirket nezdinde etkisi dahi olmayan, hiç bir hakkını kullanamayan bir azlık pay sahibi olduğunu, şirketin son derece kötü yönetilmesinin ve diğer ortaklardan pay devri yaparak hakimin ortak olan pay sahibinin şahsi menfaatleri doğrultusunda kötüye kullanması ile şirket sermayesinin azaldığını, şirketin faaliyet konusundaki işleri yapmadığını,varlık amacının ortadan kalktığı gibi kâr dağıtımı gibi herhangi bir ekonomik amaca da hizmet etmeyen şirketin faaliyetini sürdürmesinde maddi veya ekonomik bir gereklilik bulunmadığını, her yıl zarar ettiğinden bahisle davalı şirketin sahip olduğu tüm gayri menkullerin tapularına ve yine davalı şirket hisselerinin devrinin engellenmesini, ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davanın kabulü ile, davalı şirketin feshine karar verilerek tasfiye edilmesini davacı müvekkilin şirket hisse paylarının karar tarihindeki gerçek değeri hesaplanarak şimdilik kaydı ile 1.000 TL. nin faili ile birlikte davalı şirketten tahsilini ve ortaklıktan ayrılmasına, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; Şirket sermayesinin usulüne uygun olarak artırıldığını,bunun şirketin menfaatleri ve sermaye ihtiyacı doğrultusunda gerçekleştirildiğini, davalının ticari faaliyet alanları içerisinde ve ticari teamüllere göre çalıştığını,davacının iddialarının asılsız olduğunu,şirket ortağı Hüseyin Müslüm’ün gerektiğinde şirkete kendi cebinden önemli miktarlarda para aktarımı yaptığını, davanın kötü niyetlii olarak açıldığından bahisle açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı şirketin genel kurulunda alınan kararlar, yönetim kurulu kararları ve yönetim organının faaliyetleri nedeniyle davalı şirketin feshi için TTK 531. Maddesi gereğince haklı nedenlerin oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise fesih veya onun yerine davacının payının ödenmek suretiyle ortaklıktan çıkma talebine ilişkin şartların oluşup oluşmadığı hususlarında olduğu tespit edilmiştir.
Dosya tarafların karşılıklı iddiaları, davalı şirketin fiilen faaliyette bulunup bululnmadığı, faaliyetini ne şekilde devam ettirip ettirdiği, şirketin asıl amacı olan kar elde etmesinin mümkün olup olmadığı ve bu yönde amacının gerçekleştirme yönünde faaliyetin devam edip etmediği, şirketin yönetimi ile ilgili aralarındaki ihtilaf nedeniyle bir zaafın oluşup oluşmadığı, oluşmakta ise şirketi yönetimine atayan bu durumun kimden kaynaklandığı, hakim ortağın çıkarları doğrultusunda şirketin keyfi olarak yönetimi söz konusu olup olmadığı, şirkete nakit akışında sermaye borcu dışında nakit olarak şirketin faaliyetinin hakim ortak çıkarları doğrultusunda yönetilip yönetilmediği ve davacının çıkma payının gerçek değerinin belirlenmesi hususunda rapor düzenlenmesi için SMM ve finans uzmanından oluşturulan bilirkişi heyetine tevdii edilmiş bilirkişi ….ve ….’dan oluşturulan bilirkişi heyetince sunulan 06/12/2018 tarihli rapor ile;şirketin genel olarak mali yapısına bakıldığında; 2016-2017 yıllarında net satış hasılatının olduğu, bu nedenle faaliyetsiz olarak değerlendirilemeyeceği,2016-2017 yıllarında net dönem karı kaydettiği, davalı şirketin son 2 yıl ortalama karlılığının 87.429,46 TL olduğu ve fakat şirketin net kar marjının düşük olduğu, davalı şirketin 2016 ve 2017 takvim yılları içerisinde özvarlığımn artı durumda olduğu, şirketin özvarlığım korunmakta olduğu, kaydı sermayesi 200.000-TL olup kaydi sermayesinin çok daha üzerinde özsermayesinin olduğu,şirketin özkaynak yapısının sermaye tutarından fazla olarak yeterli düzeyde olduğu ve halen elinde bulundurduğu malvarlıklanyla şirket anasözleşmesinde yer alan amaçları gerçekleştirebilecek durumda olduğu,haklı nedenle feshi yerine karar tarihine en yakın tarihteki gerçek (rayiç) değerleri üzerinden düzenlenecek mal Varlığı Bilançosuna göre hesaplanacak pay bedelinin davacıya ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesinin somut olaya uygun olup olmayacağı hususunun mahkemenin takdirinde olduğu, davacı … için çıkma payının karar tarihine en yakın verilerle hesabı için, rayiç değer bilançosu çıkartılmasına katkıda bulunabilecek teknik bilirkişilerin değerlendirmeleri ile hesaplama yapılması gerektiği şeklinde görüşlerini bildirdikleri görülmüştür.
Anonim şirketlerde feshi düzenleyen TTK.nın 531. Maddesine göre, haklı sebeplerin varlığı halinde sermayenin en az 1/10 sahip pay sahibi şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinden şirketin feshini talep edebileceği düzenlenmiştir. Mahkemenin feshi yerine feshi talep eden ortağın ortaklık payını karar tarihine en yakın tarih itibariyle belirlemek suretiyle pay sahibinin şirketten çıkarılmasına yada uygun düşen bir çözüme karar verebileceği belirtilmektedir.
Haklı sebep kanunda tanımlanmamış, yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlalî, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalması, haklı sebep sayılmıştır. Buna karşılık varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep sayılmamıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığına karar verecek olan mahkemedir. Mahkeme sebepleri haklı bulsa bile fesih kararı vermek zorunda değildir. Şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getiren mahkeme; şirketi feshetmek yerine, fesih talebinde bulunan paysahiplerinin paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve kendilerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Davacıya paranın kimin tarafından ve nasıl ödeneceği, bu payları geçici olarak şirketin iktisap edip edemeyeceği yargı kararlarına ve öğretideki görüşlere göre belirlenecektir.
Maddenin son cümlesindeki “veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözümü karar bağlama” inisiyatifi tamamıyla mahkemeye aittir. İsviçre öğretisinde, mahkemenin kâr dağıtma zorunluğunu karara bağlayabileceği; uygun bir yeni paysahibinin şirkete alınmasını uygun bulabileceği, hatta şirketi sağlığa kavuşturabilecek kısmî tasfiyeye de hükmedebileceği belirtilir. Anonim şirketlerde, çoğunluk ilkesi hâkimdir. Bu sebeple çoğunluk gücünü elinde bulunduran pay sahiplerinin güçlerini kötüye kullanmaları olasılığına karşı, azınlık pay sahiplerinin korunması ihtiyacı doğmaktadır. Bu ihtiyacı karşılamak üzere azınlık pay sahiplerine tanınan diğer haklar yanında , haklı sebeplerin varlığında şirketin feshini talep hakkı tanınmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama, alınan bilirkişi raporu ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde haklı fesih şartlarının oluşmadığı anlaşılmıştır. TTK nun 531. maddesinde haklı feshin şartlarının gerçekleşmesi halinde mahkemece fesih yerine başka bir tedbire karar verilebileceği düzenlenmiştir. Azınlığın haklarını korumak için getirilen bu maddeye göre bir karar verilebilmek için azınlık haklarının ihlal edilmesi gerekir. Haklı fesih sebeplerinin varlığı ispat edilmediği gerekçesi ile mahkememizce haklı fesih şartlarının oluşmadığı kabul edildiğinden maddedeki diğer seçeneklerden dava dilekçesinde yer alan ortaklıktan ayrılma gibi çözüm önerilerinin uygulanmasına da gerek görülmemiştir. Zira bu çözüm önerileri fesih için haklı sebebin bulunması şartına bağlı olup, haklı fesih koşullarının bulunmadığı, anonim şirketlerde doğrudan doğruya ortaklıktan çıkma davası açılmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.

H Ü K ÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
1-Alınması gereken 44,40-TL’nin harcın davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40TL harçtan mahsubu ile eksik kalan 13,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
2-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 2725,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca dosyaya yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine iadesine,

Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup, anlatıldı 06/03/2019

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır