Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1138 E. 2018/543 K. 24.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1138 Esas
KARAR NO : 2018/543

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/12/2017
KARAR TARİHİ : 24/05/2018
Mahkememizde açılan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkil ile davalı arasında Beşiktaş … Noterliğinin 12.02.2015 tarih ve …. yevmiye nolu araç satış sözleşmesi ile…. plakalı araç müvekkile 65.000 TL’ye satıldığını, müvekkil aracı aldıktan kısa bir süre sonra 21.03.2015 de aracı servise götürmüş ve araçtaki arızalara sebebi ile 815 TL fatura ödediğini, yine 10.04.2015 tarihinde yağ filtresi değiştirmek zorunda kalan müvekkil bu sefer 289,99 TL ödeme yapıldığını, motor yağ ikazı sürekli yanan araçtaki sorunun gizli bir ayıp olduğunu, müvekkil araç ile servis hizmeti verdiği için aracın 18.05.2015 – 10.07.2015 tarihleri arasında serviste kalması sebebi ile çalışmadığını, dava konusu aracın serviste yapılan bu işlemler, revize edilen motoru ve bir türlü giderilmeyen arızası nedeni ile değer kaybına uğradığını beyanla aracın serviste kaldığı 18.05.2015 ile 10.07.2015 tarihleri arasında kazanç kaybı 5.000 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile davacının 12.02.2015 tarihinde satın aldığı aracın ayıplı oldğu iddiasına dayanarak müvekkil şirketten 11.12.2017 tarihinde ikame ettiği huzurdaki kısmi alacak davasıyla ileri sürdüğü tüm talepleri zaman aşımına uğradığını, davacı ise Beşiktaş… Noterliğinin 12.02.2015 tarih …. yevmiye numaralı araç satış sözleşmesi ile sabit olduğu üzere aracı 12.02.2015 tarihinde satın aldığını, bune göre davacının aracı yasal garanti süresinin dolmasından yaklaşık 22 ay geçtikten sonra satın aldığı, satın alma tarihinde de aracın garanti kapsamında olmadığını, nitekim ekspertiz raporunda aracın satım tarihinde 12.000 km. Olduğu, motor ve şanzımanın durumu ise orta seviyede olduğunu belirttiğini, buna göre davacının TTK’nın 23/1-C maddesinde öngörülen muayene ve ihbar sürelerine uymadığını, davacının müvekkil şirket tarafından hazırlanan ekspertiz raporu ile motorun yağ çoğaltmasını nasıl engelleyeceğine ilişkin açıklamalarına rağmen sanki araçta giderilmeyen bir arıza varmış gibi değer ve kazanç kaybına ilişkin tazminat talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu davacı, aracının durumunu bilerek ve aracı begenerek satın aldığını, müvekkili şirketi araç satım hakkından kaynaklı tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, araç motoro ikaz lambasının davacının aracı işletme klavuzuna uygun kullanmaması nedeniyle ” ….” biriken emisyon artığından kaynaklandığını beyanla haksız ve kötü niyet davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacının davalıdan satın aldığı aracın gizli- açık kullanmakla ortaya çıkan ayıplı olup olmadığı, davacının ayıp ihbarının süresinde ve usule uygun yapıp yapmadığı, ayıplı ürün söz konusu ise davacının aracındaki değer azalması nedeniyle, serviste yaptığı harcamalar nedeniyle, kazanç kaybı nedeniyle ve aracın serviste olması , davacının araca güvenememesinden dolayı bağlamayamadığı işler nedeniyle zararının olup olmadığı, varsa zararının miktarının ne kadar olduğu, davacının taleplerinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususlarına ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre öncelikle davanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı incelenmiştir. Davacı davalıdan satın aldığı aracın gizli ayıplı olduğunu iddia ederek ayıp nedeniyle uğradığı zararların tazminini talep etmektedir.
6098 sayılı TBK’nun 231. Maddesine göre; satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz. şeklindedir.
Dosya kapsamına sunulan faturadan ve noterde yapılan araç satış sözleşmesinden, dava konusu aracın 12/02/2015 tarihinde satın alındığı anlaşılmıştır. Davalı davacının daha önce iddia edilen ayıptan haberdar olduğunu ileri sürmekle beraber, en geç, davacı tarafça dava konusu aracın gizli ayıplı olduğunun davalıya bildirildiği Kartal … Noterliğinin 16/09/2015 tarihli ihtarnamesinin tarihi itibariyle davacının iddia edilen gizli ayıptan haberder olduğu kabul edilmelidir. Bu durumda TBK 231 maddesinde düzenlenen, ayıpta kaynaklanan zararların ileri sürülmesine ilişkin 2 yıllık zamanaşımı süresi 16/09/2017 tarihinde dolmaktadır. İş bu davanın açılış tarihi ise 11/12/2017 olup dava tarihi itibariyle iki yıllık zaman aşımı süresi dolmuştur. Dava konusu araç ikinci el olarak satın alınmış olup, ilk tescil tarihi olan 04/05/2017 tarihi itibariyle iki yıllık garanti süresi de dolmuştur. Davalı tarafça her ne kadar 10 yıllık genel zaman aşımı süresinin uygulanması gerektiği ileri sürülmüşse de, TBK’nun 231. Maddesinde, ticari satımlarda ayıptan kaynaklanan zararların ileri sürülmesi yönünden özel bir zaman aşımı süresi düzenlendiğinden olayda 10 yıllık değil, 2 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanması gerekmektedir. Yine davalı tarafça her ne kadar İstanbul Anadolu …. ATM’nin ….E sayılı dosyasında aynı davanın açıldığını, fakat mahkemenini yetkisizlik kararı verdiğini ve bu yetkisizlik kararında dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi için verilen sürenin yazılmadığını, daha sonra dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi için başvurulduğunu, davalının itirazı üzerine süresinde başvurulmadığından davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, istinafa gitmekle daha fazla süre kaybı yaşanmaması için, karar kesinleştirilerek dava açıldığını, müvekkilinin bu süreçte bir kusuru olmadığını beyan etmişse de; celbedilen İstanbul Anadolu …. ATM’nin… E sayılı dosyası incelendiğinde; davanın iş bu dosyamızla tarafları ve konusunun aynı olduğu, davanın 10/05/2016 tarihinde açıldığı, 26/01/2017 tarihli kararla yetkisizlik kararı verildiği, gerekçeli kararın davacı vekiline 23/02/2017 tarihinde, davalı vekiline ise 06/03/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davacı tarafça HMK 20 maddesinde düzenlenen 2 haftalık yasal süreden sonra 05/05/2017 tarihinde, dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi için başvurulduğu, yasal sürede başvurulmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, davacının istinaftan feragat etmesi üzerine davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararın 08/09/2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Davanın açılamamış sayılamasına ilişkin karar kesinleşmiş mahkeme kararı olduğundan kararın geçerliliğinin mahkememizce tartışılması söz konusu değildir. Davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde, dava açmanın sonuçları gerçekleşmemiş olur. Açılmamış sayılmasına karar verilen bir davanın zaman aşımı süresine kesmesi de söz konusu değildir. Davalı tarafça derdestlik itirazı ile karşılaşmamak için davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararın kesinleşmesinin beklendiğini beyan etmişse de; Yargıtay uygulamasına göre, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararlar doğrudan doğruya yürürlük kazandığı için kesinleşmesi beklenmeden dava açılabilmektedir. Kaldıki iş bu dava önceki kararın kesinleşme tarihi olan 08/09/2017 tarihinden üç ay sonra 11/12/2017 tarihinde açılmıştır. Bu durumda davacının iddia edilen gizli ayıbı öğrendiği tarih olarak ihtarname tarihi olan 16/09/2015 tarihi kabul edilse dahi, dava tarihi 11/12/2017 itibariyle 2 yıllık zaman aşımının dolduğu, olayda zaman ayımı süresini kesen bir sebep bulunmadığı, daha önce açılıp açılmamış sayılmasına karar verilen davanın da zamanaşımını kesmediği anlaşılmakla davanın zamana aşımına uğraması nedeniyle reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçeye istinaden;
1- Davanın REDDİNE,
2-Karar ve ilam harcı olan 35,90 TL’nin peşin yatırılan 204,93 TL’den mahsubu sonucu fazla yatırılan 169,03 TL’nin hüküm kesinleştikten sonra talebi halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’ne göre takdir olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-6100 Sayılı HMK’nun 333. Maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra mahkemece kendiliğinden, taraflar tarafından yatırılmış olan gider avansının kullanılmayan kısmının taraflara iadesine, bu kararın tebliğ giderinin iade edilecek avanstan karşılanmasına,
Dair davacı vekilinin yüzlerine karşı, davalının yokluğunda kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı . 24/05/2018

Katip ….
E-İMZALI

Hakim …
E-İMZALI