Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1048 E. 2019/1164 K. 31.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1048 Esas
KARAR NO : 2019/1164

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/11/2017
KARAR TARİHİ : 31/10/2019
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 30/11/2019(Karar yazım tarihinin son günü hafta sonu tatiline denk gelmesi sebebiyle 02/12/2019 tarihinde onaylanmıştır.)

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Müvekkilinin, dikilmiş hazır 18910 parça ürünü(elbise-konfeksiyon) davalıya taşbaskı yapılması için teslim ettiğini, Davalının yaptığı taşbaskıda phthalates (kanserojen) maddesinin olduğunun yapılan testlerde ortaya çıktığını, durumun derhal davalıya bildirildiğini fakat sonuç alınamayınca bu sefer Bakırköy …. Noterliği 01/11/2017 tarih …. yevmiye nolu ihtarı ile sözleşmeden dönüldüğü ve zararın ödenmesinin talep edildiğini fakat davalının olumlu cevap vermediğini, Davalının ağır kusurlu olduğunu, çünkü taş baskıda insan sağlığına zararlı kanserojen madde kullandığını, bunu bilerek kullandığını, ayrıca davalının kötü niyetle hareket ettiğini, yaptığı işte kaliteli malzeme kullanmayıp uygun olmayan insan sağlığına zararlı malzeme kullandığını, bundan dolayı ihbar süresine bağlı olmadan zarardan sorumlu olduğunu, ancak müvekkilinin süresinde hemen derhal durumu davalıya ihbar ettiğini ve dönme iradesini beyan ettiğini, davalının ayıplı iş yapmış olmasından dolayı söz konusu ürünlerin ihraç edilemediğini, ayrıca iç piyasada satılmasının da mümkün olmadığını, çünkü insan sağlığına zararlı madde içerdiğini, ayrıca tadilatının da mümkün olmadığını, yapılan iş ile ilgili müvekkilinin kabule zorlanmasının hakkaniyete uygun olmadığını, müvekkilinin Borçlar Kanunu 475/1 maddesine göre sözleşmeden dönme hakkını kullandığını, bunu davalıya bildirdiğini, dava konusu 18.910 adet elbise kullanılmaz ve satışı mümkün olmadığından bu ürünler için kullanılan 49.000,00-TL kumaş bedeli ve 9.000,00 TL parça baskı bedeli zararlarının mevcut olduğunu, ürünlerde talep halinde davalıya iade edebileceklerini, müvekkili tarafça ihtarlarına rağmen zararları ödenmemiş olduğundan dolayı iş bu davayı açma gereğinin hasıl olduğunu, belirterek, müvekkili tarafça fazlaya ilişkin tüm talep hakları saklı kalmak kaydı ile, sözleşmeden dönme taleplerinin kabulü ile dava konusu 18910 adet elbise kullanılmaz ve satışı mümkün olmadığından bu ürünler için kullanılan 49.000,00-TL kumaş bedeli ve 9.000,00-TL parça baskı bedeli olmak üzere toplam 58.000,00-TL zararlarının davalının ihtar tarihinden işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte müvekkili tarafa ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP VE KARŞI DAVA: Davalı vekili cevap dilekçesinde ve karşı dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın, fason işçilik yapan bir tekstil atölyesi olduğunu, dava konusu taş baskı hakkında, davacı-karşı davalı firmanın müvekkili firmaya verdiği numuneye göre, atölyece tedarik edilen malzeme ile “şahit numune” hazırlandığını ve davalı firmanın onayına sunulduğunu, bu numunelerin yalnızca davacı-karşı davalı şirket için ve şahit numuneye göre hazırlanan ürünler olduğunu, şahit numune için gerekli olan hammadde, aksesuar ve malzemenin ithalatçı firmalardan tedarik edildiğini, müvekkili firmanın, tedarik ettiği malzemeyle hazırladığı şahit numunenin, davalı firma yetkilisi … tarafından onaylanması ile şahit numuneye göre seri üretime geçildiğini, müvekkili firmanın, kullandığı malzemenin %1 oranında kanserojen madde içerdiğini bilmesinin mümkün olmadığını, ayrıca davacı-karşı davalı firma tarafından, sipariş tarihine kadar, müvekkili firmaya, hangi maddelerin kullanılmayacağı ile ilgili bir uyarı veya bildirim de yapılmadığını, şahit numunenin onaylanmasından önce test yapılmasının tamamen davacı-karşı davalı firma sorumluluğunda olan bir sorumluluk olduğunu, davacı-karşı davalının, dava konusu ürünler ile ilgili test yapacak ise bunu şahit numuneye onay vermeden ve seri üretime başlanılmadan önce yapıp bitirmiş olması gerektiğini, aksi halde test yapmanın bir amacının kalmayacağını, çünkü test geldiğinde üretimin bitmiş ve ürünlerin teslim edilmiş olduğunu, müvekkili firmanın örnek taşbaskıları hazırlayarak davacı-karşı davalı tarafa sunduğunu, müvekkili firmanın hazırladığı hazırlamış olduğu örnek taşbaskıların ve fiyatın onaylanması üzerine seri üretime geçildiğini, aksi takdirde sipariş teklifinde belirtilen özellikler üzerinden alıcının onayını almadan seri üretime geçilmesinin hayatın olağan akışına da aykırı bir durum olduğunu, ayrıca davacı-karşı davalı firma tarafından onaylanmış şahit numune olduğunu, müvekkili firma tarafından hazırlanan taşbaskı ve nakış numunelerinin, üretimden önce davacı firmanın yetkilisine teslim edildiğini ve 2 gün sonra fiyat ve ürün onayı ile seri üretime geçildiğini, eğer davacı firma, ürünleri teste yani laboratuvara göndermemişse test sonuçlarını almadan ürün onayını vererek seri üretimi başlatmaması gerekiyor olduğunu, davacı firmanın ilk ürün gönderme tarihinin 26.09.2017 ve son gönderdiği ürünün ise 10.10.2017 tarihi olduğunu, hiçbir tacirin, ilerde alınıp, alınmayacağı belli olmayan ürün için hammadde ve malzeme alarak seri üretime geçmeyeceğini, davacı-karşı davalının, sunulan şahit numuneye göre üretime onay verdikten sonra, ürünleri kabul etmeyerek asıl kusurlu taraf olduğunu, bu sebeple müvekkili firmadan kumaş ve parça baskı bedeli talep edebilmenin yasal koşullarının bulunmadığı gibi anlaşılan ve onaylanan fiyat üzerinden müvekkiline olan borcunu ödemesinin gerektiğini, müvekkili firmanın kötü niyetle hareket edildiği iddiasının maddi dayanağının bulunmadığını, daha önce aynı veya benzer malzemelerden işler teslim edilmesine rağmen bugüne kadar bir sorun yaşamadığını, sözleşme ifa edildikten sonra, sözleşmeden caymanın belli şekle ve süreye bağlandığını, o malın alıcısı olan kişinin “satıcının ayıba karşı tefekkül” hükümlerinden yararlanabilmesi için mutlaka TTK’nın 25. ve Bk’nın 198 md hükümlerinde açık ve gizli ayıplar için öngörülen yasal süreler içerisinde ayıp ihbarında bulunması gerektiğini, ihbara konu malın son kısmını 18.10.2017 tarihinde muhatap firma yetkilisine teslim edildiği hususunda bir uyuşmazlık bulunmadığını, malın teslim tarihinden itibaren 13 gün sonra malın ayıplı çıktığını belirttiğini, ancak 26.10.2017 tarihine kadar müvekkili firmaya usulüne uygun biçimde ayıp ihbarında bulunmadığını, ayrıca ihbarın yapıldığı tarihte üretimin, tamamen firma yetkilisinin onayı ile başladığını ve bittiğini, belirterek, müvekkili tarafça izah edildiği üzere, davacı-karşı davalı tarafından açılan davanın, süresinde onaylanan şahit numuneye göre uygun imal edilip teslim edilen ürünlerle ilgili müvekkili firmanın bir kusuru söz konusu olmaması nedeniyle maddi ve yasal dayanağı bulunmaması nedeniyle reddine, süresinde karşı davalı firmanın yetkilisi tarafından onaylanan şahit numuneye uygun imal edilip teslim edilen ürünlerle ilgili müvekkili firmaya üretim aşamasında ve yasal sürede bir ayıp ihbarının yapılmaması nedeniyle müvekkilinin eser sözleşmesinden doğan 51.321,74 TL alacağın ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren reeskont avans faizi, vekalet ücreti ve yargılama gideri birlikte davacı-karşı davalı firmadan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVABA VE KARŞI DAVAYA CEVAP:Davacı-karşı davalı vekili dilekçesinde özetle; öncelikle “şahit numune”nin şekli anlamda bir inceleme için gönderilen bir numune olduğunu, yani rengi, görüntüsü, ölçüsü v.s. nin kontrolü için verilen bir numune olduğunu, şahit numunenin laboratuvara gönderilmeyeceğini, şahit numuneye onay vermeyle davalarının bir ilgisinin bulunmadığını, ayrıca şahit numuneye onay verildiğinin de gerçek olmadığını, ihraç edilecek ürünün kanserojen madde içermesinin kontrolü açısından üretimin bir aşamasında bir numune alınarak laboratuvara verildiğini, bunun şahit numune olmadığını, bu ürünün banttan alındığını, bazen de ihracattan hemen önce yapıldığını, bazen ürün devam derken bazen üretim bitince alınıp laboratuvara, bazen de ilk çıkan işte numunenin alınarak laboratuvara verildiğini, bunun mantığının da davacı şahit numune ile üretimde kullandığı maddelerin farklı olmasını önlemek olduğunu, çünkü üretimde şahit numuneden farklı madde kullanılabileceğini, bunu bilmenin mümkün olmadığını, eğer daha önce bir firmayla çalışılmış ise firmaya güveniliyorsa şahit numunenin de laboratuvara gönderilebileceğini, laboratuvar sonuçlarını almanın üretimin bir parçası olmadığını, yani laboratuvar sonucuna göre üretime geçilmeyeceğini, üretilen maldan numune alınarak laboratuvara gönderileceğini, davalının üretimde insan sağlığına zararlı madde kullanamayacağını, insan sağlığına zararlı madde kullanılamaz diye davacıya talimat verilmesine de gerek olmadığını, ayrıca davacı müvekkilinin ihracatçı firma olduğunu ve daha önceki yapmış olduğu işlerde de kanserojen madde içerip içermediğine ilişkin olarak laboratuvara numune gönderdiğini ve temiz çıkmasından sonra ihracatın yapıldığını bildiğini, aslolanın insan sağlığına zarar veren madde kullanmamak olduğunu, ama davalının daha önceki işlerden müvekkilinin insan sağlığına zararlı madde içerip içermediğini tespiti açısından numune alıp laboratuvara gönderdiğini bildiğini, zaten davalının insan sağlığına zararlı madde kullanmayacağını sözlü olarak taahhüt ettiklerinden kendileri ile çalışıldığını, insan sağlığına zararlı madde içeren üretimin ayıplı üretim olduğunu, ayıplı üretimin yapılmaması için ayrıca bir talimata da gerek olmadığını, davalıya ayıp ihbarının derhal yapıldığını, ihbar tarihinin ayıp ihbar tarihi olmadığını, ihbarın daha önce yapıldığını zararın giderilmesi için çeşitli görüşmeler yapıldığını sonuç alınamayınca noterden ihtar çekildiğini, ayıp ihbarının süresinde yapıldığını tanıkla ispatlayacaklarını, müvekkilinin Borçlar Kanunu 475/1 maddesine göre sözleşmeden dönme hakkını kullanmış olduğundan karşı davacının sözleşmenin bedelini istemesinin mümkün olmadığını, mallarda insan sağlığına zararlı maddeler kullanıldığı için satılmasının, ihracının mümkün olmadığını, ayrıca üretilen ürünlerde siparişi verilen firmanın modellerinin kullanılacağını, o ürünlerin iç piyasaya veya başka yere satılmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin işi kabule zorlanmasının hakkaniyete uygun düşmeyeceğini, ayrıca davalının karşı davada belirttiği alacak miktarını da kabul etmediklerini, eğer iş ayıplı olmasa idi bile davalıya belirtilen kadar rakam ödenmeyeceğini, daha düşük fiyata anlaşıldığını, belirterek, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İKİNCİ CEVAP VE KARŞI DAVA CEVABA CEVAP: Davalı-karşı davacı vekili dilekçesinde özetle; davacı-karşı davalı firma vekilinin cevap dilekçesinde şahit numunenin şekli anlamda bir inceleme için gönderilen bir numune olduğunu, laboratuvara gönderilmediğini ve şahit numuneye onay verilmediğini belirttiğini, bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını, davacı-karşı davalı vekilinin ihraç edilecek ürünlerin kontrolü açısından üretim aşamasında ya da üretim bitince, ihracattan hemen önce bir numune alınarak laboratuvara verildiğini beyan etmesinin hayatın olağan akışına aykırı bir durum olduğunu, bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmediklerini de açıkça gösterdiğini, şahit numunenin onaylanmasından önce test yapılmasının tamamen davacı-karşı davalı firmanın sorumluluğunda olduğunu, davacı-karşı davalının, dava konusu ürünler ile ilgili test yapacak ise bunu şahit numuneye onay vermeden ve seri üretime başlanılmadan önce yapıp bitirmesi gerektiğini aksi halde test yapmanın bir amacının kalmayacağını çünkü test geldiğinde üretimin bitmiş ve ürünlerin teslim edilmiş olacağını, müvekkili firmanın örnek taşbaskıları hazırlayarak davacı-karşı davalı tarafa sunduğunu, onaylanması üzerime seri üretime geçildiğini, aksi takdirde sipariş teklifinde belirtilen özellikler üzerinden alıcının onayını almadan seri üretime geçilmesinin hayatın olağan akışına da aykırı bir durum olduğunu, sonuçta davacı-karşı davalı firma tarafından onaylanmış şahit numune olduğunu, müvekkili firma tarafından hazırlanan taşbaskı ve nakış numunelerinin, üretimden önce davacı firmanın yetkilisine teslim edildiğini, ve 2 gün sonra fiyat ve ürün onayı ile seri üretime geçildiğini, hiçbir tacirin, ilerde alınıp, alınmayacağı belli olmayan ürün için hammadde ve malzeme alarak seri üretime geçmeyeceğini, eğer davacı firma, ürünleri teste yani laboratuvara göndermişse test sonuçlarını almadan ürün onayını vererek seri üretimi başlatmamasının gerekeceğini, davacı-karşı davalı firma vekilinin müvekkil tarafın ayıp ihbar tarihini ihtar tarihi olan 01.11.2017 tarihi olarak belirttiklerini iddia ettiğini, ticari satışlarda alıcının muayene ve ihbar külfeti olduğunu, sözleşme ifa edildikten sonra sözleşmeden caymanın belli şekle ve süreye bağlandığını, son parti malın davacı-karşı davalı firmaya 18.10.2017 tarihinde teslim edildiğini buna karşın firmanın ayıp ihbarını 30.10.2017 tarihinde yaptığını, 26.10.2017 tarihine kadar müvekkili firmaya ilgili yasa maddeleri uyarınca usulüne uygun biçimde ayıp ihbarında bulunulmadığını, ayrıca bugüne kadar verilen numunelerle ilgili hangi malzemenin kullanılmayacağı ile ilgili de müvekkiline bir uyarı veya ihbar yapılmadığını, davacı-karşı davalı vekilinin müvekkili firma ile sürekli iş yapıldığını beyan ettiğini, müvekkili firmanın kötü niyetle hareket ettiği iddiasının maddi dayanağının bulunmadığını, daha önce aynı veya benzer malzemelerden işler teslim edilmesine rağmen bugne kadar bir sorun yaşamadığını, bu malzeme ile hazırlanan şahit numuneye davacı-karşı davalı firma yetkilisinin onay verdiğini, bu nedenle davacı-karşı davalı firmanın sözleşmeden tek taraflı caydığını iddia ederek, karşı davaya itirazının da yasal dayanağının bulunmadığını, müvekkilinin, şahit numuneye malları yaparak teslim ettiğini, davacı-karşı davalının da kendi edimi olan malların bedelini ödemesi gerektiğini, haksızlık nedeniyle sözleşmeden doğan yani kendisine teslim edilen ürün bedelini ödemesi gerektiğini, belirterek, müvekkili tarafça arz ve izah edildiği üzere, dava konusu ürünler davacı-karşı davalı firmanın onaylaması ile şahit numuneye uygun imal edilip teslim edilen ürünlerle ilgili müvekkili firmaya üretim aşamasında ve yasal sürede bir ayıp ihbarında bulunulmaması nedeniyle sözleşmesinden dönmenin yasal koşulları bulunmadığından maddi ve yasal dayanağı bulunmayan davanın reddi ile eser sözleşmesinden doğan 51.321,74 TL alacağın ihtarnamenin tebliğinden itibaren reeskont avans faizi ile vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı-karşı davalı firmadan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Asıl dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan, ayıplı üretim nedeniyle iş sahibinin uğradığı zararın yükleniciden tahsili istemine ilişkindir.
Karşı dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan, iş bedelinin iş sahibinden tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalının davacı için fason olarak ürettiği dava konusu 18910 parça ürünün kansorejen madde içerip içermediği, bu yönüyle ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıbın niteliği, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı, ayıbın giderebilecek nitelikte olup olmadığı, giderebilecek ise ürün bedelinde indirim yapılması gerekip gerekmediği, ayıp üretim söz konusu ise tarafların kusur durumları, sonuç itibariyle davacının ayıplı ürünler nedeniyle kumaş bedeli ve parça başı bedeli talep edip edemeyeceği , karşı davacının fason üretim bedeli karşılığı düzenlediği fatura bedelini talep edip edemeyeceği hususlarındadır.
Davacı Tanığı … Mahkemece alınan beyanında; kendisinin davacı şirkette müşteri temsilcisi olarak çalıştığını, kendilerinin şirket olarak davalı taraf kumaşlar üzerine taş baskı yaptırmak üzere 18.000 küsür civarında ürün gönderdiklerini, davalı tarafça baskı işlemine başlandığını, işlem sırasında imalattan örnek ürün alıp kimyasal ve fizik testler yaptırdıklarını, yaklaşık 3.000-4.000 civarında ürünün baskısı yapılmışken kendilerinin test sonuçlarına göre kimyasal test sonucunun olumsuz olduğunu, kullanılan malzemenin kanserojen madde içerdiğini fark ettiklerini, baskının durdurulması için kendisinin bizzat ve şirket çalışan …avalı ile görüştüklerini, davalının buna rağmen üretime devam ederek ürünlerin baskısını bitirdiklerini, davalı ile görüştüklerinde kendisinin yeniden 18.000 civarında ürünün baskısını yapacağını kabul ettiğini, fakat 2 – 3 gün sonra yeniden yapmayacağını beyan ettiklerini beyan etmiş, davacı/karşı davalı vekilinin talebi üzerine sorulan soruya tanık; test sonuçlarını aldığımızda aynı saatte davalıyı arayarak durumu bildirdiklerini, üretimin durmasını istediklerini, söz konusu kimyasal ve fiziksel testi şirket olarak kendileri yaptırdıklarını, fakat ücretini müşterinin ödediğini, test sonuçlarının da müşteriye gittiğini, müşteri dediği yurt dışındaki üretilen ürünleri satın alan şirket olduğunu, test sonuçları olumsuz çıkarsa bedeli kendilerine yansıtıldığını beyan etmiş, davalı/karşı davacı vekilinin talebi üzerine sorulan soruya tanık; test raporlarının çıkış tarihini tam olarak hatırlamadığını, test raporları kağıda dökülmeden olumlu-olumsuz sonucu yurt dışındaki müşterinin Türkiye’deki ajansı olan … Ajansa mail olarak gönderildiğini, onlar da kendilerine hemen dönüş yaptıklarını, bunun üzerine baskının durudurulmasını talep ettiklerini beyan etmiş, beyanını imzası ile tasdik etmiştir.
Davacı Tanığı … duruşmada alınan beyanında; kendisinin davacı şirkette genel koordinatör olarak çalıştığını, ortaklığının olmadığını, davalıya 18.000 civarında davacı şirketçe taş baskı yapılmak üzere ürün teslim edildiğini, davalı önce numune ürün yaptığını, bunun ürün üzerinde davacı şirketçe müşteri ile de görüşülüp inceleme yapılıp onay verildiğini, sonra üretime geçildiğini, üretimden numune alınıp Bağımsız Test Kuruluşuna fiziksel kimyasal inceleme yapıldığını, yaklaşık 3.000- 5.000 civarı ürünün baskısı bitmişken baskıda kullanılan malzemede kansorejen malzeme olduğu tespit edildiğini, bağımsız test kuruluşu sonucu müşteriye maille bildirildiğini, müşterinin de kendilerine durumu bildirince anında davalıya arayıp işin durdurulmasını talep ettiklerini, davalı buna rağmen baskıya devam edip tüm ürünleri bitirdiğini, daha sonra kendisinin bizzat görüşmediğini, fakat şirket yetkilileri davalı ile görüştüklerini, kendisinin de bizzat şahit olduğunu, davalının ilk başta kansorejen madde kullanmadığını iddia ettiğini, fakat test sonuçlarını gösterince kabul etmiş olduğunu, bu sorunun nasıl giderileceği konuşulduğunu, bir iki başka malzemelerle düzeltilmesine ilişkin denemede yapıldığını, fakat bir sonuç alınamayacağından durumun ortada kaldığını beyan etmiş, beyanını imzası ile tasdik etmiştir.
Davacı Tanığı …’ın duruşmada alınan beyanında; kendisinin davacı … Tekstil’in Baskı Nakış Sorumlusu Olarak Çalıştığını, Şu Anda Başka Bir Yerde Çalıştığını, …. Tekstil’in Tedarikçi Olarak Davalı …’a fason üretim yaptırdığı 18.000 civarında kumaş üzerinde baskı ve yapıştırma el işi ürün vardığını, ürünlerin davalıya teslimini kendisinin yaptığını, önce davalı tarafça numune üretim yapıldığını, numunenin kendilerine gönderildiğini, … Tekstil adına kendisinin ürünün kontrolünü yaptığını, kendilerinin bu ürünleri satacağı müşteriye numuneyi gönderdiklerini, numunenin onayı geldiğini, bunun üzerine …. Tekstilin müşteri temsilcisi … bey, davalı tarafa üretimin yapılması konusunda talimat verdiğini, hatta davalı tarafa bu konudaki bilgiyi de bizzat kendisinin verdiğini, davalı tarafın da üretim hazırlığına girdiğini, davalı tarafın imalata başladığını, kendisinin de imalat sürecine takipçi olarak katıldığını, yaklaşık 1.500 ürün haricinde diğer ürünlerin tamamının imalatı bittiğini, sonra …. Bey kendisini arayarak ürünlerde sorun çıktığını söylediğini, bu arada imalatı yapılan ürünlerin imalatı bittikçe peyderpey davacıya teslim edildiğini, …. Bey teslim edilen ürünler üzerinde yapılan inceleme sonucu sorun olduğunu bildirdiğini, ürünlerdeki sorunun da PVC Patalight yani kanserojen madde olduğunu söylediğini, bu arada kalan 1.500 ürün de üretilip davacıya teslim edildiğini, … Bey’in kendisine bilgi verdiğinde kendisinin ürünler de kanserojen madde çıktığını davalıya derhal bildirdiğini, tüm ürünlerin üretilip teslim edilmesinin 2 haftayı bulduğunu, 2 haftanın sonuna doğru da kanserojen madde tespiti yapıldığını davalıya bildirdiğini beyan etmiş, davalı/karşı davacının talebi üzerine sorulan soruya tanık; …. Tekstilde çalışan …. Bey’in kendisine test sonucunda davalının ürünlerde kullandığı taşlarda kanserojen madde çıktığını söylediklerini beyan etmiş, beyanını imzası ile tasdik etmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konularında asıl ve karşı dava dosya kapsamında tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme günü belirlenerek SMMM bilirkişisinden ve davacı/karşı davalının elindeki ayıplı olduğu iddia edilen ürünler üzerinde keşfen bilirkişi incelemesi yapılmak üzere tekstil mühendisi bilirkişisinden rapor tanzimi istenilmiş, bilirkişi heyeti raporunda özetle; davacı/karşı davalı ticari defterlerine göre; dava tarihi (15.11.2017) itibariyle davacı/karşı davalı davalı/karşı davacıdan alacağının olmadığı, davalı/karşı davacının ticari defterlerine göre; dava tarihi (15.11.2017) itibariyle davalı/karşı davacının davacı/karşı davalıdan 51.321,74-TL alacaklı olduğu, taraf ticari defterleri arasındaki cari hesap farkının 51.321,74-TL olduğu ve bu farkın sebebinin ise; davalı/karşı davacının davacı/karşı davalıya düzenlemiş olduğu, 18.10.2017 tarih ve 87759 no.lu 51.321,74-TL tutarındaki faturası davacı/karşı davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklı olduğu, davalı/karşı davacı işyerinde bulunan 18.910 adet ürüne ait kesilmiş kumaş parçalarının davalı/karşı davacı taş baskı yaptığı kısımlarında %0,1 kabul limitinin üzerinde insan sağlığına zararlı madde olan fitalat içerdiğinden ayıplı olduğu, ayıbın davalı/karşı davacının kusuru sonucu oluştuğu, kumaşta fitalat ayıbının, test yapılarak anlaşılabilecek bir ayıp olduğu, davacı/karşı davalının muayene ve ayıp ihbarını işin olağan sürecine göre, süresinde yaptığı, dava konusu 18.910 adet ürüne ait kumaş parçaları insan sağlığına zararlı kanserojen fitalat maddesi içerdiğinden piyasada değerlendirilemeyeceği, tamirle de düzeltilemeyeceği, davacı/karşı davalının zararının 142.219,72-TL olduğu, özetle, davacı/karşı davalının ticari defterlerine göre dava tarihi itibari ile davacı/karşı davalının davalı/ karşı davacıdan alacağının bulunmadığı, davalı/karşı davacı ticari defterlerine göre 51.321,74-TL tutarında davacı/karşı davalıdan alacaklı olduğu, teknik inceleme neticesinde davacı/karşı davalının zararının 142.219,72-TL olduğunun tespit edildiği, neticeten, asıl dava yönünden: davacı/karşı davalının zararının 142.219,72 TL olduğu (talep 58.000,00 TL), karşı dava yönünden: davacı/ karşı davalının davalı/karşı davacıya üretilen ürünlerde kanserojen madde barındırdığından ayıplı ürün üretiminde bulunulduğu iddiasının davalının ispatına muhtaç olduğundan, karşı dava yönünden alacağının bulunmadığının kabulünün gerekeceği kanaati bildirilmiştir.
Taraflar arasında eser sözleşmesi bulunmakta olup, iş sahibinin borcu iş bedelini ödemek (TBK’nın 479/1.md.), yüklenicinin borcu ise, eseri iş sahibinin amacına uygun, haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmektir (TBK’nın 471/1). Ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumluluğunun düzenleyen TBK’nın 474. maddesi uyarınca açık ayıplar yönünden iş sahibi imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde, gizli ayıplar yönünden ise, 477/son maddesi uyarınca da, ortaya çıkar çıkmaz gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorunluluğu bulunmaktadır. Ayıbın bildirilmemesi halinde eser kabul edilmiş sayılır. Ayıp ihbarı yapılması vakıasından lehine sonuç çıkaracak olan iş sahibi olduğundan ayıp ihbarı yapıldığını HMK 190 ve TMK 6. madde gereğince iş sahibi ispatlamalıdır. iş sahibi süresinde ve usulüne uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde, 6098 sayılı TBK’nın 475. ( 818 sayılı BK’nın 360.) maddesinde tanınan hakları kullanabilir. Ayıplı eser sözleşmede kararlaştırılan vasıfları veya olmasından vazgeçilmez bazı vasıfları taşımayan eserdir. Diğer anlatımla ayıp, bir malda ya da eserde sözleşme ya da yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır. Ancak, kasten sakladığı bozukluklarla, usulüne uygun yapılan gözden geçirmede farkedilemeyecek ayıplar için yüklenicinin sorumluluğu devam eder. Eğer, meydana getirilen eserin, teslim alındığı sırada usulüne uygun yapılan gözden geçirme ile varolan bozukluğu görülmemişse, ortada gizli bir ayıbın olduğu kabul edilir.Açık ayıplar, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz bizzat yapılan veya uzmanına yaptırılan gözden geçirme sonucu saptanınca, uygun sürede (TBK m.474); gizli ayıplar da ortaya çıkar çıkmaz, gecikmeksizin yükleniciye bildirilmelidir (TBK m. 477). Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması zorunlu olmayıp süresinde ayıp ihbarının yapıldığı her türlü delille ve tanık beyanıyla dahi kanıtlanabilir. (YHGK’nın 02.02.1979 gün 1977/11-393 E. 1979/80 K. sayılı ve 16.01.2013 tarih ve 2012/5835 E., 2013/129 K. sayılı ilamında bu ilke ve esaslar ayrıntıları ile açıklanmıştır.) Öte yandan, YHGK’nın 13.05.2009 tarih ve 13-160 E., 185 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, ayıp ihbarı kural olarak şekle tabi bulunmayıp içeriği itibariyle ayıptan karşı tarafın haberdar olmasını sağlamaya elverişli hertürlü ihbarın, ayıp ihbarı olarak kabulü mümkündür.
Yukarıda belirtilen kurallara göre yapılan inceleme ve değerlendirmede; davacı dikilmiş hazır 18910 parça ürünü (elbise-konfeksiyon) davalıya taşbaskı yapılması için teslim etmiş, davalının yaptığı taşbaskıda phthalates (kanserojen) maddesinin olduğunun yapılan testlerde ortaya çıkmış, bilirkişi raporunda da yapılan teknik incelemede, davalı/karşı davacı işyerinde bulunan 18.910 adet ürüne ait kesilmiş kumaş parçalarının davalı/karşı davacı taş baskı yaptığı kısımlarında %0,1 kabul limitinin üzerinde insan sağlığına zararlı madde olan fitalat içerdiğinden ayıplı olduğu, ayıbın davalı/karşı davacının kusuru sonucu oluştuğu, kumaşta fitalat ayıbının, test yapılarak anlaşılabilecek bir ayıp olduğu, davacı/karşı davalının muayene ve ayıp ihbarını işin olağan sürecine göre, süresinde yaptığı, dava konusu 18.910 adet ürüne ait kumaş parçaları insan sağlığına zararlı kanserojen fitalat maddesi içerdiğinden piyasada değerlendirilemeyeceği, tamirle de düzeltilemeyeceği tespit edilmiştir. Mahkememizce bu tespitler yönünden bilirkişi raporuna itibar edilmiştir.
Bilirkişi raporunda her ne kadar davacının zararı 142.219,72 TL olarak hesaplandıysa da, davacı vekilince davalıya gönderilen Bakırköy … Noterliğinin …. yevmiye nolu ve 01.11.2017 tarihli ihtarnamesinde, davacı taraf, ürünlerin taşkı baskı nedeniyle ayıplı olduğunu, satılması ve onarılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle sözleşmeden döndüklerini, 49.000,00 TL kumaş bedeli ve 9.000,00 TL parça baskı bedeli olarak 58.000,00 TL ‘nin ödenmesini davalıya ihtar etmiş, ürünlerin kullanılamaması nedeniyle davalıya iade edebileceğini de bildirmiştir. İş bu dava da bu miktar üzerinden açılmıştır. Bu durumda davacının zararının 58.000,00 TL olduğu kabul edilmiştir.
Davalı taraf, dava konusu üretimle ilgili “şahit numune” hazırlandığını ve davalı firmanın onayına sunulduğunu, şahit numunenin, davalı firma yetkilisi … tarafından onaylanması ile şahit numuneye göre seri üretime geçildiğini, davacının test sonuçlarını beklemeden seri üretime geçmeye onay vermesi nedeniyle kusurlu olduğunu savunmuştur. Bu durumda davacı karşı davalının müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesine (818 sayılı BK 44) göre zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Olayımızda; davacı karşı davalı her ne kadar, üretim devam ederken test sonuçlarının geldiğini, davalıya bildirilmesine rağmen davalının üretime devam ederek sonuçlandırdığını ileri sürmüşse de, davalıya bu yönde bir ihtaratta bulunduğuna ilişkin ispata yarar delil sunmamıştır. Davacı tanıklarının bu yöndeki beyanlarına tek başına itibar edilmemiştir. Kaldı ki test sonuçları alınmadan üretime başlanmasına onay verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda taş baskı ürünlerinde kanserojen madde kullanan davalının, kullandığı malzemelerin niteliğini araştırmak ve bilmekle yükümlü olan davalının kusurlu olduğu kabul edelmekle birlikte, ürünlere test yaptırmasına rağmen test sonuçlarını beklemeden üretime onay veren davacı karşı davalının da zararın doğmasına veya artmasına sebebiyet verdiği anlaşılmaka, buna göre 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesi (818 sayılı BK 44) gereğince davacının müterafik kusuru nedeniyle, tazminattan %20 oranında indirim yapılması cihetine gidilmiş, mahkememizce kabul edilen davacı zararı olan 58.000,00 Tl den %20 indirim yapılarak 46.400,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, ayıplı kumaşların davalıya iadesine karar verilmiştir.
Karşı davada, karşı davacı eser sözleşmesinde yüklenici sıfatıyla iş sahibi karşı davalının ürünlerine yaptığı taş baskı işi nedeniyle doğan 51.321,74 TL alacağının karşı davalıdan tahsilini talep etmişse de, yüklenicinin yaptığı işin ayıplı olması nedeniyle iş sahibinini teslim ettiği ürünlerin zarar gördüğü kullanılamaz hale geldiği nazara alındığında karşı davacının iş bedeli talebinde bulunamayacağı anlaşılmakla karşı davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
1-Asıl davanın kısmen kabulü ile 46.400,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek navans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, ayıplı kumaşların davalıya iadesine,
2-Alınması gereken 3.169,59-TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 990,50-TL nin mahsubu ile eksik kalan 2.179,09-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Dava ilk açılış harç gideri olan 1.021,90-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Yapılan yargılama gideri olarak toplam 2.128,30-TL’den kabul-red oranına göre hesaplanan 1.702,64-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 5.454,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili taraflara iadesine,
KARŞI DAVA YÖNÜNDEN;
1- Karşı davanın reddine,
2-Alınması gereken 44,40-TL’nin harcın davalı karşı davacı tarafından karşı dava harcı ve tamamlama harcı toplamı olarak yatırılan 900,50-TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 856,10-TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı karşı davacıya iadesine,
2-Davacı karşı davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 5.995,72-TL vekalet ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak davacı karşı davalıya verilmesine,
3-Davalı karşı davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.31/10/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır