Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/361 E. 2019/368 K. 01.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/361 Esas
KARAR NO : 2019/368

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

DAVA TARİHİ : 12/04/2016
KARAR TARİHİ : 01/04/2019
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 07/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; …. İlçesi …. Mahallesi …. Sokak …. Nolu bina önünde 26/07/2015 tarihinde gerçekleşen trafik kazasında, davalı ….’ın sevk ve idaresinde ve diğer davalı araç sahibi eniştesi … adına kayıtlı bulunan …. plakalı araç ile sokağa kontrolsüz ve dikkatsiz bir şekilde girerek karşıdan karşıya geçmeye çalışan 5 yaşındaki …’a çarptığını, ardından tekrar hareket ettiğinde olay yerinde bulunan davacı müvekkili…a çarptığını ve aynı araçla olay yerinden kaçtığını, bu trafik kazası neticesinde 5 yaşındaki ….’ın “Kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderebilecek ölçüde Hafif Nitelikte Olmadığı, Vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi sınıflandırıldığında ve birden fazla kırık olması nedeni ile skorlama yapılarak; şahısta saptanan kırıkların müştereken, hayat fonksiyonlarını Ağır (5) Derecede Etkileyecek Nitelikte olduğu diğer davacı müvekkili ….’ın “Kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderebilecek ölçüde Hafif Nitelikte olduğu yaralanmalarına sebebiyet verildiğini, davacı müvekkillerinden …’ın söz konusu kazada karşıdan karşıya geçmeye çalışan yaya olduğunu, diğer davacı müvekkili ….’ın ise trafik kazasına sebebiyet veren araç sürücüsünü öncelikle hız konusunda uyaran daha sonra yeğenine çarptıktan sonra duran aracın kaçmasını önelemek amacıyla durdurmak isterken yaralanan kişi olduğunu, bu nedenle herhangi bir kusurlarının bulunmadığını, davalı….’ın kaza sonrası emniyette vermiş olduğu ifadede söz konusu trafik kazasına sebebiyet verdiğini beyan ettiğini, ancak olayın gerçek oluş şeklinin belli bir kısmını anlattığını, bu ifadede davalı sürücünün trafik kazasının kendi kusurundan kaynaklandığını ikrar ettiğini, bu kusurunu hafifletmek adına kendi beyanlarıyla çelişen güya sokağa girerken 30-40 km hızla girdiğini, aracın frenine bastığını, tahminince yolda mıcır olduğundan arabının daha fazla hızladığını, çocuk …’ın bir anda önüne çıktığını vs. tamamen yalan iddialarda bulunduğunu, nitekim ilgili polis memurlarıncı hazırlanan 26/07/2015 tarihli kaza tespit tutanağı dikkatlice incelendiği takdirde olaydan zarar gören şikayetçi ifade tutanakları ve olaya şahit olan bilgi alma tutanaklarının dikkate alınmadan sadece davalı ….’ın şüpheli ifade tutanağındaki belirttiği beyanlar doğrultusunda hazırlandığını, bu eksiklikler neticesinde hazırlanan kaza tespit tutanağına göre davalı ….’ın KTK: 52/1-B (Hızlarını kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak) kuralını ihlal ettiğinin tespit edildiğini, mağdur çocuk …’ın olayda hiçbir kusuru olmamasına karşın KTK Yön, 138-B (Karşıdan karşıya geçişte sağa ve sola bakılarak sakınca yoksa taşıt yoluna girmeden güvenle duramaycak kadar yaklaşmış taşıt varsa ilk geçişleri bekleyip geçilir) haksız bir tespitte bulunularak mağdur çocuğa kusur atfedildiğini, davacı müvekkillerinin kaza sonrası ciddi şekilde yaralanmış ve uzun süren bir tedavi sürecine girmiş olduklarını, davacı müvekkillerinden ….’ın bir takım vücudunun çeşitli yerlerinde hassasiyet, sıyrık, ekimoz ve yaralanmalarla tedavi sürecinin atlatmasına karşın özellikle diğer davacı müvekkili …’ın kolundan dolayı ciddi ameliyatlar geçirdiğini ve halen fizik tedavisi devam ettiğini, bu sebeple belirli periyotlarla ebeveynleri tarafından hastaneye götürülüp getirilmeye devam edildiğini, bu sebeple davacı müvekkiller ve yakınlarının yüklü miktarda yol, yemek, ilaç vs. masrafı yapmak zorunda kaldıklarını, bunların tamamına yakınının belgelenmesi mümkün olmadığından Yargıtay’ın tedavi ve iyileşme giderlerininin çok kapsamlı olduğuna, bunların istenmesi için belge koşul aranmadığına ve Borçlar Kanunu’nun Mad. 42/2 gereğince zararın ve kapsamının belirlenmesi gerekeceğine ilişkin kararları doğrultusunda, davalılardan istenebilecek tedavi ve tüm iyileşme giderlerinin uzman bilirkişi aracılığıyla hesaplatılması gerektiğini, davacı müvekkillerinden velayeten …’ın babası …’ın aylık 2.400,00 TL net kazançla çalıştığını kaza sebebiyle ciddi bir şekilde vücudun kol bölgesinde çeşitli kemikleri kırılan kızı …’ın meşakatli ameliyatlar geçirmesi ve uzun süre yatılı olarak hastanede, evde tedavi gören kızı sebebiyle bu süreçte çalışamadığını, kazanacağı paradan yoksun kaldığını, diğer davacı ….’ın ise bir tekstil şirketinde kalite kontrol teknisyeni olarak çalıştığını ve aylık net kazancının 1.500,00 TL olduğunu, kaza sebebiyle vücudunun çeşitli bölgelerinde meydana gelen hassasiyet, sıyrık, ekimoz ve yaralanmalar nedeniyle yaklaşık 15 gün boyunca evde istirahat etmek zorunda kaldığını belirterek; trafik kazasında yolcunun bedensel zarara uğraması nedeniyle, 6100 Say. HMK.’nın 107. maddesi uyarınca toplanacak delillere göre fazlaya ilişkin sair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile davalılar araç sahibi ve araç sürücüsü yönünden tamamen diğer davalı sigorta şirketi yönünden sigorta limitini aşmamak üzere olay tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte yargılama giderleri ve vekalet ücretiyle birlikte ortaklaşa ve zincirleme davalılara ödetilmesine, ayrıca davalı sürücü ve araç sahibinden toplam 40.000 TL manevi tazminatın davacı müvekkiller lehine olay tarihinden işletilecek avans faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte ortaklaşa ve zincirleme davalılar işleten ve araç sahibine ödetilmesine, davalılardan araç sahibi ….’a ait …. plakalı aracın üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep ettiklerini, şayet söz konusu araç satılmış ise davalıların mallarını kaçırdıkları bariz ortaya çıkacağından davalılardan …. ve ….’ın araç ve gayrimenkul sorgularının yapılarak tespiti halinde taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişlerdeki ve bankalardaki hak ve alacaklarına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …. vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Haksız fiilden kaynaklı maddi ve manevi tazminat taleplerinin Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp karara bağlanacağını, müvekkilin tacir olmadığını, aracın ticari bir araç olmadığını, davalı sigorta ile davacılar arasında yapılmış bir akit olmadığını, bu nedenle davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, HMK 16.maddesinde düzenlenen haksız fiilden doğan davalarda yetki başlıklı maddede, haksız fiilden doğan davalarda haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer yada zarar görenin yerleşim mahkemesi de yetkilidir hükmü bulunduğunu, yetkili mahkemenin öncelikle davalılardan ikisinin yerleşim yeri olan İstanbul Mahkemeleri ya da haksız fiilin meydana geldiği yer olan Silivri Mahkemeleri olduğunu, aracıyla sokak arasında normal seyrinde ilerlerken birden önüne çıkan küçüğün, yine müvekkilin son andaki çabasıyla az bir yara ile kurtulmuş olduğunu, bu elim olayın öngörülmeyen ve müvekkilin tüm çabalarına rağmen engellenemeyen hukuki anlamda kaza olduğunu, davacı yanın taleplerinin afaki olduğunu, masraf adı altında talep edilen kalemlerin belgeleriyle ispatı gerektiğini, davacıların çalışamadıklarını söylediklerini işe gidilmeyen günlerin belgelendirilmesi gerektiğini, diğer davacı ….’ın ise kazanın ardından müvekkili linç etmeye çalıştıkları esnada aracın önüne atlamış olduğunu araca ve müvekkile saldırdığını, kazanın meydana geldiği yer ve zamanda büyük araçların da bu yoldan geçtiğini, davacıların velayetleri altında bulunan küçüğü koruma yükümlülüğünde olmalarına rağmen bu yükümlülüklerini yerine getirmediklerini, kısacası davacıların kendi kusurlarıyla meydana gelen hadiseden çıkar sağlamaya çalışmakta olduklarını, tüm iddialarının ispata muhtaç olduğunu, 40.000 TL manevi tazminat isteğinin fahiş olduğunu, elbette çekilen acının bir fiyatı olmadığını, bedel biçilemez olduğunu, ancak burada telafisi mümkün olmayan bir zarar mevzu olmadığı gibi, aynı acıyı müvekkilin de yaşadığını, gerekli tüm tedbirleri aldığını, makul bir sürücü olarak hareket eden müvekkil küçüğün birden önüne çıkması neticesinde daha vahim sonuçlar doğuracak kazayı ancak bu kadar bertaraf edebildiğini belirterek; haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …Sigorta Şirketi vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu kazaya karışan …. plakalı aracın müvekkili şirket tarafından tanzim edilen 30.05.2015-2016 vadeli …. poliçe nolu zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, kaza tespit tutanağı ve diğer delillerin taraflarına tebliğ edilmediğini, öncelikle davacı yanın iddia ettiği kazanın meydana geldiğini ve zarar görenin de bu kazaya karıştığını ispat etmesi gerektiğini, KTK md.97 gereği; dava öncesi başvuru yapılmadığından dava şartı eksikliği nedeniyle esasa girilmeksizin davanın reddine karar verilmesini, davaya konu talebin zamanaşımına uğramış olduğunu davanın zamanaşımı nedeniyle de reddine karar verilmesini gerektiğini, kaza sırasında sigortalı aracın işleteninin sigorta ettiren olup olmadığının araştırılmasını, işletenin sorumluluğunu teminat altına alan müvekkili şirketin işletenin sorumluluğu bulunmaması karşısında sorumluluğu bulunmayacağının, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun… E. …. K. Sayılı 13.03.2013 tarihli kararı ile; sigorta şirketlerinin kestikleri her zorunlu poliçeden SGK’ya tedavi gideri primi aktardığını ve bu durum karşısında tedavi giderlerinden sorumluluğunun sona erdiği hususu irdelenmiş olduğunu, sigorta hukukunun temel mantığı, teminat altına alınan bir menfaat karşılığı prim ödenmesi olduğunu, KTK’da yapılan değişiklikle artık tedavi giderine ilişkin primlerin SGK tarafından alındığını, bu nedenle davacının tedavi giderine ilişkin taleplerini Sosyal Güvenlik Kurumu’na yöneltilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin tedavi giderlerinden anılan yasa hükmünün açık ifadesi karşısında herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, davacının zararının SGK tarafından karşılanması ihtimali de mevcut olduğundan davanın SGK’ya da ihbar edilmesini gerektiğini, davacı yanın kazaya ilişkin maluliyet iddialarının değerlendirilebilmesi için Adli Tıp Kurumuna sevk edilerek maluliyet durumu ve maluliyetin kaza ile illiyeti hakkında rapor alınması gerektiğini, davacılar Sosyal Güvenlik Kurumundan ölüm/cenaze masrafı, geçici iş göremezlik ödeneği, tedavi gideri ya da peşin sermaye değeri almış ise, bu sosyal Güvenlik kuruluşlarının kendi özel kanunlarına göre müvekkili şirkete rücu imkanı doğduğunu, müvekkili şirketin davacıların dışında, Sosyal Güvenlik Kuruluşlarının da aynı kazadan dolayı aynı rücu talepleriyle karşı karşıya kalmaması için bu konudaki araştırmaların re’sen yapılması gerektiğini, bu çerçevede SGK’dan rücuya tabi bir ödeme alınıp alınmadığının alınmış ise bu tutarın tazminat hesabından mahsup edilmesini belirterek, haksız ve mesnetsiz davanın esasına girildiği takdirde, davaya konu talebin zamanaşımına uğraması, sigortalı araç sürücüsüne atfı kabil kusur bulunmaması nedeniyle, meydana geldiği iddia edilen zararın kaza ile illiyeti bulunmaması nedeniyle reddine, mahkeme masrafı ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine, davacı yanın müterafik kusurunun nazara alınmasına, celp edilmesi gereken delillerin toplanmasına, kusur durumu ve zararın tespiti için bilirkişi incelemesi yapılmasına, her halde haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Haksız fiilden kaynaklı maddi ve manevi tazminat taleplerinin Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp karara bağlanacağını, müvekkilin tacir olmadığını, aracın ticari bir araç olmadığını, davalı sigorta ile davacılar arasında yapılmış bir akit olmadığını, bu nedenle davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, HMK 16.maddesinde düzenlenen haksız fiilden doğan davalarda yetki başlıklı maddede, haksız fiilden doğan davalarda haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer yada zarar görenin yerleşim mahkemesi de yetkilidir hükmü bulunduğunu, yetkili mahkemenin öncelikle davalılardan ikisinin yerleşim yeri olan İstanbul Mahkemeleri ya da haksız fiilin meydana geldiği yer olan Silivri Mahkemeleri olduğunu, meydana gelen dava konusu trafik kazasında aracın maliki olması sebebiyle müvekkili …. hakkında dava açıldığını, müvekkilinin aracı işleten olmadığını, kazanın aracın işletilmesi sırasında meydana gelmediğini, kaza yapanın müvekkilinin yeğeni diğer davalı …. olduğunu, kazanın Silivri’de yazlık evlerinin bulunduğu yerde meydana geldiğini, işleten sıfatı olmadığı halde ….’a karşı dava açılmasının haksız bir tutum olduğunu, bu nedenle …. açısından Husumet İtirazında bulunduklarını, kazanın ardından eve gelen …’ı korkmuş ve paniklemiş bir şekilde gören …. … da alarak Polis Merkezine giderken bir kısım davacılar ile yanlarında bulunan kalabalık bir grubun aracının önünü kesmesi neticesinde darp edilmeye çalışıldığını ve aracına ciddi hasar verildiğini bu olayla ilgili şikayetlerinin devam ettiğini, müvekkili ….’ın olayla ilgili en ufak bir kusuru bulunmadığı gibi aracın işleteni olmaması ve kazanın aracın işletilmesinden kaynaklanmaması kusursuz sorumluluk ilkelerine göre de sorumlu tutulamayacağının açık göstergesi olduğunu, müvekkili ….’ın hangi nedene ve hukuki sebebe dayanılarak bu davada davalı gösterilmiş olduğunu, ayrıca araç üzerine tedbir konulmasının talep edilmesinin de hukuki mesnetten yoksun olduğunu belirterek; haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dava, trafik kazasından kaynaklı uyuşmazlığa ilişkindir.
Küçükçekmece Sosyal Güvenlik Müdürlüğü’nün cevabi yazısı, Esenler Polis Merkezi Amirliği’nin cevabi yazısı, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü cevabi yazısı, İstanbul Silivri Devlet Hastanesi cevabi yazısı, İstanbul Bahçelievler Devlet Hastanesi cevabi yazıs…. Ünv. Sağlık Uygulama Araştırma Merkezi Esenler Hastanesi cevabi yazısı, … Hastanesi cevabi yazısı, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi cevabi yazıları, ….Hospıtal cevabi yazısı, Maltepe İlçe Emniyet Müdürlüğü Cmhuriyet Polis Merkezi Amirliği cevabi yazısı, İstanbul Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi cevabi yazısı,
Dosyanın ATK Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilerek kaza anına ilişkin tutanaklar, ceza dosyasındaki belgeler ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek tarafların kusur oranlarının tespiti hususunda rapor düzenlemesinin istenilmesine karar verilmiş olup; ATK İstanbul Trafik İhtisas Dairesi’nin 24/04/2017 tarihli raporunda özetle; Mevcut verilere göre;
I. Durum; mağdur yaya …’ın yaralanması olayında; davalı sürücü …. yönetimindeki otomobili ile yolu takiben seyri sırasında, bu yola gereken dikkat ve özeni göstermediği, yerleşim yeri ve kavşak alanı olan mahalde, gündüz vakti ve yatay güzergahlı düz yolda, mahalde bulunan çocukları gördüğü halde hızını azaltarak bu alandan meteyakkız hızda ve kontrollü bir şekilde geçişini yapmayıp, kaplamaya girerek geçiş yapan yaşı küçük yayayı kendi varlığını hissettirecek şekilde uyaramayarak ve etkin tedbir almadan mevcut hızıyla çarpmasıyla kazaya karıştığı anlaşıldığını, dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı hareketiyle I. olayda tali derecede kusurlu olduğunu, yaya …’ın yolu yeterince kontrol etmeyerek, gündüz vakti, çift yönlü yol üzerinde, gelen ve iyice yanaşan araçların hız ile mesafelerini dikkate almayıp, hereketli akan trafiğe rağmen hatalı ve tehlikeli biçimde taşıt trafiğine ait kaplamaya kontrolsüz şekilde girip, koşarak ve yolu ortalayarak geçişini yaptıığı, otomobil sürücüsünün istikamet şeridini kapatıp, kendi can güvenliğini tehlikeye atmasıyla kazaya sebebiyet verdiğinin anlaşılmış olduğunu, yaşı gereği davranış faktörlerinin sonuç üzerine aslı derecede müessir olduğu anlaşıldığını,
II. Durum; davacı yaya ….’ın yaralanması olayında; davalı sürücü …. yönetimindeki otomobili ile yolu takiben seyri sırasında kaplamaya girerek geçiş yapan yaşı küçük yayaya çarparak durup, akabinde tekrar kaçmak üzere hareket ettiğinde yaralı çocuğun yanına doğru koşarak gitmeye çalışan davacı ….’a çarparak mahalden uzaklaşması sonucu kazaya karıştığının anlaşılmış olduğunu, dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı hareketiyle II. olayda asli ve tamamen kusurlu olduğunu, davacı yaya ….’ın olay yerinde yaralanan yakınını görerek olayın vahameti ile buna yardım amacıyla kaplamaya girerek yardım etmeye çalışırken kazaya karışan sürücünün bu alandan uzaklaşmak üzere tekrar hareketlenerek kendisine çarpmasıyla karıştığı olayda atfı kabil kusuru bulunmadığını,
Sonuç olarak; I. Durum: davalı sürücü ….’ın %40 oranında kusurlu olduğunu, mağdur yaya …’ın %60 oranında müessir olduğunu,
II. Durum: davalı sürücü ….’ın %100 oranında kusurlu olduğunu, davacı yaya ….’ın kusursuz olduğu bildirilmiştir.
02/10/2017 tarihli celsede davacı tanıkları …. ve …’nın beyanları alınmıştır.
Davacı tanığı …. ; “Davacı …’in kardeşi benim eşim olur, davacılar kazadan sonra psikolojik olarak sıkıntılar yaşadılar, … kaza nedeni ile gece uyuyamamaya uykusundan uyanmaya başladı, kaza nedeni ile sıkıntıları bir süre devam etti, üzerinden 2 sene geçtiğinden dolayı şuan iyi durumdadır, davalılar kazadan sonra hastane sürecinde yada sonrasında maddi veya manevi destek vermediler, geçmiş olsun ziyareti yapmadılar” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı …. ; “Davacı ….’in iş arkadaşı olmam nedeni ile tanırım, kazadan sonra … psikolojik sıkıntılar yaşadı, kazayı geçiren kızı ile daha fazla ilgilendiği için diğer 2 çocuğunu ihmal etmek zorunda kaldı, üzüntü yaşadı, psikolojik tedavi görmesi gereken bir dönem yaşadı halen psikoloji iyi durumda değildir, davalı taraf kazadan sonra geçmiş olsun bile demedi bu da yaşadıkları manevi sıkıntıyı arttırdı” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacılar …. ve …. ATK ya sevki ile tıbbi iyileşme süresi ile kalıcı maluliyet durumunun istenilmesine karar verilmiş olup; Adli Tıp Kurumu Başkanlığı … İhtisas Kurulu 02/07/2018 tarihli raporda özetle; …’ın 26/07/2015 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı yaralanması 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmadığından sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığını, iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 2 aya kadar uzayabileceği, ….’ın ise 26/07/2015 tarihinde geçirmiş oLduğu trafik kazasına bağlı yaralanması nedeniyle 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde araz tanımlanmadığından sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığını, iyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 3 haftaya kadar uzayabileceği bildirilmiştir.
Dosya kapsamı ve toplanan deliller hep birlikte değerlendirildiğinde, ATK kusur raporunda tespit edildiği üzere;
Maddi tazminat yönünden yapılan değerlendirmede, Davaya son veren taraf işlemlerinden olan davadan feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.(HMK.307/1) Feragat, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. (HMK.309/1) Feragatin hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. (HMK.309/2) Davacı taraf 22/11/2018 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiğini belirtmiş olmakla, davacı vekilinin feragat yetkisinin bulunduğu, feragatın 6100 Sayılı HMK 307-309 devamı maddeleri gereğince davayı sona erdiren taraf işlemi olarak düzenlediği, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı olmadığı ve şekli anlamda kesin hüküm gibi sonuç doğurduğundan, HMK’nun 307. maddesi de göz önüne alınarak davacı tarafın vaki feragatı nedeniyle davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar vermek gerekmiştir.
Manevi tazminat yönünden yapılan değerlendirmede ise, B.K’nun 56.. maddesine göre hâkim; bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Manevi zarar mal varlığında bir azalmayı değil, kişilik haklarına vaki tecavüz nedeniyle bir kimsenin duyduğu cismani ve manevi acı ve ızdırabı, elemi ve böylece yaşama zevkinde bir azalmayı ifade ettiği, 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. (TBK 58) maddesine göre, “şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir” hükmünün yer aldığı, şahsiyet haklarına saldırıda, manevi tazminat istenebilmesi için 818 sayılı BK 49. (TBK 58) maddede belirtilen şartların gerçekleşmesi gerektiği, bu şartların ise şahsiyet haklarına saldırı olması, saldırının haksız olması, manevi zarara uğranılması, kusurlu olunması ve illiyet bağı bulunması olduğu, hakimin manevi zarar adı ile karar vereceği para tutarının adalete uygun olması gerektiği, hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıdığı, bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmediği, bu tazminatın sınırının bu amacına göre belirlenmesi gerektiği, 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterildiği, manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de, hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerektiği, hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması gerektiği (HGK 23.6.2004, 13/291-370) dolayısıyla manevi tazminatın zenginleştirici olmayan özelliği ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusur oranları, olayın oluş şekli, yaralanmanın derecesi, aile birlikteliği, anne ve babanın da bu durumdan aynı evde yaşamış olmaları nedeniyle etkilendikleri, halanın olaya bizzat maruz kaldığı, kaza nedeniyle basit tıbbi müdahaleyi gerektirecek şekilde yaralandığı nazara alınarak, Davacı …. için 2000,00 TL ve davacı … ve … yönünden ayrı ayrı 2.500,00 TL olmak üzere toplam 7000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi 26/07/2015’den işleyecek yasal faizle davalılar …. ve …. müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Açılan davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ İLE,
2-Maddi tazminat yönünden açılan davanın sulh nedeniyle karar verilmesine yer OLMADIĞINA,
3-Manevi tazminat talebi yönünden davanın kısmen kabulü ile davacı …. için 2.000,00 TL, davacılar …. ve ….yönünden ayrı ayrı 2.500,00 TL olmak üzere toplam 7.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 26/07/2015’den işleyecek yasal faizi ile davalılar …. ve …. müştereken ve müteselsilen davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
4-Maddi Tazminat yönünden alınması gereken 44,40 TL harcın peşin alınan harçtan mahsup edilerek başkaca harç alınmasına yer OLMADIĞINA,
5-Maddi Tazminat yönünden taraflar arasında düzenlenen Sulh anlaşması nedeniyle taraflara vekalet ücreti VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
6-Manevi Tazminat yönünden alınması gereken 478,17 TL harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye 379,11 TL eksik harcın davalılar …. ve ….’dan müştereken ve müteselsilen ALINARAK Hazineye gelir kaydına,
7-Manevi Tazminat yönünden davacılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. Gereğince 2.725,00 TL ücreti vekaletin davalılar …. ve ….’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara VERİLMESİNE,
8-Manevi Tazminat yönünden davalılar …. ve …. kendilerini vekille temsil ettirdiğinden bu davalılar yararına A.A.Ü.T. Gereğince 2.725,00 TL ücreti vekaletin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak iş bu davalılara VERİLMESİNE,
9-Davacılar tarafından sarf edilen ATK, tebligat ve posta gideri olan 1.725,25 TL’nin kabul oranı (17,50) ret oranı (%82,50) dikkate alınarak hesaplanan 301,92 TL’sinin davalılar …. ve ….’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara VERİLMESİNE, bakiye kısmın davacılar üzerinde BIRAKILMASINA,
10-Davacılar tarafından yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara İADESİNE,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda 35 sayılı Kanunun geçici 2’inci maddesine göre Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20/07/2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmi Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ıncı madde hükümleri uyarınca, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veye istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/04/2019

Katip …
¸

Hakim ….
¸

İş bu evrak 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümleri uyarınca imzalanmış olup HMK Yönt. 8/5 maddesi gereği fiziki olarak imzalanmayacaktır