Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/156 E. 2019/969 K. 25.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/156
KARAR NO : 2019/969

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 24/10/2013
KARAR TARİHİ : 25/09/2019
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH :26/09/2019

DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan (bozma öncesi …… Esas) iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkillerinin davalı şirkette hisse maliki olduklarını, aralık 2009 yılında davalı şirkette yapılan genel kurul toplantılarının davacılara bildirilmediğini ve davacıların bilgisi dışında genel kurul kararları alındığı ve şirkete diğer hissedarların yönetim ve kontrolünde olan yeni hissedarların eklendiğini, davacı müvekkillerinin adreslerinin davalı şirket kayıtlarında yer almasına rağmen olağan genel kurulların davacılara bildirilmediği ve usulüne uygun çağrı yapılmadığı, 03/12/2012 tarihli genel kurul toplantısına ait Haziran cetvelinde davacı müvekkillerin toplantıya çağrılmış gibi gösterilerek evrak düzenlediği ve davacı müvekkilleri adına tutanağa sahte imza atıldığını, söz konusu genel kurulda alınan yoklukta malul kararın iptali için Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinde …E. Sayılı dava açıldığı ve derdest olduğunu, davalı şirketin diğer hissedarlarının aynı aileden kişilerin yönetim ve kontrolünde olan gerçek ve tüzel kişilerden oluştuğunu, davacı müvekkilerinin genel kurul kararlarının iptali için dava açıcağı duyumunu almaları akabinde davacıların şirkette hisse oranlarını düşürmek ve haklarını zayi etmek maksadıyla 29/01/2013 tarihinde olağanüstü genel kurul yaptıklarını bildirmiş, TTK m.531 uyarınca şirketin fesih ve tasfiyesini, davacı müvekkillerini tasfiye payının davalıdan tahsilini, tasfiyeye karar verilmezse davacı müvekkillerinin ortaklıktan çıkarılmalarına ve paylarının şirket öz varlığının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerleri üzerinden hesaplanarak tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP; Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacının genel kurul kararının iptali ve şirketin feshine dair taleplerinin ayrı ayrı incelenmesi gereken birbirinden bağımsız dava ve talepler olduğunu, genel kurul kararlarının iptali için yasanın aradığı şartların farklı, TTK m. 531 madde gereğince şirketin azınlık tarafından tasfiyesinin istenmesi şartlarının farklı olduğunu, bu nedenlerle her bir davanın ayrılarak ayrı esaslardan yürütülmesi gerektiğini, davacıların şirkete ortaklıklarını sadece 2 yıl söz konusu olduğunu, bu süre boyunca yapılan tüm işlemlerin ve alınan tüm kararların iptali için yasal yola müracaat edip davalı şirkete karşı bir baskı aracı olarak kullandıklarını, açılan davaların hakkın suistimali olduğunu, 29/01/2013 tarihli olağanüstü genel kurulun iptaline dayanak gösterilen gerekçelerinin asılsız ve soyut olduğunu, sermaye arttırımı kararı alınmasının bir zorunluluk olduğunu, davacıların fesih bağlarının babalarının vefatından sonra müteveffa müvekkil şirketin diğer ortakları ile yaptığı tüm ortak girişimlere son vermek ve tüm ortaklıkları sonlandırma gayretine girdiklerini, şirketin zarar ettiği ve kötü yönetildiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, ihtiyati tedbir taleplerinin haksız ve kötüniyetli olduğunu bildirmiş, haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizin vermiş olduğu 26/05/2014 tarih ….. E- … Karar sayılı kararın Yargıtay ….Hukuk Dairesinin 01/12/2015 tarih … E- …. Karar sayılı ilamıyla bozulduğu ve mahkememizin… Esas sırasına kaydının yapıldığı görülmüştür.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
İstanbul …. ASCM’nin ….. Esas sayılı dosya sureti celbedilmiş olmakla tetkikinde, sahtelikten yürütülen soruşturmanın neticesinde …. hakkında ….. İşletmeciliği ve Tic. A.Ş ‘nin 03/12/2012 tarihinnde yapılan genel kurul toplantısında … ve … isimleri karşısında atılan imzaların atmak suretiyle özel belgede sahtecilik suçunu işlediği iddiası ile hakkında kamu davası açıldığı, yapılan yargılama neticesinde mahkumiyetine karar verildiği, şirket yöneticileri hakkında başlatılan soruşturma neticesinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.
Eldeki dava TTK’nın 531. maddesi kapsamında açılan şirketin haklı nedenle feshi, kabul edilmediği taktirde ortaklıktan çıkma istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir” hükmünü havidir. Anılan hüküm uyarınca sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri ancak haklı sebeplerin varlığını kanıtlamaları halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceklerdir. Haklı nedenler kanunla tanımlanmadığı için her somut olayın özelliğine göre mahkemelerce taktir edilecektir.
Anonim şirketin bu madde kapsamında haklı nedenle feshi talep edilebilir. Bu madde kapsamında tespiti gereken en önemli husus davacı tarafından anonim ortaklığın feshini gerektirecek derecede öneme sahip sebep veya sebeplerin varlığının kanıtlanıp kanıtlanmadığıdır. Feshe karar verilmesi ise son çare olarak değerlendirilecektir. Bunun dışında anonim ortaklıktan çıkmak isteyen pay sahibi için payın devri ile ortaklıktan çıkmak da mümkündür.
531 inci Maddenin gerekçesine göre; haklı sebep tasarıda tanımlanmamış, haklı sebepler örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalması, haklı sebep sayılmıştır. Buna karşılık varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep sayılmamıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığına karar verecek olan mahkemedir. Mahkeme sebepleri haklı bulsa bile fesih kararı vermek zorunda değildir. Şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getiren mahkeme; şirketi feshetmek yerine, fesih talebinde bulunan pay sahiplerinin paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve kendilerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Davacıya paranın kimin tarafından ve nasıl ödeneceği, bu payların geçici olarak şirketin İktisap edip edemeyeceği yargı kararlarına ve öğretideki görüşlere göre belirlenecektir.
Doktrinde de haklı sebep, hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim ve dava yolu ile hukukî ilişkiyi sona erdirmek veya değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur şeklinde tanımlanmıştır.
Somut olayda mahkememizce davanın reddine dair verilen karar, Yargıtay …..Hukuk Dairesinin 01/12/2015 tarih, …. E- …. Karar sayılı ilamıyla ceza dosyasının tetkik edilerek sahte imza atılması halinde bu durumun ortaklar arasındaki güven ortamını ortadan kaldıracak nitelikte olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur. Mahkememizce ceza dosyası celbedilerek tetkik edilmiş olup, davalı şirketin 03/12/2012 tarihinde yapılan genel kurul toplantı tutanağında davacılara atfen atılan imzaların davacıya ait olmadığının sabit olduğu, davalı şirket muhasebecisi …..’nın davacılara ait imzaların kendisi tarafından atıldığını beyan ettiği, İstanbul …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin …. esas, …. karar sayılı ilamıyla ….. hakkında özel belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet kararı verildiği, …. ve …. hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın …. no’su ile yürütülen soruşturma sonucunda bu şahıslar hakkında kamu davası açılmasına yeterli delil bulunamadığından bahisle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin karar verildiği görülmüştür.Bu haliyle 03/12/2012 tarihli genel kurul tutanağının davacılar tarafından imzalanmadığı hususu sabit ise de, şirket ortaklarının davacılara atfen sahte imza atılması olayına dahil oldukları ya da …..’yı bu hususta teşvik ettiklerine ilişkin ceza mahkemesi soruşturma ve kovuşturması ile de tespit edilmiş delil bulunmadığı, 3.kişinin eyleminden tarafların sorumlu tutulamayacağı, şirketin feshini gerektirir haklı sebep olmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
AÇILAN DAVANIN REDDİNE
1- Karar ve ilam harcının 44,40 TL’ye ikmali ile bakiye 20,10 -TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 24,30 TL peşin harcın mahsubuna,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’ne göre takdir olunan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,

Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize müracaatla Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, anlatıldı 25/09/2019

Başkan …
E-imzalı
Üye …
E-imzalı
Üye …
E-imzalı
Katip …
E-imzalı