Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/422 E. 2023/25 K. 11.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/422
KARAR NO : 2023/25

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/04/2015
KARAR TARİHİ : 11/01/2023
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 12/01/2023
DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili mahkememize ibraz ettiği dava dilekçesinde özetle, davalı … tarafından müvekkili şirket hakkında Küçükçekmece …İcra Müdürlüğü’nün … esasına kayıtlı olarak kambiyo senedine dayalı haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin 12/03/2015 tarihinde süresi içerisinde borca ve senedin sahte olduğuna dair itiraz ettiklerini, davalı … AŞ’nin senedin keşidecisi, …’nin ise senedin lehdarı olarak göründüğünü, … ve …’nin grup şirketleri olduğunu, takibe konu edilen kambiyo senedinde borçlu olarak görünen … Ticaret AŞ’nin kambiyo senedinin tanzim tarihi olarak gösterilen 31/01/2010 tarihi itibariyle … ve … ile grup şirketi olduğunu, …’ın paylarının % 50’sinin 20/07/2010 tarihinde, diğer % 50 hissesinin ise 06/08/2013 tarihinde hisse satım ve alım sözleşmesi ile müvekkili tarafından satın alındığını, 31/12/2013 tarihinde birleşme kararı ile … ve …. tüzel kişiliği altında birleşerek …’ın ticaret sicilinden terkin edildiğini, davaya konu senedin müvekkili şirket aleyhine icra takibine konu edilmesine yönelik maddi olayların davalılar tarafından kurgulandığını, müvekkilinden haksız bir tahsilat yapmak saikiyle ve suç olarak nitelendirilebilecek eylemler neticesinde gerçekleştirildiğini, … Bankası … Şubesine ait keşide tarihleri 01/05/2014, 07/05/2014, 10/05/2014 ve 12/05/2014 olan toplam 19.754.000 TL bedelli 4 adet çeki grup şirketi olan … adına keşide ettiğini, bu çeklerin altındaki imzaların …’ni temsil ve ilzama yetkili … ve …. olduğunu, çeklerin bu defa 17/12/2013 tarihinde kuruluşu tescil edilmiş olan …’a ciro edildiğini, ciro işleminin … ve …. tarafından gerçekleştirildiğini, çeklerin sahte olduğu iddiasıyla … hissedarlarından… tarafından suç duyurusunda bulunulduğunu, …’ın 16/01/2015 tarihinde bu çeklerin 2013 yılı mal ve hizmet alımlarına ilişkin olduğunu duyurduğunu, 17/12/2013 tarihinde 5.000.000 TL sermaye ile kurulan şirketin 2013 yılı içerisinde 13 gün içerisinde 19.754.000 TL bedelli mal ve hizmet sağlamasının mümkün olmadığını, …’ın bu 4 adet çeke istinaden İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … esasına kayıtlı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığını, takibin kesinleşmesi üzerine Antalya …. İcra Müdürlüğü’nün … talimat sayılı dosyasında haciz işlemi gerçekleştirildiğini, 10/07/2014 tarihinde …’nin adresinde yapılan haciz sırasında 3.kişi vekilinin istihkak iddiasında bulunarak alacağın muvazaalı olduğunun ifade edildiğini, aynı talimat dosyasından 24/02/2015 tarihinde …’nin … ünvanı asılı bulunan adresinde yapılan haciz sırasında haciz mahallinde olmasına rağmen 14/05/2014 tarihindeki haciz sırasında farkedilmeyen çelik kasanın bu haciz sırasında farkedildiğini, kasa içerisinde tam olarak dosya borcunu karşılar miktarda …’nin lehdar, … ve …’ın borçlu olarak göründüğü kambiyo senedinin bulunarak haczedildiğini, senedin esasen sahte ve sonradan üretilmiş olduğunu, dikkat çeken hususun önceki hacizlerde farkedilmeyen kasanın … lehine Antalya ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasından İİK m.179/b gereğince verilmiş iflas erteleme tedbir karar tarihi 30/01/2015 tarihinden 24 gün sonra yapılan hacizde farkedildiğini, bilaare …’ın İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyasından İİK m.120 binaen yetki aldığını ve sözkonusu senede dayanarak müvekkil şirket aleyhine Küçükçekmece ….İcra Müdürlüğü’nün … esasına kayıtlı olarak icra takibi başlattığını, müvekkil şirket hakkında …’ın müvekkil şirkete devredilmesinden 5 yıl sonra protesto dahi edilmemiş, muvazaalı olarak sonradan eski tarih atılmak suretiyle düzenlenmiş sahte senedin cebri icra muameleleri esnasında ortaya çıkarılarak takibe konu edildiğini, müvekkilinden haksız tahsilat yapılmaya çalışıldığını, senet metninin ön yüzüne atılan imzalar incelendiğinde … adına atılan imzanın yazı tonunun senetteki yazıların tonuyla birebir aynı iken … kaşesi altına atılan imzanın tonunun farklı olduğunu, bu hususun … kaşesi altına atılan imzanın bir başka kalemle sonradan atılmış olduğunu gösterdiğini, kambiyo senedinin muvazaalı olarak düzenlendiğini, gerçek bir alacağa dayanmadığını, takibe konu senedin sahte olduğunu, senet keşidecisi … ve senet lehdarı olan …’nin takibe konu senedin tanzim tarihi olan 31/01/2010 tarihi itibariyle ticari defter ve kayıtları incelendiğinde iki şirket arasında takibe konu senetteki alacak borç ilişkisinin şirketlerin kayıtlarında görünmediğini, senedin alacaklısı olarak görünen …’nin 05/08/2010 tarihli … yer alan bilançosunun ticari alacaklar kısmında davaya konu senet tutarında bir bakiye bulunmadığını, senet keşidecisi olarak görünen …’ın bağımsız denetimden geçmiş 2010 yılı mali tabloları incelendiğinde bağımsız denetim raporlarının borç senetlerine ilişkin bölümlerinde bu senedin yer almadığının açıkça görüleceğini, senet aslı celbedilerek üzerinde inceleme yapılmasının gerektiğini, müvekkili şirketin takibe konu senet kapsamında borcunun bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından hisselerin devralındığı 20/07/2010 tarihli hisse alım ve satım sözleşmesi ve eklerinde … tarafından verilen şirket beyan ve taahhütleri kapsamından da bu hususun anlaşıldığını, bu sözleşme ve eklerinde …’ın …’a yönelik tüm yükümlülükleri kayıt altına alınmakla birlikte yapılan incelemeler ve verilen kayıtlar kapsamında … ve … arasında başkaca bir borç ilişkisi bulunmadığının … tarafından ikrar edildiğini, …’ın senede aval verebilmesi için geçerli bir genel kurul kararının bulunmadığını, davalılar ve …’ın eski pay sahiplerinin kötüniyetli olarak birlikte hareket ettiklerini belirterek senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, davalı …’ın icra takibine başlamada haksız ve kötüniyetli olduğundan % 20 tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … AŞ tarafından ibraz edilen cevap dilekçesinde özetle, davalılardan …’ın şantiye inşaatlarını yapmış olan … Ltd.Şti’den alacağını 22/02/2013 tarihinde ekli sözleşme ile temlik aldığını, sözleşme kapsamında bir kısım mal satışı yapmayı taahhüt ettiğini, bunları satıp teslim aldığını, davalı …’ın borcuna karşılık 4 adet çeki cirolayarak teslim ettiğini, … hakkında öncelikle ihtiyati haciz kararı alındığını, akabinde İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borçlular yönünden kesinleştiğini, 24/02/2015 tarihinde Antalya ….İcra Müdürlüğünün … sayılı talimat dosyasından menkul haczi yapıldığını, haciz mahallinde kasa içerisinde dava konusu olan 22.000.000 TL’lik bononun haczedildiğini, bononun takibe konulabilmesi için İİK m.120 kapsamında yetki belgesi alındığını, 12/03/2015 tarihinde davacı tarafından Küçükçekmece ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından imzaya ve borca itiraz ettiğini, takibin durdurulduğunu, bononun altında imzası bulunan …. ın mahkemeye verdiği dilekçe ile imzanın kendisine ait olduğunu bildirmesinin ardından takibin durdurulmasına ilişkin tedbirin kaldırıldığını, davacının bono altındaki imzanın sahte olduğu iddiası bizzat bonoyu keşide eden şirket yetkilisinin beyanı ile çürütüldüğünü, kasa içerisindeki bononun memurun dikkati ile farkedildiğini, kasada dava konusu bono dışında pekçok bono bulunduğunu, dava konusu bononun ve ipoteklerin ticari ilişkiler için tanzim edildiğini, davacı ile davalı … şirketinin planlı bir şekilde ve muvazaalı olarak birlikte hareket ettiklerini, davalı borçlu … şirketinin halka açık bir şirket olmasına rağmen muvazaalı işlemlerle mal kaçırdığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
CEVABA CEVAP; Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde, sahtelik iddiasının imzaya yönelik değil muaazalı davalı aleyhine borç doğurucu işleme ilişkin olduğunu, birleşmenin ilanına rağmen alacağın bildirilmediğini, teminat talep edilemeyeceğini, senedin ipoteklerin teminatı olara verildiği iddiasının doğru olmadığını, cevap dilekçesi ekinde ibraz edilen protokolün delil vasfının da bulunmadığını, HMK m. 209 gereği ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini ileri sürdüğü,
CEVAP; Diğer davalılar usule uygun davetiye tebliğine rağmen cevap dilekçesi sunmamışlardır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davalılardan … şirketi tarafından davacı aleyhine Küçükçekmece …. İcra Müd. … esas sayılı dosyası ile başlatılan takip dayanağı bononun davalılardan …. Şirketi Antalya şirketi ve Dava dışı davacı ile birleşme ile tüzel kişiliği sona eren … Şirketinin birleşmeden önceki yetkililerinin birlikte hareket edip davacıyı borçlandırmak için bonoyu muazalı düzenleyip düzenlemedikleri, dolayısıyla bononun karşılıksız olup/ olmadığı, gerçek bir borç ilişkisine dayanıp dayanmadığı noktalarında olduğu anlaşılmıştır.
… yazılan müzekkereye ikmalen cevap verildiği cevapla birlikte davacı şirketin ticaret sicil kaydının gönderildiği, dava dışı Nissan Şirketinin 31/12/2013 tarihinde davacı şirkete devrolmak suretiyle birleştiği, davalı şirketlerin ticaret sicil kayıtlarının gönderildiği görülmüştür.
Küçükçekmece … İcra müdürlüğüne uyap üzerinden yazılan müzekkereye cevap verildiği ve cevapla birlikte …. esas sayılı dosyasının da uyap üzerinden gönderilmiş olmakla tetkikinden, takibin davalılardan … şirketi tarafından davacı aleyhine istanbul …. İcra müd. …. esas sayılı dosyası ile başlatılan takipte talimatla Antalya …. İcra müd. …. talimat sayılı dosyasından yapılan hacizde haciz edilen senede dayalı alınan yetkiye istinaden takibin başlatıldığı anlaşılmıştır.
Antalya …. İcra Müdürlüğü’ne Yazılan müzekkereye de cevap verildiği ve cevapla birlikte … talimat sayılı dosyasının da gönderildiği görülmüştür.
Antalya cumhuriyet savcılığına yazılan müzekkereye ise uyap üzerinenc evap verildiği, tetkikinden, soruşturmada görevsizlik kararı verildiğinin ve dosyanın bu nedenle sermaye piyasası kuruluna gönderildiğinin belirtilip söz konusu görevsizlik kararının da gönderildiği anlaşılmıştır.
Tensibin 4/1h ve ı bentleri ile ilgili davacı vekilinin beyanlarını içeren dilekçe verdiği dilekçesinde özetle, ilanların yapıldığını, ilan tarihlerinin 7/14/ 2011 ocak 2014 tarihi olduğu, birleşmenin geçerlilik kazandığı tarih ise 31/12/2013 tarihi olduğunu belirtip birleşme ile ilgili belge örneğini de ibraz etti yine bunlara ilişkin gazete örneklerini de ibraz ettiği görülmüştür.
Davalılar … Şirketi ile … şirketi arasında 2009/2013 yılları arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığını, ticari ilişki varsa dava konusu senedin ticari ilişki kapsamında verilip verilmediğinin, bunun defter kayıtlarına işlenip işlenilmediğinin, yine bu şirketler ile aval veren birleşme ile tüzel kişiliği sona ermiş … şirketi arasında da ticari ilişki bulunup bulunmadığının ve de bu şirketlerin ortaklık yapılarının aralarında organik bağ bulunup bulunmadığı açısından tespiti için … Şirketi ile davalı … şirketinin pay defterleri de dahil olmak üzere olduğu defter de dahil olmak üzere tüm ticari defter ve belgeler üzerinde bir mali müşavir ile bir öğretim üyesi ticaret hukukçusundan ve bir de SPK uzmanından oluşturulacak bilirkişi marifetiyle inceleme yapılıp rapor alınması için Antalya Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılmasına karar verilmiştir.
Antalya Asliye Ticaret Mahkemesine yazılan talimat sonucu alınan bilirkişi raporunda, davalılar arasında esas faaliyet konularına ilişkin olarak ticari ilişki bulunmadığını, esas faaliyet konusu dışında finansman hizmetlerine ilişkin olarak ticari ilişki bulunduğunu, davalı … AŞ’nin diğer davalı … Aş’nin % 66,83 oranında bağlı ortaklığı olup … AŞ’ye önemli miktarda finansman hizmeti verdiğini, …’nin … AŞ’ye 5 yıllık dönemde doğrudan ve dolaylı olarak toplam 43.472.588,54 TL finansman hizmeti verdiğini, bunun karşılığında 4.050.723,55 TL faiz faturası kestiğini, …’nin … AŞ’den 27.757.988,21 TL tahsilat yaptığını, 31/12/2013 tarihi itibariyle alacağının 21.033.492,28 TL olduğunu, senet tarihi olan 31/01/2010 tarihi itibariyle …’nin alacağının 4..428.650,65 TL olduğunu, dava konusu senedin … AŞ’nin ve … AŞ’nin ticari defter kayıtlarında yer almadığını, … AŞ’nin defter kayıtlarında yapılan inceleme neticesinde 2009-2013 döneminde … AŞ ile … AŞ arasında herhangi bir ticari ilişki tespit edilemediğini, bununla birlikte … AŞ’ye ait tüm hidro elektrik santrallerinin inşaatının … AŞ tarafından yapıldığının ve her ikisi arasında ticari ilişki bulunduğunun tespit edildiğini, şirketlerin dava konusu senedin keşide tarihi itibariyle aralarında güçlü organik bağ bulunduğunu, davalılardan … AŞ’nin ana ortaklık konumunda olduğu, … AŞ’nin % 66,83 oranında, … AŞ’nin % 99,13 oranında sahibi olduğunun tespit edildiğini, 31/01/2010 tarihli senedin … AŞ ve alacaklı şirketin (… AŞ) ticari defter kayıtlarında yer almadığı, söz konusu senedin ticari ilişki kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, ancak finansman ihtiyaçları için verilmiş olabileceği, davalılardan … AŞ ile tüzel kişiliği sona ermiş olan … AŞ arasında ticari ilişki bulunduğu, ancak yıl sonları itibariyle ticari ilişkiden doğan herhangi bir alacak ve borç bulunmadığı, davalı şirketler arasında gerek ortaklık yapısı bakımından ve gerekse yönetim kurulu organları bakımından organik bağ bulunduğunu,
Antalya ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/01/2017 tarih, … Esas, …. karar sayılı ilamı ile davalı … AŞ’nin iflas erteleme talebinin reddi ile iflasına karar verildiği, Antalya ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/03/2016 tarih,… Esas, …. karar sayılı ilamı ile davalı … AŞ’nin iflasın ertelenmesi talebinin reddi ile iflasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Davalılar … AŞ ve … AŞ hakkında verilen iflas kararları nedeniyle mahkememizce İİK m.194 gereğince yargılamanın durdurulmasına karar verilmiş, iflas kararlarının kesinleştiği, 2.alacaklılar toplantılarının yapıldığı ve 10 günlük sürenin dolduğu tespit edilmiş olmakla yargılamaya devam olunmuştur.
Dava, takibe konu bononun muvazaalı olarak alınması nedeniyle borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Bonolar sebepten mücerret borç senetleridir.
Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunun 17.maddesini yorumlayan 12.04.1933 gün ve 30/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, borç ikrarını içeren beyyine aleyhine delil ileri sürülebilir, ancak ikrarda borcun sebebi açıklanmış ise, davalı bu sebebin gerçekleşmediğini kanıtlayabilir. Eğer borcun sebebi belirlenmemiş ise, davalı önce ikrarın belli bir sebebi bulunduğunu, sonra bu sebebin gerçekleşmediğini kanıtlamak hakkına sahiptir. Görüldüğü üzere, 1086 sayılı HUMK’nun 290.maddesi ile 12.04.1933 gün ve 30/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bedelsizlik iddiası ispat edilebilecektir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 17.12.2003 gün ve E:…, K:… 12.10.2011 gün ve E:…. , K:… ; 04.12.2013 gün ve E:…. K:2…. ; 14.05.2014 gün ve E:… K:… sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere; bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (eTTK)’nun 691/1.maddesi).
Bonoda şekil şartları eTTK’nun 688.maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “…” yada “…. ” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir.
Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü, kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, soyut bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip, edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel def’i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (YİBK’nun 12.4.1933 gün ve 1933/30-6 sayılı ilamı).
Bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin ta’lili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi ta’lil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. Senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin ta’lili denmektedir. Bu anlamda ta’lil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir.
Nihayet, “malen” ibaresi bulunan bir bonoda malın teslim alındığı, borçlu tarafından ikrar edilmiştir. Alacaklının teslim ettiğini kanıtlamak yükümlülüğü yoktur. Yazılı ikrarın aksini diğer bir deyişle, malın teslim edilmediğini borçlu kanıtlamak yükümlülüğündedir (HGK’nun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768 sayılı ilamı).
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira, davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir (Hukuk Genel Kurulu’nun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768; 12.10.2011 gün ve E:2011/19-473, K:2011/607; 04.12.2013 gün ve E:2013/19-89, K:2013/1645; 14.05.2014 gün ve E:2013/19-1155, K:2014/660 sayılı ilamları).
Muvazaa, en basit tanımıyla, bir sözleşmenin taraflarının, üçüncü kişilerden gerçek durumu gizleyerek, onları aldatmak maksadıyla, gerçek iradelerine uymayan ve kendi aralarında geçerli olmayan bir hususta anlaşmalarıdır. Bu şekilde yapılan işlemlere de, muvazaalı işlemler adı verilir (Hukuk Genel Kurulu’nun 09.02.2005 gün E:2005/1-19, K:2005/42; 16.6.2010 gün ve E:2010/1-281, K:2010/323; 26.09.2012 gün ve E:2012/14-422, K:2012/618 sayılı ilamları).
Muvazaada, daima görünüşte var olan, ancak taraflarca gerçekte asla istenmeyen, salt üçüncü kişilere yanlış kanaat verip onları aldatmak amacıyla yapılmış bir hukuki işlem ile, bu işlemin aralarında geçerli olmadığına ilişkin bir muvazaa anlaşması mevcuttur. Bazı durumlarda, buna ek olarak, tarafların gerçek iradelerine uygun olan (tarafların gerçekte istedikleri), ancak, çeşitli nedenlerle görünen işlemin arkasına sakladıkları bir gizli işlem daha bulunur. Taraflar arasında bir gizli işlemin bulunup bulunmadığına göre bakılarak, muvazaanın iki türünden söz edilir.
Bunlardan ilki, tarafların, kendi aralarında geçerli herhangi bir hukuki işlem yapmak istemedikleri halde, salt üçüncü kişilere, aralarında bir hukuki işlem varmış gibi görünmek için işlem yapmaları hali olup, bu halde mutlak (basit) muvazaa söz konusu olur.
Diğeri ise, nispi (mevsuf) muvazaa olup, sözleşmenin niteliğinde, konusunda, şartlarında ya da tarafların şahsında ortaya çıkabilir. Bu durumda, görünüşteki işlem tarafların gerçek iradesine uygun bulunmadığından, her koşulda geçersizdir. Gizli işlem ise, yasanın o işlem için öngördüğü şekil şartına ve ayrıca herhangi bir sözleşmenin geçerli olabilmesi için aradığı genel geçerlilik şartlarına uygun bulunduğu takdirde geçerli olabilecektir.
Diğer taraftan, görünüşteki hukuki işlemin muvazaa nedeniyle geçersiz bulunduğu iddiası, hukuken korunması gereken bir hakkı bulunan üçüncü kişiler tarafından da ileri sürülebilir. Çünkü muvazaalı bir hukuki işlem ile üçüncü kişinin zarara uğratılması, ona karşı işlenmiş bir haksız fiil niteliğindedir.
Görünüşteki işlemin geçerliliği ve ispatı bir şekle bağlı bulunsa bile, üçüncü kişiler muvazaa iddiasını tanık da dâhil olmak üzere her türlü delille ispat edebilirler. Esasen, üçüncü kişiye, tarafı olmadığı bir sözleşmedeki muvazaa olgusunu yazılı delille kanıtlama yükümü getirilmesine hukuken olanak da yoktur (Hukuk Genel Kurulu’nun 02.10.2002 gün ve E:2002/6-618, K:659; 24.02.2010 gün ve E:2010/6-94, K:100; 26.09.2012 gün ve E:2012/14-422, K:2012/618 sayılı ilamları).
Ne var ki, yazılı bir sözleşmeye dayalı olarak muvazaa iddiasında bulunan kişinin bu iddiasını, yazılı delille ispatlaması gerekir.
Somut olay bu ilke ve kavramlar ışığında değerlendirildiğinde:
Dava konusu senedin keşide tarihi 31/01/2010, ödeme tarihi 31/12/2012 , bedeli 22.000.000 TL, keşidecisi … İnşaat AŞ, … AŞ,’dir. Dava konusu senet borçlusu …. Sanayi AŞ, davacı şirket tarafından birleşme yoluyla devralınmış ve …AŞ sicilden terkin edilmiştir.
Alacaklısının ….AŞ, borçluların … AŞ ve … AŞ olan, İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında Antalya ….İcra Müdürlüğü’nün ….talimat sayılı dosyasından 23/02/2015 tarihinde borçlunun alacaklı olduğu senetler olarak haczedilmiş ve İİK m.120 gereğince alacaklıya senetlerin tahsili konusunda yetki verilmiştir. Verilen yetkiye istinaden İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında alacaklı ….AŞ tarafından davacı …. AŞ aleyhine Küçükçekmece ….İcra Müdürlüğü’nün …. esasına kayıtlı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatılmıştır.
Davacı tarafça senetteki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığından bahisle Küçükçekmece ….İcra Hukuk Mahkemesi’nin … esasına kayıtlı olarak imzaya itiraz davası açılmış, yapılan yargılama ve bilirkişi incelemesi neticesinde senet altındaki imzanın şirket yetkilisi … ‘ın eli ürünü olduğu tespit edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu senet, İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında Antalya ….İcra Müdürlüğü’nün … talimat sayılı dosyasından 23/02/2015 tarihinde borçlunun alacaklısı olduğu senet olarak haczedilmiş ve İİK m.120 gereğince alacaklıya senetlerin tahsili konusunda verilen yetki kapsamında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatılmıştır. … Ticaret AŞ kambiyo senedinin tanzim tarihi olarak gösterilen 31/01/2010 tarihi itibariyle … ve … ile grup şirketi olup, ….AŞ’nin payları davacı tarafından alınarak ….AŞ’nin tüzel kişiliği sicilden terkin edilmiştir. Kural olarak kambiyo senetleri, kayıtsız şartsız soyut borç ikrarını içeren senetlerdir. Kambiyo senetlerinde soyutluk prensibinin en önemli işlevi ispat açısından kendisini gösterir. Buna göre, bir kambiyo senediyle borç altına giren kimse, borçlu olmadığını iddia ediyor ise bu hususu ispat etmekle yükümlüdür. Bu bakımdan kambiyo senedinin bedelsiz olduğu iddiasıyla açılan menfi tespit davasında ispat külfeti davacı borçluya düşer. Bununla birlikte, dava konusu çekin haciz mahallinde davalıların alacaklısı tarafından haczedilerek İİK m.120 kapsamında takibe başlandığı, mahkememizce alınan bilirkişi raporunda, dava konusu senedin … AŞ ve … AŞ ticari defterlerinde yer almadığı, … AŞ ile … AŞ arasında herhangi bir ticari ilişki tespit edilemediği, davalılardan … AŞ’nin ana ortaklık konumunda olduğu, … AŞ’nin % 66,83 oranında, … AŞ’nin % 99,13 oranında sahibi olduğu, davalılardan … AŞ ile tüzel kişiliği sona ermiş olan … AŞ arasında ticari ilişki bulunduğu, ancak yıl sonları itibariyle ticari ilişkiden doğan herhangi bir alacak ve borç bulunmadığı, davalı şirketler arasında gerek ortaklık yapısı bakımından ve gerekse yönetim kurulu organları bakımından organik bağ bulunduğunun tespit edildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde dava konusu bononun kayıtsız şartsız borç ikrarı oluşturduğu değerlendirmesinin yapılamayacağı anlaşılmakla açılan davanın kabulü ile Davacının Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takip dosyası ve takibe konu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, davacı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin şartlar oluşmadığından reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
AÇILAN DAVANIN KABULÜNE,
1-Davacının Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı icra takip dosyası ve takibe konu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine,
2-Davacı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin şartlar oluşmadığından reddine,
3-Alınması gereken 1.889.281,48 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 472.320,38 TL ‘nin mahsubu ile eksik kalan 1.416,961,10 -TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan dava ilk açılış harç gideri olan 472.348,08 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olarak toplam 3.730,50 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 514.574,66 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, davacı … davalı … … vekillinin yüzüne karşı diğer davalıların yokluğunda, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, anlatıldı.
11/01/2023

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır