Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/246 E. 2019/542 K. 16.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/246 Esas
KARAR NO : 2019/542

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/03/2015
KARAR TARİHİ : 16/05/2019
Mahkememizde açılan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 12.05.2009 ‘da davalı şirketin % 20 hissesini bedelini ödeyerek devir aldığını ve ortak olduğunu, davalılardan …’ın müvekkile şirketin iş ve işleyişiyle ilgili hiçbir bilgi vermediği gibi şirketin bilançoları, stokları, alış- satışları, banka hesapları, ka-zarar durumu ve diğer hesapları hakkında bilgi vermeyerek denetlemesine izin vermediğini, devamla aradan geçen yıllarda müvekkilinin tüm taleplerine rağmen kendesine hiçbir şekilde kar payı verilmediği gibi aksine şirketin zarar ettiği söylenerek zararların kısmen müvekkili tarafından karşılanmasının istendiğini, şirketin müdürü olan … ‘ın TTK’nun 625. Maddesi ve 230. maddesine aykırı davrandığını, dava dilekçesinde yazılı şirketlerin ortak ve müdürü olması nedeniyle rekabet yasağını ihlal ettiğini, şirketin defter kayıt ve belgelerinde oynamalar yaptığını beyanla şirketteki ortaklık payının güncel rayiç bedelli 10.000 TL, müvekkilinin ortak olduğu tarihten bugüne kadar ki kar payına karşılık olarak 10.000 TL’nin davalılardan alınarak müvekkiline ödenmesini, müvekkilinin haklı nedenlerle davalı şirketteki ortaklığından ayrılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP; Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacının kar payını ve ayrılma akçesini de alarak ayrılmak isteidği şirketin ortağı değil şirket tüzel kişiliği olduğunu, bu itibarla usuli …’ı davalı taraf olarak göstermesinin usuli yönden reddi gereken bir husus olduğunu, TTK m614 hükmüne göre de bilgi alma hakkını her zaman kullanabilir ve müvekkilinin esasen bunu engellemediğini, müvekkilinin gerçekten bir an için rekabet yasağına aykırı davranmış olsa dahi bu aşamadan sonra müvekkilinin rekabet yasağına aykırı hareket ettiğini dava konusu yapamayacağını, zira bu hususa ilişkin olarak dava açmaya yönelik hak düşümü süresi olan 3 ay ve her halükarda 1 yıllık sürenin geçtiğini, somut dava da ise davacı şirketten çıkmak yani kendi iradesi ile ayrılmak istediğini, şirketin muhasebesinin düzenli olarak YMM denetiminde tutulmakta ve finansal tablolar düzenli olarak 3 ayda bir ilgili mercilere ulaştırıdığını , ayrıca davacının müvekkili …’ın ticari işleri hakkında öteden beri bilgi sahibi olduğunu, davacının hissesini devri aldığında hisse devir tarihinden önce olan tüm şirketlerden haberdar olup hiçbir itirazda bulunmadığını, adı geçen firmalardan yapıldığı alış- satışlar açıklandığı üzere tamamen faturalı ödemeleri çek veya banka havale eft yoluyla yapılan vergi kanunlarına uyumlu ve nakliyeleri Türkiye’nin büyük nakliye şirketlerine taşıtıldığını, iddiaların aksine tamamen gerçek ticaret olduğunu, davacının şirketteki payını devredek şirketten ayrılma imkanı var iken şirketten çıkmaya yönelik haklı sebepleri olmamasına rağmen sanki varmış gibi TTK m 641 ile bahsedilen ayrılma akçesini bankadan para çeker gibi alarak şirketten çıkma talebini ve sair istemlerinin reddini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; davacının davalı şirkete ortak olduğu tarihten itibaren kar payına karşılık olarak 10.000 TL’nin davalılardan tahsili istemli ve müvekkilinin haklı nedenlerle davalı şirketteki ortaklığından ayrılması istemine ilişkindir.
Dava konusu uyuşmazlık davacının iddia ettiği şekilde şirketle ilgili bilgi verip vermediği, davacının şirketi denetlemesine izin verip vermediği, eylemlerin TTK’nun 625 ve 230 maddeleri ile diğer maddelerine aykırılık teşkil edip etmediği, dava dilekçesinde yazılı şirketlerin ortak müdürü olup olmadığı, ortak müdürü ise rekabet yasağına ihlal edip etmediği, şirketin defter ile kayıt ve belgeleri üzerinde oynamalar yapıp yapmadığı, davacının şirket ortaklığından çıkma koşullarının oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise ortaklık payının ve kar payının ne kadar olduğu, davalıdan ortaklık payı ve kar payı talep edip edebileceği hususlarındadır.
Dava konusu uyuşmazlığın tespiti amacıyla davalı şirketin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, SMMM bilirkişisi … , ekonomist Prof. Dr. … ve ticaret hukuk bilirkişisi Doç. Dr. … tarafından düzenlenen raporda, dosyanın mevcut mevcut durumu itibari ile haklı sebep teşkil ettiği iddia olunan olguların ispat olunamadığı, ve bir takım, haklı sebep iddiaları ile ilgili olarak (bilgi alma, inceleme dene deme ve rekabet yasağı) önceden varolan hukuki imkanlara başvurulmuş olduğunun ispat edilmediği, ancak değerlendirme yetkisi, bu hususta ilave bilgi ve belgelerin talep edilip edilmeyeceği hnususlarının mahkemenin takdirinde olduğu, mahkemece davacı pay sahibinin, ortaklıktan çıkmasına müsaade edilmesinin mahkemece benimsenmesi halinde ise, davacının davalı şirkette sahip oldukları payların gerçeğe yakın değerlerinin karar tarihine en yakın tarihi itibarıyla hesaplanmasında “Düzeltilmiş Net Varlık (Öz Kaynak) Yönteminin, uygulanabilecek en uygun yöntem olarak göründüğü; bu yöntem çerçevesinde hesaplama yapılabilmesi için, davalı şirket aktifinde raporlanan aktif kalemlerden “Stoklar”, “Taşıtlar” ve “Demirbaşlar” ile ilgili muhtemel satış (piyasa) değerlerinin, dava tarihine yakın bjr tarih itibarıyla teknik uzmanlarınca tespitine muhtaç göründüğü; ayrıca yine davalı şirket aktifinde ağırlıklı paya sahip bulunan “Ticari Alacaklar” ile “Diğer Alacaklar” hesaplarında raporlanan alacak kalemlerinin dava tarihine en yakın bir tarih itibarıyla fiilen var olup olmadıkları ve tutarlarının, objektif denetime elverişli mutabakat belgelerinin sunulmasına muhtaç bulunduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporundan sonra ilgili kurumlardan celp olunan bilgi ve belgeler dikkate alınarak ve ayırca taraf vekillerinin rapora karşı beyanları ve davacı vekilinin itirazları incelenmek suretiyle bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Ek raporda özetle, kök rapordan sonra ilgili kurumlardan celp olunan bilgi ve belgeler dikkate alınarak dosyaya rapordan sonra gelen davalı şirketin 2015, 2016 dönemi Kurumlar Beyannamesi içeriği mali veriler bilanço, gelir tablosu incelemelerinin yapıldığı, şirketin 2016 yılında 31.12.2016 kaydi bilançolarına göre 1.416.018,38 TL kaydi öz varlık raporlanmış olup, davacının kaydi öz varlık payı 283.203,66 TL olduğu, 2016 … Payı, Şirketin mevcut ve alacakları toplamı 1.706.258,98 TL, şirketin kısa ve uzun vadeli borçları toplamı 290.240,60 TL olduğu, bilançoda mevcut stoklar kaleminde yer alan 145,893,70 TL stok kaleminin değerlemesini yapacak uzman bulunmadığı, keza davacının diğer itirazları kök raporda mahkemenin takdirine ait olduğu bildirilen hususlar ile ilgili olduğu görülmüş olup, bu itirazlara ilişkin açıklamaları değiştirecek yeni bir husus bulunmadığı belirtilmiştir.
Dosya kapsamı ve toplanan deliller hep birlikte değerlendirilmiştir.
Dava; haklı sebeple ortaklıktan çıkma talebine ilişkindir.
Davacı davalı şirket ortağı …’ın şirketle ilgili kendisine bilgi vermediği, bilgi alma hakkını kullandırmadığı, şirketin denetlenmesine izin vermediği, kar payı ödenmediği, davalı şirkette hukuka aykırılıklar, muvazalı ve hukuka aykırı işlemler tespit edildiği, genel kurul toplantısı yapılmadığı, davalı şirket ortağının rekabet yasağına aykırı hareket ettiği iddiaları ile davalı şirketten ayrılmasına, kar payı ve ayrılma akçesi ödenmesine karar verilmesini talep etmiş, davalı savunmasında, davacı iddialarının gerçeği yansıtılamadığı, iddiaların ispat oluna madığı savunmasında bulunarak davanın reddini talep etmiştir.
Bilirkişi kök ve ek raporunda ayrıntılı olarak tespit edildiği üzere;
Dosya kapsamı ve davalı şirkete ait ticari defterler üzerindeki tespitleri yansıtan verilerden hareketle, finansal yönden yapılan analiz ve değerlendirmelere göre,
(a) Davacı taraf iddialarından ilki 6102 sayılı TTK md. 617 çerçevesinde davalılardan şirket müdürü …’ın genel kurul toplantısını yapmadığı ve bu husustaki taleplerinin dikkate alınmadığı ileri sürülmüş, bu bakımdan;
Davalı şirketin son tescilinin 08.06.2009 tarihinde yaptırıldığı ve anılan tescilin, aralarında devir alan sıfatıyla davacının da yer aldığı şirket pay devirleri ile ilgili kabul kararı ile şirket müdürü olarak davalılardan …’ın seçilmesine ilişkin 20.05.2009 tarihli Ortaklar Kurulu kararı olduğu, söz konusu 08.06.2009 tarihinden sonra ve dava tarihi olan 10.03.2015 tarihine kadar geçen süreçte, tescil ettirilmiş ve davalı sirketin ilgili dönemlerine ilişkin olarak gerçekleştirilmiş Genel Kurul toplantıları bulunduğu ve toplantılara ilişkin kararların tescilinin yapıldığı ile ilgili herhangi bir veriye rastlanmadığı,
(b) Dava konusu ikinci iddia çerçevesinde vc bir önceki iddia çerçevesinde tespit edildiği gibi, davalı şirket genel kurulu ile ilgili olarak ortakların şirket müdürü tarafından toplantıya çağrılması ve toplantının yapılmasına ilişkin verilere rastlanmadığı gibi, davacı şirket finansal tablolarının Vergi Dairesine sunulması dışında, ortaklara bu çerçevedeki finansal bilgiler ile faaliyet raporunun ulaştırıldığına ilişkin verilere de dava dosyasında rastlanmadığı,
(c) Rapordaki tespitler çerçevesinde ve davaya cevap dilekçesinde yer verilen beyanlarla da teyit edildiği üzere; davalı şirket ile davalılardan …’ın ortağı bulunduğu, diğer bir ifadeyle ilişkili taraf konumundaki dava dışı şirketler arasında ticari faaliyetler gerçekleştirildiği,
Yapılan tespitler çerçevesinde ve 2009 – 2012 yıllarım kapsayan zaman aralığında ticari faaliyetlerin ağırlıklı olarak anılan şirketlerden mal ve hizmet alımı şeklinde gerçekleştiği, 2013 yılından itibaren ise düşen iş hacmi ile birlikte ticaretin, davalı müdürün ortağı bulunduğu diğer şirketlere mal ve hizmet satışı şekline döndüğünün anlaşıldığı,
(d) Şirket müdürünün rekabet yasağına ilişkin olarak davalı şirket ana sözleşmesinde aksine bir düzenleme olduğuna ilişkin veriye ise rastlanmadığı,
Davacı tarafın gerçekte olmayan mal ve hizmet teslimi ya da alımı varmış gibi faturalar düzenlendiğine yönelik iddialarına ilişkin olarak ise, zamanında yaptırılmış bir resmi tespite ya da somut bir dayanağa dava dosyasında rastlanmadığı, nitekim bu iddia kapsamında dava dilekçesinde yer verilen beyanların, gerçekte böyle bir alım-satımın yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise rayiç değerinden mi yapıldığı hususlarında ciddi şüpheler bulunduğu ileri sürülmekte, bu şüphelerin gerekçesi olarak da davalılardan …’m örnek olarak gösterilen dava dışı firmaların ortağı olması gösterildiği, yine örnek olarak gösterilen diğer bazı firmalarda ile alım satım olmuş ise, Ödemelerin vc nakliyelerinin nasıl olduğu hususlarının araştırılması gerektiği ileri sürüldüğü, bu iddialar çerçevesinde, öncelikle belirtilmesi gereken husus, örnek olarak gösterilen firmalar ile gerçekleştirilen ticari faaliyetlerin ve bu bağlamda davalı şirket kayıtlarına yansıyan belgelerin gerçek olup olmadıklarının anlaşılabilmesinin denetim prosedürlerine muhtaç bulunduğu, bu bağlamda yapılacak bir denetimde ise, salt davalı şirket ticari defter kayıtlan ve dayanağı belgeler üzerinde elde edilecek bulgular, zamanında fiili tespitler bulunmadıkça yeterli olmayıp, ilgili-ilişkili firmaların kayıt vc belgeleri üzerinde karşıt incelemelerin yapılması da gerekli bulunduğu, davacı taraf şüphelerine dayalı konularda tespit ve analiz yapılabilmesi ise, bilirkişi inceleme sınırlarını aşan mali tablo denetimi ve daha da ötesinde faaliyet denetimi prosedürlerine muhtaç bulunduğu,
Ayrıca davacı tarafın, faturalarda yer alan mal ve hizmetlerin rayiç bedeller olup olmadığına ilişkin şüpheleri çerçevesinde ileri sürülen hususlar da ilgili dönemlerdeki işlemler ile ilgili olarak teknik yönden uzman incelemesine muhtaç bulunan hususlar olduğu,
(e) Dava konusu son iddia çerçevesinde ileri sürülen hususlar ilgili olarak da bilirkişi incelemesinde salt davalı şirket kayıdan bazında yapılacak tespitlerin yeterli olamayacağı, bu bağlamda, ilgili tahsilat ya da ödeme işlemlerinin diğer tarafı olan firmalar nezdinde karşıt incelemeler vc ortaya çıkacak bulguların karşılaştırmalı analizi de yoıkanda vurguladığımın çerçevede, bilirkişi inceleme sınırlarını aşan denetim prosedürlerinin incelenmesine muhtaç bulunduğu,
Her ne kadar davalılardan …’ın şirket kayıtlarında yer alan “Ortaklara Borçlar” hesap hareketleri, temel muhasebe kavramları ve finansal raporlama ilkeleri çerçevesinde denetime muhtaç işlemler olarak görünse de şüphe duyulduğu belirtilen tahsilat ve ödeme işlemleri ile ilgili olarak, bu işlemlerin davalı şirket faalıyederi ile ilgili bulunmadığı, gerçekdışı olduğu ya da davalı şirketin potansiyel kârının daha düşük çıkmasına yönelik usulsüz işlemler olduğuna dayanak nitelikte bulunan ve ilgili işlemlerin gerçekleştiği ya da yakın tarihlerde yapılmış fiili tespiden yansıtan, objektif denetime elverişli dayanaklara da dava dosyasında rastlanmadığı tespit edilmiştir.
TTK’nın 638 vd maddelerinde haklı sebebe sonuç bağlanan hallerden bir tanesi de ortaklık sözleşmelerinde ortaklığın feshi ve yine buna bağlı olarak ortaklıktan çıkma-çıkarma halleridir. Genel olarak söylenebilir ki, ilgili hükümlerde, haklı sebeple feshin yanında ortaklığın sona erme sebepleri şahsında doğan yahut feshi talep eden ortağın ortaklıktan çıkarılması kabul edildiği gibi (çıkarma), ortağın haklı sebeplerin mevcudiyeti halinde şirketten çıkmasına da (çıkma) müsaade edildiği görülmektedir. Keza, haklı sebeplerin varlığı halinde ortak, mahkeme kararı ile limited ortaklıktan çıkma hakkına sahiptir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle somut olayda haklı sebebin mevcut olup olmadığı tespit edilecek, diğer bir ifadeyle davacı yanca varlığı iddia edilen olguların birer haklı sebep teşkil edip etmeyeceği incelenecektir.
Somut uyuşmazlıkta öncelikle ispat yükünün haklı sebebin varlığını iddia eden davacı taraf üzerinde olup, davacı yanca varlığı iddia edilen olguların birer haklı sebep teşkil edip etmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Davalı şirket genel kurulu ile ilgili olarak ortakların şirket müdürü tarafından toplantıya çağrılması ve toplantının yapılmasına ilişkin verilere rastlanmadığı gibi, davacı şirket finansal tablolarının Vergi Dairesine sunulması dışında, ortaklara bu çerçevedeki finansal bilgiler ile faaliyet raporunun ulaştırıldığına ilişkin verilere de dava dosyasında rastlanmamaktadır. Bu bakımdan davacının bilgi alma ve inceleme hakkına ilişkin iddialarının varlığı kabul edilebilir, ancak bu halde dahi bilgi alma inceleme ve denetime ilişkin daha önce davalı şirkette davacı yanca hangi taleplerde bulunduğu ortaya konulmalıdır. Zira haklı sebeple çıkma ve fesih ortaklık ilişkisini ortadan kaldıracağından son çare niteliğindedir ve diğer hukuki yollara başvurmadan çekilmezlik mertebesine gelen bir hukuki ilişkiden söz edilemez. Benzer şekilde usulsüz eylem ve işlemlere ilişkin iddialar bakımından şüphe duyulduğu belirtilen tahsilat ve ödeme işlemleri ile ilgili olarak, bu işlemlerin davalı şirket faaliyetleri ile ilgili bulunmadığı, gerçek dışı olduğu ya da davalı şirketin potansiyel kârının daha düşük çıkmasına yönelik usulsüz işlemler olduğuna dayanak nitelikte bulunan ve ilgili işlemlerin gerçekleştiği ya da yakın tarihlerde yapılmış fiili tespitleri yansıtan, objektif denetime elverişli dayanaklara da dava dosyasında rastlanmamış olduğu yukarıda ifade edilmiştir. Bu halde dosyanın mevcut durumu itibari ile söz konusu iddiaların ispat edilemediği anlaşılmaktadır. Rekabet yasağına aykırılık bakımından ise söz konusu şirketlere ortak olunduğunun, ortaklık tarihleri itibari ile şirket devamından beri davacı ortakça biliniyor olduğu varsayımında rekabet yasağına aykırılığa ilişkin diğer kanuni imkan ve taleplerin de öncelikle ileri sürülüp sürülmediği burada da önem arz edecektir. Bu bakımdan dosyanın mevcut durumu itibari ile haklı sebep teşkil ettiği iddia olunan olguların ve bir takım haklı sebep iddiaları ile ilgili olarak bilgi alma, İnceleme denetleme ve rekabet yasağı) önceden varolan hukuki imkanlara başvurulmuş olduğunun ispat edilmediği anlaşılmıştır.
Bu durumda davacının TTK’nın 638/2 maddesi gereğince haklı sebepleri ispatlayamamış olduğu anlaşılmakla davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. gerektirmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1- Davanın reddine,
2-Karar ve ilam harcı olan 44.40 TL ‘nin peşin yatırılan 341,55 TL’den mahsubuna, fazla yatırılan 297,15 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından yapılan 78,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davalılar kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’ne göre takdir olunan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6 -6100 Sayılı HMK’nun 333. Maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra mahkemece kendiliğinden, davacı tarafından yatırılmış olan gider avansının kullanılmayan kısmının davacıya iadesine, bu kararın tebliğ giderinin iade edilecek avanstan karşılanmasına,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalılar vekilinin yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/05/2019

Katip ….
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır