Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/698 E. 2020/574 K. 23.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/698
KARAR NO : 2020/574

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 13/09/2014

BİRLEŞEN BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2013/313 ESAS- 2013/282 KARAR SAYILI DOSYASI

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 27/05/2013
KARAR TARİHİ : 23/09/2020
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 07/10/2020

ASIL DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 06/11/2011 tarihinde bir kira sözleşmesi imzalandığını, sözleşme ayrınca davalı; 2012, 2013, 2014 yıllarının Mart ve Ekim aylarında düzenlenecek … Fuarı’nda müvekkiline ait organizasyon faaliyeti için …. …. Fuar Merkezinde sözleşmede belirlenen salonları müvekkiline kiralamayı taahhüt ettiğini ve aynı kira sözleşmesi ile 2015, 2016 yılları için müvekkiline aynı mekanda kiracı olarak öncelik hakkı tanındığını, kira sözleşmesi gereğince sözleşme bedeli olan 3.000.000 Euro bedeli 28/01/2011 tarihli çek keşide edilerek ve davalıya teslim edildiğini müvekkilince 2012-2013-2014 yıllarında yapılacak fuarların organize edileceğinin ve fuarların …. ….’da gerçekleşeceğinin İstanbul Kuyumcular Odasına bildirildiğini, müvekkilinin pazarlama faaliyetlerine başladığını, üyelerle alt kira sözleşmeleri akdettiğini, davalı tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden 14/01/2011 tarihinde Bakırköy …. Noterliği 12/01/2011 tarih ve …. yevmiye nolu ihtarname ile müvekkilinin sözleşmesini feshettiğini, dava dışı … firmasıyla daha yüksek bir bedelle sözleşme yaptığını, sözleşmenin feshiyle müvekkilinin itibar kaybına uğradığını, fesih ihtarnamesine karşılık İstanbul …. Noterliğinin 20/01/2011 tarihli ihtarnamesi ile cevap verilerek fesih iradesinden 3 gün içinde vazgeçilmediği takdirde uğranılan zararın isteneceğinin ihtar edildiğini, söz konusu kuyumculuk fuarının sektördeki en önemli fuarlardan olduğunu, Mart ayında yaklaşık 1.200 firma, Ekim ayında 600 firmanın katıldığını, bu sayının her yıl arttığını, müvekkilinin sözleşmesi feshedilmesi olsaydı aynı konuda ….’ta düzenlenen fuarın iptal olacağından yılda 3.000 ‘den fazla işlem gerçekleştireceğini, davalının sözleşmeyi feshini hiçbir haklı nedene dayandırmadığını, fesih sebebi olarak sözleşme dışı üçüncü tüzel kişi İstanbul Maden İhracatçıları Birliğinin müvekkilinin düzenleyeceği fuarı desteklemeyeceğinin öğrenildiği hususunun gösterildiğini, bunun gerçeği yansıtmadığını ve sözleşmede fesih sebebi olarak yer almadığını, fuarın Maden İhracatçıları Birliğinin desteğinin olmaksızın yapılamayacak durumda olmadığını, davalının haksız fesih nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararı tazmin etmek zorunda olduğunu, müvekkilinin iş bu dava ile talep ettiği zararın müspet zarar olduğunu, müspet zararın alacaklının, borcun ifasındaki menfaatinin gerçekleşmemesi yüzünden uğradığı zararı ifade ettiğini, bu zarara müvekkilinin kar kaybının da dahil olduğunu, müvekkilinin mahrum kaldığı karın t azmin edilmesi gerektiğini, müvekkili ile davalı arasında akdedilen sözleşmenin 4.1 maddesinde sözleşmeye uyulmaması halinde cezai şart ödeneceğinin öngörüldüğünü, sözleşmenin feshi halinde sözleşme bedeli kadar cezai şart öngörüldüğünü, sözleşme bedelinin 3.540.000,00 Euro olduğunu ve davalının bu ödemekle yükümlü olduğunu beyanla davalının haksız feshi nedeniyle müvekkilinin uğradığı maddi ve manevi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile davalıdan tahsiline, kısmı dava olarak şimdilik 10.000 TL zararın tahsiline hükmedilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP; Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacının iddia ettiği ve delil olarak dayandığı akitin kurulmadığını, yoklukla ve mutlak butlanla batıl olduğunu, davacının iddia ettiği fuarı gerçekleştirmesinde kanuni, hukuki ve fiili imkansızlıkların bulunduğu kadar kendisinden kaynaklanan imkansızlıklar da bulunduğunu, davacının sunduğu sözleşmeye bakıldığında davacının “İstanbul Uluslararası mücevher, saat ve malzemeleri fuarı” düzenlemeyi vaat ve taahhüt ettiğini, davacının iştigal konusunun fuarcılık olmadığını, fuar düzenleyebilmesi için fuar düzenleme yetki belgesine sahip olması gerektiğini, davacının bu belgesinin olmadığını, davacının fuar düzenleyebilmesi, satış ve pazarlama faaliyetlerine başlayabilmesi için fuarın, fuar takviminde ilan edilmiş olması gerektiğini, bu şartın da gerçekleşmediğini, davacının yapmayı vaadettiği fuarın … adlı üçüncü kişi adına fuar takviminde kayıtlı olduğunu, davacının uluslararası bir fuar düzenlemeyi vaadettiğini, yurtiçinde fuar düzenlenmesine dair usul ve esaslara göre uluslararası nitelikteki bir fuarın düzenlenebilmesi ve fuarda “uluslararası” ibaresinin kullanılabilmesi için fuarın aynı düzenleyici tarafından aynı isim ve konuda son yedi yıl içerisinde en az üç defa düzenlenmiş olmasının kanuni zorunluluk olduğunu, davacının bu şartlara sahip olmadığını, davacının sözleşmenin kurulması aşamasında müvekkiline başvurarak tüm sektörü ilgilendiren bu fuar için İDMMİB ile işbirliği içinde olduğunu, fuarı birlikte gerçekleştireceklerini beyan ettiğini, bu hususların gerçek dışı olduğu ve İDMMİB ile bir başka üçüncü kişinin işbirliği anlaşmasına sahip olduğunu, davacının bu hususu müvekkilini iğfal etmek için kullandığını, tüm bu durumlar karşısında davacı ile ilişkinin sonlamasının doğal olduğunu ve davacının kusuru olduğunu, sözleşme ile davacıya yapılan bildirim arasında 6 gün olduğunu, bu hususun dahi davacının hiçbir zararı olmadığını gösterdiğini, davacının fuar yapma yetkisine sahip bulunmayan bir şirket olarak fuar düzenleme konusunda alt kira sözleşmesi yapamayacağını, bu hususta iddia edeceği bir zararı olamayacağını, davacının 6 gün içinde kendi kabulüne göre sms atmaktan başka faaliyeti olmadığını, iddia ettiği faaliyet ile tazminat arasından büyük bir oransızlık olduğunu, sözleşmeye bakıldığında, davacının lehine hiçbir cezai şart maddesinin olmadığının, sadece müvekkili lehine cezai şart düzenlenmesinin olduğunun görüleceğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVABA CEVAP ; Davacı vekili tarafından sunulan cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalının savunmasında BK 23’deki irade bozukluğu haline dayandığını, davalının bir tacir olduğunu, savunmasında belirttiği tüm hususları açıklığa kavuşturduktan sonra sözleşme yapması gerektiğini, müvekkilinin davalı ile görüşmelerinde fuarı, furacılık izni almış bir başka şirket üzerinden yapacağının davalıya bildirdiğini, bu nedenle sözleşme 3.2.12 mad. “kiracı bu sözleşmeden doğan tüm hak ve yükümlülüklerinin kuracağı, ünvanı daha sonra belli olacak fuar şirketine devretme hakkında sahiptir. Kiracı bu şirketi yazılı olarak ….’a bildirdiği andan itibaren bu kontratın tüm hak ve yükümlülükleri onay gerekmeksizin yeni şirkete devrolur. …. devir işlemine muvafakat etmiştir ” denildiğini, davalının bu hükmün koyulma amacını bildiğini, müvekkilinin fuarı düzenlemek için İMMİB’in desteğini alma zorunluluğu olmadığını, dava sebebi fuarın kuyumculuk sektöründe kurulduğunu, müvekkilinin kuyumculuk sektöründe faaliyette bulunacak bir şirket olduğunu, sözleşmenin 3.2.12 mad. uyarınca sözleşmeden sonra kurduğu şirketin İKO tarafından desteklendiğini, davalının müvekkilinin yetki belgesi olmadığını iddia ederek sözleşme 3.2.12 mad. görmezlikten geldiğini, sözleşmenin ilgili mad. gereğince 11/01/2011 tarihinde …. Fuarcılık AŞ’nin kurulduğunu, sözleşmenin devrine ilişkin işlemlere başlandığını, bu şirket için TOBB ‘den fuar düzenleme yetkisi alındığını ” beyan etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasındaki sözleşmenin haksız feshi sebebiyle müvekkilinin mahrum kaldığı muhtemel iş hacminden elde etmesi beklenen itibar kaybından doğan zararın tazmini için iş bu davayı açtıklarını, zira anılan sözleşme feshedilmemiş olsaydı; müvekkili şirketin çok ciddi bir gelecek dönem nakit akışlarına kavuşacağını, bu yolla müvekkili şirketin değerinin artmış olacağını, zira fuarı düzenleme yetkisi münhasıran müvekkilinde olacak bu fuar düzenleme yetkisi nedeniyle gerçekleşecek ticari işlerin şirketin hisse değerine ve şirketin kümülatif değerine indirgenmiş nakit akımları yöntemi ve sair finansal yöntemlerle yapılacak hesaplamasında çok ciddi bir katkısı olacağını, davalı tarafın şirketin bu zararını da tazmin etmesi gerektiğini bu nedenlerle iş bu tazminat davalarının kabulüne, davalının haksız feshi sebebiyle müvekkilinin mahrum kaldığı iş hacmi ve portföy sebebiyle uğradığı şirket değeri kaybının, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere haksız fesih tarihinden itibaren işletilecek ticari temerrüt faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkilinin iradesinin sakatlanması sonucu imzalanmış 6 günlük bir sözleşmeden herhangi bir değer kaybına uğramadığını ilk davadaki maddi tazminat davası ile aynı nitelikte olduğunu, davacının ilk davadaki ilk iddialarını ispat edemediğinden neticei talebi değiştirerek başka bir dava açarak birleştirme yoluna gittiğini, davacının sözleşmenin imzalanması sırasında yetki belgesi bulunmadığını gizlediğini, keza İDMMİB desteğini almadığını, … şirketinin 11/01/2012 tarihinde kurulduğunu, tescilden sonra bu şirketin fuar düzenleme kriterlerine sahip olmadığının anlaşıldığını, davacının üstlendiği fuarın uluslararası bir fuar olduğunu, davacının 6 günlük bir sözleşme ile zararı doğmayacağını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, Prof. Dr. …., Prof. Dr. …, … tarafından ibraz edilen kök raporda, davacının 28/06/2011 tarihli esas dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL cezai şart ve maddi – manevi tazminat, 27/05/2013 tarihli birleşen dava dilekçesinde ise 10.000 TL good will, müşteri portföyü , peştemaliye, işletme değeri, potansiyel nakit akışları, iş bitirme belgesi gibi değerlerdeki kaybına ilişkin olmak üzere şimdilik toplam 20.000 TL tazminatın tahsilini talep ettiği, mahkemece esas davada davalının sözleşmeye aykırı davrandığı takdir edilecek olursa davacının bir zararı olmasa da sözleşmenin 4.1 maddesi ile kararlaştırılan temerrüt tarihi (14/01/2011) itibariyle 3.540.000,00 Euro karşılığında ( 3.540.000,00 X 2,0629 )= 7.302.666,00 TL cezai şartı talep edebileceği, ancak davacının cezai şart talebinin tenkisinin BK m161/1 hükmüne göre münhasıran mahkemenin takdirinde olduğu, mahkemece esas davada dalının sözleşmeyi fesihte haksız olduğu ve davacının sözleşme ile cezai şartın dışında her türlü zararının tazminini de talep edebileceği hususunun benimsenmesi halinde, davacının davalıdan ( 06/01/2011-06/01/2014) arasında kalan (36) aylık süre için talep edebileceği kar mahrumiyeti tutarının temerrüt tarihi ( 14/01/2011) itibariyle 3.683.400,15 Euro karşılığı ( 3.683.400,15 X 2,0629)=7.598.486,17 TL olduğu, talep edilebilecek cezai şart ( 3.540.000,00 Euro ) tutarının ticari mahfına sebebiyet verebilecek boyutta olup olmadığının ve ayrıca davacının good will, müşteri portföyü, peştemaliye, işletme değeri, potansiyel nakit akışları, iş bitirme belgesi gibi değerlerdeki kaybına ilişkin tespitinin davalının 31/12/2010, 31/12/2011, 31/12/2012 ve 31/12/2013 tarihli bilançolarının ve bağlı bulunduğu Vergi Dairesine vermiş olduğu 2010 , 2011, 2012 ve 2013 yılına ait Kurumlar Vergi Beyannamelerinin celbi halinde mümkün olabileceği belirtilmiştir.
Eksiklikler giderildikten sonra tarafların beyan ve itirazları irdelenmek suretiyle aynı heyetten ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Ek raporda, davalı tarafın sözleşmeyi fesih gerekçesi olarak davacının yeni kurulan bir şirket olduğu için fuar düzenleme yetkisi bulunmadığını iddia etmişse de, feshin haksız olduğu dosyadaki delillerden anlaşıldığı, davacı ile sözleşmeyi feshettikten sonra fuarı düzenlemesi için sözleşme yaptığı anlaşılan ve fuarı düzenlemiş bulunan feri müdahil şirketin de davacı ile aynı durumda olduğu, yeni kurulduğu 2 yılda satışlarının tamamının, 1 yılda da %90’unun yurtiçin satışlardan elde edildiği tespit edildiği, kaldı ki bu hususta ilk raporda belirtildiği gibi bu eksikliği fuar düzenlemeye engel olmadığı, somut olayda feri müdahilin fuar düzenlemiş olmasının da ilk rapordaki açıklamalarının doğru ve yerinde olduğunun teyit ettiği, müdahil şirketin 2011,2012 ve 2013 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamelerine göre yıllık kira sözleşmesi döneminde gerçekleşen toplam FAaliyet Karı 14.765.568,11 TL olduğu, kar mahrumiyetine esas alınacak temel rakamın bu olduğu, faaliyet karının 14.765.568,11 TL olduğu, bu rakamın davalı … şirketine ödenmiş olan 5.102.501,11 Euro tutarındaki kiraya göre hesaplandığı, oysa davacının davalı … şirketine ödeyeceği kira miktarının 3.000.000,00 Euro olacağı, bu nedenle davacının gerçek zararını yani kar mahrumiyetini hesaplarken bu kira farkının da ilave edilmesi gerektiği, buna göre 2.102.501,11 Eurodaha ilave edilmek suretiyle davacının toplam kar mahrumiyeti bulunması gerektiği, buna göre de toplam kar mahrumiyeti 14.765.568,11 TL + 4.899.458,34= 19.665.026,45 TL olduğu, kar mahrumiyetine ilave olarak portföy tazminatı da hesaplanması gerektiği, hesaplanacak portföy tazminatı da İNA yöntemi ve Gordon büyüme modeli ile hesaplandığında 27.168.675,73 TL çıktığını, cezai şart açısından ise ilk raporundan sonra yapılan itirazda davalı tarafın sözleşmede cezai şartın tek taraflı olarak davalı lehine düzenlendiğini, bu nedenle davacının cezai şart isteyemeyeceğini, bu konuda hukuki değerlendirmeyi gerektiğinden takdirini mahkemede olduğu, ancak cezai şart talebi haklı görülürse sözleşmede belirlenmiş bulunan cezai şart miktarının 3.540.000,00 Euronun dava tarihi itibariyle karşılığı 8.249.262,00 TL olduğu, sözleşmede davalı lehine tek taraflı düzenlenmiş cezai şartın davacı tarafa temsil edilip edilmeyeceği konusunun hukuki mesele olduğu için mahkemenin takdirinde olduğu, bu durumda davacının asıl davada talep edebileceği tazminat miktarının 14.765.568,11 TL + 4.899.458,34 TL = 19.665.026,45 TL olduğu ve birleşen davada talep edebileceği tazminatın da 27.168.675,73 TL olduğu, mahkemenin sadece asıldava yönünden olumlu kanaate ulaşması halinde toplam tazminat miktarının 14.765.568,11 TL + 4.899.458,34 TL = 19.665.026,45 TL olacağı, mahkemenin asıl dava ile birlikte birleşen dava ile ilgili de olumlu kanaate ulaşması halinde toplam tazminat miktarının 14.765.568,11 TL + 4.899.458,34 TL = 19.665.026,45 TL + 27.168.675,73 TL = 46.833.702,18 TL olduğu, sözleşmede tek taraflı olarak davalı lehinde düzenlenmiş cezai şartın diğer tarafa da teşmil edilmesi halinde tazminat miktarına belirtilen cezai şart miktarı nazara alınarak takdir edilecek rakamın ilavesi gerektiği belirtilmiştir.
Aynı heyette bulunan bilirkişi ….in ek raporda farklı görüşünü ibraz ettiği raporda, dava konusu ihtilafda, taraflarca imzalanan 06/01/2011 tarihli sözleşme ile davacı … FUarı adı ile uluslararası fuar organize etmek davalı da fuar anlamını davacıya tahsis etmek edimini yüklendiği, kök raporda yer aldığı üzere davacı … Ltd. Şti’nin iştigal konusuna fuarcılık , uluslararası fuar düzenleme konusu mevcut olmayıp, sözleşmenin imzalanmasından sonra kurulan …. AŞ’nin de fuar düzenleme yetkisini bulunmadığı, davacının Yurtiçinde Fuar Düzenlemesine Dair Usul ve Esaslar Yönetmeliğinde aranan şartları yerine getirmiş olduğuna ilişkin belgelerin dosyadan anlaşılmadığı, kök raporda davacı ile sözleşmeyi feshettikten sonra fuar düzenlemesi için sözleşme yaptığı anlaşılan feri müdahil şirketin de davacı ile aynı durumda olduğu yeni kurulduğu 2 yılda satışların tamamının, 1 yılda da %90’unun yurtiçi satışlardan elde ettiği, bu halde mezkur sözleşmenin imzalanması sırasında fuar düzenleme yetkisi bulunmayan davacı şirket ile feri müdahil şirketin bu yetkilerinin bulunmasının BK m.27 anlamında sözleşmenin hükümsüzlüğü sonucu doğurmuş olduğu, kök raporda, Mali Yükümlülükler m.4.1’de sözlemenin kiracı kusuru nedeniyle haklı nedenle feshedilip cezai şart istenebileceği düzenlenmiş sözleşmenin kiracı tarafından haklı nedenle feshi halinde cezai şart getirilmediği, bu durumda, davacının davalıdan cezai şart talep edemeyeceğinin kabulünün mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddiaları, alacak borç durumu, asıl dava ve birleşen davadaki maddi tazminat istemine ilişkin talepler konusunda ek rapora karşı yapılan itirazlarda değerlendirilmek üzere sektör uzmanı, SPK değerleme uzmanı, muhasebe finansman uzmanı ve SMM bilirkişi seçilerek oluşturulacak yeni bir heyetten rapor alınmasına karar verilmiştir.
SMMM …., Fuarcılık uzmanı Prof. Dr. …. iktisatçı- Ekonomi uzmanı Prof. Dr. …., SPK Uzmanı Doç. Dr. …. tarafından ibraz edilen raporda, tarafların ticari defterleri ve belgelerini sahipleri lehine delil niteliği bulunduğu, defter ve belgeler ile birlikte dosya kapsamında bulunan Kurumlar vergi beyannameleri ile ekleri doğrultusunda yukarıda ki hesaplamaların yapılmış olduğu söz konusu hesaplamalar ile önceki ek raporda yapılmış hesaplamaların uygun olduğu, Fuarcılık sektöründeki yaygın uygulama, muhasebe ve finans uygulamaları konusundaki Yargıtay’ın güncel kararları ve sektör tecrübeleri ışığında davalının 2011 yılında kurulmuş bir şirket ile sözleşme yaptığını, ancak davalı taraf şirketinin yeni kurulduğu için TOBB düzenlemesi nedeniyle fuarı düzenleyemeyeceği açısında davacı ile birebir aynı durumda olan feri müdahil ile sözleşme yaptığını, bu durumda davacının feshinin sektördeki yaygın uygulama ile bağdaşır durumda olmadığı gibi feshin doğru nedenle yapılmadığını da ortaya koyduğunu, ikinci olarak fuar düzenleme konusunda IDMIB’in destek vermesi veya vermemesinin işin yapılabilirliğine etki olmadığını, Kuyumculuk sektörü temsilcisi İstanbul Kuyumcular Odası bu fuara destek verdiği için IDMIB’in desteğinin bulunmadığı iddiasının fesih nedeni olarak gösterilmesi de sektörün gerçekleri ile uyumlu olmadığını, feri müdahilin ödemeyi vaad ettiği ve ödediği dosyadan anlaşılan kiranın davacıdan fazla olması nedeniyle davacının sözleşmenin feshedilmesi olmasının dosyadaki deliller ile izahı daha mümkün bulunmadığını, davacı ile sözleşmeyi feshettikten sonra fuarı düzenlemesi için sözleşme yaptığı anlaşılan ve fuarı düzenlenmiş bulunan feri müdahil şirketin de davacı ile aynı durumda olduğu, yeni kurulduğu ilk2 yıl satışlarının tamamının son yılda ise %10’unun yurt dışı satışlardan elde edildiği dosyadaki delillerden anlaşılmadığı, kaldı ki bu hususta ilik bilirkişi heyeti raporunda da belirtildiği gibi bu eksikliği fuar düzenlemeye engel olmadığı, TOBB düzenlemesindeki yaptırımın sadece teminatın bir kısmına el konulması olduğunun açıklandığı, bu nedenlerle davalının haksız feshinden dolayı davacının uğradığı zarar miktarının aşağıdaki şekilde hesaplandığı, dosyada davalı yanında müdahil olan şirketin 2011,2012 ve 2013 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamelerine göre 3 yıllık kira sözleşmesi döneminde gerçekleşen toplam faaliyet karı 14.765.568,11 TL olduğu,davacının mahrum kaldığı karın bu rakamı ifade etmediği, feri müdahil şirketin 3 yıllıktoplam FAaliyetKarı 14.765.568,11 TL olduğu, davalı … şirketine 5.102.501,11 Euro kira ödendiği, tazminat hesaplamasında davacının mahrum kaldığı karın hesaplanması gerekli olduğu için davacının davalıya ödeyeceği kira miktarı 3.000.000,00 Euro esas alınmalı, bu rakam ile feri müdahilin fazladan ödediği bedel farkı kadarlık kısmı hesaba ilave edilmesi gerektiği, davacının gerçek zararını yani kar kaybının 2.102.501,11 Euro bedelin faaliyet karına eklenerek davacının toplam kar kaybı hesaplandığı, bu hesaplamaya göre davacının gerçek kar kaybı 14.765.568,11 TL + 4.899.458,34 = 19.665.026,45 TL olduğu, davacının kar kaybına ilave olarak ek dava ile istediği tazminat kalemlerinin de hesaplaması yapıldığında; İNA yönetimi + Gordon büyüme modeli kullanılarak yapılan hesaplamada 27.168.675,73 TL zarar olduğu, dava tarihi itibariyle davacının asıl davada talep edebileceği tazminat miktarının 14.765.568,11 TL + 4.899.458,34 TL =19.665.046,45 TL olduğu ve birleşen davada talep edebileceği tazminatın da 27.168.675 TL olduğu, sadece asıl davadaki talepler yönünden toplam tazminat miktarının 14.765.568,11 TL +4.899.458,34 TL = 19.665.026,45 TL olacağı, asıl dava ile birlikte birleşen dava ile ilgili toplam tazminat miktarının 19.605.026,45 TL + 27.168.675 TL = 46.833.702,18 TL olduğu belirtilmiştir.
Davalı tarafın daha önce rapor alınan bilirkişilerin niteliği ve seçimi ile ilgili itirazda bulunduğu, bu itirazların yerinde olmadığı gerekçesi ile reddine karar verildiği, ancak esasa ilişkin olarak da teknik yönden itirazların bulunduğu, daha önce alınan iki raporda bu itirazların açıklığa kavuşturulmamış olduğu dikkate alınarak tarafların karşılıklı iddiaları, davalının sözleşmenin feshinin fuarcılık mevzuatı ve davacının kapasitesi de dikkate alındığında haklı olup olmadığı, haklı ise davacının müspet zararının ne kadar olduğu, davacının müspet zararının hesaplanmasında şirketin kendi kapasitesi dikkate alınarak sözleşme uygulanmış olsa idi, sözleşme gereğince davacının edimini yerine getirmesi neticesinde elde edeceği gelir ile şirketin sözleşmenin uygulanması sonrasında kavuşacağı ticari kapasite ve piyasa değerinin özellikle belirlenmesi, müspet zararın belirtilen kapsam dikkate alınarak belirlenmesi, fuarı düzenlemiş olan şirketin kapasitesi ve sözleşmenin uygulanması sonrasında elde ettiği kazancın direk dikkate alınmadan davacı yönünden değerlendirme yapılması ve daha önce alınan iki raporda değerlendirilerek suretiyle fuarcılık uzmanı, muhasebe finansman uzmanı, şirket değerleme uzmanı, SMM bilirkişisi atanmak suretiyle yeniden rapor alınmasına karar verilmiştir.
SMMM …, Prof. Dr. …. …. ve Prof. Dr. ….tarafından ibraz edilen raporda, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta davalı tarafın hile dolayısıyla iradesinin sakatlandığı yönündeki iddiasının yerinde olmadığı, sözleşmenin davacı tarafından gerçekleştirmesinin kanuni, hukuki ve fiili imkansızlıklar karşısında mümkün olmadığı ve sözleşmenin geçersiz olduğu yönündeki iddianın yerinde olmadığı, davalı tarafından sözleşmenin haksız fesih ile birlikte süresinden önce sonlandırılması dolayısıyla davacının müspet zararını talep edebileceği, taraflar arasındaki sözleşmeye göre alacaklının hem zarar hem de cezayı isteme hakkını haiz olduğu, hukuki değerlendirmeler ışığında yapılan mail incelemeler neticesinde; Asıl dava yönünden; davacının talep edebileceği cezai şart tutarının 3.000.000,00 Euro olduğu ve dava tarihinden TL karşılığının 6.996.900,00 TL olduğu, ancak, bu cezai şart tutarının ekonomik açıdan davalı …’ın mahvına sebep olup olmayacağı ve indirim yapılıp yapılmaması nitelemesinin tamamen mahkemenin takdirinde olduğu, davacının cezai şart hesaplamasına KDV rakamı olan 540.000,00 Euro ‘nun dahil edilmediği, bu rakamın esas sözleşme konusu iş bedeli değil, KDV rakamı olduğu ve davacının bunu talep edebilmesinin tek istisnasının, cezai şartı davalıya fatura ile yansıtması olduğu, davacının ikinci talebi olan müspet zararının tespiti bakımından, gerek davacının mali verileri üzerinden, gerekse de ihbarın olunan UBM Rote Forte’nin mali verileri üzerinden, davacının kar kaybı yönünden bir sonuca varmanın mümkün olmadığı, UBM Rota Forte’nin bahsi geçen dönemler boyunca yaptığı tek faaliyet sözleşme konusu olan faaliyet mi yoksa başka faaliyetlerde de bulunduğunun ayrıca tespiti gerektiği, zira o d önemlerde sözleşme konusu faaliyet dışında başka faaliyetlerden glir ve kar elde etmesinin mümkün olduğu, ancak münhasıran sözleşme konusu fuarcılık faaliyetinden elde ettiği karın tespiti halinde davacının mahrum kalmış olabileceği kar kaybıyla mukayese edilebileceği, bununla birlikte bu halde bile, her işletmenin kendi faaliyetlerini tecrübe ve becerileriyle yürütürken elde edebileceği kar miktarının dolayısıyla karlılığının farklı olabileceği, öte yandan salt gelir rakamlarına bakılarak karlılık analizi yapmanın mümkün olamayacağı, Birleşen dava yönünden; davalının sözleşmeyi feshetmiş olması sebebiyle, davacının mahrum kaldığını beyan ettiği gelirin şirket değerine yapması muhtemel katkının talep edildiğinin anlaşıldığı, birleşen bu davada indirgenmiş nakit akımı yöntemiyle şirket değerlendirilmesi yapılarak, sözleşme feshedilmemiş olsaydı şirketin elde edeceği kazançla şirket değerinde muhtemel artış miktarının da bulunması talep edildiği, nitekim dosyada mübrez bilirkişi raporunda şirket değerlemesinin de yapılmaya çalışıldığının gözlendiği, halbuki bir şirketin değerlemesini yapmak, olasılıklara bağlı muhtemel kazançların şirket değerine etkisinin analiz edilmesiyle yapılmadığı, zira, bir şirketin değerindeki artış, tek başına sadece kar artışlarına bağlanamayacağı gibi somut gerçekleşmiş şirketçe elde edilmiş, muhasebe kayıtlarına giren verilerin birlikte değerlendirmesiyle mümkün olabileceği, dolayısıyla şirketin muhtemel kar kayıplarına dayanarak şirketin değerinin artacakken artmamış olduğunun tespit etmeye çalışmak kanaatince bilimsel bir değerlendirme olmayacağı, bu sebeple de birleşen davada olasılıklara dayalı olarak şirket değer artışlarını tespit etmek fiktif ve farazi bir değerlendirmeyi gerektirdiğinden böyle bir şirket değer artışı saptanarak bunun da talep edilmesinin yerinde olmayabileceği belirtilmiştir.
Davacı ile davalı arasında aktedilen 06/01/2011 tarihli kira sözleşmesi ile davalının 2012-2013-2014 yılları Mart ayında düzenlenecek İstanbul Uluslararası Mücevherat, Saat ve Malzemeleri Fuarında organizasyon faaliyetleri için belirlenen salonları davacıya kiralamayı taahhüt ettiği, aynı kira sözleşmesi ile 2015 ve 2016 yılları için de kiracı olarak davacıya öncelik tanındığı, kira sözleşmesi gereğince sözleşme bedeli olan 3.000.000 Euro bedelli 28/01/2011 tarihli çekin davalıya teslim edildiği, Bakırköy ….Noterliği’nin 12/01/2011 tarih, … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile sözleşmenin davalı tarafından feshedildiği, davacı tarafın asıl dava ile sözleşmenin 4.1 maddesi gereğince 3.540.000,00 Euro ödemekle yükümlü olduğundan bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000 TL’nin tahsili istemiyle dava açtığı,
Birleşen 2013/313 esas sayılı dava ile sözleşmenin haksız feshi nedeniyle davacının mahrum kaldığı muhtemel iş hacminden beklenen itibar kaybından doğan zararın tazmini, sözleşme feshedilmemiş olsaydı şirketin ulaşacağı hisse değerinin tazmininin talep edildiği anlaşılmıştır.
Yanlar arasında aktedilen kira sözleşmesi ile sözleşmede yazılı süreler boyunca fuar alanının kiralanması öngörülmüştür. Sözleşmeye istinaden davacının fuar düzenleme yetki belgesi bulunmamakla birlikte sözleşmenin 3.2.12 maddesinde “Kiracı bu sözleşmeden doğan tüm hak ve yükümlülüklerini kuracağı, ünvanı daha sonra belli olacak fuar şirketine devretme hakkına sahiptir. Kiracı, bu şirketi yazılı olarak ….’a bildirdiği andan itibaren bu kontratın tüm hak ve yükümlülükleri onay gerekmeksizin yeni şirkete devrolur. …. devir işlemine muvafakat etmiştir.” hükmü gereğince sözleşmedeki tüm hakların alt kira ile başka bir şirkete devredilebileceği ve devir hususunun davalıya bildirilmesi ile alt kiracının davalının muhatabı olacağı kararlaştırılmıştır.
Davacı tarafından davalıya gönderilen Bakırköy ….Noterliği’nin 12/01/2011 tarih, …. yevmiye no’lu ihtarnamesi ile İMMİB (İstanbul Maden İhracatçıları Birliği) temsilcisinin İstanbul Kuyumcular Odası’nın yanında olduklarını, İKO’nun organize etmeyi planladığı fuarı İMMİB olarak resmi olarak destekleyeceklerini söylediğini, buna istinaden sektörlerin birliği açısından 06/01/2011 tarihli sözleşmenin imzalandığını, İMMİB’in mevcut …’u desteklediği, fuarı organize eden … Uluslararası Fuarcılık AŞ ile 2014 yılına kadar imzalanmış resmi destek sözleşmesi olduğu, yeni düzenlenecek böyle bir fuarı desteklemesinin mümkün olmadığının öğrenildiğini belirterek sözleşmeyi feshetmiş, sözleşme müzakereleri sırasında muhatabın yetkili olduğuna ilişkin beyanların gerçeği yansıtmaması ve bu nedenle BK anlamında culpa in contrehendo sorumluluğunun doğduğu ve BK m.28 gereğince sözleşme ile bağlı olmadıklarını bildirmişlerdir.
Hukuk sistemimizde sözleşme hukukuna egemen olan esas ilke ahde vefa (pacta sund servanda) kuralı olup, sözleşme koşulları gereğince taraflar edimlerini yerine getirmek zorundadır. Sözleşmede davacının fuar alanında fuar düzenlemek, 3.kişilere devretmek için dava dışı İKO veya İMMİB ile ticari işbirliği yapması konusunda bir düzenleme ve bu yönde bir yasal zorunluluk bulunmadığı halde bu gerekçelerle sözleşmenin feshi sözleşmeye bağlılık ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
Fuar organizasyonu düzenlenmesine ilişkin yönetmelikte fuar organizasyonu düzenleyecek şirketin fuar düzenleme yetki belgesinin bulunması gerektiği, yetki belgesinin bulunmadığının davacının da kabulünde olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte yanlar arasında aktedilen sözleşme öncesinde davacının davalıyı fuar düzenleme yetki belgesi bulunduğu kanaatini uyandıracak, irade fesadına uğratacak bir belge ya da bilgi sunulduğu iddia ve ispat edilebilmiş değildir. Ayrıva davalının davacının 06/01/2011 sözleşme tarihi ile 2012 yılında düzenlenecek 1.etap fuarın başlangıç tarihi 19/03/2012 arasında fuar hazırlık dönemi içinde sözleşmenin 3.2.12 maddesindeki edimini yerine getirmesini, fuarcılık faaliyetinde şirketin kurulmasını beklemeden feshetmiştir
TBK M.27/1’e göre “….konusu imkansız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür”. Bu hüküm, sözleşmeyle kararlaştırılan edimin yerine getirilmesinin, o sözleşme kurulduğu sırada imkansız olması ihtimalini düzenlemektedir. “Başlangıçtaki imkansızlık” olarak adlandırılan, TBK 27/1 anlamındaki imkansızlık, herkes için söz konusu (objektif) ve sürekli bir imkansızlıktır. TBK’nun sözleşme serbestisinin bir sınırı olarak öngördüğü bu durumun sonucu, söz konusu sözleşmenin kesin hükümsüz olmasıdır. Başlangıçtaki subjektif imkansızlık halinde ise imkansızlık sadece borçlu için mevcuttur ve sözleşmenin geçersizliğine yol açmaz.
Sözleşmenin geçersizliğine sebep olacak imkansızlık halinin başlangıçtaki objektif imkansızlık hali olup, davalı tarafın ileri sürdüğü fuarcılık yetki belgesi bulunmaması halinin ancak subjektif imkansızlık olarak değerlendirilebileceği, sözleşmenin kurulması anında subjektif imkansızlık bulunsa dahi, davalının sözleşmenin kurulacak bir fuar şirketine devrine onay verdiği, fuarcılık yetki belgesi bulunması halinin sözleşmenin kurucu unsuru olarak değerlendirilemeyeceği gibi fuarın yanlar arasındaki sözleşmenin feshi akabinde uluslararası fuarcılık yetki belgesi bulunmayan Rota Forte şirketi tarafından gerçekleştirildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde yanlar arasında aktedilen sözleşmenin geçerli olduğu, davalı tarafın hile ile iradesinin sakatlandığı iddiasının yerinde olmadığı ve sözleşmenin davalı tarafça haksız olarak feshedildiği kanaatine ulaşılmıştır.
Davacı taraf asıl dava ile cezai şart talep etmiştir. Cezai şartın çeşitleri ise 818 sayılı BK’nın 158. maddesinde (6098 sayılı TBK m. 179) üç fıkra halinde üç çeşit olarak düzenlenmiştir. Buna göre 1. fıkrasında “seçimlik cezai şart”, 2. fıkrasında “ifaya eklenen cezai şart” ve 3. fıkrasında ise “dönme cezası” ya da “ifayı engelleyen cezai şart” olarak sayılabilir. Bu cezai şart çeşitlerinden cezai şartın başlıca üç amacı olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar; teminatla birlikte ceza amacı, tazminat amacı ve sözleşmeden dönme amacıdır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 4.1maddesi “Kira bedeli 3.000.000 Euro +KDV=3.450.000 Euro’dur…Kiracı sözleşmenin feshi halinde, sözleşme bedelini cezai şart olarak ödeyeceğini, fahişlik vs hiçbir itiraz ileri sürmeyeceğini, kabul ve taahhüt eder…Sözleşmeye uyulmaması veya sözleşmedeki diğer fesih hallerinde de yukarıdaki ceza, tekrar satış, diğer zarar ve tazminat hükümleri aynen geçerlidir.” şeklinde düzenlenmiştir. Davalı tarafça cezai şartın sadece davalı yan yararına düzenlendiği iddia edilmiş ise de “Sözleşmeye uyulmaması veya sözleşmedeki diğer fesih halleri” denmek suretiyle cezai şarta ilişkin hükmün her iki yan için de geçerli olduğu kararlaştırılmıştır. Yanlar arasında kararlaştırılan cezai şart niteliği itibariyle sözleşmeye uyulmaması ya da sözleşmenin sona ermesi haline bağlanmıştır. Sözleşme ile kararlaştırılan cezai şart tutarı 3.000.000 Euro ve KDV bedeli olup faturaya bağlanmış bir cezai şart bedeli bulunmadığından KDV talep edilmesi mümkün olmayıp davacı yan tarafından cezai şart bedeli 3.000.000 Euro’yu talep edebileceği kanaatine ulaşılmıştır.
Dava dilekçesinde davacı taraf, davalıdan 3.450.000 Euro cezai şart alacakları bulunduğundan bahisle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000 TL talep etmiş olup, talep ıslah dilekçesi ile arttırılmıştır. Davacı taraf KDV hariç cezai şart bedelini talep edebilecek olup davanın açıldığı tarih olan 26/06/2011 tarihinde Euro efektif satış kurunun 2,3450 TL olduğu ve 3.000.000 Euro karşılığının 7.035.000 TL olduğu anlaşılmakla asıl davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 7.035.000,00 TL’nin dava tarihi olan 28/06/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Birleşen dava ile davacı taraf yoksun kalınan kar ve müspet zararın tazminini talep etmiş ise de, davacı tarafça yoksun kaldığı kar ya da müspet zararına ilişkin olarak somut belge ya da delil sunulamamıştır. Davacı vekili mahkememizin 26/02/2014 tarihli celsesinde, birleşen davayı ek dava olarak açmadıklarını, aynı maddi vakadan kaynaklı ayrı tazminat talebiyle dava açtıklarını, birleşen dosya için de asıl davada ileri sürülen delillere dayandıklarını ve başkaca delil ibraz etmeyeceklerini beyan etmiş, beyanı imza altına alınmıştır. Bilirkişi heyeti tarafından yapılan incelemede, yoksun kalınan karın tespitinin davacının geçmiş dönem ve sözleşmede öngörülen dönem mali verilerinden tespitinin mümkün olmadığı, zira davacının fuarcılık alanında faaliyet göstermediği, davacı tarafça proforma gelir tablosu hazırlanmış ise de, proforma gelir tablosunun hazırlanmasına dayanak herhangi bir somut ve objektif bilgi ve belgenin sunulmadığı, davacının proforma gelir tablosu ile öngördüğü karın, geçmiş yıl ve sözleşme dönemi verileri ile uyumlu olmadığından mali verilerin dikkate alınamayacağı, taraflar arasındaki sözleşmenin feshinden sonra sözleşme aktedilen dava dışı …’nin gelir ve faaliyet karının davacının mahrum kaldığı kar olarak değerlendirilmesinin yanlış olacağı, zira dava dışı şirketin gelirinin tamamının sözleşmeden elde edilen gelir olacağının kabul edilemeyeceği gibi her işletmenin kendi faaliyetlerini tecrübe ve becerileriyle yürütürken elde edeceği karın farklı miktarlarda olabileceği, netice itibariyle davacı tarafça bu yöndeki iddianın ispatına yönelik delil ibraz edilemediği gibi önceki bilirkişi raporlarındaki değerlendirmelerin bilimsel olmayacağı ve hükme esas alınamayacağı anlaşılmakla birleşen … esas sayılı davanın sübut bulmadığından reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
A)1- Açılan davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE,
7.035.000,00 TL’nin dava tarihi olan 28/06/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Alınması gereken 480.560,85 -TL harçtan, peşin alınan 148,50 TL ile ıslah harcı 801.596,00 mahsubu ile fazla yatırılan 321.183,65 TL’nin hüküm kesinleştikten sonra talebi halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça sarf edilen ilk dava açılış harç gideri 480.579,25 -TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça sarf edilen tebligat , müzekkere ve bilirkişi gideri 2.490,30 TL yargılama giderinin kabul red oranına göre hesaplanan 373,23 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça sarf edilen tebligat ve müzekkere gideri 18.427,90 TL’nin red oranına göre hesaplanan 15.665,99 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı yararına takdir edilen 158.975,00 -TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davalı yararına takdir edilen 158.975,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
B)Birleşen … E sayılı davanın REDDİNE,
2- Karar ve ilam harcının 54,40 TL’ye ikmali ile bakiye 30,10 -TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 24,30 TL peşin harcın mahsubuna,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davalı yararına takdir edilen 3400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5- Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Dair, davacı vekili, davalı … vekili, feri müdahil vekillerinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 23/09/2020

Başkan …
E-imzalı
Üye …
E-imzalı
Üye …
E-imzalı
Katip …
E-imzalı