Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/385 E. 2019/1140 K. 24.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/385 Esas
KARAR NO : 2019/1140

DAVA TARİHİ : 25/05/2007
KARAR TARİHİ : 24/10/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/11/2019 (karar yazım tarihi son günü hafta sonuna denk gelmesi sebebiyle onaylar 25/11/2019′ da yapılmıştır.)

Davacı ve 82 arkadaşı vekilinin davalılar …..Holding A.Ş., …..İnşaat Tarım ve Sanayi İşletmeleri Tic. A.Ş. ve …. aleyhine 25/05/2007 tarihinde açtığı işbu “Davalıların şirket hisse senedi devri yapamayacağının, hukuka uygun şirket ortaklığı ilişkisi kurulmadığının ve şirket ortağı olunmadığının tespitlerine ve müvekkilinin davalılara verdiği paradan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 5.000,00 TL nın ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile müvekkiline ödenmesi hakkındaki alacak davası” İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sırasına kaydedilmekle, yapılan yargılama sonunda İstanbul….. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/06/2009 tarih ve …… Esas …. Karar sayılı kararı ile “Davalı …. hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddine, davalı …..Holding A.Ş. hakkındaki davanın tefriki ile hakkındaki dava dilekçesinin yetki yönünden reddi ile dosyanın yetkili Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, diğer davalı …..İnşaat Tarım ve Sanayi İşletmeleri Tic. A.Ş. hakkındaki davanın da yine tefriki ile hakkındaki dava dilekçesinin yetki yönünden reddi ile dosyanın yetkili Konya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine” karar verildiği, kararı davacı ve 82 arkadaşı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay ….. Hukuk Dairesinin 20/06/2011 tarih ve …… Esas ….. Karar sayılı kararı ile özetle “Tüm davacıların davalarının ayrı ayrı tefrikinden sonra tüm davalıların durumunun yeniden değerlendirilmesi gerekir” gerekçesi ile tüm taraflar yönünden karar bozulmakla, bozma ilamı ve bu ara asliye ticaret mahkemelerinin 15/09/2014 tarihinde tek hakimli olarak yapılandırılması üzerine dava dosyası İstanbul ….. Asliye Ticaret Mahkemesinin …… Esas sırasına kaydedilmekle, yapılan yargılama sonunda İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20/12/2011 tarih ve ….. Esas….. Karar sayılı kararı ile “Bakırköy ilçesinde ticaret mahkemelerinin faaliyete geçmesi nedeni ile tüm taraflar hakkındaki dava dosyasının Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine (devrine)” karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine dava dosyası Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sırasına kaydedilmekle, yapılan yargılama sonunda Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/07/2012 tarih ve …. Esas sayılı ara kararı ile toplam 83 davacıdan davacılardan ….., ….., …. isimli 6 davacı hariç olmak üzere diğer 77 davacının davalarının tefriklerine karar verildiği, yine sözü geçen Bakırköy….. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04/06/2013 tarih ve …. Esas sayılı ara kararı ile de dosyada davacı olarak kalan adları geçen 6 davacıdan ….. hariç diğer 5 davacının davalarının tefriklerine karar verildiği, böylelikle 83 davacıdan 82 ’sinin davasının tefrik edildikleri, sözü geçen Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin ….. Esas dosyasında sadece davacı ….. ’ın davasının kaldığı, diğer 82 davacının davalarının Bakırköy ….. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas dosyasından tefrik edildikleri, davacı ….. hakkındaki iş bu davanın daha sonra Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin ….. Esasına devredildiği ve en son Bakırköy….. Asliye Ticaret Mahkemesinin (Mahkememizin)……. Esas sırasına devredilmesi üzerine mahkememizce yapılan açık yargılama sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; davacı taraf vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkili davacı tarafın yüksek faiz getireceği ve istendiği an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa 104.855,00 DM miktarında para verdiğini, para yatırma makbuzu geri alınarak daha sonra yerine düzenlenen ortaklık durum belgesi adlı belge ile 54.775,00 DM parasının olduğunun bildirildiğini, davalıların müteselsilen sorumlu olduklarını, müvekkilinin davacı tarafa yatırdığı para karşılığı belge verildiğini, bu parasının müvekkiline iadesinin gerektiğini ancak müvekkili davacı tarafın verdiği paraları geri istemesine rağmen davalı tarafça müvekkili davacı tarafın parasının iade edilmediğini, davalı tarafın Bankacılık Kanunu ‘na aykırı şekilde mevduat topladığını, SPK ‘na aykırı olarak aracılık faaliyetinde bulunup hisse senetlerini halka arz ettiğini, davalı şirket veya şirketlerin yöneticilerinin vs. cürüm işlemek amacıyla çete oluşturmak vs. suçlarından değişik ceza dava dosyalarında yargılandıklarını, birçok devlet kuruluşunca davalı tarafın denetlendiğini ve denetlemelere ilişkin birçok rapor düzenlendiğini, davalı şirket veya şirketlerin ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığından bahisle
diğer davalı gerçek kişi …. ‘ın da şirket veya şirketlerin yöneticilerinden olması nedeniyle müvekkili davacı tarafı zarara uğrattıklarından ve müvekkili davacı tarafa karşı sorumlu olduklarından da bahisle müvekkili davacı taraf ile davalı taraf arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve ayrıca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalı tarafa verilen paranın kalanından şimdilik 5.000,00 TL sının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalılar …..Holding A.Ş. ve …..İnşaat A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacı tarafın …..Holding A.Ş. ‘nin pay defterinde kayıtlı ortak olduğunu, TTK 417. maddesi gereğince şirket pay defterinde kayıtlı hisse senedi sahibi olması nedeniyle davacı tarafın şirket ortağı sıfatını kazandığını, TTK nun 329 ve 405. maddeleri gereğince şirket ortaklarının hisse bedellerini şirketten geri istemesinin mümkün olmadığı gibi şirketin de kendi paylarını temellük etmesinin (edinmesinin) de mümkün olmadığını, davacı tarafın şirket ortağı olduğuna dair elinde halen varsa hamiline hisse senetlerini üçüncü şahıslara devretme hakkının olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirkete veya şirketlere her an geri alabileceği garantisi ile para verdiğine ilişkin iddianın gerçek olmadığını, bu iddianın bağlayıcı yazılı belge ile ispat edilmesi gerektiğini, müvekkili şirket veya şirketlerin davacı taraftan para almadığını, davacı tarafın dayandığı belge veya belgelerdeki imzaların müvekkili şirketle veya şirketlerle hiç bir ilgisinin olmadığını, belge veya belgelerdeki imza veya imzaların müvekkili şirket veya şirketlerin yetkililerine ait olmadığını, belge veya belgelerin içeriğini kabul etmediklerini, bu belge veya belgelerde dahi şirket hisse senedi alındığının yazılı olduğunu, bu belge veya belgelerin delil değerinin olmadığını, davacı tarafın hata veya hileye maruz kaldığı ile ilgili talep ve beyanlarının Borçlar Kanununun 31. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle dinlenemeyeceğini, kaldı ki müvekkili şirketin veya şirketlerin davacı tarafa yönelik hata veya hile olgusu içerir bir davranışının olmadığını, davacı tarafın müvekkili şirkete veya şirketlere her hangi bir para vermediğini, sunulan delillere göre davacı tarafın şirket paylarını üçüncü kişilerden edindiğini, davacı tarafın iyi niyet kurallarına aykırı davranarak işbu davayı açtığını, davacı tarafın üçüncü kişilerden aldığı şirket hisseleri nedeniyle şirketin kâr ve zararına ortak olduğunu, iyi niyet kurallarına aykırı davranamayacağını, ayrıca Borçlar Kanununun 126. maddesi gereğince şirket ile ortaklar arasındaki davaların 5 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğunu, varsa davacı tarafın dayandığı belgelerde geçen düzenleme tarihinden veyahut bir an için iddianın doğruluğu halinde bile iddiaya konu paranın verildiği tarihten dava tarihine kadar zaman aşımı süresinin geçtiğini, hatta olayda uygulanması mümkün olmayan sebepsiz zenginleşme ile ilgili Borçlar Kanununun 66. maddesindeki bir yıllık ve on yıllık zaman aşımı sürelerinin de geçtiğini, yine haksız fiiller ile ilgili zaman aşımı süresinin dahi geçtiğini, davacı tarafın iddialarını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, kaldı ki müvekkili şirketten veya şirketlerden döviz olarak para istenemeyeceği gibi faiz de istenemeyeceğini, davacı tarafın tüm iddia ve taleplerinin hak düşürücü süre ve zaman aşımına uğradığından bahisle davanın öncelikle hak düşürücü süre veya zaman aşımı yönlerinden bunlar olmadığında esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. vekili cevap dilekçesi ile özetle; davalı şirket adına verilen cevap dilekçesindeki hususları tekrarla davalı şirketin veya şirketlerin eski ve/veya halen yöneticisi olan gerçek kişi müvekkili veya müvekkillerinin, şirket yöneticisinin sorumluluğu kuralı gereğince herhangi bir sorumluluklarının olmadığını ve davacı tarafın tüm iddia ve taleplerinin hak düşürücü süre ve zaman aşımına uğradığından bahisle davanın öncelikle hak düşürücü süre veya zaman aşımı yönlerinden bunlar olmadığında esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. ‘ın vekilleri yargılama sırasında adı geçen davalının vekilliğinden çekilmişler olup, bu husus adı geçen davalıya usulen tebliğ edilmiş, adı geçen davalı duruşmalara katılmamış, dava dosyasına herhangi bir dilekçe vermemiş, kendisini bir başka vekille de temsil ettirmemiş ve yokluğunda yargılamaya devam edilerek hüküm verilmiştir.
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 28.05.2010 tarih …. sayılı nüshasının…. sayfasına göre davalı …..İnşaat Tarım ve Sanayi İşletmeleri Ticaret A.Ş. nin ünvanının …..Sanayi Ticaret ve Yatırım Holding A.Ş. olarak değiştirildiği ve yine Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 17/07/2012 tarih ve …. sayılı nüshasının …. sayfalarına göre de yeni ünvanı ile davalı …..Sanayi Ticaret ve Yatırım Holding A.Ş. nin …..Holding A.Ş. nin bünyesine girerek …..Holding A.Ş. ne devredilmesi suretiyle birleştirilmiştir.
BİLİRKİŞİ RAPORU: Davalı şirketlere ait ticari sicil kayıtları celp edilmiş, ayrıca davalı şirketlerin ticari kayıt ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması hususunda Konya’ya talimat yazılmış talimatla davalı defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişiler Prof. Dr. ….., ve Yrd. Doç. Dr. …..ve SPK bilirkişi SMMM ….’dan ayrıntılı rapor alınmıştır. Bilirkişi raporunda ayrıntılı tespit ve değerlendirmeler yapıldıktan sonra özetle ve sonuç olarak; Mahkeme tarafından davacının davalıdan bir alacağının olduğu kanaatine ulaşılması halinde; söz konusu alacak miktarının yukarıda ayrıntılı şekilde açıklanan gerekçelerle sebepsiz zenginleşme hükümler çerçevesinde davacıya iade edilmesi gerektiği, öte yarıdan sebepsiz zenginleşme çerçevesinde talep edilen alacağın zamanaşımına tabi olduğu, bu alacağın fakirleşenin (davacının) iadeyi isteme hakkını ve iade yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren bir yıl, her halükarda on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, buna karşılık dava konusu CD’lerdeki bilgilerin ilk kez 9.2.2005 tarihinde üst yazıyla SPK’ya sunulduğu, daha sonra şirketler nezdinde gerçekleştirilen denetimler esnasında düzenlenen 6.6.2005 tarihli tutanağa ek olarak SPK uzmanlarına tevdi edildiği, davalının bu işlemlerinin ikrar olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, dolayısıyla söz konusu işlemlerin 818 sayılı BK m. 133 çerçevesinde zamanaşımı kesip kesmeyeceği ve ayrıca söz konusu alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususunun mahkemenin takdirinde olduğu kanaatine ulaşıldığı,
Görülmekte olan dosyada davacı vekilinin talebinin, müvekkilinin davalılar …..Holding A.Ş., …..İnş. Tar. A.Ş. ve ….’ a ödediğini ileri sürdüğü, 104.855 DM tahsil edildiği, para yatırma makbuzunun daha sonra geri alınarak yerine düzenlenen “Ortaklık Durum Belgesi” adlı belge ile şirkette 54.775 DM parasının olduğunun bildirildiği belirtilmiş olup, dava dilekçesinde yer alan 83 davacı arasında yer alan davacı için 5.000 YTL tutarındaki kısmının iadesi talebi olduğu,
Dosyaya sunulan belgelerde yer alan tarihlere ilişkin defterlerin saklama süresinin geçmiş olması nedeniyle şirket tarafından imha edildiği belirtildiğinden inceleme yapılamadığı, en eski tarihli olarak 2007 yılı defterinde inceleme yapılabildiği, bu defterlerin açılış tasdiklerinin zamanında yapıldığı, fakat kapanış tasdiklerinin yaptırılmadığı, kayıtların muhasebe usul ve yöntemlerine uygun olarak yapıldığı, …..Holding A.Ş.’ nin ticari defterlerinde ve muhasebe kayıtlarında yapılan incelemede davacıdan doğrudan para tahsilatı yapıldığına dair bir kayda rastlanmadığı, 500 Sermaye Hesabı incelenmesi neticesinde ortaklar arasında davacının ismine rastlanmadığı, şirketin Ortaklar Pay Defterleri incelendiğinde davacıya ilişkin 1.120 hissenin 2.240.000.000 TL nominal değerle kayıtlı bulunduğu, …..İnşaat ve Tanm A.Ş.’ nin ticari defterlerinde (2007 yılı) ve muhasebe kayıtlarında yapılan incelemede davacıdan doğrudan para tahsilatı yapıldığına dair bir kayda rastlanmadığı, 500 Sermaye Hesabı incelenmesi neticesinde ortaklar arasında davacının ismine rastlanmadığı,
Davacının …..HOLDİNG A.S. de yer alan hissesi ile ilgili yapılan tespit ve hesaplamalara göre; Davacının SPK Ek la listesinde görünen …..Holding A.Ş.’ ye yatırmış olduğu 27.604 EUR’ un DM karşılığı 53.988,73 DM’ dir. 27.604 EUR’ un dava tarihi itibariyle TL karşılığı 49.491,21 TL (27.604 EUR X 1,7929 TL) (1 EUR = 1,7929 TL) olduğu, Davacının Ortaklık Durum Belgesindeki …..Holding A.Ş.’ ye ait 1.120 hissesinin nominal bedeli 2.240 TL olduğu, davacının …..İNS TAR. A.S. de yer alan hissesi ile ilgili yapılan tespit ve hesaplamalara göre; davacının SPK Eklb listesinde görünen …..İnş. Tar. A.Ş.’ ye yatırmış olduğu 27 EUR’ un DM karşılığı 52,81 DM’ dir. 27 EUR’ un dava tarihi itibariyle TL karşılığı 48,41 TL (27 EUR X 1,7929 TL) (1 EUR= 1,7929 TL) olduğu, davacının yatırdığı paraların toplamının 54.041,54 DM= 49.539,62 TL =27.631,00 EUR olduğu, davacının Ortaklık Durum Belgesindeki …..İnşaat Tarım A.Ş.’ ye ait 220 hissesinin nominal bedeli 1.320 TL olduğu,
Şayet Mahkeme, SPK listesinde EK_2b Tediye Listesindeki bedellerin toplam tahsilat tutarı rakamlarından düşülmesi gerektiği kanaatinde olursa, yapılan hesaplama aşağıda yer almakta olduğu, Ek_2b listesindeki bilgilere göre; davacının 08.07.2000 tarihinde 9.600 EUR, 03.09.2000 tarihinde 16.000 EUR olmak üzere toplam 25.600 EUR para çekmiş göründüğü, 25.600 EUR’ un DM karşılığı 50.069,25 DM olduğu, 25.600 EUR’ un dava tarihi itibariyle TL karşılığı 45.898,24 TL olduğu, (25.600 EUR X 1,7929 TL) (1 EUR = 1,7929 TL) olduğu, TL karşılığının 45.898,24 TL olduğu,
Davalı şirket tarafından SPK’ ya gönderilen CD’ 1er içerisindeki CD4 de 1 adet liste yer aldığı, CD4 deki 1 adet listede davacı …..’ ın adı “114 KIMLERDENALINDIGI(…..HOLDİNGS S.A. TARAFINDAN RAMBURSE EDİLEN …..İNŞAAT TARIM A.Ş. HİSSE SENETLERİNİN KİMLERDEN ALINDIĞI)” listesinde yer aldığı, Ramburse kavramının, zararını karşılamak, parasını geri vermek, telafi etmek, bedelini ödemek, geri ödemek anlamlarına geldiği, söz konusu listede “sıra no”, “adı soyadı”, “baba adı”, “doğum tarihi”, “hisse senedi adedi” ve “toplam Euro değeri” şeklinde bir takım kayıtlara ve söz konusu kayıtların altmda listede ismi bulunan kişilerin karşısında bir takım bilgilere ve rakamlara yer verildiği, söz konusu CD’ de yer alan kayıtların davalı şirket veya birbaşka kişi tarafından davacıya yatırdığını ileri sürdüğü bedelin bir kısmının geri ödendiği(ramburse edildiği) konusunda delil niteliğine sahip olup olmadığının mahkeme heyetinin takdirinde olduğu, CD4’ te yer alan “114_…. TARAFINDAN RAMBURSE EDİLEN …..İNŞAAT TARIM A.Ş. HİSSE SENETLERİNİN KİMLERDEN ALINDIĞI)” listedeki kayıtlarda yer alan ‘‘‘‘Toplam Euro Değeri ” ile davalı şirket tarafından SPK’ ya gönderilen CD’ 1er içerisinde yer alan Ek_2b …..İnşaat Tarım A.Ş. Tediye Dağılım Listesindeki tutar bilgileri birbiriyle uyumlu olduğunun tespit edildiği, “Davacının, Ek_2b listesindeki bilgilere göre; 08.07.2000 tarihinde 9.600 EUR, 03.09.2000 tarihinde 16.000 EUR olmak üzere toplam 25.600 EUR para çekmiş göründüğü, CD4’ te yer alan 114 KİMLERDENALINDIĞI listesindeki bilgilere göre; davacı …..’ m 640 hisse senedi karşılığının Toplam Euro Değeri 25.600 EUR olarak belirtildiği,
Yukarıda yer verilen bilgiler çerçevesinde CD4’ teki “…. S.A. TARAFINDAN ……İNŞAAT TARIM A.Ş. HİSSE SENETLERİNİN KİMLERDEN ALINDIĞI)” ile Ek_2b (…..İnşaat Tarım A.Ş. Tediye Dağılım Listesi) listesinde yer alan kayıtların davacının iddiaları ve davalının savunmaları açısından delil niteliği mahkemenin takdirinde olduğu,
Şayet mahkeme EK_8_a-b(…..HOLDİNG A.Ş. 1996-97 KAR PAYI TABLOSU)listesinde yer alan davacının;1996 yılına ilişkin kar payı olan 5.438 DM’ yi veya karşılığı olan 2.780,41 EUR’ u davacının aldığı bedel olarak kabul edecek olursa, 5.438 DM’ yi veya karşılığı olan 2.780,41 EUR’ un aldığı bedele eklenmesi gerekeceği,- 1997 yılına ilişkin kar payı olan 6.159 EUR’ yu davacının aldığı bedel olarak kabul edecek olursa,6.159 EURO ve karşılığı olan 12.045,96 DM’ nin aldığı bedele eklenmesi gerekeceği, buna göre; davacının EK_8_a-b(…..HOLDİNG A.Ş. 1996-97 KAR PAYI TABLOSU) listesinde toplam 17.483,96 DM (5.438 DM + 12.045,96 DM = 17.483,96 DM) ya da karşılığı toplam 8.939,41 EUR (2.780,41 EUR + 6.159 EUR= 8.939,41 EUR) kar payı elde ettiğinin hesaplandığı, yönünde kanaat bildirilmiştir.
TARAFLAR ARASINDAKİ HUKUKİ İLİŞKİNİN BELİRLENMESİ;
Yapılan yargılama,toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; davacı ile davalı arasındaki hukuki ilişkinin tespit edilmesi gerekir. Hile, Bir kimseyi bir irade beyanında bulunmaya özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için kasten hatalı bir kanaat uyandırma veya zaten mevcut olan bir hatalı kanaati koruma ve sürdürme fiiline denir. Hile neticesinde hile yapan kişi karşı tarafta bir saik hatasının oluşmasına sebep olmaktadır. Hile durumunda kural olarak sözleşme görüşmelerinden sorumluluk hali söz konusu olur. Zira sözleşmenin taraflarından birisi özen ve karşı tarafı aydınlatma yükümlülüğünü kasten ihlal etmektedir. Hile fiili aynı zamanda haksız fiil de oluşturur.Davacı taraf davalılar tarafından istenildiği an paranın geri verileceği ve her yıl yüksek kar payı (faiz, getiri vb.) elde edileceği vaatleriyle kendisinden bir miktar paranın tahsil edildiğini ileri sürmektedir. Zira hisse senedi satımı sırasında gerçeğe aykırı beyan ve vaatlerde bulunulması hile teşkil eder. Davacı tarafın hile iddiasıyla ilgili olarak TBMM Raporu ve SPK Raporlarında da çeşitli tespitlere yer verilmiştir. Bu raporların pek çoğunda davalı …..Holding AŞ (ve …..İnşaat AŞ)’nin ortaklık vaadiyle halktan para topladıkları, para toplama faaliyetleri sırasında ortaklık payı karşılığında ödedikleri miktarın her zaman geri alabilecekleri ve şirketin faaliyet sonuçlarından bağımsız kar payı ödeneceği taahhütlerinde bulunulduğu tespitlerine yer verilmiştir.
YARGITAY 11. Hukuk Dairesinin 2016/4603 Esas,2016/6789 karar sayılı ilamında da açıkça öngörüldüğü üzere; Hile nedeniyle sözleşmenin geçersiz sayılabilmesi için kişide aldatma kastının bulunması gerekir. Buna göre kişinin ileri sürdüğü ya da açıklanan zorunluluğu bulunmadığı halde susmuş olduğu nitelikler, karşı tarafı sözleşme yapmaya ikna etme veya sözleşme düşüncesini pekiştirme amacıyla ortaya konulmuş olmaktadır. Kişi bu eylem ve davranışlarda bulunmasaydı diğer tarafın bu sözleşmeyi yapmayacağı bilinç ve düşüncesinde olmalıdır. Aldatma kastında, kişiyi gerçek dışı eylem ve davranışlarda bulunmak suretiyle sözleşme yapmaya ikna etme düşüncesi vardır. Bir başka ifadeyle, sözleşmenin yapılması ile aldatma eylemi arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Hileye uğrayan kişinin iradesi sakatlanmıştır. Bu nedenle sözleşmeyi iptal etme hakkına sahiptir. Sözleşmenin iptali halinde tarafların aldıklarını iade yükümlülüğü doğacaktır. Dolayısıyla davacıda aldatma kasdıyla davalıların haksız fiilde bulundukları anlaşılmaktadır.
Yine davacı , davalı ile arasında ORTAKLIK ilişkisinin bulunmadığını iddia etmiştir. YARGITAY 11. Hukuk Dairesinin 2016/4603 Esas, 2016/6789 karar sayılı ilamında, 2015/15419 Esas, 2016/4922 Karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere;
“…..Grubu bazı şirketlerin fiili ve hukuki irtibat halinde oldukları, birlikte hareket ederek para toplama amacıyla “Ortaklık Durum Belgesi”, “Hisse Senedi” gibi sair belgeler karşılığında istenildiğinde derhal ve işlemiş kar payı ile birlikte iade edileceği taahhüdü ile para topladıkları, ortağın sermaye olarak verdiğini isteyemeyeceğine dair yasal düzenlemeyi kullanarak para yatıran kişileri grup şirketlerden herhangi birinde veya birkaçında düşük nominal bedellerle şeklen ortak gibi gösterdikleri, tahsil ettikleri parayı ise muhasebe kayıtlarına yansıtmayarak para iade taleplerini reddettikleri, taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı” anlaşılmıştır. Buna göre hisse senetleri geçersiz olup hiçbir değer taşımayacağından ortaklığa dayanak alınamayacağı gibi nominal değer atfedilerek düşüm yapılmamıştır.
DAVALININ ZAMANAŞIMI DEFİNİN İNCELENMESİ:
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2012/11248 esas, 2013/14690 karar sayılı ilamında, 2013/13293 esas 2014/15076 karar sayılı ilamında, 2016/119 esas, 2016/5924 karar sayılı ilamında, 2014/4717 esas, 2014/7735 karar sayılı ilamında davalıların zamanaşımı savunmalarıyla ilgili yapılan değerlendirmede;
“Her ne kadar bir borçlunun borcunun zamanaşımına uğradığını ileri sürmesi ve bu yolla borcunu ödemekten kaçınması, tüm çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi Türk hukuku bakımından da kanunen kendisine tanınan bir hak olup, zamanaşımı def’inin ileri sürülmesi tek başına borçlunun dürüstlüğe aykırı bir davranışı olarak kabul edilemez ise de bazı hallerde zamanaşımı def’inin ileri sürülmesi dürüstlük kuralıyla bağdaşmayabilir (K.Oğuzman, T.Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 2009, s. 482). Zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin hangi hallerde dürüstlük kuralına aykırı bulunduğu hususunda normatif bir düzenleme bulunmadığından, bu hususun varit olup olmadığının her somut uyuşmazlığın özellikleri nazara alınarak değerlendirilmesi gerekir.
Bilimsel ve yargısal içtihatlarda davacının dava açmaması için oyalanması durumu dürüstlük kuralına aykırılık olarak kabul edilmektedir (age, s:482 vd.). Somut uyuşmazlıkta da taraflar arasında çekişmesiz olduğu üzere, yurt dışında çalışan davacılardan “Ortaklık Durum Belgesi” başlıklı belge karşılığında para tahsil edilmiş ve davalı tarafın da kabulünde olduğu üzere toplanan paralar Türkiye’ye gönderilmiş bulunmaktadır. Her ne kadar davalı taraf bu paralar karşılığında davacıların ortak yapıldığını savunmuşsa da, bu konumdaki kişilerin gerçekten ortak olup olmadığının ve davalıların bu anlamda bir haksız fiillerinin bulunup bulunmadığının anlaşılması, ancak yukarıda anılan ve uzun süren hukuk ve ceza davalarında yapılacak incelemeler sonucunda mümkün olacaktır. Davadaki zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde bu olguların göz önünde bulundurulması gerekeceği tabiidir. Yurt dışında toplanan paralarla Türkiye’de çok büyük yatırımlar yapılacağı, yatırımcılarına önemli ölçüde kâr payı verileceği, paraların istendiği an geri ödeneceği, şirkete para yatırıldığını ispat etmeye yönelik ortaklık durum belgesi ve …..Holding A.Ş.’ne ait hisse senetlerinin sonradan teslim edileceği, paraların geri alınmak istendiğinde, hisse senetlerinin şirketçe geri alınması karşılığında ödemelerin temsilcilik adresinde yapılacağı yönünde reklamlar yapması ve taahhütlerde bulunmasıdır. Davacı taraf da davada bu nedenle davalı şirketlere para verildiği iddiasındadır. Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davalı taraf davada bir yandan davacıların davalı şirketlerin ortağı olduğunu bildirirken, diğer yandan yatırılan paranın istendiği an geri alınabileceğine inandırılıp, güven telkin edilen ve yurt dışında yatırdığı parasını alamayacağının anlaşılması üzerine işbu davayı açtığı ileri sürülen davacılara karşı, paranın yatırılış tarihine göre zamanaşımı süresinin dolduğunu savunmaktadır. Bu şekilde zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşır bir tutum olmadığı açıktır.” değerlendirmesi yapılmıştır.
Somut olayımızda yüksek faiz garantisi ve paraların her istediği an geri çekilebileceği garantisi ile inandırılıp, güven telkin edilen ve yatırdığı parasını alamayacağının anlaşılması üzerine işbu davayı açtığını ileri süren davacıya karşı paranın yatırılış tarihine göre zamanaşımı süresinin dolduğu belirtilerek zamanaşımı def’i ileri sürülmesinin TMK’nun 2. maddesindeki dürüstlük kurallarına aykırı olduğundan davalı tarafın zamanaşımı defileri nazara alınmamıştır.
İSPAT HUSUSU VE SPK YA SUNULAN BELGELER İLE CD LERİN İRDELENMESİ;
Genel bir ilke olarak MK m.6’ya göre; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Dolayısıyla bir davada ispat yükü kural olarak davacıya aittir. Bu nedenle huzurdaki davada, öncelikle davacının iddialarını ispat etmesi gerekmektedir. Çünkü ispat edilmemiş bir vakıa ile mevcut olmayan bir vakıa eş değerdedir. Huzurdaki davada davacı kendisinden bir miktar para tahsil edildiğini ve bu paranın geri alınabileceği vaadiyle tahsil edildiğini iddia etmektedir. Dolayısıyla davacı söz konusu bedeli davalıya (bir diğer ifadeyle) verdiğini ileri sürmektedir. Bu çerçevede belli bir meblağın üzerindeki hukuki işlemlerin mutlaka senetle ispat edilmesi gerekir. Dava konusu olayda taraflar arasında varlığı iddia edilen alacak miktarı değerlendirildiğinde sözleşmenin varlığı ya senetle ispatlanmalı ya da tarafların ikisi de sözleşmenin varlığını kabul etmelidir. Senet, bir kimseye ait irade beyanını içeren yazılı belgedir. Nitekim 6100 sayılı HMK m.200’e göre; “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.”
Davalı şirketler tarafından SPK’ya gönderilen 09.02.2005 tarihli yazı ekinde yer alan CD’ler içerisinde de davacıya ilişkin bilgilere yer verilmiştir. Davalı taraf söz konusu CD’lerde yer alan bilgilerin ortaklar arasındaki hisse değişimini gösterdiğini ileri sürmektedir. Davalının bu beyanları söz konusu CD’lerin içeriğinin davalı şirket tarafından kabul edildiği anlamına gelmektedir. Zira davalı şirket CD’lerin içeriğini inkâr etmemektedir.
Söz konusu CD’lerin davalı şirketler tarafından hazırlandığı sabittir. Taraflar arasında bu konuda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. SPK tarafından Konya …. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne hitaben yazılan 10.02.2014 tarihli yazı ve ekinde yapılan incelemelerde SPK tarafından davalı şirket yöneticilerinden ortaklar arasında yapılan pay değişimlerine ilişkin bir bilginin talep edilmediği, aksine davalı şirketlerden davalı şirketlerin “kuruluşlarından itibaren ortaklarından tahsil veya ortaklarına tediye eden tutarlara ilişkin liste”nin talep edildiği tespit edilmiştir. Ayrıca SPK tarafından gönderilen ilgili yazıda dava konusu CD’lerde yer alan kayıtların davalı şirketlerin ortaklık yapısı ve davalı şirketlerin ortaklarından yaptıkları tahsilatları gösterdiği, söz konusu CD’lerde ortakların hisse değişimi sırasında birbirlerine ödedikleri tutarlara ilişkin bir açıklık bulunmadığı (s.3) tespitlerine yer verilmiştir. Davalı şirketler tarafından bu kapsamda hazırlanan bilgilerin 4 adet CD’ye kaydedilerek 06.06.2005 tarihinde düzenlenen tutanak ekinde SPK uzmanlarına tevdi edildiği bildirilmiştir. Söz konusu yazıya göre SPK’ya teslim edilen CD’ler içerisinde 21 adet excell dosyası yer almakta olup dava konusu CD’ler söz konusu excell dosyalarından sadece 4 tanesi esas alınarak oluşturulmuştur. Aynı yazıda söz konusu CD’lerde yer alan kayıtların SPK’nın tespitleri olmayıp, SPK uzmanlarının bazı talepleri üzerine davalı şirketler tarafından bizzat hazırlanarak SPK uzmanlarına verilen bilgilerden oluştuğu ifade edilmiştir. Söz konusu yazı ekinde yer alan (Ek1) “Tutanak” başlıklı 06.06.2005 tarihli belgenin 6. maddesinde davalı şirketlerin yetkilileri tarafından SPK’ya sunulan tahsilat listelerinde “sermaye karşılığı olmak üzere kimden, hangi tarihte ne kadar para toplandığı” hususlarının en ince detayları ile yer aldığı,
…..Holding AŞ ve …..İnşaat Tarım ve Sanayi İşletmeleri AŞ tarafından SPK’ya gönderilen 09.02.2005 tarihli KOM-YK/SPK-02/030 ve KOM-YK/SPK-02/031 sayılı yazıların 2.a maddesinde …..İnşaat ve Tarım İşletmeleri AŞ ile …..Holding SA unvanlı şirketler tarafından ortaklardan hisse karşılığı olarak tahsil edilen tutarlar ile ortaklar arasında hisse değişimi nedeniyle tahsil edilmiş gibi gözüken meblağların Euro cinsinden kişi ve tarih bazında toplam 213.225 satır ve 2.222 sayfadan oluştuğu ve 6 cilt olarak EK1’de yer aldığı (…..Holding AŞ’ye ilişkin listeler Ek-1a, …..İnşaat AŞ’ye ilişkin listeler Ek-1b, …..Holding SA’ya ilişkin listeler Ek-1c),
Söz konusu CD’lerde yer alan kayıtlar SPK’nın tespitleri olmayıp, SPK uzmanlarının bazı talepleri üzerine davalı şirketler tarafından bizzat hazırlanarak SPK uzmanlarına verilen bilgilerden oluşmaktadır. Bu durum SPK tarafından Konya ….. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilen ve bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak incelenen 10.02.2014 tarih ve 199-1397 sayılı yazıya ekli (EK1) 6.6.2005 tarihli tutanak ile de sabit olup, bu tutanağın altında davalı şirketin unvanı altında yetkili temsilcilerin imzası bulunmaktadır. Dolayısıyla söz konusu CD’lerde yer alan bilgiler davalı açısından bağlayıcıdır. Davacının davalıya CD’de belirtilen miktardaki parayı ödediğinin kabul gerekecektir.
DAVALI YÖNETİCİLERİNİN SORUMLULUĞUNUN İNCELENMESİ;
Dava dosyası ekinde yer alan (TBMM, SPK, BDDK vb) raporlarda davalı şirketin izinsiz halka arz yaptığı, izinsiz aracılık faaliyetlerinde bulunduğu, mevzuata aykırı şekilde kar payı dağıttığı ve primli pay ihraç ettiği yönünde tespitlere yer verildiği,
Türk Ticaret Kanunun Madde 321- (1) Ticari mümessil, ticari vekil veya seyyar tacir memuru olarak hareket ettigini açıkça bildirmeksizin, şirket adına işlemlerde bulunan komanditer ortak, bu işlemler nedeniyle iyiniyetli üçüncü kişilere karsı komandite ortak gibi sorumlu olur.
(5) Komanditerin, şirket yönetimine karışması sonucunu doğurmayacak şekilde öğüt vermesi, görüş açıklaması, olağanüstü iş ve işlemler ile şirketin iş ve işlemleri üzerinde haiz olduğu denetleme haklarını kullanması, kanunda yazılı hâllerde yönetim islerini gören kimselerin atanmalarına, görevden alınmalarına katılması, şirket içinde ikinci derecedeki hizmetlerde ve görevlerde çalıştırılması, komanditer sıfatıyla sorumluluğunu etkilemez.
Bu konuda YARGITAY 11. Hukuk Dairesi 2016/4603 Esas ,2016/6789 karar sayılı ilamında da bahsedilerek, Bunların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağı hükme bağlandığından davalıların da davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanı ve üyeleri olarak gerek MK’nın 50. maddesi gerekse de TTK’nın 321/son maddesi uyarınca zarardan sorumlu tutulabileceği ve bu nedenle kendilerine husumet yöneltilebileceği ifade edilmiş olmakla davalı olan yöneticilerin sorumlu olması gerekeceği kanaatına varılmıştır.
DAVACININ ALACAĞININ BELİRLENMESİ
Davacı taraf vekili dava dilekçesinde davacı için 5.000,00 TL talepte bulunarak fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmuştur. Davacı tarafça ıslah dilekçesi sunulmadığından dava dilekçesindeki talep üzerinden değerlendirme yapılmıştır.
Yukarıda detaylı olarak belirtilen davalı tarafından SPK sunulan CD nin incelenmesi neticesinde davacının isminin bu CD para tahsilatı yapılan Ek- 1a ve Ek-1b- 27.631,00 EURO ( =54.041,54 DM = 49.539,62 TL) tahsil edildiği ortaya çıkmıştır.
Her ne kadar davalının SPK’ya bildirdiği ve yukarıda bilirkişi raporunda belirtilen; EK 2b Listesinde …..İNŞAAT TARIM A.Ş.’ DEN 50.069,25 DM=45.898,24 TL= 25.600,00 EUR aldığı görünmekte ise de, davacının bu konuda bir kabulü bulunmadığı gibi, davalı taraf da söz konusu ödemelere ilişkin davacının imzasını havi bir tahsilat makbuzu vb bir belge de sunulmamıştır. Bu yönüyle davalı tarafın ödeme iddiasını ispatlayamadığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar davalının SPK’ya bildirdiği ve yukarıda bilirkişi raporunda belirtilen; EK_8_a-b(….. HOLDİNG A.Ş. 1996-97 KAR PAYI TABLOSU)listesinde yer alan davacının; alacağına eklenebilecek kar payı bilirkişi raporunda hesaplanmışsa da, yukarıda açıklandığı üzere taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığından ve davacının davalı tarafa verdiği parayı haksız fiil hükümleri kapsamında talep edebileceği kabul edildiğinden hesaplanan kar payı davacının alacağına ek olarak kabul edilmemiştir.
Davacı taraf faiz talep etmiş olmakla beraber dava öncesi bir tarihi açık olarak belirtilmediğinden dava tarihinden itibaren faiz talep ettiği kabul edilmiştir. Davacı ticari faiz isteminde bulunmuş olup, davalı şirket, Anonim Şirket olup, yapmış olduğu faaliyetleri ticari nitelikte olduğundan, davacı tarafın avans faiz ile ilgili talebinin de kabulü gerekmiştir.

Davacının talebi 5.000,00 TL ile sınırlı olduğundan bu miktarın temerrüt tarihi olarak kabul edilen dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalılardan müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesi gerekmiştir.
Gerek yukarıdan beri anlatılan nedenlerle gerekse Yargıtay …Hukuk Dairesi 17/06/2016 tarih …. Esas…. Karar sayılı ve benzeri pek çok kararından ayrıntılı bir şekilde anlaşılacağı üzere davalı tarafın, ortakların sermaye olarak verdiğini isteyemeyeceğine dair yasal düzenlemeyi kulllanarak para yatıran kişileri grup şirketlerden herhangi birinde veya birkaçında düşük nominal bedellerle şeklen ortak gibi gösterdikleri, tahsil ettikleri parayı ise muhasebe kayıtlarına yansıtmayarak para iadesi taleplerini reddettikleri ve tüm bu nedenlerle taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı ve davalı tarafın aldığı paraları iade etmesi gerektiği anlaşılmış, dava dilekçesindeki açık talep gereğince taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine de karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın Kabulü ile
A) Davacının, davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine,
B) 5.000,00 TL’nin dava tarihi olan 25/05/2007 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalılar ….. Holding A.Ş ve ….’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Alınması gereken 341,55-TL eksik harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafça sarf edilen 24,30-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça sarf edilen tebligat ve müzekkere gideri ile bilirkişi sarf gideri olmak üzere toplam 2.033,80-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı …. Holding A.Ş. vekilinin yüzlerine karşı, davalı ….’ın yokluğunda, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize müracaatla YARGITAY yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 24/10/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır