Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/156 E. 2020/145 K. 11.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/156 Esas
KARAR NO : 2020/145

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 28/07/2011

MAHKEMEMİZ DOSYASI İLE BİRLEŞEN İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ’NİN 2013/180 ESAS VE 2014/95 KARAR SAYILI DOSYASI

DAVA TARİHİ : 11/06/2013
KARAR TARİHİ : 11/02/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA: Davacı vekili (Bozma öncesi) vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 05/02/2009 tarihli “Trafik Taşıma Sözleşmesi ” imzalandığını, bu sözleşme uyarınca davacı ile davalı şirketlerin şebekelerinin irtibatlandırıldığını, müvekkilinin sözleşmeye uygun şekilde davalı şirket şebekesi üzerinden gelen çağrıları yurtdışına aktardığını, Nisan 2010 tarihine kadar taraflar arasında ki sözleşmeye ve işleyişe uygun olarak davalıdan gelen çağrıların aktardığını ve CDR kayıtlarına istinaden düzenlediği 279.909,30 TL tutarındaki faturayı usulüne uygun şekilde davalıya tebliğ etmiş olmasına karşın davalının Nisan 2010 ayına ilişkin faturayı ödemediğini, davalının Bakırköy …. Noterliğinin …. nolu ihtarnamesi ile hukuka aykırı şekilde faturaları müvekkiline iade ettiğini, söz konusu faturanın ödenmemesi üzerine yurtdışındaki operatörlerden kayıtların istendiğini ve davalı şebekesinden müvekkiline ulaşan çağrıların yurtdışı operatörlerine başarıyla ulaştırıldığı tespit edildiğini, düzenlenen 14/10/2010 tarihli 279.909,30 TL tutarlı faturanın davalıya tebliğ edildiğini, ancak davalının hukuka aykırı şekilde bu faturayı iade ettiğini belirterek 279.909,30 TL tutarındaki alacağın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL ‘lik kısmının 20/10/2010 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte taraflarına ödenmesini talep etmiştir.
ASIL DAVA: Davalı vekili (Bozma öncesi) vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafla aralarında 05/02/2009 tarihli ” Trafik Taşıma Sözleşmesi ” kapsamında verdiği hizmete ilişkin 03/05/2010 tarihli 279.909,30 TL bedelli faturayı düzenlediğini ancak, yanlış ve hatalı olan bu faturanın noter aracılğıyla iade edildiğini, daha sonra bu iade edilen faturanın yerine 14/10/2010 tarihli aynı bedelli faturanın düzenlenip tebliğ edildiğini bu faturarın da iade edldiğini, davacı ve müvekkili şirket CDR kayıtlarının örtüşmediğini, söz konusu problemin görüşmelerin bitimini müteakiben müvekkil şirketin şebekesi kapatması sinyali vermesine rağmen davacı şirketçe görüşmenin sona erdirilmemesi kaynaklı olduğunu, açılan davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu daha önceki aylara ait kayıtlar incelendiğinde talep edilen bu bedelin çok yüksek olduğunu bu durumun da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek davanın redini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı ile davalı şirket arasında 05.02.2009 tarihli tarfik taşıma sözleşmesi imzalandığını ve bu sözleşme uyarınca davalı ile davalı şirketlerin şebekeleri irtibatlandırdığını, davacı müvekkili sözleşmeye uygun şeklide davalı şirket şebekesi üzerinden gelen çağrıları yurtdışına aktardığını, davacı müvekkili Nisan 2010 da taraflar arasındaki sözleşme ve işleyişe uygun şeklide davalıdan gelen çağrıları aktardığını, davalı tarafından söz konusu faturanın ödenmemesi üzerine davacı şirket yurt dışındaki operatörlerden kayıtları istediğini, bu kayıtları kendi kayıtları ile karşılaştırdığını ve bu karşılaştırma sonucunda davalının şebekesinden davacı ….’a ulaşan cağrıların yurtdışı operatörlerine başarıyla ulaştırıldığının tespit edildiğini, davalı aleyhinde Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas (Yeni: Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas) sayılı dosyası ile kısmi alacak davası açıldığını, fazlaya dair hak ve alacaklar saklı tutulmak kaydıyla alacağın 10.000,00 TL tutarındaki kısmı talep edildiğini, bu nedenlerle davanın kabulü ile fazlaya dair hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla 269.909,30 TL’nin 20.10.2010 tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi (ticari işlerde uygulanan avans faizi) ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, yargılama masraf ve giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava, sözleşme kapsamında alacak istemine ilişkindir
Tüm taraf delilleri toplanılmış bu kapsamda taraflar arasındaki sözleşme örneği, görüşme kayıt dökümleri, CDR kayıtları, Telekominikasyon İletişim Başkanlığından kayıt dökümleri dosya içerisine alınmış elektrik elektronik mühendisi Yar.Doç.Dr …. ve mali müşavir Prof Dr ….’dan oluşturulan bilirkişi kurulu aracılığıyla dosya kapsamı ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Bilirkişi kurulundan alınan 11/05/2012 havale tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında; “Davacının gönderdiği ve davalı tarafından iade ve itiraz edilen … nolu dava konusu 279.909,30 TL bedelli ” Uzak Mesafeden Telefon Hizmeti” konulu faturasının TTK. M. 23 yönünden kesinleşmediği gibi fatura içeriğindeki hizmetin teknik yönden davalıya teslimi de ispata muhtaç olmakla, davacının davalıdan alacak talebine yer olmadığı,” bu rapora itiraz üzerine aynı bilirkişi kurulundan 28/12/2012 ek rapor alınmış, bu raporda da “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı kayıtları Global kayıtları ile örtüşmekte ve …. tarafından telefon görüşmeleri sonlandırıcı sinyal gönderilemediğinden/ teknik arıza nedeni ile gönderilemediğinden, TElekomünikasyon İletişim Başkanlığı kayıtlarında …. operatörü tarafından yapılan bazı aramalarda konuşma süresi 43200 saniye= 720 dakika= 12 saat olarak maksimum konuşma süresi olarak kayıt edilmiş bulunmaktadır. Bu süre 12 saat olarak kayıtlara geçmiş ancak bu durum gerçek anlamda aboneler tarafından konuşma süresi olarak ta kullanılmış olabilir, sistemde oluşan bir hata ile telefonun kapanmasına rağmen kapatma sinyalinin gönderilememesi sonucu doğan maksimum 122 saat konuşma süresi olarak da kayıtlara geçmiş olabilir.” şeklinde görüş bildirilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay bozma ilamından önce verilen kararda, tüm dosya kapsamı ve yapılan yargılama neteciside taraflar arasındaki 05/02/2009 tarihli trafik taşıma sözleşmesinin mevcut olduğu bu kapsamda davacı tarafça davalıya linkler üzerinden görüşme hakkı tanındığı, ancak nedeni tam olarak tespit edilemeyecek şekilde bu hatların açık kaldığı, bu kapsamda davacı tarafın hatlardan dolayı kullandırmasının sabit olduğu ancak, meydana gelen kaybın davalıdan kaynaklanan bir kusurla meydana gelip gelmediğinin net olarak tespit edilmediği bu durum karşısında geldiği hususu tam olarak tespit olunamamış, ancak hatların kullanılması olğusunun sabit olması, taraflararasındaki sözleşme de davacı kayıtlarının esas alınacağı yönünde ki delil sözleşmesi dikkate alınarak davacının talep hakkının olduğu kabul olunmuş, ancak mülga B.K 42 maddesi gereğince olayın oluşu dikkate alınarak takdiren % 50 oranında indirim yapılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizden verilen 20/02/2013 tarih ve …. Esas … Karar sayılı ilamı temyiz edilmiş olmakla; Yargıtay … Hukuk Dairesi 26.11.2013 tarih ve … Esas …. Karar sayılı ilamı ile “1-Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden; a)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının yerinde olmadığı, b)Davanın, taraflar arasındaki Trafik Taşıma Sözleşmesi’nden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkin olduğu, 6100 sayılı HMK’nın 266/1. maddesi “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir” hükmünü içermektedir. HMK’nın 281 ve 282. madde hükümlerinde de hakimin bilirkişi raporunu diğer delillerle birlikte serbestçe takdir edeceği, ancak bilirkişi raporunu yeter derecede kanaat verici bulmazsa bilirkişiden ek rapor ya da sözlü açıklama isteyebileceği gibi, başka bir bilirkişiden rapor alabileceği öngörülmüştür. Mahkemece, alınan 11.05.2012 tarihli bilirkişi raporunda; aynı numaradan 5-10 saniye aralıklarla 720’şer dakikalık görüşmeler yapılmasının mümkün olmadığı, hizmetin teknik yönden davalıya tesliminin ispata muhtaç olduğu, davacının davalıdan alacak talebine yer olmadığı görüşü bildirildiği halde, davacı vekilinin rapora itirazı üzerine alınan 21.12.2012 tarihli ek bilirkişi raporunda; TİB kayıtları ile davacı kayıtlarının örtüştüğü, 720 dakikalık(12 saatlik) konuşma süresinin gerçek anlamda aboneler tarafından konuşma süresi olarak kullanılmış olabileceği ya da sistemde oluşan bir hata ile telefonun kapanmasına rağmen kapatma sinyalinin gönderilememesi sonucu doğan maksimum konuşma süresi olarak da kayıtlara geçmiş olabileceği görüşü bildirildiği, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi ek raporu ile ilk rapor çelişmekte olup, işin özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi de gözönüne alındığında bu sonuca hangi gerekçeyle varıldığı anlaşılamadığı, bu durumda mahkemece, uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla dosya kapsamı ve tarafların kayıtları üzerinde inceleme yapılarak rapor ve ek rapor arasındaki çelişkiyi giderici, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli rapor alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı, 2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Davanın, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca faturaya dayalı hizmet bedelinin tahsili istemine ilişkin olduğu, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 42. maddesinin, ”Zararı ispat etmek müddeiye düşer, zararın hakiki miktarını ispat etmek mümkün olmadığı takdirde hakim, halin mutat cereyanını ve mutazarrır olan tarafın yaptığı tedbirleri nazara alarak onu adalete tevfikan tayin eder.” hükmünü içerdiği, aynı Kanun’un 98/2. maddesi yollaması ile sözleşme ilişkilerinde de uygulanması mümkün olan, haksız fiillerde zararın tayinini düzenleyen 42. maddenin, davalının kusurlu olduğu kanıtlandıktan sonra, zararın gerçek miktarının kanıtlanamaması durumunda uygulanabileceği hususu gözardı edilerek, meydana gelen kaybın davalıdan kaynaklanan bir kusurla meydana gelip gelmediğinin net olarak tespit edilemediği gerekçesiyle BK’nın 42. maddesi gereğince dava konusu hizmet bedelinden takdiren %50 oranında indirim yapılmasının da doğru olmadığı, sonuç olarak; Yukarıda (1a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (1b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, taraflar yararına BOZULMASINA” karar verilmiştir.
Yargıtay Bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiş olup; HMK 324 md. Gereğince davacı tarafa 1500 TL bilirkişi gideri yatırmak üzere 2 hafta mehil verilmesine, sürenin sonunda celse arasında dosya kapsamında ve bozma ilamı doğrultusunda rapor alınmasına karar verilmiştir.
Hukukçu bilirkişi …., Elektronik Mühendisi bilirkişi … ve Mali Müşavir bilirkişi … 20/03/2015 tarihli raporlarında özetle; davacının ticair defter kayıtlarında dava konusu 14.10.2010 tarihli …. nolu 279.909,30 TL tutarlı faturanın usulüne uygun olarak kayıtlı olduğunu, bu fatura kaydının öncesinde davalının davacıdan 1.176,87 TL alacaklı olduğunu, tarafların kayıtlarının bu tutarda mutabık olduğunu, bilahare dava konusu faturanın ticari defterlere kaydedilmesi neticesinde dava tarihi itibari ile davacının davalıdan 278.732,43 TL alacaklı olarak gözüktüğünü, davalının ticari defter kayıtlarında dava konusu 14.10.2010 tarihli …. nolu 279.909,30 TL tutarlı faturanın kayıtlı olmadığını, dava tarihi itibari ile davalının davacıdan 1.176,87 TL alacaklı olarak gözüktüğünü, tarafların ticari defter kayıtlarındaki cari hesap bakiyeleri arasındaki farkın dava konusu 14.10.2010 tarihli … nolu 279.909,30 TL tutarlı faturadan kaynaklandığını, Teknik olarak yapılan incelemeye göre, …:, …. A.Ş. Tarafından ister bilgisi dahilinde, isterse bilgisi dahilinde olmasın bu kadar yoğur bir trafiği fark etmemesi veya fark edip uyarmaması noktasında kendi CDR kayıtlarına göre bir kusuru bulunduğunu, bu kusur oranını belirleyebilmek adına, … A.Ş:’nin yaptığı görüşmelere ait CADR kayıtları net bilgi vermediği için, ortaya çıkan trafiğin ….. IP’lerinden karşı taraftaki İP’lere sorunsuz teslim edildiği ve bu sürede bağlantının devam ettiğini tespit etme adına Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB)’ndan hem … hem de ….’dan çıkan trafiğine ait ayrı ayrı CDR kayıtlarının 1-19 Nisan 2010 tarihleri arasını içerir şekilde istenmesini, bu kayıtlara ait IP bağlantılarının da (Hangi IP adresinden hangi IP adresine teslim edilmiş) CDR kayıtlarına eklenmesi, ayrıca TİB’ten 2010 yılında bu 2 operatöre ait CDR kayıtlarını nasıl temin ettiği hususunun sorularak, TİB’in eğer operatörlerin serverlarına bağlanarak bu CDR kayıtlarını otomatik olarak çekti ise hangi sıklıkla bu kayıtları çektiği, bu şeklide değil de direk operatörler tarafından gönderildi ise bunun bilgisinin öğrenilerek, TİB7ten gelecek CDR kayıtlarının eşleştirilmesi neticesinde bir sonuca varabilmenin mümkün olacağını, mevcut dosyadaki CDR kayıtlarına göre, hem Global açısından hem de …. açısından birbirini tutmayan veriler (TİB CDR kayıtları ile yapılan karşılaştırma) bulunduğunu, teknik ve hukuki olarak değerlendirmenin ancak bu istenen bilgiler temin edildikten sonra yapılabileceğini bildirmişlerdir.
TİB başkanlığına müzekkere yazılarak 1-19Nisan 2010 tarihleri arasındaki Hem …. hemde …. in …. dan çıkan trafigine ait ayrı ayrı CDR kayıtlarının istenilmesine, bu kayıtlara ait İP bağlantılarının da CDR kayıtlarına eklenilmesine, ayrıca TİB den 2010 yılında bu iki operatöre ait CDR kayıtlarını nasıl temin ettiği hususunun sorularak TİB in eğer operatörlerin serverlerine bağlanarak CDR kayıtlarının otomotik olarak çektiyse hangi sıklıkla bu kayıtları çektiği, bu şekilde değil de direkt operatörler tarafından gönderildi ise bunun bilgisinin sorulmasına cevap geldiğinden dosyanın bilirkişi heyetine tevdi ile ek rapor alınmasına karar verilmiş olup; kök raporu hazırlayan bilirkişi heyeti 15/07/2016 tarihli ek raporlarında özetle; kök raporda belirtilmiş olduğu üzere doğru tespit yapabilme adına Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) ‘den istenen bilgilerle ilgili olarak, TİB tarafından anlamsız bir şekilde 28.09.2012 tarihli B.11.6.BTK…. sayıl nolu yazısı ekinde göndermiş olduğu Evrak tarihi 18.07.2012 evrak sayısı …. sayı nosu … olan CD’si içinde 16.04.2010-19.04.2010 tarihleri arasına ait CDr kayıtlarının olmasına karşın, bu defaki yazısına gerekli çalışmanın Bilgi Sistemleri Daire Başkanlığı tarafından yapıldığını ” Başkanlığımız bünyesinde 2010 yılı CDR kayıtları içerisinde …. Hizmetleri A.Ş.’den ve … Hizmetleri A.Ş:’den alınan hiç bir bilgi bulunmamaktadır.” denilmekte olduğunu, daha önce sorulmasını istedikleri hususlarla ilgili bilginin daha önce gönderilen evrak sayıl numaralarıyla tekrar sorulması hususu mahkemenin takdirinde olduğunu, TİB’ten gelecek cevaba kadar eğer mevcut durum üzerinden bir değerlendirme yapmaları istenirse, olası durumlara göre, tarafların kusur oranlarını içerir bir rapor hazırlanabileceğini, kusur oranını belirleyebilmek adına …. A.Ş.’nin yaptığı görüşmelere ait CDR kayıtlarının net bilgi vermediği için, ortaya çıkan trafiğin ….’ın IP’lerinden karşı taraftaki IP’lere sorunsuz teslim edildiğini ve bu sürede bağlantının devam ettiğini tespit etme adına Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan hem …. hem de ….’dan çıkan trafiğine ait ayrı ayrı CDR kayıtlarının 1-19 Nisan 2010 tarihleri arasını içerir şekilde istenmesi, bu kayıtlara ait IP bağlantılarının da CDR kayıtlarına eklenmesi, ayrıca TİB’ten 2010 yılında bu 2 operatöre ait CDR kayıtlarını nasıl temin ettiği hususunun sorularak, TİB’in eğer operatörlerin serverlarına bağlanarak bu CDR kayıtlarını otomatik olarak çekti ise hangi sıklıkla bu kayıtları çektiği, bu şekilde değil de direk operatörler tarafından gönderildi ise bunun bilgisinin öğrenilerek, TİB’ten gelecek CDR kayıtlarının eşleştirilmesi neticesinde bir sonuca varabilmenin mümkün olacağını bildirmişlerdir.
Bilirkişilerin beyanına göre 01-19Nisan 2010 tarihlerini içerir CDR kayıtlarının istenmesi için raporda belirtildiği gibi BTK ya müzekkere yazılmasına, müzekkere cevabı geldiğinde dosyanın tekrar bilirkişiye gönderilmesine karar verilmiş olup; kök raporu hazırlayan bilirkişi heyeti 2. Ek raporunda özetle; kök raporda belirtilen hususlar tamamlandığında teknik ve hukuki olarak sağlıklı bir değerlendirmenin yapılabileceğinin bildirildiği, bu bağlamda T.C. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun 20.01.2017 havale tarihli …. sayılı ekinde yer alan 1 adet CD içerisinde CDR kaydı bulunmadığı için eşleştirme ve inceleme yapılamamış olduğunu bildirmişlerdir.
Dosyanın konusunda uzman üniversitelerde öğretim görevlisi olarak çalışan 3’lü bilirkişi heyetine tevdii ile dosyada mevcut belgeler ve Yargıtay bozma ilamı da nazara alınarak davacı tarafa dava konusu (asıl dosya ve birleşen …. esas sayılı dosyalardaki) faturalara dayanak hizmetin verilip verilmediği, tarafların CDR kayıtlarının örtüşüp örtüşmediği, kayıtlar örtüşmüyorsa sebepleri, taraflanın kusurunun bulunup bulunmadığı, her iki taraf kayıtlarına göre ayrı ayrı hesaplama yapılmasının istenmesine karar verilmiş olup; Adli Bilişim Uzmanı bilirkişi …., Yeminli Bilirkişi …. ve Yeminli Bilirkişi …. 11/06/2018 tarihli raporlarında özetle; taraflar arasına yapılan sözleşmenin 14.maddesinde “İşbu sözleşmeden doğabilecek ihtilaflarda ….’e ait ticari defter kayıtları ile bilgisayar kayıtları HMK 287.madde anlamında muteber, bağlayıcı, kesin ve münhasır delil teşkil eder ve bu madde delil sözleşmesi niteliğindedir.” yazılı olduğunu, buna göre detaylı teknik analizi yapılan ve davacı tarafından davalıya ile gönderilenr kaydının sözleşmenin ilgili maddesine göre delil niteliğinde olduğunu, ancak davacı tarafından bu kayıtların esas alınmamış olduğunu, bahse konu e-postanın davacı sistemi tarafından oluşturulmuş ve davalıya gönderilmiş olduğunu ancak davacı tarafından gönderilen bu kayıtlara göre faturalandırma yapılmadığının görüldüğünü, davacının, kendi sistemleri ile tuttuğu ve kendi sistem üzerinden e-posta ile otomatik gönderdiği kayıtları kabul etmediğinin görüldüğünü bildirmişlerdir.
Dosyanın taraf itirazları tek tek irdelenmek suretiyle ek rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdiine karar verilmiş olup; Adli Bilişim Uzmanı bilirkişi …., Yeminli Bilirkişi …. ve Yeminli Bilirkişi …. 11/06/2018 tarihli ek raporlarında özetle; taraf itirazları ve dosya kapsamı tekrar değerlendirildiğinde, kök raporda belirttikleri kanaatlerinde her hangi bir değişiklik olmadığını bildirmişlerdir.
BTK’ya yazılan tüm müzekkere cevapları incelendiğinde BTK tarafından ilk cevaptan sonra müzekkerelere cevap verilmediği, BTK tarafından verilen ilk 20/01/2017 tarihli cevapta, görev ve yetki aşan talepler bulunması nedeniyle cevap verilemeyeceğinin bildirildiği, işletmecilerin ilgili hususlarda kendileri tarafından yerine getirilmesi gerektiği bildirilmiş ve BTK tarafından sonradan yazılan müzekkerelere cevap verilmeyeceği anlaşılmakla cevap bekleme ara kararından dönülmesine karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamında yapılan incelemede, davacı şirket ile davalı şirket arasında 05/02/2009 tarihli “Trafik Taşıma Sözleşmesi ” imzalandığı, bu sözleşme uyarınca davacı ile davalı şirketlerin şebekelerinin irtibatlandırıldığı, sözleşme konusunun davacı şirketin davalı şirket şebekesi üzerinden gelen çağrıları yurtdışına aktarma şeklinde olduğu, davacı tarafından CDR kayıtlarına istinaden düzenlenen 279.909,30 TL tutarındaki fatura nedeniyle alacaklı olup olmadığına yönelik Yargıtay bozma ilamına göre yapılan inceleme neticesinde ve alınan raporlarda, teknik olarak yapılan incelemeye göre, …’nin, …. A.Ş. tarafından ister bilgisi dahilinde, isterse bilgisi dahilinde olmasın bu kadar yoğun bir trafiği fark etmemesi veya fark edip uyarmaması noktasında kendi CDR kayıtlarına göre bir kusuru bulunduğu, bu kusur oranını belirleyebilmek adına, …. A.Ş:’nin yaptığı görüşmelere ait CADR kayıtları net bilgi vermediği için, ortaya çıkan trafiğin …’ın IP’lerinden karşı taraftaki İP’lere sorunsuz teslim edildiği ve bu sürede bağlantının devam ettiğini tespit etme adına Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB)’ndan hem …. hem de ….’dan çıkan trafiğine ait ayrı ayrı CDR kayıtlarının 1-19 Nisan 2010 tarihleri arasını içerir şekilde istenmesi gerektiği bildirmiş olup, yazılan tüm müzekkerelere yetki ve görev aşımı nedeniyle cevap verilemeyeceğinin anlaşıldığı, bunun üzerine mevcut delilere göre yeni bir heyet oluşturularak faturalara dayanak hizmetin verilip verilmediği, tarafların CDR kayıtlarının örtüşüp örtüşmediği, kayıtlar örtüşmüyorsa sebepleri, taraflanın kusurunun bulunup bulunmadığı, her iki taraf kayıtlarına göre ayrı ayrı hesaplama yapılmasının istenmesine karar verilmiş olup, yapılan bilirkişi incelemesinde, ilgili hatanın hizmeti alan davalı şirketin hizmet aldığı davacı şirkete aramaların sonlandığına dair sinyali göndermemesinden mi kaynaklandığı yoksa hizmet sağlayan davacı şirketin yurtdışı bağlantısını sağlayan Alman menşeili şirkete aramaların sonlandığına dair sinyali gönderememesinden mi kaynaklandığının tespitinin yapılması gerektiği ancak BTK tarafından cevap verilmemesi nedeniyle kusur tespitinin yapılamadığı, bununla birlikte diğer hususlar değerlendirildiğinde taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde, 14. Madde kapsamında bilgisayar kayıtlarının maddi delil teşkil edeceği belirtilmiş olmakla, davacının bilgisayar kayıtlarını esas alarak faturalandırma yapmadığının tespitinin yapıldığı, meydana gelen kaybın davalıdan kaynaklanan bir kusurla meydana gelip gelmediğinin net olarak tespit edilemediği, hizmetin teknik yönden davalıya tesliminin ispata muhtaç olduğu, ispat yükünün davacı tarafta olduğu, buna göre davacının davasını ispatlayamadığı anlaşılmakla kanıtlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Asıl ve birleşen dosya yönünden açılan davaların ayrı ayrı REDDİNE,
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 148,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 94,10 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafça yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden davalı yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 3.400,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN;
6-Alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 4.609,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.555,00 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
7-Davacı tarafça yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
8-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden davalı yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 27.343,65 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
9-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize müracaatla YARGITAY yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, anlatıldı.11/02/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

İş bu evrak 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümleri uyarınca imzalanmış olup HMK Yönt. 8/5 maddesi gereği fiziki olarak imzalanmayacaktır