Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1252 E. 2019/819 K. 17.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/1252
KARAR NO : 2019/819

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/11/2014
KARAR TARİHİ : 17/07/2019
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 18/07/2019

DAVA; Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkilinin Singapur’da faaliyet gösteren davalı şirkete, 03.04.2013 tarih ….. nolu fatura ile 3.657.321,35 USD bedelle 517.300 külçe bakır, 10.04.2013 tarih ….. nolu fatura ile 664.440,48 USD bedelle 93.980 külçe bakır satarak ihraç ettiğini, davalının 03.04.2013 tarihinde 3.291.589,21 USD, 19.04.2013 tarihinde 423.121,44 USD ödemç yaptığını, bakiye 607.091,16 USD borcunu ödemediğini beyanla müvekkilinin 607.091,16 USD ürün bedeli alacağının aynen veya bunun mümkün olmaması halinde fiili ödeme günündeki rayiç üzerinden TL karşılığının, Devlet Bankalarının USD ile açılmış 1 yılı vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP; Davalı şirket adına yapılan yurtdışı tebligatına rağmen yasal süresi içerisinde ibraz edilmiş cevap dilekçisi bulunmamaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava konusu uyuşmazlık davacı ile davalı arasında ticari alım-satımdan kaynaklanan ticari ilişki bulunup bulunmadığı, bu ilişki kapsamında davacının davalıdan faturaya dayalı bakiye 607.091,16-USD alacağı bulunup bulunmadığı hususlarındadır.
Dava konusu uyuşmazlığın tespiti amacıyla tarafların ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, SMMM ….. ile gümrük bilirkişi ….. tarafından düzenlenen raporda, davacı …… ve Tic. ltd. Şti. firmasının iddiasında olan 03.04.2013 tarih ….. nolu 3.657.321,35 USD tutarlı ve 10.04.2013 tarih….. nolu 664.440,48 USD tutarlı fatura muhteviyatı eşyaların tabloda gösterilen Transit beyannameleri ile toplamda 4.321.761,83 USD tutarlı eşyaların yurt dışına transit ticaret kapsamında çıkışının yapıldığı, …… Bankası Genel Müdürlüğünden gelen…… sayı ve 08.08.2016 tarihli cevap yazılarında, davacı döviz hesabına … LTD. firmasından 03.04.2013 tarihinde 3.291.569,21 USD ve 19.04.2013 tarihinde 423.101,44 USD havale geldiğinin bildirildiği, sonuca göre davacı hesabına davalı tarafından toplamda 3.714.670,65 USD gönderilmiş olduğu, davacı tarafından yurt dışına gönderilen eşyalar bedelinin 4.321.761,83 USD olmasına karşın davalı tarafından yapılan ödemeler toplamının 3.714.670,65 USD olduğu, sonuca göre davacı …… VE TİC. LTD. ŞTL’nin, davalı … INTERNATIONAL PTE. LTD, firmasından (4 321 761,83 -3 714 670,65) 607.091,18 USD Alacaklı olduğu, davacının 607.091,16 USD’nin tahsilini talep ettiği, 607.196,16 USD’nin dava tarihi olan 28.11.2014 tarihinde TL karşılığının TCMB döviz kuru 2,2189 x 607.196,16 USD = 1.347.074,57 TL olduğu belirtilmiştir.
Davalı şirket vekili yargılama sırasında ibraz ettiği vekaletnamesi ile birlikte yasal süresi geçtikten sonra ibraz ettiği beyan dilekçesinde, müvekkili ile davacı arasında herhangi bir sözleşme bulunmadığını, davacının satım sözleşmesinin tarafı olmayıp …..’a ait borcu 3.kişi sıfatıyla ifa ettiğini, mal bedelinin satım sözleşmesinde belirtildiği şekliyle müvekkili tarafından ödendiğini, davacı tarafa herhangi bir borçlarının olmadığını, davacı tarafın aktif husumet ehliyetini doğrular nitelikte belge ibraz etmediğinden bilirkişi raporundaki değerlendirmelerin hatalı olduğunu, davacı tarafça düzenlenen faturaların müvekkilinin borcunun bulunmadığını ispata yeter nitelikte olmadığını, taraflarınca sunulan bilgi ve belgeler ile birlikte yeniden inceleme yapılmasını talep etmiştir.
Bu aşamada, 6100 sayılı HMK’nın delillerin ibrazıyla ilgili hükümlerini değerlendirmek gereklidir. HMK’nın 119/1-(f) hükmü uyarınca, gerek yazılı gerekse basit yargılama usulünde, iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin, dava dilekçesinde belirtilmesi gerekir. Maddenin gerekçesinde bu gerekliliğin, 6100 sayılı HMK’nda bir yenilik olarak düzenlendiği ifade edilmiştir. Böylece, özellikle ispat konusunda davaların usul ekonomisi ilkesine uygun bir biçimde, makul bir sürede sonuçlanması hedeflenmiştir. Delillerin bildirilmesi hakkındaki bu düzenleme, Kanunumuzda kabul edilen somutlaştırma yükünün de bir gereğidir (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku, Ankara 2013, 14. Bası, s. 506).
Dava dilekçesinin davalıya tebliğinde, davalının iki hafta içinde davaya cevap verebileceğinin ihtarının gerektiği HMK’nın 122. maddesinde düzenlendikten sonra aynı süreye “cevap dilekçesini verme süresi” başlıklı 127. maddesinde tekrar yer verilerek “Cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır…” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu aşamada vurgulamak gerekir ki; HMK’nın 122. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere cevap süresi, Kanun tarafından düzenlenmiş kesin bir süre hâline getirilmiştir. Bu hakkını kullanmayan, yani süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılacaktır (HMK. m.128). 6100 sayılı HMK’nın “Cevap dilekçesinin içeriği” başlığını taşıyan 129. maddenin 1. fıkrasının (e) bendinde savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin cevap dilekçesinde bulunması gerektiği belirtilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, hem dava dilekçesinde hem de cevap dilekçesinde gösterilen ve tarafın elinde bulunan belgelerin dilekçeye eklenerek mahkemeye sunulması, başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede yer alması zorunludur (HMK. m. 121, 129/2) Dilekçelerin teatisi aşamaları bu şekilde net sürelere bağlı olarak düzenlendikten sonra yasa koyucu, “delil” bildirmenin “süreye” bağlı olduğunu tekrar vurgulayan 145. maddeye yer vermiştir. Anılan hüküm aynen; “Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.” şeklindedir. Tekrar edilmesinde yarar vardır ki; yasa koyucu, tarafların, kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyecek olmalarını emredici bir düzenlemeyle (m.145) benimsedikten sonra, bunun istisnalarını da belirtmiştir. Buna göre, ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilecektir.
Görüldüğü üzere, 6100 sayılı HMK’nın sistematiği içinde; tahkikat aşamasına geçilmezden evvel tarafların uyuşmazlık konularının ve bu uyuşmazlıkların çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha işin en başında belirlenerek tahkikatın etkin bir şekilde yapılmasının hedeflendiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan hususların özetlenmesi gerekirse; AİHS’nin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılamanın etkin ve makul bir süre içinde bitirilmesi için 6100 sayılı HMK’da düzenlemelere yer verilmiş olup, bu bağlamda delil gösterilmesi dilekçelerin teatisi (dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap) aşamasına hasredilmiştir. Tarafların, Kanunda belirtilen bu sürelerden sonra delil gösterebilmeleri ancak iki yasa maddesinde belirtilen hallerle sınırlıdır. Onlar da; iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesini düzenleyen 141. madde ile sonradan delil gösterilmesinin hüküm altına alındığı 145. maddedeki durumlardır.
Bu açıklamalar ışında somut olay incelendiğinde; davalının süresinde cevap dilekçesi vermediği hususunda bir tartışma bulunmamaktadır. Dava dilekçesinin usule uygun ihtar içerir şekilde tebliğinden sonra iki haftalık süre içerisinde delillerini bildirmeyen davalının sonradan delil gösterebilmesi için HMK’nın 145. maddesinde belirtilen istisnai hallerin mevcudiyeti de somut olayda ileri sürülmüş değildir. İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesini düzenleyen 141. madde koşulları da oluşmamıştır. Bu durumda; dava dilekçesinin davalıya usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinden sonra süresi içerisinde cevap dilekçesi verilmediğinden savunmanın dayanağı olarak süresinde ileri sürülen bir delil (HMK. m. 129/1-e) bulunmadığından davalıya delil göstermesi için süre vermesine yasal olarak imkân bulunmadığının kabulü gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 20.04.2016 tarih, 2014/2-695 Esas, 2016/522 karar sayılı ilamı) Bu sebeplerle delil ibrazı için davalıya yeniden süre verilmemiştir. Davalı taraf ödeme belgelerinin nazara alınmasını talep etmiş ise de, taraf vekillerinin gerek sunduğu dilekçeler gerekse de duruşmada alınan beyanları ile gelinen aşamada asıl olarak ödenmesi gerekli miktar ve dava tarihine kadar ödenen miktar konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın davalı tarafça yapılması gerekli ödemelerin dava dışı 3.kişiye yapılması nedeniyle borcunun kalmadığı iddiasına dayalı olduğu tespit edilmiştir. Mahkememizce itibar olunan bilirkişi raporu ile 03/04/2013 tarihli 3.657.321,34 USD tutarlı ve 10/04/2013 tarihli 664.440,48 USD tutarlı fatura muhteviyatı eşyaların transit beyannameleri ile toplamda 4.321.761,83 USD tutarlı eşyaların yurtdışına transit ticaret kapsamında çıkışının yapıldığı, davacının döviz hesabına davalı tarafça 03/04/2013 tarihinde 3.291.569,21 USD ve 19/04/2013 tarihinde 423.101,44 USD havale ile ödeme yapıldığı, davacının aradaki miktar olan 607.091,16 USD miktar kadar alacaklı olduğu, dava dışı 3.kişiye yapıldığı belirtilen ödeme ile davacının ifada bulunmuş kabul edilemeyeceği, bu hususta yapılacak bilirkişi incelemesinin de bu sebeple sonuca etkili olmayacağı değerlendirilmekle açılan davanın kabulü ile 607.091,16 USD’nin dava tarihi olan 28.11.2014 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi gereğince 1 yıl vadeli USD döviz hesaplarına uygulanan değişen oranlarda faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
AÇILAN DAVANIN KABULÜNE,
607.091,16 USD’nin dava tarihi olan 28.11.2014 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi gereğince 1 yıl vadeli USD döviz hesaplarına uygulanan değişen oranlarda faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
1-Alınması gereken 91.778,13 -TL harçtan peşin yatırılan 23.004,70 TL’den mahsubu sonucu 68.773,43 TL ‘nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
2-Dava ilk açılış harç gideri olan 23.029,90 -TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
3-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 1.539,25 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 64.256,60 -TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, anlatıldı.17/07/2019

Başkan …
E-imzalı
Üye …
E-imzalı
Üye …
E-imzalı
Katip …
E-imzalı