Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/101 E. 2020/228 K. 03.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/101 Esas
KARAR NO : 2020/228

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 13/11/2008
KARAR TARİHİ : 03/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketlerinde aralarında bulunduğu …… tarafından Almanya başta olmak üzere bir çok ülkede yatırılan paraların islendiği her an geri çekilebilecği ve karşılığında yüksek oranlarda faiz verileceği, garantileri ile bir banka gibi davranılmak suretiyle binlerce Türk vatandaşından bu iş için görevlendirilen kişiler tarafından mevduat toplandığını, 2000 yılından itibaren şirket temsilcilerinin paraları geri ödenmesinin durdurulması sonucunda insanların Sermaye Piyasası Kuruluna (SPK) başvuruda bulunması ve SPK’nun bu konuda …… şirketleri yöneticileri hakkında yasal işlemler başlatması nedeniyle davalılar yürütülen bu yasa dışı faaliyetlere kılıf uydurmak için önceki para tahsili anında verilen makbuzlar toplanarak yerlerine üzerlerinde ortaklık durum belgesi, ortaklık ve hisse senedi takip formu ibaresi bulunan ve şirkette ne kadar paralarının bulunduğunun belirtildiği belgeler yatırım sahiplerine teslim edildiğini ve yatırımcıların dava açmalarının ve şikayette buJunmalarının önlenmesi için Grup şirketler yönetim kurulu başkanı …… imzalı mektuplar gönderilerek, mektuplarda “……. “, “…… ” “……” gibi ifadeler kullanılarak yaşanan problemlerin en kısa sürede çözüleceği sözü verildiğini, yürütülen yasa dışı faaliyetler nedeniyle SPK tarafından şirket yetkilileri hakkında suç duyurularında bulunulduğunu ve Cumhuriyet Savcıları tarafından sorumlular hakkında nitelikli dolandırıcılık , izinsiz halka arz. kanuna aykırı aracılık faaliyeti gibi suçlamalarla ceza davaları açıldığını, müvekkiline de aynı vaatlerle, davalılar tarafından para makbuzu , daha sonra geri alınarak 02/03/2000 tarihi itibariyle parasının şirkette işleyişini gösteren ortaklık durum belgesi adlı bir belge verilerek kendisine 68.860 DM ödenebileceği, yada paranın değerlendirmeye devam edileceği ifade edildiğinden davacı da buna inanarak parasını geri çekmekten vazgeçtiğini, daha sonra parasını geri istediği halde sonuç alamadığından dava açmak zorunda kaldığını, böylece Bankalar Kanunu hükümleri ile Türk Ticaret Kanununun 20/2 maddesi ve Sermaye Piyasası Kanununun 30-31 maddelerine aykırı harekette bulunulduğu SPK denetleme raporlarında belirtildiğini ve …… Şirketlerinin ve yönetim kurulu üyelerinin yürütülen hukuka aykırı faaliyetleri nedeniyle yargılandıklarını ve Konya ……. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan ve Yargıtay …… Ceza Dairesinde görülmekte olan dosya ile ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, suçun çete suçu kapsamına alınması için davalıların Dolandırıcılık ve Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçundan cezalandırılmaları istendiğini ancak zamanaşımına uğramış olması nedeniyle düştüğünü, bu nedenle davalıların bu suçtan beraat etmediklerinin gözönünde bulundurulması gerektiğini, SPK denetimlerinde izinsiz halka arz nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğunu, bununla birlikle …… Ceza Dairesi aynı şekilde para toplayan …… Holding AŞ ve yöneticileri hakkında Konya ……. Ağır Ceza Mahkemesinin …… Esas, ……. Karar sayılı kararında Cürüm İşlemek için Teşekkül oluşturma suçunun işlendiği gerekçesiyle yerel mahkemenin kararını bozmuş ve böylelikle bu şekilde para toplayan diğer holdingler açısından emsal olabilecek bir karar verdiğini. Yargıtay ….. Ceza Dairesi 04 07 2007 tarihinde bu holdinglerden bir diğeri olan ……. Holding AŞ yönetim kurulu başkanı ve yönetim kurulu üyeleri hakkında Konya ….. Ağır Ceza Mahkemesince verilmiş olan TCK’nun 158/1 hükmü gereği nitelikli dolandırıcılık suçundan 5’er yıl hapis ve 100’er bin TL para cezasını onadığını, …… Sanayi ve Ticaret AŞ yöneticileri hakkında Kayseri ……. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından …… Esas. …… Karar sayılı kararı ile bu şekilde para toplama faaliyetlerinin dolandırıcılık oluşlurduğuna hükmettiğini, davalı …..’ın TTK’nun 336.maddesi uyarınca sorumlu olduğu Yargıtay …… Hukuk Dairesinin 03 12 1093 tarihli ve …… sayılı kararı ile belirtildiğinden sorumlu olduğu her iki davalı şirketin birlikle hareket ellikleri müvekkilinin yatırımını adına yaptığına inandığından, diğer şirketlerin paravan olarak kullanıldığının SPK raporlarında belirtildiğini, TTK’nun 41. Maddesi açısından müvekkiline verilen ortaklık durum belgesinin usulüne uygun olarak düzenlenmediğini, ilgili belgenin kamına aykırı şekilde yürütülen faaliyete kılıf oluşturmak amacıyla verilmiş olan tahsilat makbuzunu geri almak amacıyla düzenlendiğini, belgede ortak yazmasının ortaklık durumunu meydana getirmediğini. TTK’nun 559. maddesi uyarınca müvekkiline teslim edilmiş bir hisse senedi bulunmadığını, devir beyanı düzenlenmediğinden usulüne uygun bir hisse devri yapılmadığını, böylece davalı şirketlerin usulsüz işlemleri ortaya çıktığından ve davalı şirketleri paravan olarak kullanan ……’ın doğan zararı tazmin etmekle yükümlü olduğundan, geçerli hisse senedi devri yapılmadığının ve müvekkilinin geçerli bir ortaklığının bulunmadığının tespiti ile müvekkilinden tahsil edilen 68.860 DM (35.207,56 Euro) karşılığı 72.189,58 TL’nin en yüksek avans faiziyle birlikte iade edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; davacı ile davalı ……… inşaat Tarım AŞ arasında ortaklık ilişkisi olduğundan dolayı uygulanması gereken kanun maddesinin TTK’nun 329. ve 405.maddeleri uygulandığında, hisselerin davalı şirket tarafından geri alınması ve hisse bedelinin davacıya iade edilmesinin mümkün olmadığını, davacının iradesi doğrultusunda payları ortaklık pay defterine kaydedildiğini, kar payı dağıtılmadığı dönemde dava ikame edilerek ortak olmadığının ileri sürülmesinin iyiniyet kuralları. Ticaret Kanunu Hükümleri ve Yargıtay kararlarına aykırı olduğunu, davacı ile diğer davalılar arasında bir hukuki ilişki bulunmadığından bu davalılar yönünden davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, davalı şirketin SPK mevzuatına ayrıkt şekilde pay senedi ihdas etmediğini, aykırı olduğu kabul edilirse bile bu durumun hisse senedinin geçersizliğine neden olmayacağı , sadece cezayı müeyyideyi gerektireceğini, davacının kaldırıldığı iddiasının ise hileye dayanarak sözleşmeyi bozmak istediği takdirde BK 31 maddesinde belirtildiği üzere bu hakkın sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren işleyen 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde kullanılması gerektiğini, süre geçtiktensonra açılan davanın bu nedenle reddine karar verilmesini, haksız fiil kuralına dayanarak açıldığı iddia edilse bile .haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıl sonra dava ikame edildiğinden, davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesini, ortaklık durum belgesi ve tahsilat makbuzu adlı belgenin müvekkilerini bağlamadığı, imzaların müvekkiline ait olmadığı, yabancı para borçlarında, tarallar arasında aynen ödeme koşulu bulunmadığı gibi müvekkilerinin temerrüde düşürülmediğini, davacının takip ettiği bedelin ortaklık defterindeki pay karşılığı ile uyuşmadığını, davalı ……’ın sorumlu olduğu iddiasının hukuki değerinin bulunmadığını. TTK’ııun 336/5 maddesi gereği davacının bir zararının da söz konusu olmadığını, kaldı ki davacı varlığım ıddia ettiği yatırım sözleşmesinin baştan beri hükümsüzlüğünün tespitini talep ettiğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:
Davalılar ….. Tarım..ve …… hakkındaki dava Mahkememizin 12/06/2009 tarihli celsesinde tefrik edilerek, Mahkememizin …… esasına kayıt edilmiş, 09/10/2009 tarihinde …… Karar sayısı ile yetkisizlik kararı verilerek, verilen karar temyiz edilmeksizin kesinleşerek Konya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiştir.
Dava, “parasının her istediği an geri ödeneceği ve karşılığında yüksek oranlarda faiz verileceği garantileri ile kanuna aykırı olarak tahsil edilen paranın geri alınması” talebine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yüksek kar payı alma vaadiyle pay devrine ilişkin yatırım sözleşmesinin baştan beri hükümsüz olup olmadığı, davacının bu nedenle yaptığı ödemenin ne kadar olduğu konusunda toplanmaktadır.
Tüm taraf delilleri toplanılmış, bu kapsamda davacı yan dosyaya ibraz etliği ve kendisine tahsilat makbuzu iadesi karşılığında davalılarca teslim edildiğini iddia etliği ortaklık durum belgesinin şirket kayıtlarında bulunup bulunmadığı ve ortaklık ilişkisi konusunda davalı defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi kurulunun 04/05/2010 tarihli raporunda, davalı ….kayıtlarında ortaklık pay defterinde 09/09/1997tarih …… tasdik numarası ile Konya …… Noterince tasdikli ….nin ortaklar pay defterinin bulunduğu tespit edilmiş ve gerekli inceleme yapılmıştır. Ortaklar pay defterinde ….. üye kayıt numaralı ….. adına beher hisse değeri 2.000.000 TL hisse adedi 200 ve hisse tutarı 400.000.000 TL kayıtlı bulunduğu görülmüştür. Ayrıca davacının şirket pay defterinin …… sahifesinde aynı üye kayıt numarası ile kaytılı olduğu tespit edilmiştir. Pay defterinde üyeliğe giriş tarihi ile ilgili bilgi yer almadığı tespit edilmiştir. Şirket muhasebe kayıtlarında yapılan inceleme neticesinde, …..’a ….muhasebe kayıtlarında …..’a ….’ye ait ortaklar pay defterinde kayıtlı bulunan hisselerin satışı ile ilgili bir kayıt bulunmadığını,….nin sermayesi 29.980.000.000,000,00 TL’dir. Şirketin sermaye hesapları ile ilgili yapılan incelemede 500 sermaye hesabı altında ….. ismine rastlanmadığı, 500 Sermaye hesabı altında 1996 yılında 287 adet ortağın ismi bulunmakta ve şirket sermayesinin tamamının bu ortaklar tarafından taahhüt edilmiş olarak yer aldığı, 1997 yılında ise 500 Sermaye Hesabı altında adı geçen 287 adet ortak yanında, örneğin ……’dan hisse alanlar gibi 40 kurucu ortaktan hisse alanlar şeklinde genel ifade bulunmakta ve toplam sayı 327 olmaktadır. 1998 yılında da 1997 yılındaki durumun geçerli olduğunu, bu durumda hissesi olduğu halde 500 sermaye hesabı altında adı bulunmayan ortakların söz konusu kurucu ortaklardan hisse alanlar kapsamında oldukları sonucuna varılabileceğini, ….muhasebe defterleri(yevmiye defteri ve defteri kebir) kayıtlarında ….. adına rastlanmadığı, davacıların doğrudan ….’den hisse satın aldığına ilişkin bir kayıt bulunmadığından, ortakların ödedikleri tutar ile kendilerine verilen pay bedelleri arasında bir fark olup olmadığına ilişkin bir tespit yapılamayacağı, çünkü kayıtlara itibar edilecek olursa davacılar ….hisselerini şirketten aslen iktisap şeklinde almadığını, bu durumda davacıların bu hisseleri şirketin diğer ortaklarından satın almış olabileceğinin düşünülebilecği, buna göre ortaklar arasında yapılan bu işlemin şirketle bir ilgisi bulunmadığını, neticeten şirket kayıtlarına itibar edilmesi halinde hisseler şirketten alınmadığı için ödenen tutar ve verilen pay arasında farklılık olup olmaması açısından herhangi bir değerlendirme yapılamayacağı davacının söz konusu hisseleri kimden aldığına ilişkin bir kayıt bulunamadığı, davalı sirket defterlerinin muhasebe usul ve esaslarına göre düzenlendiği, yevmiye defterlerinin açılış tasdiklerinin yapıldığı, kapanış tasdiklerinin yaptırılmadığı anlaşılmıştır.
Konya ……. Ağır Ceza Mahkemesinin …… Esas. …… Karar sayılı dosyasında; davalı şirket yöneticileri olan davalı-sanık ….., ve sanıklar ……, …… aleyhlerine Cürüm İşlemek için Teşekkül olıışturmak-Dolandırıcılık suçundan 15 03 2001 suç tarihi ile açılan kamu davasında: katılan ve müştekilerin ayrı ayrı şikayetleri bu dosya ile birleştirildiği ve iddanamelerde: sanıkların şirket yöneticisi olarak aralarında önceden anlaşıp, iş bölümü ve hireyarşik bir yapı içerisinde süreklilik gösterecek şekilde planlı bir birliktelik ve anlayışı içerisinde cürüm işlemek için teşekkül oluşturdukları, teşekkülün amacına uygun biçimde yurtiçinde ve yurtdışında yaşayan vatandaşların dini inançlarını kötüye kullanarak “yüksek kar payı vermeyi ve her istendiğinde parayı iade etmeyi taahhüt ederek ” 2499 sayılı yasaya aykırı olarak bastırdıkları isme ya da hamiline yazılı senetlerini satarak para topladıkları. Sermaye Piyasası Kurulunun ihbarları üzerine haklarında dava açılmasına rağınen halka arza devam ettikleri, yurt dışındaki halka arz işlemlerinde temsilci kullanmak suretiyle 1567 sayılı yasaya da aykırı davranışta bulundukları. Anonim Şirket bildirilerinde önceden haber vermek kaydıyla geri alınacağı söylenmesine rağmen müştekilere para vermedikleri, tüm sanıkların örgütlenmeleri yaptıkları faaliyetteki süreklilikleri toplanan paraların tutulduğu kayıtların şirketin asıl kayıtlarından farklı ve gizli bir biçimde tutulması, buna ilişkin belgelerin Sermaye Piyasası Kurulunun(SPK) denetiminden gizlenmesi biçiminde sanıkların cürüm işlemek için teşekkül oluşturdukları iddia edilerek ……’ın eylemine uyan 765 sayılı TCK’nun 313/4-31 maddeleri gereğince diğer tüm sanıkların eylemine, yan TCK’nun 313 /1maddeleri gereğince cezalandırılmaları” talebiyle kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda oy çokluğu ile kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği, muhalefet şerhinde “Tüm sanıkların nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi gerekirken, bu suçtan da beraatine karar verilmesi” karşı oy kullanıldığı kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 23 05 2007 tarih ve …… sayılı tebliğnamesi ile sanıkların atılı dolandırıcılık suçu yasal öğeleri itibariyle oluştuğu halde yazılı şekilde beraat kararı verilmesi yasaya aykırı bulunduğundan hükümlerin bozulmasına” karar verilmesi talep edildiği, Yargıtay ….. Ceza dairesi …… Esas …… Karar sayılı 31.12 2007 tarihli kararı ile kamu davasının TCK’nun 102/4 ve 104/2 maddeleri uyarınca ortadan kaldırılmasına” karar verildiği. Konya …… Asliye Ceza Mahkemesinin …. Esas, ….. karar sayılı dosyasında ……. Esas sayılı iddianame ile sanıklar ……. ve ….. hakkında Sermaye Piyasası Kanununa muhalefet suçundan açılan kamu davasının 4616 zalimi kanununun 4. maddesi uyarınca kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verildiği. Konya …. Asliye Ceza Mahkemesinin ….. Esas nolu iddianame ile açılan ….. Esas. …… Karar sayılı dosyasında Sermaye Piyasasına muhalefet suçundan açılan kamu davasında “kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verildiği, Konya ….. Asliye Ceza Mahkemesinin …… Esas. …… Karar sayılı dosyasında da aynı suçtan aynı kararın verildiği ibraz edilen iddianame ve kararlardan anlaşılmıştır.
Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve sağlanan bilgi ve belgeler, ceza mahkemesi dosyaları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; yurt dışında yaşayan davacıdan yüksek gelir elde edeceği vaadiyle 68.860 DM para alındığı, karşılığında kendisine ortaklık gelir belgesi başlıklı belgenin verildiği sabittir. Davalı … hakkında SPK tarafından yürütülen soruşturmalar neticesinde, davalı şirket yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunulduğu Cumhuriyet Savcılığınca dava açıldığı ancak yapılan yargılama sonucunda davanın zamanaşımına uğradığı sabittir.
Davacının davalı şirkete ortaklık şeklinde bir iradesi olmadığı halde iradesi dışında ve ortaklığın kaynağının belli olmayacak şekilde ortaklık pay defterine kaydedildiği, oysa davacının davalı ….’ye ortak olmak yönünde para vermediği, bu yönde iradesinin olmadığı, yüksek gelir elde edeceği vaadiyle iradesinin yanıltılarak kendisinden para alındığı, yapılan cezai ve idari takibat esnasında başlangıçtaki işlemin ortaklık akdi şeklinde gösterilerek muvazalı işlem yapıldığı tüm dosya kapsamı ile sabit görülüp hukuki değerlendirmeyi gerektiren konuda aksi yöndeki bilirkişi raporuna itibar edilmeyerek davanın kısmen kabulüne, geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitine, 72.189,58 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Mahkememizden verilen 07/03/2012 tarih ve …… Esas …… Karar sayılı ilamı temyiz edilmiş olmakla; Yargıtay …… Hukuk Dairesi 05.04.2013 tarih ve …… Esas ….. Karar sayılı ilamı ile ” Davanın, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemlerine ilişkin olduğu, davacı tarafın, davalının yüksek oranda kar verileceği ve yatırılan paranın istenildiği an çekilebileceği vaadi ile binlerce kişiden para tahsil edildiğini, ancak bir süre sonra talep edilmesine rağmen toplanan paraların geri verilmediğini, para toplama işleminin Bankalar Kanunu, TTK, SPK ve BK’ya aykırı olduğunu iddia etmiş olduğu, davalının ise davacı ile müvekkili arasında ortaklık ilişkisi kurulduğunu savunmuş olduğu, Mahkemece davacının yüksek gelir elde edeceği vaadi ile yanıltıldığı, başlangıçtaki ortaklık akdinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, TTK’nın 329 ve 405. maddeleri uyarınca anonim şirket ortaklarının kural olarak şirkete yatırdıkları sermayeyi geri isteyemeyeceklerini, ayrıca yetkili kurulların bir kararı olmadıkça da anonim şirketlerin, pay senetlerini nominal bedellerinin üzerinde halka arz edemeyeceklerini, sermaye artırımlarında, yeniden ihraç edilecek payların taliplilerine “primli” olarak tahsis edilmesinin mümkün olduğu, bunun için de, prim miktarı hakkında genel kurul kararı olması ve nominal değeri aşan ödemelerin (prim) TTK’nın 466/1. maddesinin uyarınca kanuni yedek akçeye eklenmesi gerektiği, anılan hükümlerin uygulanabilmesi için de ortada geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunması gerektiği, anonim şirketlerde hisse sahibi olmanın iki yolu olduğu, bunların aslen veya devren pay sahibi olunması şeklinde olduğu, Aslen pay sahibi olunması şirketin kuruluşunda yada sermaye artırımında sermayeden pay alma yolu ile pay sahibi olma, devren pay sahibi olma ise, bir anonim ortaklıkta pay sahibi olan bir kişiden sahibi olduğu hisselerin satın alınarak pay sahibi olunması olarak tanımlandığı, Davalı tarafından davacının şirket ortağı olduğunu iddia edilerek şirket pay defterinin davacıya ait kısmının fotokopisi dosyaya sunulmuş ise de, bu kayıtta davacının hangi tarihte ve nasıl pay sahibi olduğu, devren mi yoksa, aslen mi pay sahibi olduğunun belli olmadığı, Davacının devren pay sahibi olması halinde, hissenin devreden kişinin kim olduğu, davalı şirketin ortağı olup olmadığı, davacının ortaklığına ilişkin bu kaydın ortaklık durum belgesine göre yapılıp yapılmadığının belli olmadığı gibi davacının davalı şirkete ait sermaye hesabı içinde pay sahibi olup olmadığının da belli olmadığı, Bununla birlikte davacının ortak sıfatıyla genel kurullarına katıldığı veya usulünce dağıtılmasına karar verilen kar payını aldığı veya başka bir şekilde ortaklığın benimsenmesi sonucunu doğuracak bir ilişkiye girip girmediğinin de belli bulunmadığı, bu nedenle uyuşmazlığın, davacının davalı şirketin ortağı olup olmadığı, dolayısı ile taraflar arasındaki ilişkinin davalının savunduğu şekilde bir ortaklık ilişkisi mi, yoksa davacının iddia ettiği şekilde yüksek kar payı vaadi ile tasarrufların davalı şirket nezdinde değerlendirilmek üzere davalıya para verildiği, yani 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 10. maddesinde düzenlenen mevduat ilişkisi mi olduğu noktasında toplandığı, dosyada mubrez bilirkişi kurulu raporunda, ortaklar pay defterine göre davacının toplam 2.000 TL nominal değeri olan 10 adet davalı şirket hissesinin sahibi bulunduğu, ayrıca yine hakkındaki dava ayrılan ….. Tarım ve Sanayi İşletmeleri A.Ş’de ise 6.000 TL nominal değeri olan 880 adet hisseye sahip olduğu, davacı tarafça sunulan 31.08.2001 tarihli hisse senedi satış belgesinde 880 adet hisseye karşılık 68.860 DM değer yazıldığı, bu belgeye itibar edilmesi halinde ortaklık ilişkisinin kurulmuş sayılabileceği, davacının iddiasının irade fesadı olan hile olarak değerlendirildiğinde ise BK’nın 31. maddesindeki bir yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu belirtilmiş olup, açıklanan tüm bu hususlara değinmeyen işbu yetersiz bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli bulunmadığı, bu itibarla, mahkemece yapılan açıklamalar doğrultusunda taraflar arasındaki ilişkinin ortaklık ilişkisi mi, yoksa davacının iddia ettiği gibi mevduat ilişkisi mi olduğunun tam olarak açıklığa kavuşturularak, zamanaşımı definin de buna göre değerlendirilmek suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı, kararın bu nedenle bozulması gerektiği, Kabule göre de, dosyaya sunulan bilirkişi raporunda davacının hem davalı şirkette hem de dava dışı …… Tarım ve Sanayi İşletmeleri A.Ş’de ortaklığının bulunduğu belirtilmiş olup dava dışı şirkete ödenen paradan davalının sorumlu tutulabilmesi, davacının dava dışı şirkete usulünce ortak olup olmadığına bağlı bulunduğu, söz konusu şirkete karşı açılan davanın, işbu dosyadan tefrik edildiğinden mahkemece öncelikle dava dışı şirket hakkında tefrik edilen dosyanın akibetinin araştırılması, şayet dava dışı şirkete davacının usulünce ortak olduğunun belirlenmesi halinde o şirkete ödenen paradan davalı şirketin sorumlu tutulamayacağının gözetilmesi, aksi halde davalının sorumluluğunun değerlendirilmesi gerektiğinden hükmün bu nedenle de bozulması gerektiği, sonuç olarak; davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA” karar verilmiştir.
Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 05.04.2013 tarih ve ….. Esas ….. Karar sayılı ilamı ile ilgili davacı vekili karar düzeltme talebinde bulunmuş olmakla; Yargıtay …… Hukuk Dairesi 14.02.2014 tarih ve ….. Esas ….. Karar sayılı ilamı ile “Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin HUMK’nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerektiğini, sonuç olarak; açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK’nın 442. maddesi gereğince REDDİNE” karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiş olup; Konya ….. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….. Esas ise Konya …… Asliye Ticaret Mahkemesi’ne intikal eden dosyanın akıbetinin sorulmasına, davalı şirket ile …. A.Ş.’nin birleşmesine esas ticaret sicil kaydının istenilmesine karar verilmiştir.
Bilirkişiler kurulundan Konya ….. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….. Esas sayılı dosyası kapsamı da dikkate alınarak bozma doğrultusunda ek rapor alınmasına karar verilmiş olup; Konya …. ATM’nin …… Talimat sayılı dosyasına bilirkişiler ….., …… tarafından sunulan raporda özetle; davacının davalı … İnş. Tarım ve San. İşletmeleri Tic. A.Ş. ve ….’nin hissedarı olduğunu, …… İnş. Tarım ve San. İşletmeleri Tic. A.Ş. ortaklar pay defteri kayıtlarına göre, davacı …’ın nominal değeri 6.000,00 TL olan 880 adet toplam 5.280.000.000 TL’lik hisse bedelini, …… Holdinç A.Ş. ortaklar pay defteri kayıtlarına göre davacı …’a nominal değeri 2.000.000 olan 10 adet toplam 20.000.000 TL hisse bedelinin sahibi olduğunu, davacı tarafından dosyaya sunulan hisse senedi satış belgesi fotokopisinde hisse sayısının ise 880 olduğunun izlenmiş olduğunu, taraflar arasında sözleşmenin esaslı unsurlarına yönelik bir gerçek gizli uyuşmazlık bulunduğunu ve geçerli bir sözleşme kurulmadığını, tarafların verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde talep edebileceklerinin düşünülebileceğini, Halka açık anonim şirketlerde ortaklık sözleşmesinin ancak Sermaye Piyasası Kurulu’nun bilgi ve denetimi dahilinde tesis edilebileceği düşünüldüğünde, huzurdaki davada olduğu gibi şekle ilişkin formalitelere riayet edilmemesinin akdi geçersiz hale getirdiğinin düşünülebileceğini, bu durumda tarafların karşılıklı olarak ifa ettiklerini ihtilaf tarihinde yürürlükte bulunan sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde talep edebileceklerini, toplanan paraların mevduat olarak değerlendirilmesinin ve bu kapsamda para ödüncü (karz) kuralları çerçevesinde talep edilmelerinin mümkün görülmediğini, hususiyetle faizin caiz görülmediği bir sistem içerisinde taraflar arasındaki ilişkinin bankacılık faaliyetine benzer nitelikte ancak ondan farklı özellikleri bulunan katılma hesabı sözleşmesi şeklinde vasıflandırılabileceğinin düşünülebileceğini bildirmişlerdir.
Yargılama devam etmekteyken 07.12.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7194 sayılı kanununun 41. maddesi ile dava konumuz ile ilgili aşağıdaki şekilde düzenleme getirilmiştir.
MADDE 41- 25/3/1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması Ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 4- 31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.”
Yargıtay ….. Hukuk Dairesinin benzer davalarla ilgili son uygulaması; iş bu davamıza konu, şirket ortağı olmadığının tespiti ve davalı şirketlere ödenen paraların iadesi talepleri, haksız fiil hükümleri kapsamında değerlendirilerek, taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı ve ödendiği ispatlanan paraların, ispatlanan geri ödemeler düşüldükten sonra, iade edilmesi şeklindeydi.
Davamızın tarafları ile konusunun, yukarıda belirtilen kanuni düzenleme karşısındaki durumu değerlendirildiğinde; davacının davalılara ortaklık durum belgesi karşılığında 02/03/2000 tarihinde 68.860 DM yatırdığı, para tahsil anında ve sonrasında davalı şirket temsilcileri tarafından parasını her istediği an geri alabileceği ve yüksek oranda kar verilebileceği taahhüdünde bulunulduğu, kısa bir süre sonra davacının ihtiyacı nedeniyle ödediği parasını talep ettiğinde ödeme yapılmadığı, davalıların bankacılık kanunu hükümlerini ihlal ettiği, davalı şirketin kanunun emredici hükümlerine aykırı bir takım işlemler geçekleştirdiği, bu durumun SPK raporunda yer aldığı, davalıların sermaye piyasası kanununa aykrı şekilde aracılık faaliyetlerinde bulunduğu, hisse senetlerini izinsiz halka arzettiği, …… tarafından yapılan usulsüzlüklerin SPK ve diğer resmi kurum raporlarında açıkça anlatıldığı, davacıya hisse senedi teslimi yapılmadığı, şirket ortağı yapılmasınında hukuken mümkün olmadığı, davalı şirketle arasında kanuna uygun bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı iddiaları karşısında yukarıda belirtilen “31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç” kapsamında olduğu, bu belge nedeniyle “6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.” hükmüne göre, davacıya verilen ortaklık durum belgesine göre; davacının pay sahibi olduğu ve ortaklık ilişkisinin kurulmuş sayılacağı yine davacının ortaklık ilişkisinin kurulmadığını iddia edemeyeceği anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtilen 7194 sayılı yasa ile 3332 sayılı yasaya eklenen, geçici madde 4’ün ikinci fıkrasına göre; Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” düzenlemesine göre; mahkememizce dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş, davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilerek ve yargılama gideri davalı üzerinde bırakılarak aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın esası hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin olarak yatırılan 929,70 TL harcın mahsubu ile fazla alınan 875,30 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL peşin harç, 14,00 TL başvurma harcı, 225,40 TL posta masrafı olarak kullanılan toplam 293,80 TL masrafın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davalı tarafça yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize müracaatla YARGITAY yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 03/03/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

İş bu evrak 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümleri uyarınca imzalanmış olup HMK Yönt. 8/5 maddesi gereği fiziki olarak imzalanmayacaktır