Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/21 E. 2022/267 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/21
KARAR NO : 2022/267

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 21/01/2022
KARAR TARİHİ : 15/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/12/2022

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin Yemen ve Ortadoğu’nun en önde gelen sınai teşebbüslerinden biri olup, esas faaliyet alanının kahve ve çay üretimi, satışı, dağıtımı ve pazarlaması olduğunu, su tankları, alışveriş çantaları, mumlar, atıştırmalık yiyecekler, elektrikli ev aletleri, içecekler, konfeksiyon ve bal sektörlerinde de faal olduğunu, işbu alanlarda müvekkilinin küresel aktör ve bölgesel lider konumunda olduğunu, müvekkilinin en önemli markalarından birinin “…” markası olduğunu ve Avrupa Birliği ve dünyanın birçok ülkesinde tescilli ve koruma altında olduğunu, müvekkilinin “…” markası ile “…” logolu markalarının sektöründe yüksek tanınmışlığı haiz olduğunu, müvekkilinin bu marka üzerinde tek ve gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkilinin bahse konu markalarının başta 30. sınıf altındaki “kahve, yapay kahve, çay, baharatlar, bal” malları olmak üzere 29, 30, 32 ve 43. sınıflarda tescil edildiklerini, ….’da “…” ibaresi ile arama yapıldığında, ilk sıralardan itibaren yalnızca müvekkiline ait logo ve ürün görsellerinin çıktığını, ancak hal böyle iken davalının, TPMK nezdinde …. tescil numaralı markayı kendi adına tescil ettirdiğini, müvekkili şirketin markası ile davalı adına … sayı ile tescilli markanın birebir aynı olduğunu, aynı/benzer emtiaları kapsadığını ve davalı markasının kötü niyetle tescil ettirildiğini iddia ederek, davalı adına ….sayı ile tescilli markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep etmiştir.
CEVAP ; Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının dosyaya gerçek hak sahipliği iddiasını destekleyecek herhangi bir delil sunmadığını, kullanımlarına ilişkin dava dilekçesinde yer alan görsellerin Türkiye’de kullanım kapsamında olmadığını, hatta davacının ülkemizde faaliyet dahi göstermediğini, görsellerin birçoğunda tarih bulunmadığını, kaldı ki delil niteliklerinin şaibeli olduğunu, ayrıca davacının Türkiye’de kullanımı dahi bulunmazken Türkiye’de tanınmışlık düzeyine ulaşmasının mümkün olmadığını, davacının müvekkiline ait markanın başvuru tarihinden önce tescil başvurusu yapılmış bir dayanak markası bulunmadığından, davacının markalar arasındaki benzerlik nedeni ile müvekkiline ait markanın hükümsüzlüğünü talep etme olanağının bulunmadığını ve davacının kötü niyete ilişkin hiçbir dayanak sunmadığını, davacı markasının özgün ve karakteristik ögeler içermediğini, ticaret alanında herkes tarafından kullanılabilecek bir marka olduğunu, müvekkilinin markayı seçerken basiretli bir tacir gibi davrandığını, TPMK nezdinde araştırma yaparak marka başvurusu yaptığını, davacının bir itirazının da olmadığını, müvekkilinin hayatın olağan akışı içerisinde markanın yurtdışı tescillerini kontrol etme ve yurt dışı faaliyetlerini araştırma gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davalı adına …. sayı ile tescilli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini taleplidir.
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtlardan, … tescil numaralı markanın 18/05/2020 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davalı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nın 25. Maddesinde hükümsüzlük koşulları belirtilmiş olup, belirtilen madde ile, 5. veya 6. maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. Menfaati olanlar, Cumhuriyet Savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir. Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez. Aynı kanunun 6/9 maddesi uyarınca kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Taraf vekillerince deliller sunulduktan ve resen celbi gereken deliller de toplandıktan sonra dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, dosyanın tevdi olunduğu bilirkişi hazırlamış olduğu 05/10/2022 havale tarihli raporda sonuç olarak, davalı adına tescilli … numaralı markanın, davacı markasından haberdar olunmadan tesadüfen seçilip tescil ettirildiğinin kabulünün olanaklı görünmediği, böyle olmakla birlikte kötü niyet konusundaki takdirin mahkemeye ait olduğunu ve davacının diğer hükümsüzlük nedenlerinin ise şartlarının oluşmadığı bildirmiştir.
Dosya kapsamı deliller ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; Davacı, benzerlik, gerçek hak sahipliği, tanınmış marka ve kötü niyet gerekçeleriyle davalı adına
TPMK nezdinde tescilli … no.lu yukarıda gösterilen markanın hükümsüzlüğünü ve
sicilden terkinini talep etmiştir. Davacının TPMK nezdinde tescilli markası bulunmamaktadır. Bu itibarla iltibasa dayalı SMK
m.6/f.1’e ve tanınmış markaya ilişkin SMK m.6/f.5’e dayanarak davalı markasının hükümsüzlüğünü
talep etmesi olanaklı değildir. SMK m.6/f.4’te öngörülen Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesi
bağlamındaki tanınmış markanın varlığında ve kötü niyetli tescile dayalı hükümsüzlükte ise,
davacının karşı yanın marka tescilinin hükümsüzlüğünü talep etmesi için elinde önceki koruma
tarihli tescilli markanın bulunması gerekmemektedir. Davacının sunmuş olduğu ve davalı
markasının koruma tarihi ve öncesine ait olduğu tespit edilebilen delillerden (markanın yurt dışı
tescilleri ve internetteki kullanımları) hareketle SMK m.6/f.4’te düzenlenen Paris Sözleşmesi
anlamında “herkesçe bilindiği mütalaa olunan” (tanınmış) markanın varlığından bahsetmek de
olanaklı değildir.
Davacı lehine SMK m.6/f.3’te düzenlenen önceki tescilsiz kullanıma dayalı-gerçek hak sahipliğinin
tesis edilip edilmediği hususunda yapılan incelemede, davacının Türkiye’de ve belirli bir bilinirlik
kazandıracak şekilde markayı kullanımının ispat edilemediği görülmüştür. Bu itibarla, olayda,
davacının gerçek hak sahipliğine dayalı hükümsüzlük iddiasının şartlarının da gerçekleşmediği
sonucuna varılmıştır.
Davacının kötü niyetli tescile dayalı hükümsüzlük iddiasına gelince, bilindiği üzere kötü niyet başlı başına bir hükümsüzlük nedenidir (SMK m.6/f.9; SMK m.25/f.1). Kötü niyet söz konusu
olduğunda, hükümsüzlüğü talep edilen marka hangi sınıfta (emtia ve hizmetlerde) tescilli
olduğuna bakılmaksızın bir başka ifadeyle tescilli olduğu bütün sınıflar (emtia ve/veya hizmetler)
yönünden -tamamen- hükümsüz kılınabilmektedir. Çünkü kötü niyet bölünemez. Davacının dayandığı alan adının (www….com) 30.09.2009 tarihinde tahsis edildiği,
internet sitesinde “…” ibaresinin özgün görseli ile birlikte 30. sınıf kapsamında marka kullanımlarının mevcut
olduğu, https://www…com/… adresli ….
sayfasında ilki 1 Haziran 2016 tarihli
paylaşımı olmak üzere markasal kullanıma rastlandığı, https://….com/….
sosyal medya hesabında ilk paylaşımın 4 Eylül 2016 tarihli olduğu ve aynı şekilde marka
kullanımının görüldüğü, yine davacının dayandığı https://www…com/…
… sayfasında ilki 31 Ağustos 2016’daki görsel olmak üzere
paylaşımların mevcut olduğu görülmüştür. Davalı vekili internet delillerinin şaibeli olduğunu, tarihlerinde
kolaylıkla oynama yapılabileceğini, Mahkememizce dikkate alınmaması gerektiğini savunmuştur. Her
durumda markayı yaratanın davacı olduğu, davacının sunduğu yurt dışı marka tescil belgelerinden
markasının Bahreyn, Cibuti, Endonezya, Kenya, Suudi Arabistan Krallığı, Birleşik Arap
Emirlikleri, Kuveyt gibi ülkelerde davalı markasının koruma tarihinden önce tescille koruma altına
alındığı anlaşılmaktadır. Davalının daha önceki tarihli fiili kullanımının bulunduğuna dair bir bilgi ve kaldı ki iddia da mevcut değildir. Davalı, davacı markasının özgün ve karakteristik ögeler içermediğini, ticaret alanında herkes
tarafından kullanılabilecek bir marka olduğunu belirtmişse de, buna ilişkin bir tespit-bilgi
bulunmamaktadır. Aksine dava konusu markanın şekil unsuru ve tüm tertip tarzı itibarıyla özgün
bir marka olduğu, ayırt ediciliğinin yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Aynı alanda faaliyet gösteren
davalının, davacının unvanının ayırt edici unsuru olan “…” ibaresini de içeren davacı markası
ile şekil karakteri itibariyle de birebir aynı olan dava konusu markanın seçimi konusunda inandırıcı bir açıklama yapamadığı,
aynı alandaki davacı markasından haberdar olmadığını, marka tescilini tesadüfen gerçekleştirdiğini
kabul etmenin olanaklı olmadığı görülmekle, davanın marka tescilinde kötü niyetli olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bu itibarla davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davacının davasının KABULÜNE, davalı adına tescilili …. tescil nolu markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine,
2-Peşin alınan harcın yeterliliğine, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 161,40 TL dava ilk masrafı, 149,50 TL tebligat – tezkere masrafı ve 1.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.810,90 TL yargılama giderinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,
6-Talep halinde kararın taraflara tebliğine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere, açıkça okunup usulen anlatıldı.15/12/2022

Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır