Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/203
KARAR NO : 2023/23
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 21/07/2022
KARAR TARİHİ : 07/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/02/2023
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin … Dış Ticaret Limited Şirketi yetkisi olarak kozmetik alanında faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, müvekkilinin “…” markasının gerek görseli gerekse de fonetiği ve diksiyonu ile “…” harfini öne çıkararak markasıyla bütünleşmesini sağladığını, dava konusu uyuşmazlığın temelini oluşturan “…” markasının ise TPMK nezdinde …. sayı ile 17/01/2020 tarihinden itibaren müvekkili adına tescilli olduğunu, ancak davalının müvekkili adına tescilli “…” ibareli markayı taklit ederek ticaret yaptığının tespit edildiğini, bunun üzerine noterlik aracılığıyla davalıya bu eylemlerini sonlandırılması yönünde ihtarname keşide edildiğini, ancak davalının “…” markasının kullanım şeklinin gün geçtikçe müvekkili markasından ayırt edilemeyecek derecede benzer ve hatta neredeyse grup şirket imajı verecek düzeyde bir algı yarattığını, davalı eylemlerinin müvekkilinin markadan kaynaklanan maddi ve manevi haklarını ihlal ettiğini iddia ederek, şimdilik 5.000,00 TL maddi tazminatın, tecavüz tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ve 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili her ne kadar davanın esasına ilişkin bir cevap dilekçesi vermemiş ise de, 03/11/2022 tarihli beyan dilekçesi ile, müvekkili şirketin 2019 yılında kozmetik sektöründe faaliyet göstermek üzere kurulan, tüm Türkiye’de tanınır hale gelmiş markalardan biri olduğunu, müvekkilinin TPMK nezdinde birçok marka tescili bulunduğunu, bu bağlamda “…” , “….” ve “…” ibareli markaların da müvekkili adına tescilli olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirket ile yanı sektörde faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin tanınırlığından faydalanmak için kötü niyetli olarak müvekkilinden sonraki tarihte “…” ibareli markayı tescil ettirdiğini, davacının bu marka altında müvekkilini taklit edecek nitelikte ürünler ve tasarımları piyasaya sürdüğünü, “…” harfinin tek başına ayırt edicilik vasıflarına haiz olmadığını bu nedenle de bir tekel hakkı da tanımadığını, davacının tüm iddialarının mesnetsiz olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE :
Dava, marka haklarına tecavüzden kaynaklı maddi ve manevi tazminatın tahsili taleplidir.
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtlardan, … sayı ile tescilli “…” ibareli markanın 03,05 ve 35.sınıflarda 17/01/2020 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davacı adına, … sayı ile tescilli “…” ibareli markanın ise 03,05,35 ve 44.sınıflarda 24/02/2021 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davalı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili mahkememizin 07/02/2023 tarihli ön inceleme duruşmasındaki beyanları ile, arabulucuya başvurmadıklarını, başvurmak için süre talep ettiklerini beyan etmiştir.
TTK’nun 4/1-b maddesi uyarınca fikri-sınai mülkiyet hukukuna dair mevzuattan kaynaklanan davalar mutlak ticari davalardandır. Taraflar tacir olmakla uyuşmazlığın aynı Kanunun 4/1-f bendi kapsamında ticari işletmeyi ilgilendirdiği sabittir. TTK’nun 5/A maddesi uyarınca ” Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
Bu kapsamda, davacı vekili arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslı veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini ibraz etmemiştir.
Bu durumda, uyuşmazlığın niteliği ve yukarıda değinilen yasal düzenleme karşısında davacının davasının dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A/2 maddesi uyarınca ” Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.
” hükmü karşısında başlangıçta dava dilekçesinin karşı tarafa tebliğe çıkarılmadan usulden red kararı vermek gerektiğinden davalı taraf yararına vekalet ücreti takdir edilmemiştir. Bu itibarla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davacının davasının dava şartı yokluğu sebebiyle USULDEN REDDİNE,
2-Peşin alınan harcın yeterliliğine, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,
6-Talep halinde kararın taraflara tebliğine
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere, açıkça okunup usulen anlatıldı.07/02/2023
Katip …
e-imzalıdır
Hakim …
e-imzalıdır