Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/79 E. 2022/135 K. 31.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/79
KARAR NO : 2022/135

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü, Tazminat
DAVA TARİHİ : 10/03/2021
KARAR TARİHİ : 31/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/06/2022
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin 1988 yılından beri otomotiv contaları ve sızdırmazlık elemanları üretimi yaptığını, müvekkili şirketin TPMK nezdinde …. sayı ile tescilli ” …..” ibareli markayı kendi adına tescil ettirdiğini, davalının ise TPMK nezdinde ….. sayı ile tescilli “…..” ibareli markayı kendi adına tescil ettirdiğini, davalı markası ile müvekkili şirket adına tescilli markaların aynı sınıflarda tescilli olduklarını, markaların görsel, işitsel ve kavramsal açıdan birbirlerine benzediklerini, markaların ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, söz konusu markalar arasında, tüketici kitlesi nezdinde karıştırılma ihtimalinin çok kuvvetli olduğunu ve davalının marka tescilinin müvekkilinin markasından doğan haklarını ihlal ettiğini iddia ederek, davalı adına …. sayı ile tescilli “…….” ibareli markanın hükümsüzlüğünü ve 40.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile verilecek hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirketin uzun yıllardır otomotiv contaları üretimi yaptığını, müvekkilinin TPMK nezdinde …. sayı ile tescilli “……” ibareli markayı kendi adına tescil ettirdiğini, müvekkili markasının esas unsurunun “…..” ibaresi olduğunu, davacının markaları ile müvekkili markası arasında bir benzerlik bulunmadığını, aynı zamanda iltibasa neden olacak nitelikte de bir benzerlik olmadığını ve davacı iddialarının mesnetsiz olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davalı adına tescilli …. tescil numaralı markanın hükümsüzlüğü, manevi tazminat ve hüküm özetinin ilanı taleplidir.
6769 Sayılı SMK’nın 25. Maddesinde hükümsüzlük koşulları belirtilmiş olup, belirtilen madde ile, 5. veya 6. maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. Menfaati olanlar, Cumhuriyet Savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir. Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez. Bir marka, 5. maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz. Hükümsüzlük halleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya hizmet yönünden kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Marka örneğini değiştirecek biçimde hükümsüzlük kararı verilemez. Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez. 6. maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19. maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebilir.
Taraf vekillerince deliller sunulduktan ve resen celbi gereken deliller de toplandıktan sonra dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, dosyanın tevdi olunduğu bilirkişi hazırlamış olduğu 22/02/2022 havale tarihli raporda sonuç olarak,
SMK m.6/1 kapsamında markaların karıştırılabileceği tespit sonuç ve kanaatine
ulaşılmış olmakla, işbu tespit neticesinde, davalı markası açısından, taraf markaları
arasında örtüşen 06. ve 12. sınıf açısından kısmi hükümsüzlük şartlarının mevcudiyeti
noktasında nihai hukuki değerlendirme ve takdirin mahkemeye ait olduğu,
SMK m.6/4 ve SMK m.6/5 kapsamında tanınmış markaya ilişkin değerlendirme
yapılabilmesi için dosyada yeterli belge olmadığından, davacı markasının Paris
Sözleşmesi anlamında tanınmışlığına ya da tanınmışlık düzeyine ulaştığına dair bir
değerlendirme yapılamadığı,
davalı markasının tescilinde SMK m.6/9 kapsamında kötüniyetin bulunup bulunmadığı
hususunun ve buna bağlı olarak verilecek hükümsüzlük kararının takdirinin mahkemeye ait olduğu,
SMK m.149/1-g uyarınca hükmün ilanının, markaya tecavüz halinde söz konusu
olduğu, markanın hükümsüzlüğü davasında verilen kararın ilanının SMK’da
öngörülmediği belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı deliller, Türk Patent kayıtları ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; Markalar görsel açıdan incelendiğinde;
Davacı markası kelime ve şekil unsuruna sahiptir. Markadaki “….” kelimesi ve figüratif
olarak ifade edilişi bir bütün olarak esas unsuru oluşturmaktadır. Alt zemin sarı, ….. sözcüğü
ise koyu siyah harflerle ifade edilmiştir. Sarı zemin üzerinde yer alan …… harfinin ….. harfine göre
daha küçük olduğu görülmektedir. Elips bir form söz konusudur. Söz konusu marka “……”
ve “…..ş” marka olup, ayırtedicilik vasfı oldukça yüksektir.
avalı markası da kelime ve şekil unsuruna sahiptir. Kelime kısmını “…..”
oluşturmaktadır. Markadaki “…..” kelimesi ve figüratif olarak ifade edilişi bir bütün
olarak esas unsuru oluşturmaktadır. Burada ise “….” ibaresinden ziyade vurgu ve öne
çıkan çıkan kısım “….” kısmıdır. Alt zemin sarı, ……. sözcüğü ise koyu siyah harflerle ifade
edilmiştir. Sarı zemin üzerinde yer alan…. harfinin …… harfine göre daha küçük olduğu
görülmektedir. Elips bir form söz konusudur.
Markaların genel görünümü ve dizaynı nazara alındığında taraf markaları yüksek derecede
benzer görünüm arz etmektedir. Gözde bıraktıkları genel intiba nazara alındığında taraf
markalarının yüksek derecede benzer olduğu ve iltibasa sebebiyet verebileceği sonucuna
ulaşılmıştır.
Markalar işitsel açıdan incelendiğinde;
Taraf markalarında yer alan “….” ve “…..“ kelimeleri, “….” ibaresi ile bir parça farklılaşmakta ise de “….” ve “….” kelimelerinde sadece tek harf farklılığı söz konusudur
ve işitsel açıdan orta derecede benzerlik söz konusudur. Bu açıdan genel anlamda iltibasın
oluşacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Markalar anlamsal benzerlik açısından(kavramsal) incelendiğinde;
Kavramsal benzerlik, iki markanın ortalama tüketici nezdinde, bu kişilerin zihinlerinde
bıraktıkları imaj bakımından söz konusu olabilmektedir. “….” kelimesi ve “…..”
kelimeleri Türkçe’de herhangi bir anlam ifade etmemektedirler. Gerek her 2 markanın
bıraktığı görsel etki gerekse de işitsel bakımdan benzerlik nedeniyle, tüketici zihninde
yarattığı imaj nedeniyle taraf markaları arasında kavramsal bağlantı kurulabileceği, bu
açıdan genel anlamda iltibasın oluşacağı sonucuna ulaşılmıştır. Karşılaştırılan markaların bir bütün olarak bıraktıkları genel izlenime bakıldığında, davacının tescil önceliği de dikkate alınarak, görsel, işitsel ve anlamsal açıdan taraf
markalarının benzerlik içermesi nedeniyle tüketici zihninde yarattığı imaj nedeniyle taraf
markaları arasında kavramsal bağlantı kurulabileceği, ortalama tüketicinin davaya konu
davalı markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden bunun hükümsüzlüğe dayanak olarak
gösterilen davacı markalarından farklı olduğunu algılayamayacağı ve bu bakımdan bir
yanılgıya düşebileceği, zira renk kombinasyonunun ve kelime unsurunun markadaki
konumlandırılışı ve figüratif olarak ifade edilişinin davalı markasında da aynı şekilde yer almakta olduğu ve bu haliyle ortalama tüketicinin bu markaları taşıyan malların aynı
işletmeden geldiği ya da bunların üreticileri arasında işletmesel bir bağlantı olduğunu
düşünebileceği ve bu açılardan markaların karıştırılabileceği, tespit sonuç ve kanaatine
ulaşılmıştır. Dolayısıyla işbu tespit neticesinde, davalı markası açısından SMK m.6/1 kapsamında, markalar arasında örtüşen 06. Ve 12 Sınıf açısından kısmi hükümsüzlük şartlarının
gerçekleştiği sonucuna varılmıştır.
SMK m.6/4 ve 6/5 Uyarınca İnceleme ve Değerlendirme:
Tanınmış Markanın ne olduğu SMK’da tanımlanmamıştır. Yargıtay’a göre Tanınmış Marka
“Bir kişi veya teşebbüse sıkı şekilde bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren;
müşteri, akraba, dost ve düşman ayırımı yapmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin
aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir yüksek çağrışımdır” (Y.11.HD.
13.03.1998, E.1997/5647, K.1998/1704)
Dolayısıyla, markanın sadece kullanıldığı mal/hizmetin alıcıları tarafından değil, bu
mal/hizmet ile ilgisi olmayanlar tarafından da bilinmesi halinde tanınmış markadan söz
edilebilecektir. Markanın tanınmış olduğunu ileri sürüp bundan sonuçlar almaya çalışan
taraf tanınmışlığı ispat etmelidir. ( Y.11.HD. 13.03.1998, E.1997/5647, K.1998/1704)
Somut olayda, Davacı markasının SMK m.6/4 kapsamında davacı markasının Paris
Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olduğuna ya da SMK m.6/5 kapsamında tanınmışlık
düzeyine ulaştığına dair soyut beyan dışında yeterli delil ibraz edilmediğinden davacı vekilinin bu yöndeki talebi yerinde görülmemiştir.
SMK m.6/9 Uyarınca İnceleme ve Değerlendirme: Sınai Mülkiyet Kanunun m.6/9’da kötüniyetli marka tescilinin nispi red nedeni ve
hükümsüzlük sebebi olduğu açıkça düzenlenmiştir (SMK m.25/1). Kötü niyetin varlığını
tespit konusunda genel bir kriter yoktur. Her somut olayın özelliğine göre değerlendirme
yapılır. Kötüniyetin somut delillerle ispat edilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda tescilin
kötüniyetli olduğu hususu iddia edence ispatlanması gereken bir durumdur. Kanun koyucu mevcut
hükümde kötüniyetten söz etmekle birlikte, marka hukukunda bu kavramdan ne anlaşılması
gerektiğine ilişkin bir açıklama yapmamıştır. Bu nedenle, SMK m. 6/9 hükmü ile TMK m.2/2’nin birlikte ele alınması gerekmektedir. TMK’nın 2/2’inci maddesindeki hüküm, hakkın
kötüye kullanılmasını yasaklamaktadır. Bir hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığının
değerlendirilmesinde ölçüt, dürüstlük kuralı ve normun amacıdır. Söz konusu kavramın
marka hukukundaki görünümü ise; bir kimsenin bir işaret/marka üzerindeki hakkın, haklı bir
sebep olmaksızın, hakkın kendisine verdiği yetkiyi aşarak kanun koyucunun kendisine
tanımadığı bir amaca ulaşmak istemesidir.
Marka hukukunda kötüniyet, tescil talebi aşamasında var olabilir veya tescil
aşamasında var olmamakla birlikte sonradan markadan doğan kullanım veya talep
haklarının kötüye kullanılması şeklinde ortaya çıkabilir. Öğretide ve uygulamada marka
hakkının kötüye kullanılmasının ortaya çıkış şekilleri, “……” şeklinde örnek olarak sıralanmaktadır.
Bir markayı tescil ettirme eylemi tek başına kötüniyet göstergesi olarak nitelenemez ise de,
Marka tescilinin kötüniyetli olup olmadığı incelenirken, kötüniyetli olarak tescil ettirildiği
iddia edilen markanın, kötüniyet iddiasında bulunan tarafa ait marka ile birebir aynı olup
olmadığı, markanın özgünlüğü ve ne derece yaratıcı ve ayırt edici olduğu, taraflar
arasındaki ticari ilişki, markanın piyasadaki konumu ve bilinirliği, tarafların faaliyet
alanları diğer markadan habersiz olarak tesadüfen tescil ettirilmiş olmasının hayatın
olağan akışına uygun olup olmadığı, tescilin diğer markanın tanınmışlığından ve ayırt
edicilik gücünden, reklam değerinden haksız yararlanmaya yönelik olup olmadığı gibi
hususlar yanında, asıl markanın asli ve tali unsurlarının birebir tescil ettirilip ettirilmediği
gibi hususlar da gibi hususlar kötüniyet değerlendirmesinde dikkate alınacaktır.
Hemen belirtilmelidir ki, kötüniyetli tescil hali, mal ve/veya hizmetlerle ilgili olmayıp
markanın tamamı ile ilgili olacağından, markanın kısmi değil tam hükümsüzlüğüne karar
verilmelidir. Dolayısıyla eğer markayı tescil ettiren kimsenin kötüniyetli olduğu kabul
ediliyor ise, bu kötüniyet tescilin tamamını kapsar. Nitekim Yargıtay kararları da bu
yöndedir [Y. 11. HD, T. 02/11/2015, E. 2015/4426, K. 2015/11337, Yargıtay 11. HD.2015/4426 E, 2015/11337K 02.11.2015T, Yargıtay 11.
HD.2013/2775 E, 2014/17503K 12.11.2014T) Somut olay bu bilgiler ışığında değerlendirildiğinde;
Davacının hak sahibi olduğu “…..” markasının, bir bütün olarak esas ve ayırtedici unsuru
olan “……” kelimesi ve figüratif olarak ifade edilişinin, davalı tarafça, ”…..” kelimesi altında, renk kombinasyonu, kelime unsurunun
markadaki konumlandırılışı ve figüratif olarak aynı şekilde ifade edilmek suretiyle tescil
ettirilmiş olması, ilk bakışta markaların birebir aynı olması, davacı markasının özgünlüğü ve yaratıcılığı, tarafların aynı alanda ticari faaliyette bulunuyor olması ve
davalının davacı markasından habersiz olarak tesadüfen markayı tescil ettirilmiş olmasının hayatın
olağan akışına uygun düşmemesi ve bilirkişi raporunda değinilen sair hususlar birlikte değerlendirildiğinde davalı tescilinin kötüniyetli olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Kötüniyetin bölünmezliği ilkesi gözetilerek davacının hükümsüzlüğe dair davasının kabulüyle davalı adına tescilli markanın tescilli olduğu bütün sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne karar vermek gerekmiştir.
Davacının hükmün ilanına dair talebi yönünden yapılan değerlendirmede, SMK ‘nun 149/1g bendi uyarınca hükmün ilanı markaya tecavüz halinde söz konusu olacağından ve tecavüze dair bir talep bulunmadığından, keza kurum bülteninde hükümsüzlük yayımlanacağından davacının bu yöndeki talebi yerinde görülmemiştir.
Davacının manevi tazminat talebine gelince; dava dilekçesinde davalının marka tescili dışında fiili kullanımı ve marka haklarına tecavüzüne ilişkin bir maddi vakıa ileri sürülmediği gibi tecavüze ilişkin bir talebi de bulunmamaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararlarına göre de kötüniyetli olsa dahi tek başına marka tescili tecavüz sayılmaz. Bu bağlamda tazminat gerektirmez. ( Yargıtay 11HD. 2008/8495 Esas 2009/12863 Karar sayılı ilamı.) Bu itibarla koşullar oluşmadığından davacının manevi tazminatına yönelik talebi yönünden dava reddedilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davacının davasının KISMEN KABULÜNE, davalı adına tescilli ….. tescil nolu markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine,
2-Davacının manevi tazminat ile hükmün ilanına dair talebinin REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince peşin alınan 742,40 TL harçtan, 80,70 TL ilam harcının mahsubu ile, 683,10 TL fazla harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince kabul edilen hükümsüzlük davası nedeniyle hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince reddedilen manevi tazminat davası nedeniyle hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvuru ve 742,40 TL peşin olmak üzere 801,70 TL harç giderinden, iade olunan 683,10 TL harcın mahusbu ile 118,60 TL harç giderinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 234,00 TL tebligat – tezkere masrafı ve 1.000,0 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.234,00 TL yargılama giderinin, davanın kabul-red oranına göre 617,00 TL’sinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin üzerinde bırakılmasına,
8-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının yatırana iadesine,
9-Talep halinde kararın taraflara tebliğine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere, açıkça okunup usulen anlatıldı.31/05/2022

Katip … Hakim …
e-imzalıdır e-imzalıdır