Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/75 E. 2022/4 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/75
KARAR NO : 2022/4

DAVA : Markaya Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men’i, Ref’i,
Maddi-Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 20/04/2016
KARAR TARİHİ : 13/01/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 18/01/2022
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin “………” ve “…….” markası ile üretmekte olduğu tekstil ürünlerini yurt içinde ve yurt dışında pazarladığını, müvekkili markasının Türkiye dışında birçok ülkede de tescilli olduğunu, Gaziosmanpaşa ….. Sulh Ceza Mahkemesi’nin aldığı arama kararıyla, davalı şirketin adresine gidildiğini ve davalı işyerinde “…….” ibarelerini taşıyan farklı renklerde pantolonlar tespit edildiğini, bunun üzerine davalı şirket hakkında Bakırköy …….. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin ……. Esas sayılı dosyası ile kamu davasının açıldığını, ceza yargılamasında alınan bilirkişi raporlarında, davalıya ait ürünlerde bulunan “……..” ibarelerinin müvekkili adına tescilli markalarla iltibas teşkil ettiğini ve ülkesellik ilkesi gereğince suç olduğunun tespit edildiğini, davalı şirket yetkilisinin bu ürünleri Amerika’da tescilli bir marka için ürettiği ve iç pazara satmadığı için beraatine karar verildiğini, ancak ürünlerin suç unsuru olmaları nedeniyle müsadere edildiğini, yaptıkları araştırmada, davalının iltibas teşkil eden ürünleri ……… Mağazaları aracılığıyla Türkiye iç pazarında da satışa çıkardığının tespit edildiğini, davalının müvekkili şirkete ait markaları izinsiz şekilde kullandığını ve bu durumun müvekkilinin marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu iddia ederek, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespitini, men’ini, ref’ini, imal edilen ürünlere ve imalatta kullanılan araçlara el konulmasını, davalı ürünlerden “……..” ibarelerinin silinmesini, silinmesi mümkün olmuyor ise imha edilmesini, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 1.000,00 TL manevi tazminatın, tespit tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini ve verilecek hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 05/05/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile, 1.000,00 TL olan maddi tazminat talebini 35.248,15 TL olarak artırıp, harcını yatırmıştır.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirketin el koyma kararının uygulandığı
20.06.2014 tarihinden beri dava konusu markanın esas ve gerçek sahibi olan …….. ile çalışmasını sona erdirip, bu markaya yönelik hiçbir üretim yapmadığını, “BLK DNM “
markasının dünya çapında tanınmış bir marka olduğunu ve …… adına Amerika,
Avrupa ve Asya’nın neredeyse tüm ülkelerinde tescilli olduğunu, söz konusu markanın ……. nezdinde de
korunduğunu, 2011 yılında Amerika’da tescil başvurusunun yapıldığını, davacının markanın Amerika’da tanıtımının yapıldığı tarihten 5 ay sonra markayı kendisi adına
Türkiye’de tescil ettirmek için kötü niyetle başvuru yaptığını ve tescil ettirdiğini, müvekkilinin markanın gerçek sahibi olan dava dışı şirketle 14.10.2013 tarihinde imalat sözleşmesi
akdettiğini ve davacının savcılık kararı ile arama el koyma işlemini yaptığı 20.06.2016 tarihine
kadar bu şirkete fason sözleşmesi ile üretim yaptığını, müvekkili şirket yetkilisi aleyhinde yapılan
ceza yargılamasında, suçun yasal unsurlarının oluşmaması nedeniyle beraat kararı verildiğini ve kararın kesinleştiğini, davaya konu fiilin hukuka uygunluğunun tespit edildiğini ve hukuk mahkemesinin bu tespitle bağlı olacağını, bu kararın taraflar için kesin delil teşkil ettiğini, dava
dışı şirket markasının 556 Sayılı KHK m.7/f.1 (i) bendi gereği tanınmış marka olması nedeniyle, tescilli olmasa da korunacağını, ………’dan satın alınan ürünün müvekkili şirket tarafından satıldığı iddiasının doğru olmadığını, “………” marka kotların müvekkili tarafından üretilmesinin marka hakkına tecavüz fiili teşkil etmesinin mümkün olmadığını ve davacının maddi ve manevi bir zararının da olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkememizin 19/09/2017 Tarih, ……. Esas ve …… Karar sayılı kararı ile “Davacının davasının kabulü ile davacıya ait Türkiye de tescilli ……… markasına yönelik davalı tarafın fason olarak imal ettiği ürünler üzerinde markanın kullanımının markaya yönelik tecavüz ve haksız rekabet olduğunnu tespiti ve menine, davalının …… markalı ürünlere yönelik üretim yapmasının ürünleri satışa sunmasının ihrac etmesinin engellenmesine, ürünlere el konulmasına, el konulan ürünler üzerinde …… markaları sökülmek suretiyle mümkün değilse ürünlerin imha edilmek suretiyle masrafı alınmak suretiyle tecavüzün giderilmesine, ıslah edilen değerle birlikte 35.248,15 TL maddi tazminatın 20.06.2014 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda ticari faizle davalıdan tahsili davacı tarafa ödenmesine, izinsiz kullanım nedeniyle 1.000 TL manevi tazminatın 20.06.2014 tarihinden itibaren yasal faizle davalıdan tahsili davacı tarafa ödenmesine, hükmün kesinleştikten sonra masrafı davalıdan alınmak suretiyle 5 büyük gazeteden birinde ilanına” dair verilen karar, davalı vekilinin istinaf talebi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …… Hukuk Dairesi’nin 04/02/2021 Tarih, …….. Esas ve ……. Karar sayılı ilamı ile, “Davacı taraf, davalının davacıya ait marka haklarına tecavüz ettiğini iddia etmiş, davalı taraf ise ……… markasının dünya çapında tanınmış bir marka olup …….. adına tescilli olduğunu, kendisinin de adı geçen firma ile yaptığı 14 Ekim 2013 tarihli imalat sözleşmesine dayalı olarak bu ürünleri ürettiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı taraf, bu savunmasına istinaden dosyaya imalat sözleşmesinin İngilizce fotokopisi ile Türkçe tercümesini sunmuş, ayrıca bir kısım marka tesciline dair olduğu anlaşılan, ancak Türkçe tercümesi bulunmayan belgeler sunduğu görülmüştür. Dosya içinden davalının dayandığı markanın Türkiye’de tescilli olmadığı anlaşılmaktadır. Ancak gerek Amerikada, gerekse bir çok ülkede tescilli olduğu ileri sürülmektedir. 556 Sayılı KHK’nun 6.maddesi uyarınca marka koruması tescille elde edilir. Tescil ve korumada ülkesellik ilkesi geçerlidir. Öte yandan ülkemizin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi ve TRİPS hükümleri dahilindeki bir marka sahibinin Türkiye’de tescilli olmasa dahi ülkemizde ticari faaliyette bulunması koşuluyla öncelikle fikri ve sınai haktan kaynaklanan üstün hak sahipliği iddiasına dayanması, tanınmışlık halinde de üçüncü kişilerle gerçekleştirilen başvuruya itiraz ve tescil halinde de hükümsüzlük davası açma hakkı mevcuttur. Somut olayda davalı taraf dava dışı yabancı menşeili şirkete ait markanın tanınmış olduğunu ve Türkiye’de de ……… mağazalarında satıldığını, davacının marka tescilinin kötüniyetli olduğunu ileri sürmüştür. Bu durumda mahkemece davalının delil listesinde dayandığı ve Türkçe’sini sunmadığı delil ve belgelerin Türkçe tercümelerini sunması sağlandıktan sonra dayanmış olduğu yabancı şirkete ait markanın Türkiye’de davacının marka tescilinden önce de satışları bulunup bulunmadığı hususlarında gerektiğinde bilirkişiden ayrıntılı incelemeyi içerir ve istinaf denetimine elverişli rapor alınıp ayrıca davacının markaya tecavüz iddiasının TMK’nun 2.maddesi kapsamında kötüniyetli olup olmadığı hususları üzerinde de durularak (Bakınız. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2010/12167 Esas, 2012/17493 Karar Sayılı İlamı) tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra davalının adresinde ele geçirilen ürünler yönünden marka tecavüzünün ve haksız rekabetin gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda ve diğer talepler konusunda bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, Bakırköy ……. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19/09/2017 tarih, ……. esas, ……. karar sayılı kararının kaldırılmasına” karar verilerek dosya Mahkememize iade edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı doğrultusunda eksik belgeler tamamlanarak yeniden bilirkişi raporu aldırılmıştır. Dosyanın tevdi olunduğu bilirkişi hazırlamış olduğu 13/12/2021 havale tarihli raporda sonuç olarak, davacının marka hakkına tecavüz iddiasında TMK’nın 2. maddesine aykırılık bulunmadığı,
davalının kullanımı yönünden tescil ve ülkesellik ilkelerinin istisnalarından birinin söz konusu
olmadığı, davalının dayandığı Amerikan şirketine ait yurt dışında tescilli markanın, davacı
markalarının koruma tarihi öncesinde Türkiye’de kullanılmadığı, tanınmış marka statüsüne kavuşmuş olmadığı, davacının kötü niyetinden bahsedilemeyeceği, dolayısıyla davacının tescilli
marka haklarının korunması gerektiği yönünde kanaat ve sonuca ulaşıldığı, davalının ihracatta tespit edilen kullanımının, davacının tescilli markaları ile aynı
sınıfta olduğu ve aynı/benzer işareti içerdiği, bu itibarla 556 Sayılı KHK’nın 61/f.1 (a) hükmü ve atıf
yaptığı aynı KHK 9. Maddesinin ilgili hükümleri kapsamında, davacının tescilli marka haklarına tecavüz
eder nitelikte olduğunu belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı deliller, Bölge Adliye Mahkemesi kararı ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; “…….” isimli markanın …… sayıyla 35.sınıfta 04.11.2011 tarihinden itibaren …… sayılı “…….” markasının 05, 18, 25, 35.sınıfta 29.07.2004 tarihinden itibaren ……… markasının …… sayıyla 25.sınıfta 12.05.2011 tarihinden itibaren davacı adına tescilli olduğu, olaya ilişkin ……. sayılı …… Karar sayılı Bakırköy …… FSHCM’ nin dosyasının incelenmesinde; davalı şirket yetkilisi sanık hakkında suç kastıyla hareket etmediğinden ve ürünlerin …….. firması için üretilip iç piyasada satışa arz edildiğine yönelik bir delil olmadığından sanık hakkında beraat kararı verildiği,
davalının kullanımı yönünden tescil ve ülkesellik ilkelerinin istisnalarından birinin söz konusu
olmadığı, davalının dayandığı Amerikan şirketine ait yurt dışında tescilli markanın, davacı
markalarının koruma tarihi öncesinde Türkiye’de kullanılmadığı, tanınmış marka statüsüne kavuşmuş olmadığı, davacının kötü niyetinden bahsedilemeyeceği, davalının ihracatta tespit edilen kullanımının, davacının tescilli markaları ile aynı
sınıfta olduğu ve aynı/benzer işareti içerdiği, bu itibarla dava ve olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 556 Sayılı KHK’nın 61/f.1 (a) hükmü ve atıf
yaptığı aynı KHK 9. Maddesinin ilgili hükümleri kapsamında, davacının tescilli marka haklarına tecavüz
eder nitelikte olduğu anlaşılmakla davacının marka haklarına tecavüze ilişkin talebi yönünden davanın kabulü gerekmiştir.
Davalı 14 Ekim 2013 tarihli imalat sözleşmesine dayalı olarak bu ürünleri yurt dışında tescilli bulunan yabancı şirket adına üretip, iç piyasaya herhangi bir satışı olmadan tamamen sözleşme kapsamında yurt dışına gönderdiği, bu haliyle haksız rekabetin söz konusu olmadığı sonucuna varılmıştır. Davacının tazminat taleplerine gelince; Yüksek yargı kararlarında ve öğretide kabul edildiği üzere, tecavüzün varlığı için kusur aranmaz ise de, tazminat talepleri bakımından kusur gereklidir. Marka hakkının ihlali kapsamında açılabilecek olan tazminat davası, özünde bir haksız fiil davasıdır. Dolayısıyla, her ne kadar yasa metninde açıkça belirtilmemekte ise de, zarar ile fiil arasında nedensellik bağı yanında tazminat talep edilebilmesi için mütecavizin kusurun varlığı da gereklidir. Haksız fiil sorumluluğunda “kusur”, sorumluluğun kurucu unsurudur. Kusur, kasıt biçiminde olabileceği gibi, ihmal biçiminde de ortaya çıkabilir. Fail, hukuka aykırı sonucu isteyerek hareket etmiş ise kasıt, hukuka aykırı sonucu istememiş, ancak bundan kaçınmak için iradesini yeterli ölçüde kullanmamış, yeterli özeni göstermemiş, bu yönden irade kullanmamış ise ihmal mevcuttur. İhmal halinde gösterilecek özenin derecesi belirlenirken, objektif kriterler yanında, failin mesleği, iştigal alanı, tacir olup olmadığı, somut olayın özellikleri gibi hususların da gözetilmesi gereklidir. (Bkz. Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, S.774 vd.) Türkiye’nin taraf olduğu Paris Sözleşmesinin hükümleri de bu doğrultudadır.
Yukarıda yapılan açıklama ışığında, dava konusu olaya bakıldığında, davacı adına tescilli marka mevcut ise de, yurt dışında da davalının fason üretimini yaptığı yabancı şirket adına tescilli olması, davalının yurt dışı şirketiyle olan sözleşme kapsamında üretim yapıp, iç piyasaya herhangi bir satış ve saire olmadan doğrudan yurt dışı şirketine göndermiş olması karşısında kastının bulunmadığı gibi(nitekim aynı sebeple ceza mahkemesince beraat kararı verilmiştir), ihmalinin bulunduğunun da kabulünün mümkün olmaması karşısında, davacı yararına maddi ve manevi tazminat koşullarının oluşmadığı sonuç ve kanaatine varılarak, davacının maddi ve manevi tazminata dair talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Bu itibarla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının KISMEN KABULÜNE, davacı adına Türkiye’de tescilli “………” ibareli markasına yönelik davalı tarafın fason olarak imal ettiği ürünler üzerinde bu markanın kullanımının davacının markadan doğan haklarına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine ve men’ine, davalının “………” markalı ürünlerine yönelik üretim yapmasının, ürünleri satışa sunmasının, ihraç etmesinin engellenmesine, bu ibareleri taşıyan ürünlere el konulmasına, el konulan ürünler üzerinde “………” markaları sökülmek suretiyle davalıya iadesine, sökülmesi mümkün değil ise imha edilmek suretiyle tecavüzün giderilmesine,
2-Davacının maddi ve manevi tazminata dair taleplerinin reddine,
3-Hüküm kesinleştiğinde, masrafı davalıya ait olmak üzere hüküm özetinin beş büyük gazetenin birinde ilanına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan, 29,20 TL peşin ve 601,96 TL ıslah harcının toplamı 631,16 TL harçtan, 80,70 TL ilam harcının mahsubu ile, 550,46 TL fazla harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince kabul edilen tecavüz davası nedeniyle hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince reddedilen maddi tazminat talebi yönünden hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince reddedilen manevi tazminat talebi yönünden hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 29,20 TL başvuru, 29,20 TL peşin ve 631,16 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 689,56 TL harç giderinden, iade olunan 550,46 TL harcın mahsubu ile, 139,10 TL harç giderinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 355,00 TL tebligat-tezkere ve 1.800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.155,00 TL yargılama giderinin, davanın kabul-red oranına göre 1.077,50 TL’sinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı tarafından yapılan 186,80 TL yargılama giderinin, davanın kabul-red oranına göre 93,40 TL’sinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin üzerinde bırakılmasına,
11-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,
12-Talep halinde kararın taraflara tebliğine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere, açıkça okunup usulen anlatıldı.13/01/2022
Katip …… Hakim ……..
e-imzalıdır e-imzalıdır