Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/58 E. 2021/167 K. 13.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/58
KARAR NO : 2021/167

DAVA : Markaya Tecavüzün Önlenmesi, Men’i
DAVA TARİHİ : 24/02/2021
KARAR TARİHİ : 13/07/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/07/2021
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketinin kuruluş tarihi olan 1995 yılından itibaren ayakkabı ve terlik üretimi yaptığını, … ve dünyada birçok noktaya ihracat gerçekleştirdiğini, müvekkili şirketinin 2003 yılından bu yana “…” ibaresini marka olarak … sayı ile tescilli ettirdiğini, “…” markasını piyasada saygın bir marka haline getirmek için büyük emek ve sermaye harcadığını, söz konusu müvekkili markasının TPMK nezdinde tanınmış marka olarak da kayıt altına alındığını, ancak hal böyle iken davalı yanın, müvekkili şirkete ait “…” ibareli markayı ticari unvanında kullandığını, müvekkilinin izin olmaksızın kendi mal ve hizmetlerinde kullanmaya devam ettiğini, bu suretle de haksız rekabete yol açtığını, davalı şirketin ticaret unvanında kullandığı “…” ibaresinin müvekkilinin tescilli markasına aynen benzediğini, bu durumun müvekkilinin tescilli markasına tecavüz oluşturduğunu iddia ederek, markaya tecavüzün önlenmesini, men’ini, müvekkiline ait tescilli markanın kullanıldığı tabelaların sökülmesini, reklam vasıtası, basılı evrak ve ürünlerinin toplatılmasını, internet ve sosyal medya üzerinde kullanılmasının durdurulmasını ve verilecek hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir.
CEVAP ; Davalı … cevap dilekçesi ile, davacı şirketin tescilli markası üzerinde hiçbir hak iddia etmediğini, dava dilekçesinin davalı kısmında şirket tüzel kişiliği söz konusu olmadığı halde, ad ve soyadının önüne … Turizm ibaresinin eklendiğini, bahsi geçen marka ile hiçbir ilgisinin olmadığını, dosyaya ibraz etmiş olduğu vergi levhasından da anlaşılacağı üzere, yakın arkadaşının isminin iki harfi ile kendi isminin iki harfini birleştirerek ortaya çıkan … ibaresinin bir marka olduğundan haberdar olmadığını, bu davanın açılması ile “…”nın tanınmış bir terlik markası olduğunu öğrendiğini, taşımacılık işinin umut ettiği gibi gitmeyince faaliyetlerine 2014 yılında son verdiğini, o tarihten bu yana da “…” ibaresini kesinlikle kullanmadığını, davacı şirketin markasının terlik markası, kendisinin yapmış olduğu işin ise servis taşımacılığı olduğu göz önüne alındığında, bilerek ve iltibas yaratmak amacıyla kullanma durumunda söz edilemeyeceğinin açık olduğunu, kullanmamanın sabit olduğunu, davacının iddia ettiği gibi marka haklarına tecavüzün söz konusu olmadığını savunarak, hakkında açılmış davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davalının davacı markasına tecavüzünün önlenmesi, men’i ve verilecek hüküm özetinin ilanı taleplidir.
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtlardan, … tescil numaralı “…+…” ibareli markanın ve … tescil nolu “…” ibareli markanın 25. Sınıfta davacı adına tescilli oldukları ve yenilendikleri, … tescil nolu markanın ise 18, 25 ve 35. sınıflarda … tescil nolu markanın 25. sınıfta tescilli olduğu anlaşılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nın 29/1-b ve c maddeleri ile, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde, tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmanın marka hakkına tecavüz oluşturduğu belirtilmiştir.
Dava dilekçesinde davalının markasal bir kullanımı olduğu iddiası olmayıp, gerçek kişi davalının ticaret unvanı nedeniyle marka haklarına tecavüz olduğu iddiası mevcuttur. İbraz edilen ticaret sicil kayıtlarına göre, davalının “…” şeklindeki ticaret unvanını da davadan sonra terkin ettirdiği, İkitelli Vergi Dairesi’nce düzenlenen tutanağa göre de, ticari faaliyetine de fiilen 24/10/2014 tarihi itibariyle sonlandırdığı anlaşılmıştır. Buna göre 2014 yılından beri davalının herhangi bir ticari faaliyeti ve bu bağlı olarak markasal kullanımı bulunmamaktadır. Davacı şirketin faaliyet alanı ile davalının faaliyet alanı da farklıdır. İddia edilen turizm alanı da davacının marka tescilindeki sınıflar arasında yer almamaktadır. Yüksek Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29/06/2020 tarih ve 2019/1692 Esas- 2020/3293 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere “SMK’nın 29/1-a hükmü ile yapılan yollama gereği m.7/3-e maddesinde yer alan “işaretin ticaret unvanı ve işletme adı olarak kullanılması” hükmü işaretin markasal kullanılması durumunda uygulanabilecektir. Zira m.7/3’de işaretin ticaret alanında kullanılması halinde yasaklanabileceği hükme bağlanmıştır. Marka hukuku kapsamında işaretin ticaret alanında kullanılması ifadesi ile kastedilen işaretin markasal olarak kullanılmasıdır. Diğer taraftan, SMK’nın 7/3-e maddesinin gerekçesinde söz konusu düzenleme ile … sayılı …. Marka Yönergesiyle uyum sağlandığından bahsedilmiş olup, Yönerge’nin 3. maddesinde yer alan hükmün, yine Yönerge’nin genel gerekçesi no 19’daki açıklamalara göre değerlendirilmesi gerekir. Buna göre, ticaret unvanı ancak tescilli bir markaya tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden ayırt ediciliği sağlayıcı bir işaret olarak kullanılması halinde, marka hakkına tecavüz oluşturacağı açıklaması karşısında, Kanun Koyucunun amacının ticaret unvanının tescilli marka ile karıştırılmaya yol açacak şekilde kullanılması hali marka hakkına tecavüz olarak kabul edilir. Tek başına ticaret unvanının tescil ettirilmiş olmasının marka hakkına tecavüz teşkil etmez.” Bu itibarla davalının davacının marka haklarına herhangi bir tecavüzü söz konusu olmadığından, davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Peşin alınan harcın yeterliliğine, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının ilgililerine iadesine,
6-Talep halinde kararın taraflara tebliğine,
Davacı vekili ile davalı asılın yüzlerine karşı verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere, açıkça okunup usulen anlatıldı.13/07/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır