Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/288 E. 2022/265 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/288
KARAR NO : 2022/265

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 08/12/2021
KARAR TARİHİ : 15/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/12/2022

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin, Suriye Arap Cumhuriyeti vatandaşı olup, 2005 yılından bu ….. uluslararası piyasada hafıza kartı, USB bellek, kulaklık, akıllı saat, şarj aleti gibi teknoloji cihazlarının ticareti ile uğraşmakta olduğunu, söz konusu ürün gruplarının yer aldığı 9. kategori için “….” markasını 2010 yılında Birleşik Arap Emirlikleri’nde, 2015 yılında Tunus’ta tescil ettirdiğini, müvekkilinin özverili ve başarılı çalışmaları sonucu markanın büyüyüp dünya çapında tanınır hale geldiğini, davalıların, 2015 yılına kadar müvekkilinin müşterilerinden olup, Birleşik Arap Emirlikleri’nde bulunan satış noktasından “….” markalı ürünleri alarak Türkiye’de satışa sunmakta iken müvekkilinin durumunu ve tanınırlığını bildiği halde ona ait “….” markasını … sayı ile “…. ” adı altında teknoloji ürünleri için kendi adlarına tescil ettirdiklerini, müvekkilinin bu durumu 2021 yılı başlarında markasını Türkiye’de tescil ettirmek istediğinde öğrendiğini, bunun üzerine müvekkilinin davalı …’nun dükkanına gidip “kendisine ait markayı haksız yere tescil ettirdiğini, buna son vermesi” gerektiğini ifade ettiğini ancak davalıdan olumlu cevap alamadığını ve davalıların, müvekkiline ait olduğunu bildikleri markanın birebir aynısını kendileri adına tescil ettirmek suretiyle kötü niyetle hareket ettiklerini, müvekkile ait orijinal markanın logosu ile davalıların kendi adlarına tescil ettirdikleri markanın logosunun birebir aynı olduğunu, bunun davalıların kötü niyetli hareket ettiklerini, davalıların bu marka tescilinin müvekkilinin markasından doğan haklarını ihlal ettiğini iddia ederek, davalılar adına … sayı ile tescilli markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.

CEVAP ; Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, davanın 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, reddedilmesi gerektiğini, müvekkillerinin davacı ile hiçbir zaman ticari bir ilişki içerisinde bulunmadıklarını, davacıyı tanımadıklarını, davacı markasının tanınmış bir marka olmadığını, TPMK nezdinde tescilli olmayan markanın müvekkilleri tarafından bilinmesinin mümkün olmadığını, müvekkillerinin kötü niyetli olduklarından söz edilemeyeceğini, müvekkillerinin hem yurt içinde hem yurt dışında geniş çaplı ticari faaliyet yürüttüklerini, müvekkillerinin markasının tescilli olduğunu ve hukuka uygun hareket ettiklerini, başvurunun hiçbir itiraza uğramadığını, davacı markasının internet ortamında araştırıldığında bile sonuçlarda çıkmadığını, müvekkillerinin markasının özgün ve kendi yarattıkları bir marka olduğunu, davacının markası ile benzerlik ilişkisi bulunmadığını, marka logosunun da özgün olarak tescil edildiğini, kaldı ki herkes tarafından kullanılabilecek bir simge olan ve coğrafi işaret niteliği taşıyan logonun müvekkilleri tarafından markalarında mevcut olmasının kötü niyetin varlığı anlamına kati suretle gelmediğini ve davacının Türkiye’deki tescil başvurusunun müvekkillerinin tescilinden sonra olduğunu, davacının kötü niyetli şekilde işbu davayı açtığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davalı ….. ait … tescil nolu markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini taleplidir.
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtlardan, … tescil numaralı markanın 14/05/2015 tarihinden itibaren on yıl müddetle davalılar adına tescilli olduğu anlaşılmıştır. Taraf delilleri toplanmış, bildirilen tanıklar dinlenmiştir.
6769 Sayılı SMK’nın 25. Maddesinde hükümsüzlük koşulları belirtilmiş olup, belirtilen madde ile, 5. veya 6. maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. Menfaati olanlar, Cumhuriyet Savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir. Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez. Aynı kanunun 6/9 maddesi uyarınca kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Taraf vekillerince deliller sunulduktan ve resen celbi gereken deliller de toplandıktan sonra dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, dosyanın tevdi olunduğu bilirkişi hazırlamış olduğu 05/10/2022 havale tarihli raporda sonuç olarak, davalı adına tescilli … nolu markanın, davacı markasından haberdar olunmadan tesadüfen seçilip tescil ettirildiğinin kabulünün olanaklı görünmediği ve kötü niyet konusundaki takdirin mahkemeye ait olduğu bildirmiştir.
Tüm dosya kapsamı deliller, TPMK kayıtları ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; aynı ibare ve şekil unsurunu içeren markanın davacı adına 2009 yılından beri yurt dışında muhtelif ülkelerde tescilli olduğu, davacı tanık beyanlarına göre de taraflar arasında daha önce ticari ilişki bulunduğu anlaşılmıştı. Davacının Yurt Dışında Tescilli Markası, davalının TPMK nezdinde tescilli markası görsel, işitsel ve anlamsal olduğu gibi, özellikle logo olarak aynıdır.
Davacı, davalı markasının hükümsüzlüğü iddiasında, davalı markasının kendi (davacı) markası ile
birebir aynı olduğuna değinmiştir ve SMK m.5/f.1-ç bendinde düzenlenen mutlak ret (ve
hükümsüzlük) nedeni ile SMK m.6/f.1’de öngörülen iltibasa dayalı nispi ret (ve hükümsüzlük)
nedenine dayanmıştır. Davacı ayrıca, markasının tanınmış marka olduğunu ve davalı markasının
kötü niyetle tescil ettirildiğini de ileri sürmüştür. Bu itibarla, davacının hükümsüzlük talebi SMK
m.6/f.9 kapsamında kötü niyetli tescil ve aynı maddenin tanınmış marka düzenlemesi ışığında da
ele alınacaktır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, gerek SMK m.5/f.1-ç’de öngörülen mutlak ret nedenine gerekse
SMK m.6/f.1’de ve SMK m.6/f.5’te düzenlenen nispi ret nedenlerine dayalı olarak bir markanın
hükümsüzlüğünün talep edilebilmesi için talep edenin TPMK nezdinde önceki tarihte tescille
koruma altına alınmış olan markasının bulunması gerekmektedir. Ancak TPMK nezdinde tescilli
markalar dayanak gösterilerek bu düzenlemeler ve SMK m.25/f.1 uyarınca bir başka marka
tescilinin hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talep edilebilir. SMK m.6/f.4’te öngörülen Paris
Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesi bağlamındaki tanınmış markanın varlığında ve kötü niyetli
tescile dayalı hükümsüzlükte ise, davacının karşı yanın marka tescilinin hükümsüzlüğünü talep
etmesi için elinde önceki koruma tarihli tescilli markanın bulunması gerekmemektedir.
Davacı, dosyaya sadece Tunus’taki ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki marka tescil kayıtlarını
sunmuştur. Bu durumda, davacının markasının SMK m.6/f.4 anlamında “herkesçe bilindiği
mütalaa olunan” (Paris Sözleşmesi 1. mük. 6. md. anlamında tanınmış marka) olduğunu kabul
etmek mümkün değildir.
Kötü niyetli tescile dayalı hükümsüzlüğe gelince, yukarıda belirtildiği gibi burada davacının-
hükümsüzlüğü talep edenin TPMK nezdinde önceki tarihte koruma altına alınmış bir tescilli
markasının bulunması şart değildir. Kötü niyet dışındaki bu arada yukarıda yine de incelenen
hükümsüzlük nedenlerinde hükümsüzlüğü istenen markanın tescil tarihi ile davanın ikame
edildiği tarih arasında 5 yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması davanın reddini gerektirmektedir. Söz
konusu 5 yıllık sürenin hak düşürücü niteliktedir. Kötü niyet söz konusu olduğunda ise, markanın
hükümsüzlüğü ve sicilden terkini davası herhangi bir süreye tabi olmadan bu arada somut olayda
olduğu gibi 5 yıllık hak düşürücü süre geçmiş olsa da açılabilir. Ayrıca kötü niyet söz konusu ise,
davalı markası tescilli olduğu tüm sınıflar (emtia ve/veya hizmetler) yönünden yani tamamen
hükümsüz kılınabilir. Zira kötü niyetin bölünmesi mümkün değildir.
Davacı, davalı tarafın, 2015 yılına kadar kendisinin (davacının) müşterilerinden olup, Birleşik
Arap Emirlikleri’nde bulunan satış noktasından …. markalı ürünleri alarak Türkiye’de satışa sunduğunu, davalıların kendisinden ve markasından haberdar olduklarını ve dava konusu
markayı kullanılan logo da birebir aynı olacak şekilde tescil ettirdiklerini, neticede davalı marka
tescilinde kötü niyet bulunduğunun açık olduğunu ileri sürmüştür. Davacı tanığının davacının bu
iddiasını destekleyen beyanlarda bulunduğu görülmektedir. Davacı vekili, davalı tanığı
…’ın 2021 yılında dava konusu markanın Dubai’de de kullanıldığını ve bu nedenle
anlaşmazlık çıktığını patronu davalı …’dan duyduğu, logo benzerliği yönünden tekrar
marka tescil başvurusu yapıldığı ve logonun değiştirildiği yönündeki beyanının davadaki
iddialarını desteklediğini, müvekkilinin yasal yollara müracaat için harekete geçmesinden sonra
logo değişikliği yoluna gidilmiş olmasının haklılıklarını gösterdiğini belirtmiştir. (Dosyada
davalılar adına tescilli (18.06.2021 başvuru tarihi, 9 ve 35. sınıflar) …. no.lu
marka kaydı yer almaktadır.)
Davalı taraf, markasının özgün ve kendi yarattıkları bir marka olduğunu, marka logosunun da
özgün olarak tescil edildiğini, kaldı ki herkes tarafından kullanılabilecek bir simge olan ve coğrafi
işaret niteliği taşıyan logonun müvekkilleri tarafından markalarında mevcut olmasının kötü
niyetin varlığı anlamına kati suretle gelmediğini belirtmektedir. Dava konusu markadaki şekil
unsurunun herkes tarafından kullanılabilecek bir simge olup, coğrafi işaret niteliği taşıdığına dair
herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Öte yandan davalı, kendisi de markanın ve logosunun özgün
olduğunu ileri sürmüştür. Davalı markasının 9. sınıfta ayırt ediciliği olmayan ….
ibaresinin eklenmiş olması dışında birebir davacı markası ile aynı olduğu görülmektedir. Aynı
alanda faaliyet gösteren davalının, içerdiği şekil unsuru ve tertip tarzı itibarıyla son derece özgün
olan davacı markası ile birebir aynı olan dava konusu markanın seçimi konusunda inandırıcı bir
açıklama yapamadığı, bu alandaki davacı marka tescilinden haberdar olmadığını, marka tescilini
tesadüfen gerçekleştirdiğini kabul etmenin olanaklı olmadığı ve böylece davalı tescilinin kötü niyetli olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bu itibarla, davalı tescilinin kötü niyetli olması sebebiyle davanın kabulü ile, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davacının davasının KABULÜNE, davalılar adına tescilli …. tescil nolu markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 80,70 TL ilam harcından, 59,30 TL peşin harcın mahsubu ile, 21,40 TL bakiye karar harcının, davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davalılardan alınarak davacıya verilmesine,

4-Davacı tarafından yapılan 118,60 TL dava ilk masrafı, 450,00 TL tebligat – tezkere masrafı ve 2.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.068,60 TL yargılama giderinin, davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,
6-Talep halinde kararın taraflara tebliğine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere, açıkça okunup usulen anlatıldı.15/12/2022

Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır