Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/242 E. 2022/219 K. 01.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/242
KARAR NO : 2022/219

DAVA : Markaya Tecavüzün Tespiti, Men’i, Mülkiyet Hakkı Tanınması
KARŞI DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 12/10/2021
KARŞI DAVA TARİHİ : 24/11/2021
KARAR TARİHİ : 01/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/11/2022
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin “…. ” işletme adı altında makine sanayi alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin üretimini yaptığı, mil – göbek bağlantı elemanını “….” ibaresi ile markalaştırdığını ve TPMK nezdinde …. sayı ile tescil ettirdiğini, müvekkili şirketin tescil öncesinde de bu markayı iş yerlerinde, ticari ilişkilerinde, tabela ve reklam vasıtalarında da kullandığını, davalı şirketin ise müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, ürün ve hizmetlerini müvekkili şirketin muvafakati olmaksızın TTK ve SMK hükümlerine aykırı davranarak “…” adı altında piyasada satışa sunduğunu, marka hakkına tecavüz teşkil ederek haksız yarar sağlayamaya çalıştığını, davalının müvekkili şirketin hem tescilli markasının aynısını, hem de işletme adını karıştırılmaya sebebiyet verecek kadar benzerini kullanmak suretiyle müvekkilinin tescilli markasından doğan haklarına tecavüz teşkil ettiğini iddia ederek, davalı eylemlerinin müvekkilinin tescilli markasından doğan haklarına tecavüz teşkil ettiğinin tespitini, men’ini, el konulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde müvekkili şirkete mülkiyet hakkı tanınmasını, davalının işletme adından, ürünlerinden tecavüz teşkil eden ibarelerin çıkarılmasını ve verilecek hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE KARŞI DAVA ; Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesi ile, müvekkilinin yaklaşık yirmi yıldır kilit sistemleri sektöründe faaliyet gösterdiğini, sektöründe kendi markasıyla kalite sembolü olmuş bir firma olduğunu, TPMK nezdinde …. sayı ile tescilli “…” ibareli markanın müvekkili adına tescilli olduğunu, davacının markasıyla müvekkili markasının hiçbir benzer tarafı bulunmadığını, “…” ibaresinin “…” kelimelerinin kısaltılmasından türetilmiş bir kelime olduğunu, “…” kelimesinin “…..” anlamına geldiğini, müvekkilinin bu markayı tescilden bu yana geçen 11 yıldır kullandığını, davacının müvekkilinin markasından haberdar olduğunu, davacının bu süre zarfında sessiz kaldığını, uzun süre sonra bu davanın açılmasının kötü niyetli olduğunu, davacının iddialarının aksine müvekkilinin marka tescilinin davacının markadan doğan haklarına tecavüz teşkil etmediğini, “…” ibaresinin müvekkili tarafından “… …” olarak yıllardır kullanıldığını, bu sebeple müvekkilinin davacı – karşı davalı adına TPMK nezdinde …. sayı ile tescilli markanın hükümsüz kılınmasını talep etmekte hukuki yararının bulunduğunu iddia ederek, müvekkili aleyhine açılan asıl davanın reddini, davacı – karşı davalı adına TPMK nezdinde …. sayı ile tescilli markanın hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE :
Asıl dava, davalı eylemlerinin davacının markadan doğan haklarına tecavüz teşkil ettiğinin tespiti, men’i, el konulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde davacıya mülkiyet hakkı tanınması, davalı işletme adından, ürünlerinden tecavüz teşkil eden ibarelerin çıkarılması, karşı dava ise; davacı- karşı davalı adına … sayı ile tescilli markanın hükümsüzlüğü talepledir.
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtlardan, … sayı ile tescilli “….” ibareli markanın … emtia sınıfında 14/09/2018 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davacı- karşı davalı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nın 29/1-b ve c maddeleri ile, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde, tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmanın marka hakkına tecavüz oluşturduğu belirtilmiştir.
6769 Sayılı SMK’nın 25. Maddesinde hükümsüzlük koşulları belirtilmiş olup, belirtilen madde ile, 5. veya 6. maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. Menfaati olanlar, Cumhuriyet Savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir. Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez. Bir marka, 5. maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz. Hükümsüzlük halleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya hizmet yönünden kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Marka örneğini değiştirecek biçimde hükümsüzlük kararı verilemez.
Taraf vekillerince deliller sunulduktan ve resen celbi gereken deliller de toplandıktan sonra dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, dosyanın tevdi olunduğu bilirkişi hazırlamış olduğu 01/07/2022 havale tarihli raporda sonuç olarak, asıl davada mevcut duruma göre, davalı kullanımının davacının marka haklarına SMK’nın
7 ve 29. maddeleri gereğince tecavüz teşkil etmeyeceği, bağlantılı olarak davalının karıştırılmaya yol açacak şekilde kullanımının
mevcut olmaması nedeniyle TTK m. 55/1-a-4 kapsamında haksız rekabetin söz
konusu olmayacağı,
SMK m.7/3 kapsamında terkine ilişkin aranan şartların mevcut olmadığı,
davacı şirketin bu kullanıma sessiz kalması ve uzunca bir süre sonrasında dava
açmasının TMK m.2 kapsamında hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olup
olmadığının takdirinin Mahkemeye ait olduğu,
karşı davada ise,
SMK m.5/1-c kapsamında hükümsüzlük şartlarının mevcut olduğu, hükümsüzlük
kararının geriye etkisi nedeniyle “tecavüzün” ve bağlantılı olarak haksız rekabetin
söz konusu olmayacağı,
SMK m.6/9 uyarınca “kötüniyete” dayalı hükümsüzlük şartlarının takdirinin
Mahkemeye ait olduğu belirtilmiştir.
Asıl dava yönünden dosya kapsamı deliller, TPMK kayıtları ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; bilirkişi raporunda belirtildiği üzere Davacı/Karşı Davalının, kendisi tarafından sunulan ekran görüntüleri ve kontrol edilen
internet sitesinde yer alan kullanımları incelendiğinde, söz konusu internet sitesinde yer alan kullanımlarda, Davacı/Karşı Davalının davaya dayanak
olarak gösterdiği … tescil no.lu “….” ibaresinin bir marka olarak
kullanımının olmadığı, daha ziyade bir “…” olarak açıklamalarının yapıldığı ve
markasal kullanımın “…” ibaresi ile yer aldığı, ürünlerde de “…” ibaresinin markasal
şekilde kullanıldığı görülmektedir. Davacı/Karşı Davalının internet sitesinin “hakkımızda”
kısmında da bunu destekler biçimde “… sistemleri üreticisi olarak … markamızla
sadece…sistemleri üretmekteyiz.” açıklaması yer almaktadır.
Davalı/Karşı Davacı kullanımlarında, …. tescil no.lu “…” markasının tescil edildiği şekilde kullanıldığı, baskın, vurgulanan ve öne çıkarılan unsurun “…” ibaresi
olduğu, “….” ibaresinin ise markasal kullanımının olmadığı, markasal kullanımdan
ziyade Davacı/Karşı Davalının internet sitesinde yer aldığı gibi bir “…” olarak ürün
açıklaması şeklinde yer aldığı anlaşılmıştır. Marka hakkına tecavüz sayılan haller, SMK’nın 7. maddesine de atıf yapılmak suretiyle 29.
Maddede düzenlenmektedir. 7. maddede “marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve
istisnaları” başlığı altında marka sahibinin yasaklayabileceği fiiller sıralanmakta, 29. maddede ise
“marka hakkına tecavüz sayılan fiiller” düzenlenmektedir. Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller
incelenirken, 7. Madde ile 29. Maddenin birlikte dikkate alınması gereklidir. Tecavüz, bir haksız fiildir. Tecavüzün varlığı için SMK’da belirtilen eylemin gerçekleşmiş olması ve somut olayda hukuka
uygunluk sebeplerinden birinin mevcut bulunmaması gereklidir. Tescilli bir markanın, sahibinin izni olmaksızın kullanılması veya o markayı taşıyan mal ve
hizmetlerin, tecavüzün bilinmesine rağmen pazarlanması, stoklanması, satış için teklif edilmesi, ihracı, ithali ya da tecavüzün bilinmesine rağmen o malların nereden sağlandığının bildirilmesinden
Davacı/Karşı Davalının kendi internet sitesindeki kullanımlarda “…” markasının
kullanılmakta olduğu dikkate alındığında “….” ibaresinin markasal olarak
kullanılmadığı, ilgili emtiayı tanımlayıcı bir nitelik arz ettiği, Davalı/Karşı Davacı
kullanımlarında marka olarak kullanılan unsur “…” olup, “…” ibaresi
markasal olarak kullanılmayıp ürün açıklaması şeklinde kullanılmış olduğu, …
markasının tescil önceliği de dikkate alındığında genel anlamda markalar
arasında iltibasın oluşmayacağı ve bağlantılı olarak SMK’nın 7 ve 29. maddeleri
gereğince markaya tecavüzün söz konusu olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Haksız rekabet yönünden yapılan değerlendirmede; davalının TTK 54 ve devamı maddeleri anlamında haksız rekabet teşkil edecek bir eylemi tespit edilemediği gibi Yargıtay …. Hukuk Dairesinin son içtihatına göre aynı eylem nedeniyle ve marka haklarına tecavüz hem de haksız rekabete dayanılamayacağından davacının haksız rekabete ilişkin dava dilekçesindeki talebi yerinde görülmemiştir. Yine dosya kapsamı delillere göre davalının ticaret unvanı … – …. şeklinde olup, davacı markaları ve ticaret unvanı ile bir irtibatı görülmemiştir. Bu itibarla asıl dava yönünden davanın reddi gerekmiştir.
Karşı davadaki hükümsüzlük talepleri yönünden yapılan değerlendirmede; Hükümsüzlük halleri SMK’nın 25/1’inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre SMK’nın
5’inci ve 6’ncı maddelerinde sayılan hallerden birinin mevcut olması durumunda tescilli
markanın hükümsüzlüğü istemi ile dava açılabilmesi mümkündür. Hükümsüzlük halleri SMK’nın
5. Maddesinde sayılan mutlak tescil engelleri ile SMK’nın 6. Maddesinde sayılan nispi tescil
engellerinden oluşmaktadır. Bu haller, marka tesciline engel oluşturan haller olmasının
yanında bir şekilde tescile bağlanmış markaların hükümsüzlüğüne de sebep olan hallerdir.
Bu durumda markanın hükümsüzlüğü davasının koşulları arasında tescilli bir markanın
bulunması ve bu tescilli markanın SMK’nın 5. veya 6.maddesinde sayılan hükümsüzlük
hallerinden birini ya da birkaçını içeriyor olması gerekmektedir.
Mutlak ret sebepleri SMK’da sınırlı olarak sayılmıştır. Mutlak ret sebepleri, marka olarak seçilmiş
işaretin marka olma niteliğini engelleyen haller ilişkindir.
SMK’nın 5/1. Maddesinin ( c ) bendinde “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç,
değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya
malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da
esas unsur olarak içeren işaretler”in marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir.
Maddede belirtilen bu özellikler, marka kapsamındaki mal veya hizmetin, karakteristik, malın
veya hizmetin doğasından kaynaklanan özellikleridir. Bu özellikleri içeren işaretler öğretide ve
yargı kararlarında “tanımlayıcı yahut tasviri işaretler” olarak adlandırılmaktadır.
Mal veya hizmetin özelliklerini içeren (mal veya hizmeti tanımlayan) işaretlerden kaynaklanan bir
tescil engelinin oluşabilmesi için bu işaretlerin markada münhasıran ya da esas unsur olarak
yer alması gerekmektedir.
Münhasıran kullanmadan amaç; bir işaretin mal veya hizmetin özelliklerini gösterir şekilde
tek başına kullanılmasıdır.
Davacı/Karşı Davalının kendi internet sitesindeki kullanımlarda “….” ibaresinin
markasal olarak kullanılmadığı, ilgili emtiayı tanımlayıcı bir nitelik arz ettiği, ürün
açıklaması şeklinde kullanılmış olduğu tespit edilmektedir.
Dosyaya sunulan linklerde, “…” ibaresinin SMK m.5/1-c kapsamında “Ticaret
alanında cins, çeşit, belirten veya malların diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları
münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaret” olarak belirtildiği şekilde; malı tanımlayıcı
olarak ifade edildiği görülmektedir. Her ne kadar bilirkişi raporunda “….” ibaresinin sektörel olarak cins, çeşit, vasıf bildirip bildirmediği hususunun alanında uzman bir makine mühendisi marifetiyle ayrıca tespiti hususu
mahkemenin takdirine bırakılmış ve davacı/karşı davalı vekilince makine mühendisinin de içinde bulunduğu yeni heyetten rapor alınması istenmiş ise de, davacının kendi internet adresindeki açıklamalarda dahi , “…” ibaresinin “tanımlayıcılık” arz ettiği, dolayısıyla SMK m.5/1-c
kapsamında hükümsüzlük şartlarının oluştuğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Mevcut dosya kapsamı delillere göre ayrıca davalının sektörde emtiayı tanımlayıcı bir nitelik arz eden “….” ibaresini tescil ettirmek suretiyle sektörde başka kişilerin bu ibareyi kullanmasının önüne geçmeye çalışmak suretiyle tescilinin SMK 6/9 maddesi anlamında kötü niyetli olduğunun kabulüyle davacı/karşı davalı adına olan markanın hükümsüzlüğüne karar vermek gerekmiştir. Bu itibarla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜK Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
A-ASIL DAVA YÖNÜNDEN :
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 80,70 TL ilam harcından, 59,30 TL peşin harcın mahsubu ile 21,40 TL bakiye karar harcının, davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
B-KARŞI DAVA YÖNÜNDEN :
1-Davalının karşı davasının KABULÜNE, davacı – karşı davalı adına tescilli …. tescil nolu markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, ayrıca ilana yer olmadığına,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 80,70 TL ilam harcından, 59,30 TL peşin harcın mahsubu ile, 21,40 TL bakiye karar harcının, davacı – karşı davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin, davacı – karşı davalıdan alınarak, davalı – karşı davacıya verilmesine,
4-Davalı – karşı davacı tarafından yapılan 118,60 TL harç gideri ve 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.118,60 TL yargılama giderinin, davacı – karşı davalıdan alınarak, davalı – karşı davacıya verilmesine,
C-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan avansın ilgilisine iadesine,
D-Talep halinde kararın taraflara tebliğine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. Açıkça okunup usulen anlatıldı.01/11/2022

Katip – … Hakim – …
E-İMZALIDIR E-İMZALIDIR