Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/220 E. 2021/254 K. 23.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/220
KARAR NO : 2021/254

DAVA : Tecavüz ve Haksız Rekabetin Önlenmesi, Durdurulması Unvan
Terkini, Tazminat
DAVA TARİHİ : 07/05/2008
KARAR TARİHİ : 23/11/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/11/2021
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin 1997 yılında kurulduğunu, davalı ve davalı şirket yöneticisi ……’nın müvekkilinin şirketinde 2003 yılına kadar ortağı olduğunu, “……” ibaresi için müvekkilinin 2002 yılında TPE nezdinde marka tescil başvuru yaptığını, “……” ibaresinin müvekili şirket adına marka olarak tescil edildiğini, müvekkilinin ortağı olan ……, şirket hisselerini diğer şirket ortaklarına devrederek 07/05/2003 tarihinde şirketten ayrıldığını, davalının “……” ibaresinin, müvekkili şirkete ait tescilli bir marka olduğunu bilmesine rağmen “…adıyla 2007 yılında yeni bir şirket kurduğunu, bu durum üzerine müvekkilinin noter aracılığıyla “……” ibareli kullanımına son vermesini içerir ihtarname keşide ettiklerini, müvekkili ile davalı şirketlerin aynı faaliyet konusu ile iştigal etmekte olduklarını, her ikinini de tekstil sektöründe yurt yurt dışından siparişler alarak fason imalat yaptırıp, ihracatta bulunduklarını, müvekkili şirketin kuruluşundan beri, uzun yıllardır faaliyet gösterdiği konularda yurt içinde ve yurt dışında önemli bir itibar ve müşteri portföyüne sahip olduğunu, davalının ise “……” markasını kullanarak, bu itibar ve portföyü haksız olarak zarara uğrattığını iddia ederek, 556 sayılı KHK’nın 62,76 ve 77 maddelerince marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulması, önlenmesi ve durdurulmasına, davalının sicil kayıtlarının terkini suretiyle tecavvüzün giderilmesi ve masrafı davalıya ait olmak üzere kararın ilamına, TTK’nun 56 ve 58/1 maddesi gereğince haksız rekabetin önlenmesine, BK 42 ve 49 maddeleriyle 556 sayılı KHK’nın 62,64,66 ve 67 maddeleri gereğince fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın ihtar tarihi olan 31/03/2008 tarihi itibariyle reeskont faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

CEVAP ; Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili ile davacı arasında personel nakli ile ilgili sözleşme bulunduğunu, müvekkilinin “……” ticaret unvanı kullandığını ve davacının da bu kullanıma muvafakatini olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde, Mahkememizin 05/03/2009 Tarih, ….. Esas ve …. Karar sayılı kararı ile ” Davacı ve davalı şirket arasındaki iç ilişki dikkate alındığında, davacının başlangıçtan itibaren bildiği aynı kurum içerisinde diye kabul ettiği, aralarında işçi nakli olduğu, davalı şirketin ünvanının terkinini istemesi mevcut deliller kapsamında MK2 mad. Uygun olmadığı; davalının tescilli ticaret ünvanını tescile uygun çalışma, amaç ve konusu kapsamında (556 KHK 12 md uygun) kullanmasının TTK 20,41,52 md uyarınca bir yükümlülük ve hak olup, bu kapsamda kullanım, hukuken var olan hakkın fiilen kullanılmasından ibaret olup, ünvan terkin edilmedikçe haksız rekabet oluşturmayacağı; davacının ….. tescil nolu …… markasını başlangıçta ve devamında belli bir sürede davalıya kullanması yönünde yazılı olmayan bir izin vermesi bu markanın davalı yanca ilelebet kullanabileceği anlamını taşımadığı, davacının, davalıya markayı kullanmaması yönünde Kadıköy ….. Noterliğin aracılığıyla 31/03/2008 günü ihtarname göndermiş olup, davalıya 04/04/2008 günü tebliğ edildiği, dosyaya sunulan delillere göre 04/04/2008 gününden dava tarihi olan 07/05/2008 gününe kadar davalının markasal kullanım yaptığı yönünde delil, mevcut olmadığı” gerekçesiyle davacının davasının tümden reddine karar vermiştir.
Bu kararımızın davacı tarafça temyizi üzerine Yargıtay ….. Hukuk Dairesi’nin 22/11/2010 Tarih ve …. Esas ….. Karar sayılı ilamı ile ” 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması ve davalı şirket tarafından markasal kullanım yapılmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2– Ancak, yukarıda yapılan özetlemeden de anlaşılacağı üzere her iki şirketin ticaret unvanının esaslı unsurunu “……” ibaresinin oluşturduğu ve davacının bu hususta üstün hak sahibi bulunduğu çekişmesiz olup, uyuşmazlığın halli davacının bu hususu ileri sürmesinin, MK’nun 2. maddesi hükümleriyle bağdaşıp bağdaşmadığı noktasındadır. Her ne kadar, mahkemece tarafların aynı binada faaliyet göstermeleri ve davacı işçisinin, iş sözleşmesinin davalıya devri yönünde işlemde bulunmaları karşısında, davacının davalının ticaret unvanından “……” ibaresinin terkinin istemi MK’nun 2. maddesine aykırı bulunmuş ise de, her iki işlemin dava tarihine çok yakın bir tarih olması ve davacının davadan önce de, davalının bu unvanı kullanımını engellemek için ihtar çekmesi karşısında suskun kalınması süretiyle hak kaybı veya ticaret unvanının kullanılmasına izin verildiği sonucu çıkartılamaz. Bu itibarla, mahkemece, davacının ticaret unvanının terkin talebi ve TTK’nun 54. maddesi kapsamında tazminat taleplerinin yerinde olup olmadığının tartışılması ve neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.3– Öte yandan, kabule göre de, manevi tazminat talebi tamamen red edildiğine göre mahkemece Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10. maddesi hükmü gereğince davalı yararına maktu ücreti vekalete hükmedilmesi gerekirken nisbi olarak hesaplanması dahi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur. Bunun üzerine Mahkememiz esasının …… sırasına kayıtlanan dosyadan verilen 29/03/2012 tarih, …. Esas ve …. Karar sayılı kararı ile önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir. Bu kararımızın davacı tarafça temyizi üzerine mahkememizin 05/09/2012 tarih ve …. esas -…… karar sayılı ek kararı ile davacı vekili ….. ‘na 15/08/2012 tarihinde kararın tebliğ edildiği ve temyiz dilekçesinin 25/09/2012 tarihinde verildiğinden bahisle yasal süre geçtikten sonra verilen temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir. Bu ek kararımızın temyizi üzerine bu kez Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/07/2019 Tarih, …. Esas ve … Karar sayılı ilamı ile, “Mahkemece hadise şeklinde yapılacak inceleme sonucunda tebligat belgesindeki imzanı davacı vekiline ait olmadığının anlaşılması halinde direnme kararına yönelik temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesi, aksi halde imzanın davacı vekiline ait olduğunun tespiti halinde ise şimdiki gibi temyiz başvurusunun süresinde olmadığı kabul edilerek temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekirken tebligat belgesindeki imzanın sahteliğine ilişkin bir araştırma yapılmadan temyiz isteminin süresinde olmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi yerinde değildir” gerekçesi ile Mahkeme kararının bozulmasına karar verilerek dosya Mahkememize iade edilmiş ve Mahkememizce Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararı doğrultusunda davacı vekili Av. …… imza örnekleri getirtilerek Adli Tıp kurumundan rapor aldırılmış ve Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesince düzenlenen 02/06/2020 tarihli raporda, bahse konu imza ile ……’nun mevcut mukayese imzası arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği bildirilmiş olup, tebligat parçasındaki imzanın davacı vekili ……. ait olmadığı anlaşılmakla temyiz dilekçesinin süresinde olduğunun kabulü ile dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2020 tarihli ve …… E., ….. K. Sayılı kararı ile, direnme kararının onanmasına karar verilmiştir. Ancak davacı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine, bu kez, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/06/2021 Tarih ….. Esas ve ….. Karar sayılı ilamı ile, özetle; “Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı şirketin ticaret siciline 08.01.1987 tarihinde tescil edildiği, davalı şirketin ise ticaret siciline 22.03.2007 tarihinde tescil edildiği, her iki şirketin de ticaret unvanının asıl unsurunun “……” ibaresi olduğu, “……” ibaresinin marka olarak davacı şirket adına …… sayı ile tescilli edildiği, davacı şirketin “……” ibaresi üzerinde üstün hakkının bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı şirketin hâkim ortağı ve yönetici olan ……, aynı zamanda davacı şirketin kurucu ortağı olup belli bir süre şirketin yöneticiliğini yapmış, 2003 yılında ise şirketten ayrılmıştır. Her iki şirket aynı binada ve aynı sektörde faaliyet göstermekte olup; davalı şirket ticaret siciline 22.03.2007 tarihinde tescil edilmiş, davacı tarafından ticaret unvanının kullanılmamasına ilişkin ihtarname 31.03.2008 tarihinde gönderilmiş ve işbu dava 07.05.2008 tarihinde açılmıştır. Her iki şirketin faaliyet gösterdiği binanın mülkiyetinin davalı şirketin hâkim ortağı olan ……’ya ait olduğu, bu kişi ile davacı şirket arasında 01.01.2000 tarihli kira sözleşmesi bulunduğu, kiralanan taşınmazın fiili durumunun “fabrika binası ve yönetim-ofis” olarak belirtildiği, davalı şirketin kurulmasından itibaren binanın üst katını kullanmaya başladığı dosya kapsamı ile sabittir. Davalı şirketin kurulmasından itibaren davacı şirket ile davalı şirketin hakim ortağı arasında kira sözleşmesinden kaynaklanan çeşitli uyuşmazlıklar çıktığı, nihayetinde tarafların anlaşmaya çalıştıkları ancak uzlaşma zemini sağlayamadıkları anlaşılmaktadır. Davalı şirket tarafından davacı şirketin “……” markasının hakim ortağı olan …… tarafından oğlu ……’nın adı ve soyadından hareketle oluşturulduğu savunulmuş ise de, davacı şirketin malvarlığı hâline gelen anılan ibarenin yıllar sonra davalı şirketin unvanı olarak tescil ettirilmesi ve davacı şirketin kiracı olarak yer aldığı binada faaliyet göstermeye başlaması, davacı şirketin o güne kadar elde ettiği itibar ve kazanımlardan haksız yararlanma amacı taşımaktadır. Bu itibarla davalı şirketin “……” ibaresini ticaret unvanı olarak tescil ettirmesinin iyi niyetli olmadığı kabul edilmelidir. Bununla birlikte dosya kapsamında bulunan “taahhütname” başlıklı işçi devrine ilişkin belgede; kurum içerisinde bir başka şirketin kurulduğu, işçinin bu yeni şirkette 08.06.2007 tarihinden itibaren çalışmaya devam edeceği, yapılan işin ve işyeri adresinin değişmeyeceği, şirket unvanının ve SGK işyeri numarasının değişmesinin işçinin kazanılmış haklarını ihlal etmeyeceği belirtilmiş, anılan belge her iki şirketin unvanı altında imzalanmıştır. Davacı vekili belgedeki davacı şirket unvanı altındaki imzanın şirketi temsil eden yetkiliye ait olmadığını, belgenin muhasebe bölümünden verildiğini beyan etmiş; davalı vekili ise imzanın davacı şirketi temsil etmeye yetkili şahsa ait olduğunu iddia etmemiştir. Davacı şirketin muhasebe bölümünden verilen bu belge, ticaret unvanını kullanmaya izin amacıyla düzenlenen bir belge olmayıp belgede “muvafakat eden” olarak imzası bulunan işçinin davalı şirkette sosyal güvenlik haklarının devamı için işçinin nakli sırasında düzenlenen bir belge niteliğindedir. Belgede yer alan “kurum içinde bir başka şirket” ibaresinden ise taraflar arasında organik bağ bulunduğu anlamının çıkarılamayacağı açıktır. Hâl böyle olunca davalı şirketin “……” ibaresini ticaret unvanı olarak tescil ettirmesinin kötü niyetli olduğu, dolayısıyla sessiz kalma nedeniyle hak kaybından bahsedilemeyeceği, ayrıca “taahhütname” başlıklı işçi devrine ve işçinin haklarının korunmasına ilişkin belgenin ticaret unvanının kullanılmasına yazılı muvafakat verildiği anlamına gelmeyeceği, davalı şirketin kurulmasından itibaren bir yıl içinde unvanın kullanılmamasına yönelik ihtarname gönderildiği, dava hazırlık süreci ve taraflar arasındaki nizalar gözetildiğinde ihtarnamenin ve davanın makul süre içerisinde açıldığı ve sessiz kalmanın söz konusu olmadığı kabul edilmelidir. Bu itibarla, mahkemece, sessiz kalma nedeniyle hak kaybının söz konusu olmadığı dikkate alınarak davacının ticaret unvanının terkin talebi ile 6762 sayılı TTK’nın 54. maddesi kapsamında tazminat taleplerinin yerinde olup olmadığının tartışılması ve neticesine göre bir karar verilmesi gerekmektedir.” karar verilerek dosya Mahkememize iade edilmiştir.
Mahkememizin ….. esasına kayıt yapılarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bozma ilamı doğrultusunda yeniden yargılama yapılmıştır. Davacı vekili İstanbul …. Fikri ve sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyasına dava açtıklarını beyanla bu dosyayla birleşmesinin beklenmesini talep etmiş ise de, bu dosyanın tetkikinden olay tarihi ve davalılarının farklı olduğu, dava tarihi itibariyle uygulanacak hukukun dahil farklı olduğu görülerek yargılamanın geldiği aşamaya göre bu talebi yerinde görülmemiştir.
Buna göre, davacının marka hakkına tecavüze dair talebi yönünden mahkememizce verilen 05/03/2009 ve …. Esas …… Karar sayılı kararı kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Davacının davalı şirket yönünden terkinine dair talebi yönünden yapılan değerlendirmede; Dosya kapsamı delillere göre, davacı şirketin ticaret siciline 08.01.1987 tarihinde tescil edildiği, davalı şirketin ise ticaret siciline 22.03.2007 tarihinde tescil edildiği, her iki şirketin de ticaret unvanının asıl unsurunun “……” ibaresi olduğu, “……” ibaresinin marka olarak da davacı şirket adına …. sayı ile tescilli edildiği, davacı şirketin “……” ibaresi üzerinde üstün hakkının bulunduğu, her iki şirket aynı binada ve aynı sektörde faaliyet göstermekte olup, davacı tarafından ticaret unvanının kullanılmamasına ilişkin ihtarnamenin 31/03/2008 tarihinde gönderildiği ve işbu davanın 07.05.2008 tarihinde açıldığı, davalı şirketin kurulmasından itibaren davacı şirket ile davalı şirketin hakim ortağı arasında kira sözleşmesinden kaynaklanan çeşitli uyuşmazlıklar çıktığı, davalı şirket tarafından davacı şirketin “……” markasının hakim ortağı olan …… tarafından oğlu ……’nın adı ve soyadından hareketle oluşturulduğu savunulmuş ise de, davacı şirketin malvarlığı hâline gelen anılan ibarenin yıllar sonra davalı şirketin unvanı olarak tescil ettirilmesi ve davacı şirketin kiracı olarak yer aldığı binada faaliyet göstermeye başlaması, davacı şirketin o güne kadar elde ettiği itibar ve kazanımlardan haksız yararlanma amacı taşıdığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bu itibarla davalı şirketin “……” ibaresini ticaret unvanı olarak tescil ettirmesinin iyi niyetli olmadığı kabul edilmiştir. Davalı şirketin “……” ibaresini ticaret unvanı olarak tescil ettirmesinin kötü niyetli olduğu, dolayısıyla sessiz kalma nedeniyle hak kaybından bahsedilemeyeceği, ayrıca davalı tarafça dayanılan “taahhütname” başlıklı işçi devrine ve işçinin haklarının korunmasına ilişkin belgenin ticaret unvanının kullanılmasına yazılı muvafakat verildiği anlamına gelmeyeceği, davalı şirketin kurulmasından itibaren bir yıl içinde unvanın kullanılmamasına yönelik ihtarname gönderildiği, dava hazırlık süreci ve taraflar arasındaki nizalar gözetildiğinde ihtarnamenin ve davanın makul süre içerisinde açıldığı ve sessiz kalmanın söz konusu olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bu itibarla, her iki şirketin iştigal konuları birbiriyle örtüşmektedir. Ünvanın korunmasında asıl olan tescil tarihidir. Davacının bu konuda davalıya karşı korunması gerekmektedir. Sonuç olarak her iki tarafın ünvanında ek niteliğinde olan ve ayırt edici vasfı bulunan “……” ibaresinin davalı tarafından ünvanında kullanılması dava ve olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK 42.ve devamı maddelerine aykırıdır. Bu nedenle davacının TTK 52.ve 54.maddelerine dayalı ünvana tecavüzün meni ve haksız kullanılan ünvanın silinmesi talebi yönünden davası kabul edilmiştir.
Davacının maddi ve manevi tazminat talebine gelince; davacının marka hakkına tecavüz nedeniyle olan tazminat talepleri yönünden, mahkememizce verilen 05/03/2009 ve …. Esas ….. Karar sayılı kararı kesinleştiğinden bu yönden yeniden değerlendirme yapılmamıştır. Dosya kapsamı delillerden de, davalının unvan dışında markasal kullanımının olmadığı hususu ispatlanamamıştır. Unvan kullanımı nedeniyle olan haksız rekabete dayalı maddi ve manevi tazminat talebine gelince; Davacı, ünvanının haksız olarak kullanılmasının haksız rekabet oluşturduğunu belirtmişse de; usulen tescil ve ilan edilmiş bir ünvanın kullanılmasının haksız rekabet oluşturabilmesi için olay ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun 52.ve 54.maddeleri uyarınca men veya terkin kararının davadan önce verilmiş ve kesinleşmiş olması gerekir. (Yargıtay 11. HD 16/01/2012 Tarih ve 2010/7918 E-2012/183 K ; Yargıtay 11. HD 23/02/2012 Tarih, 2010/11256 E- 2012/2573 K ; Yargıtay 11. HD 21/04/2014 Tarih 2013/17661 E- 2014/7737 K sayılı ilamları) Buna göre, unvan kullanımı dışında davalının haksız rekabet oluşturan herhangi bir eylemi bulunmadığından davacı vekilinin haksız rekabe ve bu talebe bağlı maddi ve manevi tazminat talebi yönünden de davanın reddi gerekmiştir. Bu itibarla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının marka hakkına tecavüze dair talebi yönünden mahkememizce verilen 05/03/2009 ve …. Esas …. Karar sayılı kararı kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davacının haksız rekabete dair talebi ile maddi ve manevi tazminata dair talepleri yönünden davasının REDDİNE,
3-Davacının davalı şirket unvanının terkinine dair talebi yönünden davasının KABULÜNE, davalı …… Grup Yapı Endüstrisi ve Tekstil Hizmetleri Dış Ticaret Anonim Şirketi unvanından “……” ibaresinin terkinine, bu hususun ticaret sicil gazetesinde ilanına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince peşin alınan 810,00 TL harçtan, 59,30 TL ilam harcının mahsubu ile, 750,70 TL fazla harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince kabul edilen unvan terkini davası nedeniyle hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince haksız rekabete yönelik talebin reddi nedeniyle hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince reddedilen maddi tazminat talebi yönünden hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince reddedilen manevi tazminat talebi yönünden hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 14,00 TL başvuru ve 810,00 TL peşin harç olmak üzere toplam 824,00 TL harç giderinden, iade olunan 750,70 TL harcın mahsubu ile, 73,30 TL harç giderinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davacı tarafından yapılan 236,50 TL tebligat-tezkere ve 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.236,50 TL yargılama giderinin, davanın kabul-red oranına göre 408,00 TL’sinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin üzerinde bırakılmasına,
11-Davalı tarafından yapılan 70,00 TL yargılama giderinin, davanın kabul-red oranına göre 50,00 TL’sinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin üzerinde bırakılmasına,
12-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,
13-Talep halinde kararın taraflara tebliğine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 15 gün süre içerisinde Yargıtay temyiz kanun yolu açık olmak üzere, açıkça okunup usulen anlatıldı.23/11/2021
Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır