Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/122 E. 2022/50 K. 01.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/122
KARAR NO : 2022/50

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 06/11/2020
KARAR TARİHİ : 01/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/03/2022
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin ülkemizin ilk ……
firması olduğunu ve bu alandaki en büyük ar-ge şirketi olduğunu, “……” ürününün,….. Bölgesi’nde yer alan ve ülkemizin AR-GE ve
endüstriyel üretimin bir arada olduğu tematik araştırma merkezi olan ……. Beyin ve
…. Merkezi’nde müvekkili şirket tarafından üretildiğini, ……’in temelde gıdaların içerisine katılabilecek ve hazırlanan gıdaların fonksiyonel gıda olmasını sağlayabilecek
toz formda bir etken bileşen olduğunu, müvekkili şirket ortaklarından Prof.Dr. ….. ve
ekibinin dokuz yıl süren çalışmalar sonucu ürettiği dava konusu bu ürünün tanıtımının yapıldığı
ve piyasaya sürüldüğü dönemlerde, davalının bunu fırsat bilip ürünle ilgili internet
tanıtımlarından uyanarak Türk Marka ve Patent Kurumu’na marka tescili için başvuruda
bulunduğunu, davalının davaya konu marka ismiyle müvekkili şirketten faturalı olarak alıp, kötü niyetli olarak ürüne ait markayı kendisi adına tescil ettirdiğini, markanın oluşumunda, ürünün üretiminde, piyasaya sürümünde ve tanıtımında, başvuru sahibi de dahil piyasaya faturalarda
ismi geçerek satışında gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu iddia ederek, davalıya ait ……. tescil nolu hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP ; Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili markasının tescil tarihinden çok
önceden beri kullanılan, kendi alanında prestij elde etmiş, piyasada ayırt edici özellik kazanmış bir marka olduğunu, müvekkilinin markasında SMK m.5 ve 6’daki hallerin mevcut olmadığını, davacı markasının halen tescil edilmediğini, davacının kötü niyetli olarak işbu davayı açtığını, davacı
şirketin ve yetkilisi olduğu belirtilen …..’nın …… Üniversitesi ile bir ilgisinin
bulunmadığını, davacı tarafın iddia ettiği gibi bir buluşunun olmadığını, herhangi bir patent
başvuru belgesini dahi sunmadığını, davacının ileri sürdüğü birkaç ısmarlama haberin PR için
yapıldığını, yayınlanma zamanının ve içeriğinin manipüle edilmesinin oldukça basit olduğunu,
davacının herhangi bir AR-GE’sinin de olmadığını, haksız olarak unvanında …….
ibaresini geçirerek haksız rekabet ettiğini, ne davacıya, ne de ……. Üniversitesi’ne ait …….
…. Merkezi isminde bir merkezin mevcut olduğunu, davacının müvekkilinin patentli ürününü ( ….) daha önce ürettirdiği birçok taşerondan biri olduğunu, müvekkili ürününün uzun süredir üretilip piyasada yer aldığını, davacıya yapılan ödemelerin bu fason
üretim anlaşmasına ilişkin olduğunu, davacının “……” değil “…….” ibaresini ayırt edici
işaret olarak kullandığını, bu nedenle dava konusu işaretin onun markası olmasının mümkün de olmadığını, taraf markalarının sınıf ve alt kategorileri itibarıyla benzemediğini, davacı markasının
tanınmış marka olmadığını, cevaba cevap dilekçesi eki olarak sunulan belgelerin hukuken delil
niteliğinin bulunmadığını, müvekkilinin kötü niyetli tescil eden olmadığını, markayı müvekkilinin bulduğunu, davacının tescil sürecinde TPMK nezdinde müvekkilinin markasına itirazda da
bulunmadığını ve davacının sahip olmadığı bir şeye tecavüz edildiği iddiasıyla aleyhe davaya girişmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davalı adına tescilli ……. tescil numaralı “……” ibareli markanın hükümsüzlüğü taleplidir.
Davanın başta, Ankara ….. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde açıldığı ve Mahkemece …. Tarih,….. Esas ve …… Karar sayılı kararı ile yetkisizlik kararı verildiği ve dosyanın bu suretle Mahkememize intikal ettiği anlaşılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nın 25. Maddesinde hükümsüzlük koşulları belirtilmiş olup, belirtilen madde ile, 5. veya 6. maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. Menfaati olanlar, Cumhuriyet Savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir. Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez. Bir marka, 5. maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz. Hükümsüzlük halleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya hizmet yönünden kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Marka örneğini değiştirecek biçimde hükümsüzlük kararı verilemez.
Yine SMK’nın 6/1 hükmü uyarınca, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir.
Taraf vekillerince deliller sunulduktan ve resen celbi gereken deliller de toplandıktan sonra dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, dosyanın tevdi olunduğu bilirkişi hazırlamış olduğu 26/10 /2021 havale tarihli raporda sonuç olarak, davacı delillerine göre, davalı markasının başvuru tarihinden önce “……” tanıtıcı
işaretinin davacı tarafından kullanıldığı, ilgili ürüne “……” isminin davalı tarafından
değil Prof. Dr. ….. ve ekibi tarafından verildiği, söz konusu ekibin çalışması
sonucu ortaya çıkan bir ürün olduğu bilgilerine ulaşıldığı, böyle olunca, işaret
üzerindeki gerçek hak sahibinin, dosyadaki deliller ışığında, ilgili ürün (ve benzer
emtialar) yönünden davacı taraf olduğu değerlendirildiği, davalı ile davacı arasında fason üretim anlaşması olduğuna, davacının sunduğu
faturaların buna ilişkin düzenlendiğine ve davalının “……” tanıtıcı işaretini kendisinin
ihdas ettiğine ve ilgili üründe davacıdan önce kullandığına dair bir tespite ulaşılamadığı,
“……” ürünü, temelde gıdaların içerisine katılabilecek ve hazırlanan gıdaların
fonksiyonel gıda olmasını sağlayabilecek, toz formda bir etken bileşen, gıdalara
karıştırılıp kullanılan mor meyve- sebze ekstreleri karışım olduğu, aslında bu emtia, davalı
markasının tescilli olduğu sınıflar kapsamında doğrudan girmediği, ancak davalı
markasının tescilli olduğu 29. sınıf emtialar ve 43. sınıfta yiyecek ve içecek sağlanması
hizmetleri ile benzer görülebileceğini, b
unun yanında Mahkeme, davalı markasının tescilinde kötü niyet bulunduğuna
karar verirse, davalı markasının hangi sınıflar ve alt kategorilerde tescilli olduğuna
bakılmaksızın tümüyle hükümsüzlüğü ve markalar sicilinden terkini yönünde hüküm
tesis edilmesi mümkün olduğu, olayda, dosyada bulunan delillere göre davalının, davacıdan ilgili ürünü satın aldığı
tespit edildiği, davalı yan daha sonra, satın aldığı ürünün isminin kendisi adına marka
olarak tescili için başvurmuş ve süreçte marka davalı adına tescil edildiği, bu durum
karşısında davalının, dava konusu ibarenin tescilini tesadüfen gerçekleştirmiş olması
mümkün görünmediği, böyle olmakla birlikte, kötü niyet konusundaki takdirin Mahkemeye ait olduğu belirtilmiştir.

Dosya kapsamı deliller ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; davalının marka başvuru tarihinden önce “……” tanıtıcı
işaretinin davacı tarafından kullanıldığı, ilgili ürüne “……” isminin davalı tarafından
değil Prof. Dr. ….. ve ekibi tarafından verildiği, söz konusu ekibin çalışması
sonucu ortaya çıkan bir ürün olduğu, böyle olunca, işaret
üzerindeki gerçek hak sahibinin, dosyadaki deliller ışığında, ilgili ürün (ve benzer
emtialar) yönünden davacı taraf olduğu, davalı ile davacı arasında fason üretim anlaşması olduğu ve davacının sunduğu
faturaların buna ilişkin düzenlendiği, davalının “……” tanıtıcı işaretini kendisinin
ihdas ettiğine ve ilgili üründe davacıdan önce kullandığına dair bir delil sunulmadığı,
“……” ürünü, temelde gıdaların içerisine katılabilecek ve hazırlanan gıdaların
fonksiyonel gıda olmasını sağlayabilecek, toz formda bir etken bileşen, gıdalara
karıştırılıp kullanılan mor meyve- sebze ekstreleri karışım olduğu, aslında bu emtia, davalı
markasının tescilli olduğu sınıflar kapsamında doğrudan girmediği, ancak davalı
markasının tescilli olduğu 29. sınıf emtialar ve 43. sınıfta yiyecek ve içecek sağlanması
hizmetleri ile benzer olduğu, dosyada bulunan delillere göre davalının, davacıdan ilgili ürünü “……” ismi ile satın aldığının
tespit edildiği, davalının daha sonra, satın aldığı bu ürünün isminin kendisi adına marka
olarak tescili için başvurmuş ve süreçte marka davalı adına tescil edildiği, bu durum
karşısında davalının, dava konusu ibarenin tescilini tesadüfen gerçekleştirmiş olması
mümkün görünmediği ve böylece davalının gerçek hak sahibinin davacı olduğunu bilmesine rağmen kötü niyetli olarak adına tescil ettirdiği anlaşılmıştır. Kötü niyet bölünemeyeceğinden SMK.’nun 6/9 maddesi kapsamında davanın kabulü ile dava konusu markanın tescilli olduğu bütün sınıflar yönünden yükümsüzlüğüne karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının KABULÜNE, davalı adına tescilli ……. tescil nolu markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 80,70 TL ilam harcından, 54,40 TL peşin harcın mahsubu ile, 26,30 TL bakiye karar harcının, davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,

3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 108,80 TL harç gideri, 103,10 TL tebligat – tezkere masrafı ve 1.200,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.411,90 TL yargılama giderinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

5-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının iadesine,
6-Talep halinde kararın taraflara tebliğine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere, açıkça okunup usulen anlatıldı.01/03/2022

Katip … Hakim …
e-imzalıdır e-imzalıdır