Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/236 E. 2022/87 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/236
KARAR NO : 2022/87

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü, Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 15/09/2020
KARAR TARİHİ : 29/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/03/2022
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin gerçek ve öncelikli hak sahibi olduğu “…….” ibareli markasını, 1988 yılından beri gıda ürünleri ile yiyecek ve içecek sağlanması
hizmetlerinin sunumunda yoğun ve kesintisiz şekilde kullanıldığını, müvekkilinin “…….’
ibareli tescilsiz markayı taşıyan yiyecek ve içecek sağlanması hizmeti sunan işletmeyi 2011 yılında
devraldığını, devirden önceki dönemde markanın çeşitli şekillerde kullanımlarının olduğunu, ayrıca
Markadaki logonun FSEK kapsamında grafik eser vasfında olduğunu, haklarının müvekkili tarafından devralındığını, marka için o dönemde ….. sayı ile marka tescil başvurusunda da bulunulduğunu, ancak elde olmayan bazı nedenlerle gerekli prosedürlerin tamamlanamaması sebebiyle tescil edilemediğini, müvekkilinin markasının, logosunun ve ticaret unvanının tanınmışlık vasfı kazandığını, ancak hal böyle
iken davalının, …… tescil numaralı “…….” ibareli markaları kendisi adına tescil ettirdiğini, müvekkilinin marka tescil başvurularına davalının itiraz etmesi üzerine söz konusu
markalardan haberdar olunduğunu, davalının bu tescillere dayanarak müvekkilinin yaptığı marka
başvurularına itiraz ettiğini, ancak davalının bununla yetinmeyip müvekkili şirket yetkilisine kullanımın
sonlandırılması isteminde bulunarak dava açacağını da bildirdiğini, bundan dolayı müvekkilinin
ticari faaliyeti ile ilgili olarak ciddi ve fiili girişimlerinin risk altına girdiğini, müvekkilinin gerek tescil
önceliğine sahip olduğu marka ve ticaret unvanına dayalı olarak ve gerekse de fiili kullanım önceliğine
sahip olduğu tanınmışlık kazanan tescilsiz kullanımına konu markasına dayalı olarak, aynı, ayırt edici
ve baskın unsuru içeren davalı adına tescilli söz konusu markaların hükümsüzlüğünü talep etme
hakkı bulunduğunu iddia ederek, davalı adına tescilli …… tescil numaralı markaların hükümsüzlüğünü, müvekkilinin “…….” ve “……” ibareli markayla gerçekleştirdiği ticari faaliyetin, davalının marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediğinin tespitini talep ve dava etmiştir.
CEVAP ; Davalı vekili cevap dilekçesi ile, dava konusu markanın asıl ve gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, davacı kullanımının müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, “…….” ibaresinin aynı
sektörde ilk olarak müvekkili tarafından 1973 yılından beri ve halen de aynı adresteki iş yerinde
aktif olarak kullanıldığını, müvekkilinin hem kullanımının, hem de tescil başvurusunun davacıdan daha eski olduğundan, müvekkilinin markası için tescil talebinde bulunmasının ya da bu markayı kullanmasının olağan bir durum olduğunu, davacı 1988 yılından itibaren söz konusu ibareyi
kullandığını iddia etse de ve müvekkilinin marka tescili bir kenara bırakılsa dahi, müvekkilinin söz
konusu ibareyi davacıdan çok daha önce kullandığının sabit olduğunu, müvekkilinin değil, davacının
kötü niyetli olduğunu, davacının marka başvurularının müvekkiline ait markalarla iltibas oluşturacağı için
TPMK tarafından reddedildiğini, bu durumun da davacının “…….” ibareli markalar üzerinde
hak sahibi olmadığını gösterdiğini, davacının müvekkilinin kullanımının yerel olduğunu, sundukları ruhsatın tüm Türkiye
için geçerli olmadığını iddia ettiğini, söz konusu kullanımın ticari unvana ait bir kullanım olduğunu
ve tüm Türkiye’de tescil edildiğini, eğer söz konusu kullanım müvekkili adına Türkiye’de bir
kullanım sağlamıyorsa, bu kullanımın aynısının davacı tarafından da gerçekleştirildiği için davacının
da Türkiye’de tescil sahibi olamayacağını ve bu nedenle davacının iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davalı adına tescilli …. ve ….. tescil numaralı markaların hükümsüzlüğü ve sicilden terkini ile davacının “…….” ve “…..” ibareli markayla gerçekleştirdiği ticari faaliyetlerinin, davalının marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediğinin tespiti taleplidir.
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtlardan, dava konusu ….. tescil numaralı “…….” ve ….. tescil numaralı “……” ibareli markaların davalı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır. Taraf delilleri toplanarak bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nın 25. Maddesinde hükümsüzlük koşulları belirtilmiş olup, belirtilen madde ile, 5. veya 6. maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. Menfaati olanlar, Cumhuriyet Savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir. Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez. Aynı kanunun 6/9 maddesi uyarınca kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
6769 Sayılı SMK’nın 29/1-b ve c maddeleri ile, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde, tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmanın marka hakkına tecavüz oluşturduğu belirtilmiştir.
6102 Sayılı TTKnın 54. Maddesi ile, haksız rekabete ilişkin bu kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. 55. Maddesinin 4. fıkrasında ise, iyi niyetle bağdaşmayan, haksız rekabete ilişkin eylemlere örnek olarak, başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak gösterilmiş ve haksız rekabet halleri hüküm altına alınmıştır.
Tüm dosya kapsamı deliller ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde;
davalının sunduğu “…….” ibareli müessese için açılma izni alındığına dair ruhsatın
ve fotoğrafın gerçek hak sahipliğini göstermeyeceği, davalının bu müesseseyi ruhsatta adı
geçenlerden devralıp devralmadığı hususu belli olmadığı gibi, müessesesinin devam edip etmediğinin
de tespit edilemediği,
dosyadaki delillere göre, 2011 yılında tescil edilen davacı ticaret unvanının da ayırıcı eki olan
“…….” tanıtıcı işareti-markası üzerinde 43. sınıfta ve benzer sınıf olarak kabul edilen 30. sınıfta
davacı tarafın gerçek-eskiye dayalı hak sahipliğinin söz konusu olduğu, davacının “…….” ibare ve biçimli tescilsiz marka üzerinde
gerçek (önceki kullanıma dayalı) hak sahipliğinin neticesi olarak, SMK m.154 uyarınca söz
konusu markasal kullanım altında gerçekleştirdiği ticari ve sınai faaliyetin ve bu amaçla yapmış
olduğu ciddi ve fiili girişimlerin, davalı marka tescillerinden doğan haklara tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediği, davacının gerçek hak sahipliği kabul edilmezse dahi, bu kere uzun yıllara
dayalı ciddi ve aralıksız kullanımı karşısında uzun süre sessiz kalma suretiyle hak kaybı
gündeme geleceğinden, davacının SMK m.154’e dayalı talebinin yine yerinde kabul edilmesi gerektiğinden davacının menfi tespite yönelik talebi yönünden davanın kabulü gerekmiştir. Hükümsüzlüğü istenilen davalı markalarının, davacının dava tarihinden sonra devraldığı ve ıslah yoluyla dayandığı 2012 tarihli “…….
SİMİT EVİ” markası ile SMK m.6/f.1 anlamında karıştırılma ve bağlantı kurulma ihtimaline sebep olabileceği, davalı markalarının, davacıya ait önceki (2010) tarihli …. markası ile
markaların sahipleri arasında (teşebbüsler-işletmeler düzeyinde) idari, ekonomik vb. bağlantı
olduğu izlenimi sebebi ile iltibasa yol açabileceği, yukarıda değinildiği üzere davacının dava konusu ibare üzerinde önceye dayalı gerçek hak sahiplerinin söz konusu olduğu anlaşılmakla hükümsüzlüğe dair talep yönünden de davanın kabulü gerekmiştir. Davacı markasının, davalıya ait 2015 tarihli markanın koruma tarihi ve öncesinde
tanınmış marka statüsüne kavuşmuş olduğuna dair bir tespite dosyadaki delillerden hareketle ulaşılamamış yine davalının tescilinde kötü niyet olduğuna dair açık delile ulaşılamamıştır. Buna göre dava konusu markanın önceki hak sahipleri ve iltibas sebebiyle hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Bu itibarla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının KABULÜNE, davalı adına tescilli …. ve ….. tescil nolu markaların hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine,
2-Davacının “…….” ve “…….” ibareli markayla gerçekleştirdiği ticari faaliyetin davalının marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediğinin tespitine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 80,70 TL ilam harcından, 54,40 TL peşin harcın mahsubu ile, 26,30 TL bakiye karar harcının, davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince kabul edilen hükümsüzlük davası nedeniyle hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince kabul edilen menfi tespit davası nedeniyle hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 108,80 TL dava ilk masrafı, 250,00 TL tebligat-tezkere masrafı ve 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.358,80 TL yargılama giderinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,
8-Talep halinde kararın taraflara tebliğine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. Açıkça okunup usulen anlatıldı.29/03/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır