Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/216 E. 2021/295 K. 28.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/216
KARAR NO : 2021/295

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 26/08/2020
KARAR TARİHİ : 28/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/12/2021

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, petrol ve enerji sektöründe faaliyet gösteren müvekkili şirketin şekil logosunun TPMK nezdinde ……. tescil numarası ile 1, 4, 8, 9, 12, 17, 19, 28, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42 ve 43. sınıflarda tescil edildiğini, davalı şirketin 39. sınıfta …… başvuru numaralı
markasının tescilinin reddine karar verildiğini, sürecin devamında davalı tarafından logo tescili açısından TPMK’ya yeni başvuru yapıldığını ve ….. tescil numarası ile 4 ve 40. sınıflarda şekil logosunun tescilinin sağlandığını, davalı adına tescilli logo ile müvekkili şirket markasına ait logonun birbirlerinin aynısı olduğunu, renklerin farklılaştırılmasıyla değişiklik
yaratılmaya çalışılmışsa da, bu gibi küçük farklılıkların benzerliği ve tüketiciler tarafından
karıştırılma ve müvekkili şirketle ilişkilendirilme ihtimalini ortadan kaldırmayacağını, tarafların faaliyet alanlarının olduğunu, tescile konu logo sebebiyle tüm dünyada faaliyet gösteren “….” markasının logosunun tanınmışlık düzeyinin haksız şekilde kullanılmakta
olduğunu, davalı şirkete ait logonun müvekkili şirket tarafından daha önce tescil edilmiş ve kullanılmakta olan logo ile özdeş, farksız ve taklit mahiyette olduğunu, aynı sınıflarda ve aynı tüketici kitlesine hitap eden logoların hükümsüzlüğünün talep edilebileceğini, ayrıca hükümsüzlük davaları için davalı marka başvurusuna itirazın zorunlu olmadığını ve davalı şirketin müvekkiline ait logonun birebir aynısını, renklerini değiştirmek sureti ile aynı piyasada kullanarak müvekkili şirketin tanınmışlık düzeyinden kötü niyetli olarak yararlanmak istediğini, bu nedenle herhangi bir hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceğini ve
müvekkili şirketçe davalı şirkete gönderilen ihtarname tarihi itibarıyle haksız kullanımdan haberdar olunduğunu iddia ederek, davalı adına tescilli dava konusu markanın hükümsüzlüğünü, mevcut işaret unsurunun
davalının logosundan çıkarılmasını talep ve dava etmiştir.

CEVAP ; Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirketin 2008 yılından beri doğalgaz sektöründe faaliyet gösterdiğini, başka firmaların tanınmışlık seviyesinden yararlanmak gibi bir ihtiyacının olmadığını, müvekkili şirketin markasının TPMK nezdinde 20.02.2013 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescil edilerek koruma altına alındığını ve
müvekkilinin kurulduğu 2008 yılından beri kullanılmakta olduğunu, davacı tarafa ait logonun ise müvekkili şirketin tescil başvurusu yapmasından çok sonra 14.11.2013 tarihinde tescil edildiğini, yalnızca bu hususun dahi davacı tarafın haksız ve mesnetsiz iddialarını tek başına çürütebileceğini, dava konusu logo ile markanın tescili için 2011 yılında başvuru yapılmış olmasının, logonun müvekkili tarafından çok eski tarihlerden itibaren kullanıldığını gösterdiğini, doğalgaz dağıtım şirketlerinin hemen hemen hepsinin logosunda alev simgesinin kullanıldığını, bu simgenin davacıyı karakterize edebilecek bir logo olmadığını, yalnızca davacının münhasıran kullanabileceği bir özellik de barındırmadığını, davacının rafineri işleten bir firma olduğunu, müvekkilinin faaliyette bulunduğu Adıyaman ili ile sınırlı doğalgaz dağıtım işi düşünüldüğünde, sektörel olarak da aralarında hiçbir benzerlik bulunmadığını, aynı müşteri veya tüketici kitlesine hitap eden bir alanda da faaliyet
göstermediğini, müvekkilinin logosu ile davacının logosunun hiçbir şekilde karıştırılacak bir
tarafının olmadığını, müvekkili şirketin tescilli logosunun, alevlerin yükseliş şekli, alevlerin izlediği yol, boyutu, rengi itibariyle çok farklı olduğunu ve müvekkilinin kötü niyetli olduğuna dair hiçbir delil olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davalı adına …… sayı ile tescilli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini taleplidir.
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtlardan, ……. tescil numaralı markanın davacı adına, ……. tescil numaralı markaların ise davalı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nın 25. Maddesinde hükümsüzlük koşulları belirtilmiş olup, belirtilen madde ile, 5. veya 6. maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. Menfaati olanlar, Cumhuriyet Savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir. Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez. Bir marka, 5. maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz. Hükümsüzlük halleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya hizmet yönünden kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Marka örneğini değiştirecek biçimde hükümsüzlük kararı verilemez. Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez. 6. maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19. maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlayacağı belirtilmiştir.
Yine SMK’nın 6/1 hükmü uyarınca, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Taraf vekillerince deliller sunulduktan ve resen celbi gereken deliller de toplandıktan sonra dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, dosyanın tevdi olunduğu bilirkişi hazırlamış olduğu 24/09/2021 havale tarihli raporlarında sonuç olarak, “davalıya ait …… tescil numaralı marka, tescil tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü
sürenin geçmiş olması sebebiyle, ancak kötü niyetli tescil gerekçesiyle hükümsüz kılınabileceği ve davalı markasının kötü niyetle tescil ettirildiğine dair bir emare tespit edilemediği belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı deliller ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; Davacı markası, davalı markasından önceki tarihlidir ve davalı markasının tescilli olduğu 4 ve 40. sınıfları aynen kapsamaktadır. Hükümsüzlüğü talep edilen davalı markası 27.02.2014 tarihinde tescil edilmiştir. Huzurdaki dava ise 26.08.2020 tarihinde ikame edilmiştir. Davacı, dava dilekçesinde, davalıya 10.08.2020 tarihinde davalıya ihtarname çektiğini bildirmiştir. Buna göre, gerek dava gerekse ihtarname tarihi itibariyle davalı markasının tescil tarihten itibaren 5 yılı aşkın (altı buçuk yıl) bir sürenin geçmiş olduğu anlaşılmaktadır. Hükümsüzlük davası açılmasında tanınmış markalar için mülga 556 sayılı KHK’da açıkça öngörülen, alelade markalar için de kabul edilmekte olan ve davalı markasının tescil tarihinden itibaren işleyen “5 yıllık süre”, SMK m.25/f.6’da uzun süre sessiz kalma suretiyle hak kaybı düzenlenirken açıkça kanuni düzenlemeye kavuşturulmuştur. Düzenleme, “Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez.” şeklindedir. Burada belirtilen 5 yıllık süre markanın hükümsüzlüğü davası bakımından hak düşürücü süre olup, hesaplanmasında hükümsüzlüğü talep edilen markanın tescili tarihi dikkate alınmaktadır. Davacı tanınmış marka iddiasını da ileri sürmektedir ki, bu da markanın hükümsüzlüğü sebepleri arasında yer almaktadır (SMK m.6/f4, 5). Somut olayda, davacının şekil markasının davalı tescil başvuru tarihi itibariyle Türkiye’de tanınmışlığına dair herhangi bir delil mevcut değildir. Bilirkişi raporundan sonra bir takım görüntüler ibraz edilmiş ise de, davalı tarafça iddianın genişletilmesi kapsamında itiraz edildiğinden bu deliller değerlendirilmemiştir.
Davacı, davalının kötü niyetli marka tescili karşısından hükümsüzlüğün ileri sürülmesinin herhangi bir süreye bağlı olmadığını ifade etmiştir. SMK m-.25/f.6’da da açıkça ifade edildiği ve öteden beri (556 s. KHK döneminde de) kabul edildiği üzere, kötü niyetin bulunması hali burada istisnadır. SMK m.6/f.9 ve bu hükme atıf yapan SMK m.25/f.1) uyarınca kötü niyetin başlı başına bir hükümsüzlük sebebi olduğu açıkça öngörülmüştür. Kötü niyet söz konusu olduğunda, hükümsüzlüğü talep edilen marka hangi sınıfta tescilli olursa olsun, yani tescil edildiği tüm emtia ve/veya hizmetler yönünden ve herhangi bir süre sınırlaması olmaksızın (her zaman) hükümsüzlüğü ve sicilden terkini yönünde karar tesis edilmesi mümkündür. En geniş ifadesiyle belirtmek gerekirse, bir marka kanunen belirlenen varlık ve kullanılış amacına aykırı maksatlarla tescil ettirilmişse, markanın tescili tescil müessesesinin sağladığı korumanın amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla bir başkasının markasından haksız olarak yararlanmak gibi bir amaçla gerçekleştirilmişse, o markanın kötü niyetle tescil ettirildiğinden bahsedilir.
Somut olayda, davacı markasının tanınmış olduğu, davalının bu tanınmışlıktan haksız olarak yararlanmak amacıyla dava konusu markayı tescil ettirdiği, davalının aynı sektörde aynı tüketici kitlesine hitap eden ayırt edilemeyecek derecede benzer bir markayı seçmiş olmasının tesadüfle açıklanamayacağı ve tüm bunların davalının marka tescilinde kötü niyetli olduğunu gösterdiği ileri sürülmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere, davacının şekil markasının tanınmış olduğunu gösterir delillere dosyada rastlanmamıştır. Ayrıca ve özellikle, davalının 2011 yılında, yani davacının huzurdaki davada hükümsüzlük iddiasına dayanak gösterdiği loguyu taşıyan markasından önce yapmış olduğu benzer logoyu taşıyan ….. şeklindeki markasında da, huzurdaki davada hükümsüzlüğü talep edilen davalı markasındaki görseli havi şekil unsurunun aynısı yer almaktadır. Tarafların dava konusu şekil markalarının benzer bir alev figürünü içerdiği belirtilebilir. Alev şekline yer verilirken kırmızı/turuncu, mavi ve yeşil renklerin bir arada kullanılmasını doğal veya bir zorunluluktan kaynaklı görmek olanaklı değildir. Ayrıca, alevin, şekil itibarıyla çok değişik tarzlarda da ifade edilebileceği muhakkaktır. Fakat bunlardan hareketle, davalı markasının kötü niyetle tescil ettirildiği sonucuna varmak mümkün görülmemiştir. Zira, hemen yukarıda da ifade edildiği gibi, davalı bu şeklin aynısını davacı markasının başvuru tarihinden önceki 2011 tarihli marka tescil başvurusunda da kullanmıştır. Davacının, 2011 yılındaki davalı tescil başvurusu tarihinden önce, şekil unsurunu tescil başvurusuna konu ettiğine ya da kullandığına dair bir bilgiye dosyada rastlanmamıştır. Bu sebeple, davalının markasının tescilinde kötü niyetli olduğu hususunun ispatlanamadığı sonucuna varılmıştır. Bu itibarla davacı markası tescil başvuru tarihi itibariyle Türkiye’de tanınmış olmadığı gibi, davalının marka tescil başvurusunda kötü niyeti de ispatlanamadığından, dava konusu davalıya ait …… nolu marka, tescil tarihinden itibaren beş yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğundan, davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,

2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 59,30 TL ilam harcından, 54,40 TL peşin harcın mahsubu ile, 4,90 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince reddedilen hükümsüzlük davası nedeniyle hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,
6-Talep halinde kararın taraflara tebliğine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere, açıkça okunup usulen anlatıldı.28/12/2021

Katip … Hakim …
E-imzalıdır E-imzalıdır