Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/135 E. 2020/104 K. 29.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/135 Esas
KARAR NO : 2020/104

DAVA : Marka (Marka İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 25/10/2019
KARAR TARİHİ : 29/06/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Müvekkili şirketinin kurulduğu tarihten bu yana başta İstanbul olmak üzere tüm Türkiye’de “……” ve “……” markaları ile güvenlik kamera sistemleri, güvenlik yangın sistemleri, kablo sistemleri başta olmak üzere birçok güvenlik, alarm sistemleri parçalarının tedariğini, perakende satışını yaptığını, davalının da müvekkili ile aynı iş kolunda faaliyet göstermekte ve müvekkilinin tescil ettirmiş olduğu markayı müvekkilinden izinsiz bir şekilde kullanmakta olduğunu, davalı markalarının, müvekkili markalarıyla iltibasa neden olmuş ve müvekkilinin bazı müşterilerini sadece bu yanılgıdan dolayı davalı ile ticari iş ilişkisinde bulunduğunu sandıklarını, bu nedenle kötü niyetli olduğunu iddia ederek davalının söz konusu eylemlerinin, müvekkilinin tescilli markasına tecavüz oluşturduğu ve haksız rekabete neden olduğundan dolayı davalının işbu eylemlerinin markaya, marka hakkına tecavüz oluşturduğunun tespitine, söz konusu tecavüzün önlenmesine, tazminat tutarı olarak, 10.000,00 TL manevi tazminat ile fazlaya ilişkin hak ve taleplerinin saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesine, kötü niyetli davalının tescil ettirmiş olduğu “…… grup” ve “…..” markalarının hükümsüzlüğüne ve terkinine, davalının müvekkilinden izinsiz bir şekilde kullandığı markanın bulunduğu davalıya ait iş yerinde bulunan tabelanın, faturaların, çeşitli sticerların, kartivizitlerin ve ürün fiyat listelerinin kaldırılmasına, işbu davanın yargılama giderlerinin, Bakırköy ….. FSHHM’nin ….. D.İş tespit dosyasının yargılama gideri olan 1.194,90 TL’nin tespit tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıya ödetilmesine ve yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle: Davacı vekilinin işbu davayı açmadan önce tazminat talepleri yönünden arabulucuya başvurmamış olduğunu ve davacı vekilinin 12/11/2019 tarihli dilekçesiyle dava açılmadan önce arabuluculuk kanun yoluna başvurulmayarak dava şartının yerine getirilmediğini belirterek dosya ile ilgili usulden ret kararı verilmesini talep ettiğini, davacının markalarının müvekkili tarafından izinsiz kullanılması söz konusu olmadığını, bu durum davacı tarafından yapılan şikayet neticesinde Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sabit olduğunu, müvekkilinin kullandığı ibare ile davacının markası arasında benzerlik bulunmamakta olduğunu, müvekkilinin “…..” ibaresini 2015 yılından beri kullanmakta olup dolayısıyla gerçek hak sahibi olduğunu, bu nedenlerle davanın tümüyle reddi yönündeki beyanı dikkate alınarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine, sayın mahkeme aksi kanaatte ise davacının tazminat yönünden taleplerinin usulden reddine karar verilerek lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesine, davacının diğer iddialarının yukarıdaki nedenler gözetilecek gerekçeler doğrultusunda reddedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
“6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesinde talep edilebilecek olan tecavüzün önlenmesi(men), tecavüzün durdurulması(ref’i) ve tazminat taleplerini tek bir dava ile ileri sürülebilir. Burada talep arasında aslilik-fer’ilik ilişkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla mahkemece dava şartı arabuluculuğa tabi olan bir talep ile olmayan bir talebin arabuluculuğa başvurulmaksızın bir aslilik-fer’ilik kurulmadan birlikte açıldığının anlaşılması halinde dava şartı arabuluculuğa tabi olanlar hakkında ayırma kararı verilmelidir.(Dr. Hasan Kadir Yılmaztekin-Zeliha İnce Dava Şartı Arabuluculuk Ekseninde Bazı Fikri Mülkiyet Hukuku Uyuşmazlıkları)
Yukarıda açıklanan hukuki mütalaa çerçevesinde mahkememizin ….. esas sayılı dosyası üzerinden 15/06/2020 tarihli ara karar gereği verilen karar ile dosyanın maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden tefrikine karar verilmiş ve dosya mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizce 30/10/2019 tarihli muhtıra ile davacı vekiline 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıkları Arabuluculuk Kanunun 18/A maddesi uyarınca arabuluculuk tutanağını sunmak üzere 1 haftalık kesin süre verildiği, verilen süre kesin olduğu için bu süre sonunda arabuluculuk tutanağını ibraz edilmediği takdirde bu yönde beyanda bulunma ve tutanak ibraz etme hakkından vazgeçmiş sayılacağı ve bu hususta dava şartları yönünden inceleme yapılarak karar verileceği hususu ihtaratının yapıldığı, dosyaya 12/11/2019 tarihli beyan dilekçesi ile davacı tarafın arabuluculuk kanun yoluna başvurulmayarak dava şartı yerine getirilmediğini, bu nedenle mahkemenin dosya ile ilgili “usulden ret” kararını verip iş bu kararın kesinleşmesinden sonra taraflarına öncelikle arabuluculuk kanun yoluna başvurmak suretiyle tekrardan her türlü yasal hakları kullanacaklarını beyan etmiştir.
TTK’nun 5/A md’sinde açıkça “dava açılmadan önce” arabuluculuğa başvurma şartının öngörülmüş olması, arabuluculuk dava şartının HMK’da sayılan dava şartlarından farklı ve özel bir dava şartı olarak düzenlenmesi; Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2 maddesinde arabuluculuk tutanağının dava dilekçesine eklenmemesi halinde bu hususta 1 haftalık kesin süre verileceğinin ve davanın usulden reddedileceğinin yer alması ve bu usulün HMK’da düzenlenen dava şartı yokluğunda izlenecek usulden farklı olması ve son tahlilde sonraki kanunun öncekine; özel kanunun genel kanuna göre uygulama önceliğinin olması genel prensipleri gereği arabuluculuk yoluna başvurulması dava şartının sonradan tamamlanabilir nitelikte bulunmadığı aksi halin kabulünün, yani yargılama sırasında tamamlanabilir olduğunun kabulünün kanunun getirmek istediği değişikliğin özüne aykırı olacağı, kanunun amacının mümkün olduğunca dava yoluna gitmeksizin uyuşmazlıkları arabuluculuk safhasında çözmek olduğu, zaten yargılaması devam eden uyuşmazlıkta davalının arabuluculuk yolu ile çözüme yanaşmasının zor oluşu, devam eden yargılamada davacıya bu imkanın tanınmasının arabuluculuğu yalnızca tamamlanacak bir formaliteye dönüştüreceği, kanun koyucunun amacının bu olmadığı, bu nedenle “dava açılmadan önce” şeklinde açık ve net bir düzenleme tercih edildiği hukuki ve vicdani kanaatiyle, davacının arabuluculuk yoluna dava açılmadan önce başvurmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur
HÜKÜM : Ayrıntısı yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine,
2-Peşin alınan 54,40 TL harcın yeterli olmakla yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 3.931,00 TL’nin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Tarafların yokluğunda dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde,gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere tensiben karar verildi. 29.06.2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır