Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/427 E. 2019/468 K. 25.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/427 Esas
KARAR NO : 2019/468

DAVA : Endüstriyel Tasarım (Maddi-Manevi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 28/05/2019
KARAR TARİHİ : 25/12/2019
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili Mahkememizin ……. esas sayılı dosyasına tevzi olunan dava dilekçesi ile, ……. markasının 1940’lı yıllarda İtalya’da ……. ailesi tarafından kurulduğunu, 2012 yılında müvekkili tarafından bu ……. firmasının satın alındığını, müvekkili ayakkabılarının taklidinin yapıldığı yönündeki piyasadan gelen şikayetler üzerine davalıya ait ayakkabılardan numuneler alındığını ve iş bu numunelerin incelenmesi üzerine davalı ürünlerinin müvekkili tasarımlarının birebir aynısı olduğunun görüldüğünü, bunun üzerine müvekkilinin haksız bir işlem yaparak başkalarını zan altında bırakmamak adına …… Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Dr. ……’dan ürünleri incelemesini ve taklit olup olmadığı yönünde rapor verilmesini rica ettiklerini, raporda davalı tarafından piyasaya sürülmüş bulunan; ayakkabı tasarımlarının bilgilenmiş kullanıcılar üzerinde yarattıkları izlenim bakımından ayırt edilemez düzeyde benzerlik arz ettiklerini, davalının …….. başvuru numaralı tasarım tesciline itirazda bulunduklarını ve …….. numaralı YİDK kararı ile tasarımların genel izlenim itibariyle benzer görüldüğünü, davalı tarafın müvekkili tasarımlarını taklit ederek oluşturduğu ürünlerin ve ürün katalogların toplatılması, yazılı, basılı ve görsel her türlü reklam aracındaki reklam faaliyetlerinin durdurulmasını, taklit olduğu açık ürünlerin kataloglardan çıkarılmasını, ürünün üretim faaliyetlerine son verilmesini, satışının yasaklanmasını isteme zorunluluğunun doğduğunu, tüm bu hususlar haricinde taklit niteliğindeki bu ürünlerin davalı tarafından piyasaya sunularak satışı nedeniyle müvekkilinin ürünlerinin satışının azaldığını, davalı ürünlerinin müvekkili ürünlerinin taklidi ve fiyatlarının daha düşük seviyelerde olması nedeniyle tüketiciler tarafından daha çok tercil edildiğini, bu durumun müvekkili açısından büyük zarara yol açtığını, bu nedenle davalıdan mahrum kalınan karın şimdilik 1.000,00 TL’nin ve ayrıca 100.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın ihtiyati tedbir ile ilgili düzenlemeler konusundaki savunmalarının gerçeklerden yoksun olduğunu, işbu davanın zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulmaması nedeniyle usulden reddine karar verilmesinin gerektiğini, dava konusu tasarımların taraflarınca üretilip satışının yaptırıldığı şeklindeki davacı iddiasının somut ve güçlü delillerle kanıtlanmadığını, davacının ispatlanamayan iddialarının müvekkilinin taklit veya kopyalama yoluyla hiçbir model ve tasarımı iltibas ederek kazanç elde etme amacı bulunmaması nedenleriyle davacının zarara uğramasına sebebiyet verilmesi mümkün bulunmamakla birlikte davanın öncelikle usulden reddine, usule yönelik itirazları yerinde görülmediği takdirde esas hakkında öne sürdükleri hususlar dikkate alınarak haksız ve yersiz olarak müvekkili aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yargılama sırasında Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davacıya ait endüstriyel tasarımın tescil belgeleri celp olunmuştur.
“6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesinde talep edilebilecek olan tecavüzün önlenmesi(men), tecavüzün durdurulması(ref’i) ve tazminat taleplerini tek bir dava ile ileri sürülebilir. Burada talep arasında aslilik-fer’ilik ilişkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla mahkemece dava şartı arabuluculuğa tabi olan bir talep ile olmayan bir talebin arabuluculuğa başvurulmaksızın bir aslilik-fer’ilik kurulmadan birlikte açıldığının anlaşılması halinde dava şartı arabuluculuğa tabi olanlar hakkında ayırma kararı verilmelidir.(Dr. Hasan Kadir Yılmaztekin-Zeliha İnce Dava Şartı Arabuluculuk Ekseninde Bazı Fikri Mülkiyet Hukuku Uyuşmazlıkları)
Yukarıda açıklanan hukuki mütalaa çerçevesinde mahkememizin ……. esas sayılı dosyası üzerinden 13/12/2019 tarihli celsede verilen karar ile dosyanın maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden tefrikine karar verilmiş ve dosya mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizce 30/05/2019 tarihli tensip tutanağı gereğince davacı vekiline 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıkları Arabuluculuk Kanun 18/A maddesi uyarınca arabulucu tarafından onaylanmış arabuluculuk tutanağının bir örneğinin 1 hafta kesin süre içerisinde ibraz edilmesi, aksi takdirde davanın usulden reddine karar verileceği ihtaratının yapıldığı, dosyaya 24/06/2019 tarihli arabuluculuk tutanağının sunulduğu görülmüştür.
TTK’nun 5/A md’sinde açıkça “dava açılmadan önce” arabuluculuğa başvurma şartının öngörülmüş olması, arabuluculuk dava şartının HMK’da sayılan dava şartlarından farklı ve özel bir dava şartı olarak düzenlenmesi; Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2 maddesinde arabuluculuk tutanağının dava dilekçesine eklenmemesi halinde bu hususta 1 haftalık kesin süre verileceğinin ve davanın usulden reddedileceğinin yer alması ve bu usulün HMK’da düzenlenen dava şartı yokluğunda izlenecek usulden farklı olması ve son tahlilde sonraki kanunun öncekine; özel kanunun genel kanuna göre uygulama önceliğinin olması genel prensipleri gereği arabuluculuk yoluna başvurulması dava şartının sonradan tamamlanabilir nitelikte bulunmadığı aksi halin kabulünün, yani yargılama sırasında tamamlanabilir olduğunun kabulünün kanunun getirmek istediği değişikliğin özüne aykırı olacağı, kanunun amacının mümkün olduğunca dava yoluna gitmeksizin uyuşmazlıkları arabuluculuk safhasında çözmek olduğu, zaten yargılaması devam eden uyuşmazlıkta davalının arabuluculuk yolu ile çözüme yanaşmasının zor oluşu, devam eden yargılamada davacıya bu imkanın tanınmasının arabuluculuğu yalnızca tamamlanacak bir formaliteye dönüştüreceği, kanun koyucunun amacının bu olmadığı, bu nedenle “dava açılmadan önce” şeklinde açık ve net bir düzenleme tercih edildiği hukuki ve vicdani kanaatiyle, davacının dava açılmadan önce arabulucuya gitmemiş olması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine,
2-Peşin alınan 44,40 TL harçtan alınması gereken 14,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 29,60 TL harcın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Tarafların yokluğunda dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere tensiben karar verildi.25/12/2019

Katip ……

Hakim ……