Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/354 E. 2021/146 K. 22.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/354
KARAR NO : 2021/146

DAVA : Markaya Tecavüzün Tespiti, Men’i, Durdurulması, Tazminat
DAVA TARİHİ : 06/11/2019
KARAR TARİHİ : 22/06/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/06/2021
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkiline ait “…….” markasının, Türkiye’de sektörün lideri haline gelmiş bir marka olduğunu, müvekkilinin “…….” esas unsurlu birçok markasını TPMK nezdinde tescil ettirdiğini, müvekkilinin söz konusu markasının ayrıca TPMK nezdinde tanınmış marka statüsünde olduğunu, ancak hal böyle iken, davalı tarafın müvekkili markasının ayırt edilemeyecek kadar benzeri olan “…….” ibaresini, ticaret unvanında kullanmak suretiyle, müvekkilinin marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu, davalı tarafın söz konusu fiillerine son vermesi amacıyla noter kanalıyla ihtarname gönderildiğini, davalı tarafın bu ihtarnameye rağmen eylemlerine devam ettiğini iddia ederek, markaya tecavüzün tespitini, men’ini, durdurulmasını, haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın, haksız rekabet tarihinden itibaren işleyecek yasal reeskont faizi ile birlikte tahsilini, ihlal niteliği taşıyan ürünlerin toplatılmasını, imhasını ve verilecek hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir.
CEVAP ; Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin davacı adına tescilil olduğu iddia edilen markaya tecavüzünün söz konusu olmadığını, müvekkilinin ticari unvanı içerisinde bulunan … – ……. kelimelerinin müvekkilinin adı ve soyadının kısaltılmış hali loduğunu, davacının markası ile müvekkilinin ticaret unvanını aynı olmadığını, davacının markasının faaliyet alanı ile müvekkilinin faaliyet alanının aynı olmadığını, müvekkilinin sıva işleri alanında faaliyet gösterdiğini, bu yönden davaya konu markanın ihlalinin söz konusu olmadığını, müvekkilinin ticaret unvanını kullanmasının, haksız rekabet teşkil etmesi ve davacıya zarar vermesinin hukuken mümkün olmadığını, davacının herhangi bir hak ve menfaatinin ihlali söz konusu olmadığı gibi maddi ve manevi zararının da mevcut olmadığını savunarak, müvekkili aleyhine açılan haksız davanın reddini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE :
Dava, markaya tecavüzün tespiti,men’i, durdurulması, maddi ve manevi tazminatın tahsili, ihlal teşkil eden ürünlerin toplatılması, imhası ve hüküm özetinin ilanı taleplidir.
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtların tetkikinden, ……. tescil numaralı “…….” esas unsurlu markaların, davacı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nın 29/1-b ve c maddeleri ile, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde, tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmanın marka hakkına tecavüz oluşturduğu belirtilmiştir.
Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. Maddesi ile, birlik ülkeleri, tescilin yapıldığı ülkenin yetkili makamınca söz konusu ülkede bu sözleşmeden yararlanacağı kabul olunan bir kişiye ait olduğu, aynı veya benzeri mallar için kullanıldığı iyi bilinen tanınmış bir markanın herhangi bir karışıklığa yol açabilecek bir şekilde yeniden reprodüksiyonunu, taklit edilmesini veya aslına yakın bir şekilde değiştirilmesini içeren bir markanın kullanılmasını gerek mevzuat izin verdiği takdirde re’sen gerekse ilgilinin isteği üzerine yasaklamayı ve tescilini reddetmeyi veya iptal etmeyi taahhüt ederler. Markanın elzem bir bölümünün tanınmış bir markanın reprodüksiyonundan oluşması veya bu tanınmış markayla karıştırılabilecek bir taklitten ibaret olması durumunda da, bu hükümler geçerli olacaktır. Böyle bir markanın iptalinin istenmesi için tescil tarihinden itibaren en az beş yıllık bir sürenin tanınması gerekecektir. Birlik ülkeleri, kullanmanın yasaklanması talebinin yapılması için gerekli süreyi tanıyabilirler. Kötü niyetli tescil edilen veya kullanılan markaların kullanımının yasaklanmasını veya iptalini istemek için süre tespit edilemeyeceği belirtilmiştir.
Taraf vekillerince deliller sunulduktan ve resen celbi gereken deliller de toplandıktan sonra dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, dosyanın tevdi olunduğu bilirkişi hazırlamış olduğu 30/11/2020 havale tarihli raporda sonuç olarak, “Davacının ticaret unvanının tescilinin 14 Ekim 1994 tarihi olup, davalının ticaret unvanı tescilinden (15 Ocak 2008) daha önceki tarihli olduğunu, davacının “…….” esas unsurlu ilk marka tescilinin (96/001403 …….- başvuru tarihi 31/01/1996) davalının ticaret unvanı tescilinden (15 Ocak 2008) daha önceki tarihli olduğunu, dolayısıyla davacının gerek ticaret unvanı tescili, gerekse de marka tescili açısından tarihsel önceliğinin olduğunu, davalının “…….” ibaresini, davacı markasına tecavüz olacak şekilde “ticaret unvanından ayrı olarak” marka şeklinde kullandığına dair belgeler dosyada mevcut olmadığını ve uyap üzerinden açılmadığı için incelenemediğinden, “Markaya Tecavüz” ve “Haksız Rekabet”e ilişkin somut olay bazında değerlendirme yapmanın mümkün olmadığını, söz konusu belgelerde, davalının tescilli unvanını, tescil edilmiş bir bütün olarak unvan gibi kullanmayıp, davacı markasının ve ticaret unvanının ana unsuru olan “…….” sözcüğünü öne çıkarıp, bunu çağrıştıracak şekilde vurgulayarak marka gibi kullanmasının tespiti durumunda, kullanımın ticaret unvanının kullanımını aşarak markasal kullanıma dönüşeceğini ve iltibasın oluşacağını, dolayısıyla kullanımın markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil edeceği” belirtmiştir.
Davacı vekilinin bilirkişi raporuna itirazı üzerine, dosyada ek rapor aldırılmasına karar verilmiş olup, bilirkişi hazırlamış olduğu 17/03/2021 havale tarihli ek raporunda sonuç olarak, “Davacı tarafından tespiti için bahsi geçen ilgili “…… com” internet sitesinde dava konusu “…….” kelimesi ile site içi arama yapılarak detaylıca incelendiğinde, web sitesi içerisinde “……., Dekorasyon & Aydınlatma” kategorisinde 3 adet ürünün ” …… ” isimli satıcı, “…… KIRTASIYE” isimli satıcı ve “…… ” isimli satıcı üye mağazaları üzerinden satışının yapıldığını, davacı tarafından tespiti için bahsi geçen ilgili “www…….com” internet sitesinde dava konusu “…….” kelimesi ile site içi arama yapılarak detaylıca incelendiğinde, websitesi içerisinde dosyaya sunulan https://www…….com/……./ …… ” sayfa linkinin güncel olarak yayında olmadığı tespit edilmiş olup, sağlıklı bir değerlendirme yapılamadığının tespit edildiğini, kök raporda varılan tespitlerden dönülmesini gerektirecek bir durum olmamakla birlikte, söz konusu internet sitesindeki kullanımların davalıya ait olmadığını, davalı kullanımının markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğuna dair dosyada başkaca bir delil ve belge bulunmadığını, davalının “…….” ibaresini, davacı markasına tecavüz olacak şekilde “ticaret ünvanından ayrı olarak” marka şeklinde kullandığına dair dosyada somut herhangi bir delil/belge olmadığından, markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden bir durumun olmadığı” belirtmiştir.
Tüm dosya kapsamı deliller ve bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde; dava dilekçesinde belirtilen internet sitesindeki kullanımların davalıya ait olmadığı, davalı kullanımının markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğuna dair dosyada başkaca bir delil ve belge bulunmadığı, davalının “…….” ibaresini, davacı markasına tecavüz olacak şekilde “ticaret ünvanından ayrı olarak” marka şeklinde kullandığına dair dosyada somut herhangi bir delil/belge olmadığından, markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden bir durumun söz konusu olmadığı sonucuna varılmıştır. Yüksek Yargıtay …… Hukuk Dairesi’nin ……. Karar sayılı ilamı da bu doğrultudadır. “SMK’nın 29/1-a hükmü ile yapılan yollama gereği m.7/3-e maddesinde yer alan “işaretin ticaret unvanı ve işletme adı olarak kullanılması” hükmü işaretin markasal kullanılması durumunda uygulanabilecektir. Zira m.7/3’de işaretin ticaret alanında kullanılması halinde yasaklanabileceği hükme bağlanmıştır. Marka hukuku kapsamında işaretin ticaret alanında kullanılması ifadesi ile kastedilen işaretin markasal olarak kullanılmasıdır. Diğer taraftan, SMK’nın 7/3-e maddesinin gerekçesinde söz konusu düzenleme ile ….. sayılı A.B. Marka Yönergesiyle uyum sağlandığından bahsedilmiş olup, Yönerge’nin 3. maddesinde yer alan hükmün, yine Yönerge’nin genel gerekçesi no 19’daki açıklamalara göre değerlendirilmesi gerekir. Buna göre, ticaret unvanı ancak tescilli bir markaya tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden ayırt ediciliği sağlayıcı bir işaret olarak kullanılması halinde, marka hakkına tecavüz oluşturacağı açıklaması karşısında, Kanun Koyucunun amacının ticaret unvanının tescilli marka ile karıştırılmaya yol açacak şekilde kullanılması halinin marka hakkına tecavüz olarak kabul edilmesi gerektiği yönünde olmasına rağmen, hatalı gerekçe ile tek başına ticaret unvanının tescil ettirilmiş olmasının marka hakkına tecavüz teşkil edeceği gerekçesiyle davanın kabul edilmesi doğru olmamış ve kararın bu nedenle temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.” Bu itibarla ispat edilemeyen davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 59,30 TL ilam harcından, peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile, 4,90 TL bakiye harcın, davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık ücreti tarifesi gereğince reddedilen manevi tazminat talebi yönünden hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,
7-Talep halinde kararın taraflara tebliğine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere, açıkça okunup usulen anlatıldı.22/06/2021
Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır