Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/351 E. 2021/21 K. 22.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/351 Esas
KARAR NO : 2021/21

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/11/2019
KARAR TARİHİ : 22/01/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 29/01/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili olan firmaya ait tescilli “…….. şekil, ………. Şekil” ibareli markaların tanınmış marka olup tüm sınıflarda korunması gerektiğini, davalının 25.sınıfta tescil edilen ……. kod numaralı ve ” …….. ” ibareli markasının, müvekkiline ait markalarının sağladığı koruma kapsamı içerisinde kaldığını, müvekkiline ait markaların belirgin özelliğinin markalarda kullanılan ………” ibaresi olduğunu, davalının da ürünlerinde bu ibareyi belirgin ve çok benzer şekilde kullandığını, davalıya ait markanın, müvekkiline ait seri markalardan biri gibi algılanabileceğini, müvekkiline ait markalar ile aynı sınıflarda tescil edilen davalının markasının tescilinin hukuka aykırı olduğunu ve haksız rekabet teşkil ettiğini, bu nedenlerle davalıya ait “……..” ibareli ………… tescil numaralı markanın hükümsüzlüğüne karar verilerek sicilden terkinini, tecavüzün önlenmesini ve menini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkiline ait marka ile davacı yana ait markanın farklı olduklarını, davacı yana ait markada yer alan ……… harfinin kalın, çerçeveli ve farklı yöne bakacak şekilde çizildiğini, müvekkiline ait ……. markasının yazı karakterinin çok farklı olduğunu, marka içinde yer alan …….. harfinin tek maşına değil ……… ibaresi ile birlikte kullanıldığını, müvekkilinin son yıllarda pazar payını arttırmasından davacı yanın rahatsız olduğunu, davacı yanın tekel oluşturmak arzusunda olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Yargılama sırasında deliller toplanmış; Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davaya konu marka tescil belgeleri ile ilgili dosya evrakları celp edilmiştir.
Dosyanın, davalının ………. tescil numaralı markasının hükümsüzlük koşullarının ve davacıya ait markalardan doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabetinin bulunup bulunmadığı hususlarında rapor tanzim etmek üzere bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi 19/08/2020 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporunda “Davalı yan adına tescil edilmiş olan …….. kod numaralı “………” görselini ihtiva eden markanın hükümsüzlüğünün koşullarının oluştuğunu, davalı yanın “………. görselini mal ve hizmetlerin sınıflandırılmasına ilişkin tebliğin 25.sınıfında kullandığını” hususlarını tespit ve rapor etmiştir.
Davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesinde; dosyaya müvekkilinin ürettiği ayakkabılara ait görselleri sunduklarını, hiçbirisinde davacının markasına benzeyen bir ürün olmadığını, bu nedenle bilirkişinin marka tecavüzü olduğuna yönelik delil olmadığına dair kanaatine katıldıklarını, davacının bu yöndeki talebinin red edilmesi gerektiğini, davacının markasının geçmişinden müvekkilinin maddi çıkar sağlamasının mümkün olmadığını, ortada davacının markasıyla aynı şekilde ürün olmadığı, birlikte satış söz konusu olmadığına göre markaların birbirini çağrıştırması, alıcı grubu yönünden karışıklığa neden olmasının da soyut olduğunu, benzer mahiyette bir ürün satılmadığı için bilinirlikten yararlanma ve marka tecavüzünün de söz konusu olmadığını, davalının markasına itiraz etmeyen davacının, “……….” markasının belirli piyasasının oluşması ve markalaşması üzerine iş bu davayı açtıklarını, bilirkişi raporuna markanın iptaline dair kanaati yönünden katılmanın mümkün olmadığını, rapora bu yönden itiraz ettiklerini, itirazları yönünden ek rapor alınmasını, rapor alınmayacak ise, mevcut deliller itibariyle davacının markasına tecavüz yada ondan yararlanmanın söz konusu olmadığını bildirmiştir.
Dava; davalının ………. tescil numaralı markasının hükümsüzlük koşullarının ve davacıya ait markalardan doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabetinin bulunup bulunmadığı hususuna ilişkindir.
HMK 282 md. mucibince serbestçe değerlendirilen bilirkişi görüşündeki hukuki çıkarımlara mahkememizce iştirak edilmemiş, yalnızca teknik kısımlarından faydalanılarak dosya tüm deliller ışığında değerlendirilmiştir. Buna göre davacının markalarının ………. esas ve ayırt edici unsurlu olduğu, Türkçe’de “hareketle ilgili” anlamına gelen ……… sözcüğünden türetilerek oluşturulan bir marka olduğu, davalının markasının “……..” ibarelerinden oluştuğu, her iki markanın da ortak unsurunun “………..” kelimesi olduğu, ayrıca davacının “………… şekil unsurunu ihtiva eden “………….” markasına da sahip olduğu, davacı markalarındaki kelime unsurları ile davalı markasının kelime unsurunun ses, görünüm ve anlam olarak benzerlik taşımadığı, taraf markalarının aynı türden ürün ve hizmet içerdiği, tescilli bir marka ile davaya konu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, fonetik ve anlamsal benzerlik olup olmadığını, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları nazara alınarak münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenim nazara alınarak belirlenmesi gerektiği; biçim, renk ve düzenleme tarzı itibarı ile davacı markalarının davalı markası arasında görsel, fonetik ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, zira markaların bir bütün olarak korunabileceği, karşılaştırma sırasında davacı markası ile davalı markasının parçalara ayrılarak incelenmesinin ve iltibasın bulunup bulunmadığının mücerret bir parçaya bağlı olarak yapılmasının mümkün bulunmadığı, bu kapsamda davacının “……..” işareti ile davalının “………” işaretinin grafik olarak ve renk olarak birbirlerinden tamamen farklı olduğu gibi davalı markasının bir bütün olarak değerlendirilmesinde “……….” olarak yer aldığı ve bu itibarla bütünsel değerlendirmede farklı olduklarının kabulünün gerektiği kanaatine varılmıştır. İltibas incelemesinin sadece işaretlere bakılarak değil onların kapsamında bulunan ürünleri ile onların niteliğini gözeterek ve her ikisinin birbirine etkisi nazara alınarak yapılması gerekir. Ortalama tüketicilerin davacı markalarını “………” veya “………..” olarak algılayacağı aynı şekilde okuyacağı, düzenleme biçimlerini de gözeteceği, buna karşın davalı markasını doğrudan “……..” olarak algılayacağı, sadece “………….” harfi itibariyle markayı davacı markaları ile ilişkilendirmeyeceği, zira davacı markasında yer alan “……….” ibaresinin özellikle okunuş, anlam ve görüntüde önemli bir farklılık sağladığı, ayrıca “…………” işaretlerinin de grafik ve görsel olarak ve renk olarak tamamen farklı oldukları, tüm bu bilgiler ışığında ortalama tüketicilerin “……….” ibareli markayı “………” veya “………..” olarak bilip buna bağlı bir tercihte bulunmayacağı, işaretin düzenleme biçiminin onu anlamsal, fonetik ve görsel olarak davacı markalarından belirgin bir şekilde farklılaştırdığı, bunun 25.sınıf ürünlerin ortalama tüketicileri ve hatta toplumun tüm kesimi tarafından hemen ilk bakışta algılanabileceği, ortalama tüketicilerin markalardaki anlamsal, görsel ve fonetik farklılığı ilk bakışta ve hemen fark edebileceği, iki markadaki renk, grafik, ses ve kelime farklılıklarının yeteri derecede ayırt edicilik kattığı, yazım biçimlerinin de farklı olduğu işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan makul düzeyde bilgilendirilmiş davacı markayı ve davalı markayı aynı anda görüp detaylarını karıştırma olanağı bulunmayan daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin dava konusu 25.sınıf ürün ve hizmetler için ayırdığı satın alım süresi içerisinde “………” ibareli markayı gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden bunun “……….” yahut “………..” ibareli markalardan farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, bunun sonucunda davacı markalarıyla sunulan ürün ve hizmetleri satın almak isterken davalı markası ile sunulan ürünleri satın alma yahut hizmetlerden yararlanma biçiminde bir yanılgıya düşmeyeceği; aksinin hayatın olağan akışına ve normal hayat tecrübelerine de aykırı olacağı, esasen gerçekçi bir yaklaşım da olmayacağı, zira bu iki markayı karıştıracak olan kişilerin ortalama tüketici olarak nazara alınmasının olanaksız olduğu, zira 25.sınıf ürün ve hizmetleri satın alacak kişilerin yetişkinlerden ve bir kısmının da özellikle spor amaçlı olanlarının uzman kişilerden oluştuğu, pahalı ürün ve hizmet satın alan bu kişilerin aynı biçimde satın alınması için gerekli alım süresi gözetildiğinde yanılgının oluşmasının mümkün bulunmadığı, davalı markası ile davacı markaları arasında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun bulunmadığı, gerek bütünsel ve gerekse içerisinde bulunan unsurlar itibariyle davalı markasının davacı markalarını sunan işletmeyle idari ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçimde bir algılama oluşmasının mümkün olmadığı, yalnızca renk ve görünüm itibarı ile farklı bir şekilde tasarlanmış “………” ibaresinin ortak olmasının buna imkan sağlamadığı, zira davacı markalarının sadece bu “………” ibaresiyle değil “……….” yahut “…………..” ibareleriyle bilinip kullanıldığı, tescilli bir marka ile iltibas yaratmayan söz konusu markanın tescilinin kötüniyetli bir yaklaşım olarak değerlendirilemeyeceği, bir kelime yahut harfin marka olarak seçilip tescil ettirilmesinin anılan harf ya da kelime üzerinde marka sahibine tekel hakkı vermeyeceği, aksine söz konusu kelime yahut harfin kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından iltibas yaratabilecek derecede benzerlerinin kullanılmasını engelleme hakkı sağlayacağı, somut olayda iltibas tehlikesinin bulunmadığı, davacının davaya konu markalarının tanınmış marka olmasının da varılan sonucu değiştirmeyeceği, zira davalı markasının davacı markasından görünüm, ses ve anlam olarak farklı olması farklılığın kapsamındaki 25.sınıftaki ürün ve hizmetlerin alıcı ve yararlanıcıları tarafından derhal algılanabilecek durumda olması nedeniyle davalı markasının davacıya ait ayak giysi ürünleri sektöründe belli bir tanınmışlık yahut bilinirlik elde etmiş markanın itibarından haksız biçimde yararlanma sağlayabileceğinin düşünülmesinin olanaksız olduğu, çünkü davacının markasındaki farklılığın imaj transferine müsait olmadığı, ayak giysi ürünleri sektöründe bilinirliği kanıtlanmış olan davacı markasının gücünün ve etkileme alanının zayıflamasına neden olmayacağı hukuki ve vicdani kanaatine ulaşılmıştır.
Yukarıda anılı gerekçeler ile taraf markaları arasında benzerlik, iltibas veya haksız yararlanma ihtimali bulunmadığı anlaşıldığından hem hükümsüzlük hem de marka hakkına tecavüz yönünden davacının davasının tümüyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 5.900,00 TL ücret takdirine, bu ücretin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. Açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/01/2021

Katip …….
¸e-imzalıdır

Hakim ……
¸e-imzalıdır