Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/286 E. 2020/309 K. 12.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/286
KARAR NO : 2020/309

DAVA : Markaya Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Durdurulması, Men’i,
Alan Adı İptali, Marka Devri
DAVA TARİHİ : 13/09/2019
KARAR TARİHİ : 12/11/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/12/2020

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkilinin tanınmış “……” markalarının gerçek hak sahibi olduğunu, markanın 2003 yılında yaratıldığını, …… nezdinde 3-5-9-35. Sınıflarda yaklaşık 32 ülkede tescilli olduğunu, www……com ve www…… alan adlarının 20.09.1998 ve 19.05.2003 tarihlerinde tescil edildiğini, sosyal medya hesaplarının aktif olarak kullanıldığı ve takip edilmekte olduğunu, resmi youtube hesabına 10 yıl öncesinde yüklenen videoların binlerce kişi tarafından izlenmiş olduğunu, müvekkiline ait bu markaları kendi adına alan adı ve marka olarak tescil ettiren davalıların müvekkilinin eski distribütörü olduklarını, 17/03/2017 tarihli ön mutabakat ve 01/03/2018 tarihli Distribütörlük Sözleşmesi ile davalıların yetkilendirildiğini, tüm bu mutabakat ve sözleşmedeki hükümlere rağmen davalıların, “……” ve “……” esas unsurlu markaları haksız ve kötüniyetli olarak tescil ettirdikleri ve alan adı tescillerini aldıklarını ve bu durumun müvekkili haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu iddia ederek, davalıların fiillerinin müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabete yol açtığının tespitini, durdurulmasını, men’ini, önlenmesini ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, bu cümleden olmak üzere, “……” ve ”……” esas unsurlu markaları tek başına yahut tali unsurlar ile birlikte, marka, alan adı, ticaret unvanı ve sair her ne nam adı altında olursa olsun, işletmekte olduğu iş yerinde veya sair herhangi bir fiziki yahut online mecrada kullanmasının, bu markaları taşıyan ürünlerin üretmesinin, ürettirmesinin, sağlamasının, elde bulundurmasının, satmasının, satışa arz etmesinin, depolanmasının, ithal ya da ihraç etmesinin, internet üzerinde ve sair mecralarda tanıtmasının ve bu amaçlarla kullanmasının, herhangi bir şekilde ticari faaliyete konu etmesinin durdurulmasını, men’ini, önlenmesini ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, davalıların www……com.tr uzantılı internet sitesindeki, https://www……. .com/…… uzantılı ……. hesabındaki ve sair online platformlardaki ”……” ve ”……” esas unsurlu markalarının kullanıldığı tüm sayfalara erişimin engellenmesini ve www……com.tr alan adının gerçek hak sahibi olan davalının devrine/devir talebinin yerinde görülmemesi durumunda iptali ile sicilden terkinini, davalı …’nin TPMK nezdindeki kötü niyet mahsulü …… sayılı marka tescillerinin gerçek hak sahibi olan davacıya devrine/devir talebinin yerinde görülmemesi durumunda hükümsüzlüğü ile sicilinden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP ; Davalı şirket vekili cevap dilekçesi ile, müvekkiline yapılan polis operasyonu neticesinde 6758 sayılı Kanun’un 19/2 maddesi hükmü uyarınca ve CMK’nın 133. Maddesi gereğince İstanbul …… Sulh Ceza Mahkemesinin, 07/06/2018 tarihli, ….. D. İş sayılı kararı ile el konulduğunu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (Fon) kayyum olarak atandığını ve şirketin TMSF yönetimine geçtiğini, Fon Kurulunun 27.09.2018 tarihli ve …… sayılı kararıyla yeni Müdürler Kurulu/Yönetim Kurulu heyeti atanarak göreve başlandığını, şirketin tüzel kişiliği halen devam etmekte ise de, yönetiminin TMSF’ye ait olduğunu, kayyum atama kararı neticesinde kayyumların şirket adresine giderek demirbaş ve evrak tespiti yaptıklarını, ancak şirkette yapılan sayımda herhangi bir evrakın şirket merkezinde olmadığının tespit edildiğini, işbu sebeple davacı tarafın iddia etmiş olduğu taraflar arasında imzalanmış olan 07/03/2017 tarihli ön mutabakat ve 01/03/2018 tarihli distribütörlük sözleşmesinin incelenemediğini ve davacı tarafça dosyaya sunulmadığını, sözleşme incelenemeden taraflar arasındaki anlaşma hükümlerinin de davalı tarafından bilinmediğini, distribütörlük sözleşmesinin genel olarak taraflar arasında imzalanan sözleşmede yer alan ürünleri sağlayıcıdan alıp kendi müşterilerine satmaktan ibaret olduğunu, sözleşmenin en önemli özelliğinin ise süreklilik arzetmesi olduğunu, distribütörün sağlayıcıdan bağımsız olarak kendi ad ve hesabına hareket edebilme yetkisi olması, distribütörün sürümü artırmaya yönelik faaliyette bulunma yükümlülüğünün olması ve distribütörün görevinin anlaşma konusu ürünü sağlayıcıdan bağımsız olarak kendi ad ve hesabına satışını yapmak olduğunu, sözleşmenin davalıya böyle bir yetki vermiş iken müvekkilinin görevini yerine getirdiği için davacı tarafından kötü niyetli olarak akdedildiğini, “…..”, www……com.tr markaların tescillerinin 02/05/2017 tarihinde yapıldığının öğrenildiğini, marka tescillerinin taraflar arasında imzalanan ön mutabakatın hemen sonrasında, distribütörlük sözleşmesinden önce yapıldığını, davaya konu marka tescil edildikten sonra, davacının bu tescili bilerek davalı şirketle distribütörlük sözleşmesi imzaladığını, bu husus da davacının bu tescilleri bildiğini ve zımni rızasının olduğunu açıkça gösterdiğini, ancak müvekkiline polis baskını yapılması ve kayyum atanması nedeniyle davalı kötü niyetli olarak iş bu davayı açtığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava dilekçesinin tebliğine ilişkin davalı … adına çıkartılan tebligatın yapılamadan iade edildiği ve Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarında da davalı adresinin aynı görünmesi nedeniyle, davalıya Tebligat Kanunu’nun 35. Maddesine göre tebligat yapılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE :
Dava, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, men’i, alan adı iptali ve marka devri taleplidir.
6769 Sayılı SMK’nın 29/1-b ve c maddeleri ile, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde, tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmanın marka hakkına tecavüz oluşturduğu belirtilmiştir.
6102 Sayılı TTKnın 54. Maddesi ile, haksız rekabete ilişkin bu kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. 55. Maddesinin 4. fıkrasında ise, iyi niyetle bağdaşmayan, haksız rekabete ilişkin eylemlere örnek olarak, başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak gösterilmiş ve haksız rekabet halleri hüküm altına alınmıştır.
Taraf vekillerince deliller sunulduktan ve resen celbi gereken deliller de toplandıktan sonra dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, dosyanın tevdi olunduğu bilirkişi hazırlamış olduğu 26/10/2020 havale tarihli raporda sonuç olarak, davacının kullanımının, davalının “……” marka tescili için başvuru tarihi olan 02.05.2017 tarihinden daha eskiye dayalı markasal nitelikte bir kullanım olduğu, gerçek (eskiye dayalı) ve öncelikli hak sahibinin davacı olduğu, SMK m.6/3 ve 25/1 uyarınca hükümsüzlüğe ilişkin şartların mevcut olduğu, değerlendirme nihai takdirin Mahkemeye ait olduğu, SMK m.6/2 uyarınca hükümsüzlüğe ilişkin aranan şartlar mevcut olup, aynı zamanda SMK m.10 uyarınca devir de mümkün olduğunu ve davalı markasının tescilinde kötüniyetin bulunup bulunmadığı hususunun ve buna bağlı olarak verilecek hükümsüzlük kararı ile yukarıda belirtilen diğer hususlarda takdirin Mahkemeye ait olduğu, tanınmış markaya ilişkin değerlendirme yapılabilmesi için dosyada yeterli belge olmadığından, davacı markasının tanınmışlığına dair bir değerlendirme yapılamadığı, marka hakkına tecavüz için gerekli iltibasın söz konusu olduğu, dolayısıyla davalı eyleminin SMK uyarınca marka hakkına tecavüz oluşturacağı ve davalının karıştırılmaya yol açacak şekilde kullanımının TTK’nın 55/1-a-4 maddesi kapsamında haksız rekabet teşkil edeceği belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı deliller ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, davacının dava konusu markaları tescil başvuru tarihi olan 02.05.2017 tarih ve daha eskiye dayalı markasal nitelikte kullanımının olduğu, markaların 32 ülkede tescilli olup, aynı ibareli alan adlarının da 1998 yılından beri tescilli olduğu dolayısıyla dava konusu marka ve alan adının gerçek sahibinin davacı şirket olduğu, davacı şirket ile davalı gerçek kişinin ortağı ve yetkilisi olduğu, davalı şirket arasında 17.03.2017 tarihinde ön mutabakat ve 01.03.2018 tarihinde distribütörlük sözleşmesi imzaladıkları, bu hali ile taraflar arasında bir temsilcilik ilişkisinin mevcut olduğu, bu sözleşmelerde davalı tarafın kendi adına marka tescil işlemi yapamayacağı düzenlendiği, buna rağmen davalı gerçek kişinin dava konusu markaları davacının izni olmadan kötü niyetli olarak kendi adına tescil ettirdiği ve SMK 6/2 maddesi uyarınca hükümsüzlüğe ilişkin şartların mevcut olup aynı zamanda SMK 10. Maddesi uyarınca markaların davacıya devrinin de mümkün olduğu anlaşılmıştır. Davacının önceye dayalı kullanımı ve gerçek hak sahipliği dikkate alındığında, davalı kullanımının aynı zamanda davacının marka haklarına tecavüzü ile haksız rekabet teşkil ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu itibarla davacının davasının kabulüne, davalıların davacının hak sahibi olduğu “……” esas unsurlu markaları izinsiz olarak kullanıp marka ve alan adı olarak tescil ettirip, ticari faaliyette kullanmaları şeklindeki eylemlerini marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, men’ine , önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalı ……. adına olan ……. marka tescillerinin davacı şirket adına devrine karar vermek gerekmiştir. Yüksek Yargıtay ….. Hukuk Dairesi’nin 30.04.2019 tarih ve …… karar sayılı ilamında belirtildiği üzere Türk Hukukunda, alan adlarının haksız olarak tescili halinde gerçek hak sahibine devrine ilişkin bir düzenleme olmaması karşısında davalı taraf adına olan www……com.tr alan adının iptaline karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davacının davasının KABULÜNE, davalıların davacının hak sahibi olduğu “……” esas unsurlu markaları izinsiz olarak kullanıp marka ve alan adı olarak tescil ettirip, ticari faaliyette kullanmaları şeklindeki eylemlerini marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, men’ine , önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, bu cümleden olmak üzere “……” ve “……”esas unsurlu markaları tek başına yahut tali unsurları ile birlikte marka, alan adı, ticaret unvanı ve sair her ne nam adı altında olursa olsun iş yerlerinde veya herhangi bir fiziki veya onlıne mecrada kullanmalarının, bu markaları taşıyan ürün üretilmesinin, bulundurulmasının, satılmasının, satışa arz edilmesinin, depolanmasının, ithal veya ihraç edilmesinin, internet üzerinde veya sair mecralarda tanıtmasının, herhangi bir şekilde ticari faaliyete konu edilmesinin, durdurulmasının , önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına,
Davalıların www……com.tr. Uzantılı internet sitesindeki yine …… Türkiye uzantlı ……. hesabındaki ve sair onlıne platformadaki “……” ve “……” esas unsurlu markaların kullanıldığı tüm sayfaların erişiminin engellenmesine,
Davalı taraf adına olan www……com.tr alan adının iptaline,
Davalı … Hazneci adına olan …… marka tescillerinin davacı şirket adına devrine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan, 54,40 TL ilam harcından, 44,40 TL peşin harcın mahsubu ile, 10,00 TL bakiye karar harcının davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihininde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 4.910,00 TL vekalet ücretinin, davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 88,80 TL dava ilk masrafı, 201,25 TL tebligat-tezkere ve 2.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.290,05 TL yargılama giderinin, davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Talep halinde kararın taraflara tebliğine,
6-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere, açıkça okunup usulen anlatıldı.12/11/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır