Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/497 E. 2019/40 K. 14.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/497
KARAR NO : 2019/40

DAVA : Markanın İptali
DAVA TARİHİ : 12/10/2015
KARAR TARİHİ : 14/02/2019
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/02/2019

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin Bursa ilinde mobilya üretimi ve satışı yapmakta olduğunu, müvekkilinin …. markasını hemen hemen her sınıflarda tescil ettirdiğini, bunun yanında müvekkilinin Türk Patent Enstitüsü 35.sınıftaki … Markası başvurularını 35.sınıfta davalıya ait olan tescilli …. markasının bulunması nedeni ile müvekkilinin bu sınıftaki tescilini gerçekleştiremediğini, müvekkilinin dava konusu markayı 35.sınıfta tescil ettirmek istediğinde ….inin 25 ve 35.sınıflarda davalı adına 22.04.2010 tarihinde tescil edildiğini öğrendiğini, anılan bu nedenlerle öncelikle dava sürecinde davalının tescilli markasını üçüncü kişilere devretmesi ihtimaline karşı dava konusu davalıya ait markaya ihtiyati tedbir konulmasını, davanın kabulü ile davalı adına… başvuru ve tescil numarası ile 35.sınıfta tescilli olan …. markasının 556 sayılı KHK.madde 14/1 maddesi uyarınca 35.sınıftaki tescilinin iptalini, iptalin ilanını ile markanın Türk Patent Enstitüsündeki ilgili sicilinden terkinini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin 25 ve 35.sınıflarda hak sahibi olduğu 03.11.2008 başvuru tarihli … sayılı 22.04.2010 tescil tarihli “….” markasını marka başvurusunun tescil edildiğinin kendisine tebli edildiği tarihten beri kullandığını ve tekstil sektöründe faaliyette bulunan 3.kişilere kullandırdığını, davacının müvekkilinin markayı 5 yıldır kullanmadığı yönündeki iddialarının hukuki mesnetten yoksun olduğunu, davacı adına 20 ve 35.sınıflarda tescilli 15.06.2015 tarihli “…” markasının bulunduğunu hiç bir yararı olmadığı halde haksız olarak talepte bulunduğunu, öncelikle dava şartının süre yönünden yerine gelmediğini dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddini ve haksız ve hukuki mesnedi olmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizden verilen …. Esas, …. Esas ve 20/09/2016 tarihli kararı ile, “Her ne kadar bilirkişi raporunda davalı tarafın kullanımı olduğuna yönelik tespitte bulunulmuşsa da iptal talep edilen marka …. markası olup bu markaya yönelik birebir kullanım tespit edilemediğinden ve davalı taraf kullanımı ispat edemediğinden davanın kabulü ile davalıya ait …. sayılı …. markasının 35.sınıf yönünden kullanımı olmadığından markanın bu sınıf yönünden iptaline, TPE kayıtlarından terkin edilmesine” dair karar, davacı vekilinin istinaf talebi üzerine dosya İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesine gönderilmiş ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 16/12/2016 tarih, …. Esas ve … karar sayılı ilamı ile, “davalı tarafın 35. sınıf yönünden 556 sayılı KHK’nın 14. maddesine uygun bir kullanımı ispat edemediği, bu nedenle mahkemenin iptal ve terkin kararının yerinde olduğu anlaşılmış olup, tanık dinlenmesi ve davacının başka marka başvurusunun davaya etkisi bulunmadığından bu delillerin toplanmaması esasa etkili bulunmaması davalının tescilli markasının …. şeklinde iki sözcükten oluşması “….” sözcüğünün marka tescil kapsamındaki 35. sınıflar bakımından tasviri olmayışı nedeniyle markanın ayırt edici unsurlarından biri oluşu ve davalının markayı kullanma izni verdiği …. ve diğer şirketin fiili kullanımlarının “… ….” , … ….” ve ” … …” şeklinde tescile aykırı kullanım mahiyetinde oluşu nedeniyle 556 sayılı KHK’nın 14/1 maddesinde belirtilen kullanım söz konusu olmadığından karar ve uyuşmazlık hukuki nitelikte olup bilirkişi incelemesi gerekmediğinden tüm itiraz nedenlerinin reddine” şeklinde karar verilmiş ve bu kez BAM kararının temyizi üzerine dosya Yargıtay … Hukuk Dairesine gönderilmiş ve Yargıtay …. Hukuk Dairesinin….Esas, … Karar sayılı ve 22/10/2018 tarihli ilamı ile, “Dava, kullanmama nedenine dayalı markanın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece, yazılı şekilde davanın kısmen kabulü ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi gereğince markanın kullanmama nedeniyle kısmen iptaline karar verilmiştir. Ancak, karar tarihinden sonra 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir” gerekçesi ile bozularak iade olunmakla, Mahkememizce bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Davaya dayanak yapılan 556 sayılı KHK’nın 14. Maddesi, Anayasa Mahkemesinin 2016/148 Esas, 189 Karar sayılı ilamıyla 14.12.2016 tarih ve 06.03.2017 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan hükmü ile iptal edilmiş ve yeni 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu da 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe girdiğinden, dava tarihi itibariyle dava konusu uyuşmazlığa uygulanması söz konusu olmayıp, dava konusu mülkiyeti sınırlandırmaya ilişkin bir nedene dayılı olması ve yasal boşluğun Hakim tarafından doldurulması da söz konusu olmadığından ve yasal dayanak ortadan kalktığından, davanın reddine, ayrıca Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11/05/2011 tarih ve 2011/1-331 Esas, 2011/308 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76.maddesinde (HMK’nın 33) “Hakim, Türk hukukunu resen uygular. Bu yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır. İptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı tarihten sonra, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76.maddesi (HMK 33) uyarınca, yürürlükteki yasaları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın, iptal kararı ile yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkisi bulunmadığından, davanın açıldığı tarihteki mevzuat ve içtihatlara uygun olarak açılan davanın, anılan iptal hükmü nedeniyle reddi halinde, tarafların sorumluluğu bulunmadığından ve davada haksız çıkan taraf olarak nitelendirilip vekalet ücretiyle sorumluluklarına hükmetme olanağı bulunmadığından, her bir tarafça yapılan yargılama giderleri üzerinde bırakılarak vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. Bu itibarla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Her bir tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, vekalet ücretinin taktirine yer olmadığına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan, 44,40 TL ilam harcından, 27,70 TL peşin harcın mahsubu ile, 16,70 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsiline,
5-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6-Gider Avansından kalan miktarın 6100 Sayılı yasanın 333 maddesine göre karar kesinleşince taraflara iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisde Yargıtay temyiz kanun yolu açık olmak üzere, açıkça okunup anlatıldı.14/02/2019

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır