Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/469 Esas
KARAR NO : 2020/223
DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/11/2018
KARAR TARİHİ : 25/09/2020
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle;Müvekkili şirketin Çin menşeili olup, çim ve bahçe aletleri/ araçları, elektrikli aletler, yüksek basınçlı temizleyicilier, jeneratörler ve kar püskürtme makinaları gibi ürünleri 2004 yılından bu yana ürettiğini, … markalı ürünlerin Türkiye’de distribütörü olan … Makine Ticaret ve San. A.ş aracılığı ile dava konusu tescil başurusundan dahi önce satılmakta olduğunu, … markasının pek çok sınıfta tecsilini aldığını, dolayısıyla müvekkilinin markasının Türkiye’de de davalının tescil başvurusundan önce markasal kullanım teşkil edecek biçimde kullanılmış olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresi üzerindeki üstün hakkının yalnızca marka tescilinden ve önceki kullanımından değil, ticaret unvanından da kaynaklandığını, müvekkilinin www…..com alan adının 2002 yılında tescil edildiğini ve 2003 yılının başında bu yana kesintisiz kullanıldığını, müvekkilinin markası ile davalı markası arasında tek bir farklılık dahi olmadığını, davalının müvekkili markasını birebir kopyalayarak Türkiye’deki tescil boşluğundan faydalanarak kötüniyetle ve haksız biçimde adına tescil edidiğini, müvekkiline ait markanın tanınmışlık statüsüne ulaştığını ve bu açıdan da korunması gerektiğini, bu nedenlerle davalı … adına Türk patenet nezdinde 07/08 sınıflarda tescil edilmiş …. numaralı “…” ibareleri markasının SMK’nın 25. Maddesi ve sair ilgili maddeleri ile uluslararası anlaşmalar uyarınca hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinni davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP; Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın müvekkili ilie ilgili marka tescili yapılmadan önce görşülemeler yapmış, markanın müvekkili tarafından Türkiye’de kullanılması noktasında muvafakat vermiş olduğunu, davacı şirketin Türkiye sorumlusu olan yetkilisi ….; müvekkili …’ı, davacının üretim merkezine davet etmiş ve burada davaya konu “…” markasının Türkiye;’de satışı amaçlı, bir dizi görüşme yapılmış olduğunu, aralarındaki elektronik haberleşme kayıtlarının ekte sunulduğunu, davalı müvekkilin Türkiye’de satış hacmini gören ve Türkiye pazarına girmeyi hedefleyen davacının, müvekkilinden Türkiye’de fizibilite çalışması yapmasını istediğini. Müvekkilinin yaptığı tüm araştırmalardan yararlanan davacı şirketin, tüm bu çalışmalar sonrası davalı müvekkiline; şirket olarak karar aldıklarını, Türkiye’de … firmasıyla anlaşma yaptıklarını, “…” markasını ise Türkiye’de satmayacaklarını bildirmiş olduklarını “…” markasının Türkiye’ye satışı kararlaştırılırsa da, ilk olarak müvekkiline teklif götürüleceği şirket yetkililerince,şirketin üretim merkezinde müvekkiline bildirilmiş ve aralarında karara bağlanmış olduğunu. tüm bu yaşananlar sonrası iyi niyetini hiçbir zaman kaybetmeyen müvekkilinin, kötü niyetli olduğu iddiasının, abesle iştigal olduğunu asıl kötü niyetli, müvekkilin bu birikiminden yararlanan ve hiç bir vaadini de yerine getirmeyen davacı olduğunu, müvekkilinin, ne davacıyı ne de davacının Türkiye’de işbirliği içinde olduğu … şirketini hiçbir şekilde zarara uğratmadığını, bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz olarak huzura getirilen davanın reddine, yargılama gideri ve ücret-i vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Yargılama sırasında deliller toplanmış; Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davaya konu marka tescil belgeleri ile ilgili dosya evrakları celp edilmiştir.
Mahkememizce toplanan tüm deliller ve taraf iddiaları ışığında dosya dava dilekçesinde belirtilen hükümsüzlük sebeplerine göre davalı adına tescilli markanın hükümsüzlük koşullarınnı oluşup oluşmadığı yönünde rapor tanzim etmek üzere bir marka uzmanı bilirkişiye tevdi olunmuş, bilirkişi hazırlamış olduğu 05.02.2020 havale tarihli raporunda özetle;”Hükümsüzlüğü talep edilen … tescil nolu “…” markasının davalı adına tescil edilmiş olduğunu, davacı ve davalı markalarının birebir/tıpatıp aynı olduklarını, davacının 2006’dan bu yana aktif olarak faaliyet gösterdiği ve “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu, davalının ilk tescilinin yapıldığı 2006 yılı ya da birebir ayniyet içeren marka esas alınacak olursa 2011 yılı öncesine davalı gerçek hak sahipliği kanıtlar nitelikte bir belge veya bilgi dosyaya ibraz etmemiş olduğunu, dava konusu … tescil nolu “…” markasının 07,08. Sınıflar için SMK m.6/3 ve 25/1 uyarınca hükümsüzlük şartının mevcut olduğunu, davalının, bir taraftan davacıyla “Davacının … markalı ürünlerinin Türkiye’de satışı amacıyla” görüşmeler yaptığı, bir taraftan da “davacıya ait … markasının kendi adına tescil işlemlerini yürüttüğü” dikkate alındığında bunun iyiniyetli bir davranış olarak değerlendirilemeyeceği, …. tescil numaralı “…” markasının smk m.6/9 ve 25/1 uyarınca hükümsüzlük şartının mevcut olduğu” hususlarını bildirmiştir.
Davalı vekilinin bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde özetle; :Bilirkişinin kötüniyet hususundaki değerlendirmelerinde yanlış kanıya vardığını, asıl kötü niyetli olanın ilgili markanın sınıfında Türkiye’de bilgi bikimi olan müvekkilinin bu birikiminden yararlanan ve hiçbir vaadini yerine getirmeyen davacı olduğunu, hiçbir taraftan menfaat sağlamaya çalışmamış ve karşı tarafın ticaretini englelememiş olan müvekkilinin kötü niyetli biri olarak mahkemeye göstermeye çalışmış olduğunu, bilirkişininde sadece davacının bu kötü niyetli beyanlarına itibar ederek gerçekle bağdaşmayan bir kanıya vardığını, bu nedenlerle itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalı markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkini talebine yöneliktir.
Mahkememizce markanın hükümsüzlüğü talebi yönünden yapılan değerlendirmede;
SMK’nun 25.md’si hükümsüzlük hallerini düzenlemektedir. Buna göre 5.md’deki mutlak red; ve 6.md’deki nisbi red sebepleri hükümsüzlük sebebidir.
SMK’nun 6/1 md’sine göre, tescil başvurusu yapılan bir markanın tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırılma ihtimali ortalama tüketicilerin her marka arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyor ise doğrudan karıştırma ihtimali; eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırd ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırma ihtimalinden söz edilecektir.
Somut olayda davacı ve davalı markası arasında kıyaslama yapılmış ve bilirkişinin davalı markalarının birebir/tıpatıp aynı oldukları, davacının 2006’dan bu yana aktif olarak faaliyet gösteridği ve “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu yönündeki tesbitine mahkememizce de aynen iştirak edilmiş, davaya konu markalar arasında doğrudan karıştırma ihtimalinin varlığı anlaşılmıştır.
Kötüniyet iddiaları yönünden yapılan değerlendirmede ise;
Kötüniyet ile yapılan marka tescilinin sonucu ve anlamı, ticari dürüstlük kuralına aykırı olarak başkasının markasının ele geçirilmesi, ondan haksız olarak yararlanılmasıdır. Davalının tescilde kötüniyetli olup olmadığı, sektör şartları, mesleki kurallar, markaların bilinirliği, emtianın ayniyeti, reklam ve tanıtımların markalara etkisi, tesadüfi tescil savunmasının hayatın olağan akışına uyup uymadığı, gibi hususlar hep birlikte değerlendirilmek suretiyle taktir edilmelidir. Bu ilkeler ışığında taraf markaları ile davalı tescili değerlendirildiğinde;
Davalı ile davacı arasında tescil tarihinden öce ticari görüşme ve değerlendirmeler yapıldığı, davalı tarafın beyanları ile sabittir. Davalının bu görüşmeler yolu ile haberdar olduğu davacı markasını kendi adına tescil etmesi basiretli bir tacir için iyiniyet ilkeleri ile bağdaşmayacağı yerleşmiş uygulama ve içtihatlar ile sabittir.: “Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; somut olayda davalı tarafın markabaşvuru tarihi olan 08.03.2013 tarihinden önce Çin’de bulunan adına faydalı model belgesi ile tescil edilmiş … isimli ürünü Türkiye’ye ithal edilmek üzere Çin’li firma ile davalı arasında yazışmaların olduğu, Çin’li firmanın davalı distribütör firma ile görüşmeleri gerektiği beyanında bulunduğu, bu nedenle davalının davaya konu olan markanın daha önce kullanıldığını biliyor ve bilebilecek durumda olduğu, markayı aynı sınıflar yönünden adına tescil ettirmesinin kötüniyetli tescil niteliği taşıdığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir… Usul ve yasaya uygun bulunan hükmün onanmasına… “(Y. 11 HD. 06.03.2018, 2016/8332-2018/1703)
Yukarıda örneği verilen istikrar kazanmış içtihatlarda dikkat çekildiği gibi gerçek hak sahibi yurt dışı menşeili firmayı bildiği ticari görüşme ve ilişkiler ile sabit olan tarafın markayı kendi adına tescili kötüniyetli tescil olarak kabul edilmelidir. Bu nedenle bilirkişi raporunda tespiti yapılan hususlara mahkememizce de iştirak edilmiş, davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davacının davasının KABULÜ İLE, davalı yana ait …. tescil numaralı markanın hükümsüzlüğüne, karar kesinleştiğinde sicilden terkinine,
2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin yatırılan, 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 4.910,00 TL ücret takdirine, bu ücretin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından bu dava nedeniyle yapılan 35,90 TL peşin harç, 35,90 TL başvuru harcı, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti ve 268,70 TL tebligat/posta masrafı olmak üzere toplam 1.340,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. Açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/09/2020
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır