Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/39 E. 2019/315 K. 26.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/39
KARAR NO : 2019/315

DAVA : Fikir Ve Sanat Eseri
DAVA TARİHİ : 01/02/2018
KARAR TARİHİ : 26/09/2019
Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Eseri davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Müvekkili …’ın arkadaşı …… ile birlikte 2014 yılında ilkokul 2., 3. Ve 4. Sınıflarında okutulmak üzere “………” adlı eseri yazmış ve aynı yıl …..Yayıncılık İnt. Bil. Dağ. Ve Tant. Hiz. Tic. Ltd. Şti. Bir telif sözleşmesi imzalayarak eserin işletme, çoğaltma, yayma, temsil kapsamındaki haklarını devretmiş ve karşılığında bir miktar ödeme olduğunu, aradan geçen 3 yıl boyunca yayınevi ile müvekkili arasında eserin basımıyla ilgili bir sıkıntı yaşanmamış ancak bu yıl eğitim öğretim yılı başında basılan ve dağıtılan ilkokul 2. Ve 4. Sınıflara yönelik eserlerde müvekkilinin adının rızası dışında silinerek, diğer yazarın ismine tek olarak yer verilmiş ve basımlarda yazarın adının yer almamış olduğunu, yayınevi ile yapılan telif sözleşmesinin yayımcılık yükümlülükleri başlığı altında yer alan FSEK ‘in ilgili 15. Vd. Maddelerinde korunan ve yazarın isminin ve soy ismini açıkça eserde yer alması hakkını içeren maddaleri ihlal edilerek müvekkilinin ciddi bir ıstıraba sürüklenmiş olduğunu, yayınevi ile bu hataların düzeltilmesine yönelik yaptığı konuşmalar ve gönderilen 30.11.2017 gönderim ve 04.12.2017 tebliğ tarihli ihlalin sonlandırılması ve gerekli manevi tazminatın ödenmesi, aksi halde telif sözleşmesinin ihtarın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün sonunda feshedilmiş sayılacağı içerikli ihtar fayda vermeyen müvekkili açısından iş bu davayı açma zorunluluğu hasıl olduğunu,bu nedenlerle işbu dava konusu eylemin bir an önce sonlandırılarak;FSEK madde 67 de yer alan “Eser üzerinde sahibinin adı hiç konulmamış veya yanlış konulmuş yahut konulan ad iltibasa meydan verecek mahiyette olup da eser sahibi 15 inci maddede zikredilen tespit davasından başka tecavüzün ref’ini talep etmişse, tecavüz eden gerek aslına, gerek tedavülde bulunan çoğaltılmış nüshalar üzerine eser sahibinin adını derç etmeye mecburdur. Masrafı tecavüz edene ait olmak üzere hükmün en fazla 3 gazetede ilanını, ihtarın tebliği tarihinden itibaren 15 günün sonundan itibaren, eserin basımının yapılıp yalmadığının mahkemenizce tespitine, eğer ybasım yapılmışsa, sözleşmenin feshine rağmen yapılan bu basımlardan sağlanan maddi menfaatin müvekkiline ödenmesine, müvekillin uğradığı manevi zararın FSEK madde 70 deyer alan “Manevi hakları haleldar edilen kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat ödenmesi için dava açabilir.” hükmü uyarınca 200,000 TL manevi tazminata hükmedilmesine, yargılama harç ve giderleri ile ücreti vekaletin davalı taraftan tazminini vekaleten talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Müvekkili …..Yayıncılık Tic. Ltd. Şti ile yazar … arasında 4. Sınıf ………. ile 4. Sınıf ………. Ödevi adlı eserlerin işletme, çoğaltma, yayma, temsil kapsamındaki hakların yayıncıya devri konusunda tam bir mutabakata varılarak 18.07.2014 tarihinde telif sözleşmesi imzalanmış olduğunu, yine davacı … ile birlikte diğer yazar ……’nun ortak hazırlayacakları 2. Sınıf Türkçe Defteri ve 2. Sınıf ………. Ödevi isimli eserlerin işletme, çoğaltma, yayma, temsil kapsamındaki haklarının yayıncıya devri konusunda 18.07.2018 tarihinde telif sözleşmesi imzalanmış olduğunu, söz konusu telif sözleşmeleri kapsamında davacı tarafa ve diğer yazara gerekli ücreti de ödenmiş olduğunu, telif sözleşmelerine ykonu eserlerin ilk baskılarında davacı tarafından dava dilekçesinde kabul etitği gibi yazar olarak …’ın ismine yer vermiş olduğunu, ancak 672 sayılı KHK ile 1 Elmüm 2016 tarihinde yayınlanan resmi gazetede FETÖ’den alınıp ihraç edilen öğretmenler listesi yayınlanmış, 1 sayılı liste-4’ün 26. Sayfasında davacı yazarın da isminin yer aldığını, söz konusu listenin yayınlanmasından sonra davacı ile görüşüldüğünü ve kendisinin bilgisi ve onayı dahilinde bu tarihten sonra yapılacak baskılarda dava konusu eserler üzerinde davacının isminin yer almayacağına dair tam bir mutabakatta varılmış oludğunu, davacıyla yapılan telefon görüşmelerinde, davacı yazarın budurumu kabiul etmesine rağmen sonradan hak ihlali gerekçesiyle dava açması ve manevi tazminattalebinde bulunmasının açıkça kötü niyet taşıdığını davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE:
Yargılama sırasında deliller toplanmış; bildirilen tanıklar dinlenmiş olup;
Mahkememizce dinlenen tanıklar, taraf iddiaları ışığında dosya davacının “…….i” isimli kitabın ikinci sınıf ve dördürcü sınıflar için olan kitaplari çin davacının telif haklarının ihlal edilip edilmediği ve isteyebileceği telif haklarının ne olduğu diğer tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında inceleme yapılarak raportanzim etmek üzere bir FSEK uzmanı, birmali müşavir ve biri de yayıncıdan oluşan bilirkişi heyetine tevdi olunmuş, bilirkişiler düzenlemiş oldukları 08.07.2019 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporlarında özetle;” dava konusu uyuşmazlıkta dosyada mübrez “…….” isimli kitaplar incelendiğinde bu kitapların eğitim öğretim amacına yönelik olarak Milli Eğitim Bakanlığı müfredat programına göre hazırlanan yardımcı ders kitapları oldukları, bu kitapalrın resimler ve şekiller yardımıyla çocukların matematiği öğrenmeleri amacına yönelik belirli bir sistematik ve uslupla hazırlanmış kitaplar oludğu ve bu özellikleri sebebiyle FSEK m.2/1 anlamında “dil ve yazı ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri ” olduğunu, gerek dosyada mübrez davaya konu kitabın ilk baskısındayazar olarak davacı ile birlikte diğer yazar olan … alabuğa’nın isminin yazılı olması gerekse taraflar arasındaki sözleşmede davaya konu kitapların yazarlarından birisi olarak davacının adının yer alması dikkate alındığında Takdiri Sayın Mahmeye ait olmak kaydıyla FSEK 11’deki karine çerçevesinde davacının davaya kitapların ortak eser sahiplerinden birisi olarak işbu davayı açma ehliyetinin bulunudğunu, dosyada mübrez taraflar arasındaki sözleşmeye göre davacı davaya konu kitapla ilgili mali haklarını koruma süresu boyunca davalıya devretmiş olmakla takdiri soyın mahkemeye ait olmak davacının davaya konu olayda herhangi bir mali hakkının ihlalininsöz konusu olmadığı ve davacının mali hak ihlali sebebiyle maddi tazminat talebinde bulunmayacağı, her ne kadar davalı taraf davacıdan aldıkları izin ile yeni basıda ismine yer vermediklerini belirtmiş iseler de dosyada buhususa ilişkin bir ikrar veya delil bulunmadığını, bu çerçevede davacının ortak eser sahibi olduğu davaya konu eserde isminin yazarlar arasından çıkarılmasının FSEK 15’te düzenlenen manevi haklardan” eser sahibi olarak belirtilme hakkının ihlali sayılabileceğini, davacının ortak eser sahibi olduğu davaya konu eserde isminin yazarlar arasından çıkarılmasının FSEK 15’te düzenlenen manevi haklardan eser sahibi olarak belirtilme hakkının ihlali sayılabileceği dikkate alındığında davacının manevi tazminat talebinin de takdiri sayın mahkemeye ait olmak kaydıyla yerinde sayılabileceği, manevi tazminatın türü ve miktarını tayin akkının sayın mahkemeye ait olacağı” hususlarını tespit etmişlerdir.
Sunulan bilirkişi raporuna davalı vekili; maddi tazminat bakımından bilirkişi raporuna karşı herhangi bir itirazlarının olmadığını, manevi tazminat yönünden sonuç ve kanaati kabul etmediklerini, müvekkili tarafından yeni basımda ismine yer verilmeyeceği hususunda davacıdan izin alındığının belirtildiği, ancak bu hususta dosyada herhangi bir ikrar veya delilin olmadığı, bunun sonucunda FSEK m.15 te düzenlenen ve manevi haklardan sayılan eser sahibi olarak belirtilme hakkının ihlal edildiği, bu nedenle de davacının manevi tazminat talebinin yerinde sayılabileceği ifade edilmiş olduğunu oysa dosyadaki mevcut tanık anlatımlarında, huzurdaki dava konusu kitaplar ve bu kitaplara ilişkin telif sözleşmelerinin tarihlerinde belirtildiği üzere bandrol talep ve taahhütname formlarından da açıkça anlaşılacağı üzere, dava konusu eserlerin basımı son olarak 2016 yılında yapılmıştır. Her ne kadar sonraki baskılarda isminin çıkarılacağı şeklinde yukarıda açıkladıkları üzere davacı …’dan izin alınmışsa da ilgili eserlerin yeni baskısı da yapılmamış olduğunu, 2016 yılındaki baskılarda ise davacının bilgisi dahilinde ve sınırlı sayıda olarak, kitaplarda ismi geçmeyecek şekilde basım yapılmış olduğunu, telif sözleşmeleri kapsamındaki hangi kitaplar ne kadar sayıda basıldığını, yine telif sözleşmeleri kapsamındaki kitaplardan basımı yapılmayan kitaplar var olup olmadığını, basımı yapılan kitaplardan kaçında davacının ismi yer almadığını, veya davanın isminin yer almadığı kitaplar var mı bu hususlarda soruların cevapsız kaldığını bu yönleriyle raporu kabul etmediklerini, dosyanın yeniden bilirkişiye tevdine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraf tanıkları duruşmada dinlenilmiş; davacı tanığı ………. duruşmada alınan beyanından özetle;”Öğretmen olarak görev yaptığını, davacının okuldan meslek arkadaşı oludğunu, birlikte davaya konu kitapları hazırladıklarını, 2. Sınıf ortak, 3. Sınıf benim, 4. Sınıf kitaplarda kendisine ait olduğunu, Dava dilekçesinde belirtilen kitabın çoğaltılması ve yayımı için davalı ile sözleşme imzaladığını, davalı taraf bu yeni kitap basımından hemen önce beni aradılar hocam biz kitabı …’ın ismini çıkartarak basmak istiyoruz dediler. Bende benim buna karar veremeyeceğimi kendisinin vereceği karar ve kendisine söylerse benim için uygun olduğu söylediğini, kısacası siz aranızda anlaşın dediğini, daha sonra …’ı arayacağız dediklerini, ancak …’ı arayıp aramadıklarını bilmediğini, …’ın beni arayana kadar benim olaydan haberi olmadığını, … kitabın fotoğrafını bana attığında adının olmadığı gördüm, ilk basımda kitapta adı vardı, … beni aramadan önce bu konu ile ilgili seni arayacaklar diye kendisine söyledim oda bana kendisinin kimseyi aramadığını, ……. ile bağlantı kurduklarını söyledi, kitap basıldıktan sonra kendisi ile irtibata geçeceğini söylediğini, …’ın feto kapsamında görevden ihraç edildiğini, yayın evi İbrahim beyin görevden alınması nedeniyle kitabı basmayacaklarını söyleyince bende 2,3 ve 4. Sınıfların bir takım olduğunu bende 4. Sınıfı nasıl basacaklarını sorduğunu, onlarda 4. Sınfı basmayacaklarını 2. Sınıfıda eğer benim iznim olursa sadece benim adım ile basmak istediklerini, bunun kararınıda onun veremeyeceğimi kendisini aramaları gerektiğini onun için mahsuru olmadığını söylediğini, ondan sonra yayınevi ile hiç görüşmediğini, basılan kitaplarda ve son sayıda onun isminin halen devam etmekte olduğunu, sonradan basıp basmadıklarını bilmediğini, yıllar önce şirket ile irtibatımı kestiğini” beyan etmiştir.
Davalı Tanığı …ın duruşmada alınan beyanından özetle; ” davalı şirkette 2013 yılından beri grafik servisinde çalışdığını, davacı … ‘de şirketin çalıştığı yazarlardan birisi olduğunu. tarihini tam olarak hatırlamadığını, şirket ile “….. “isimli kitapların yazımı konusuda anlaştılarını, 2. Sınıfları …….. ile yazmış, 3. Sınıfı ……. diye bildiğini, 4. Snıfı da ……. yazdığını, şirket ile anlaştıklarını, paralarının ödendiğini. Siparişlerinin olduğunu, yeni bir kitap hazırlanmasının zaman alacağını, ……. ile görüşüldüğünü. 2. Sınıf kitabını sadece ……… ismi basılmak suretiyle yaklaşık 10.000 adet bastıklarını, 4. Sınıf basılmadığını, grafik servisinde olduğu için onun siparişi olup olmadığını bilmediğini, 2. sınıfın kitabında sadece … ‘ın ismi yazılırken …….’in onayının alındığını söylendiğini. Kendisi ile telefonda görüştüklerini söylüyorlardı ancak onay işlemini almadığını, daha önce şirket yetkililerinin aldığını” beyan etmiştir.
Davalı tanığı …nin duruşmada alınan beyanında özetle” 4-5 yıldan beridir davalı şirkette çalışdığını halen satış ve pazarlama müdürü olarak çalışdığını, davacıyı da tanıdığını kendisini davalı şirket ile tanıştırdığını, şirket ile anlaşıp ilkokul 2-3-4 sınıflar için defter yazımı konusunda anlaştılarını, 2. Sınıfın yarısı ….. … yarısı da ….. … tarafından yazıldığını, 3. Sınıfı …… … yazdığını, 4. Sınıfı sadece …… … yazdığını, şirket ile anlaşmaları şirketin tüm hakları satın aldıklarını, ödeme de yapıldığını, ancak daha sonra FETÖ süreci başlayınca ihraç edilen öğretmen isimleri yayınlandığını, onlarda yazarlarının o isimler arasında olup olmadığını araştırdıklarını,…… ‘de ihraç edilenler arasında olduğunu görünce 2. Sınıf kitabınn son baskısında ismini yazmadıklarını bundan önce durumu ……..’e arayıp söylediğini o da onlara ” problem olacaksa benim ismimi yazmayabilirsiniz ” dediğini. Onlarda da yazmadıklarını ve kitap sadece ….. ismi ile çıktığını, sadece 2. Sınıf kitabı bu şekilde bastıklarını, diğerlerinin basılmadığını. 2. Sınıflardan da çok az miktar basıldığını, özel okullardan gelen siparişleri dönem öncesinden alırız ona göre hazırlığımızı yaparız denildiğini, yeni sezondan da tümden kaldırmayı düşündüklerini” beyan etmiştir.
Dava Fikir ve Sanat Eser sahipliğinden kaynaklı “ad belirtilmesi salahiyeti”ne, tecavüz iddialarına dayalı tazminat davasıdır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı vekili, dava dilekçesinde “… yapılan basımlardan sağlanan maddi menfaatin müvekkile ödenmesine” şeklinde ifade ile maddi tazminat talep etmiş ise de; miktar belirtilmeden ve harcı yatırılmadan usulüne uygun bir şekilde açılmış bir davanın mevcudiyetinden bahsedilemeyeceği anlaşıldığından maddi tazminat konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Diğer talepler yönünden yapılan değerlendirmede ise; FSEK’in adın belirtilmesi salahiyeti başlığını taşıyan 15.md’sine göre: “Eseri, sahibinin adı veya müstear adı ile yahut adsız olarak, umuma arzetme veya yayımlama hususunda karar vermek salahiyeti munhasıran eser sahibine aittir. Bir güzel sanat eserinden çoğaltma ile elde edilen kopyelerle bir işlenmenin aslı veya çoğaltılmış nüshaları üzerinde asıl eser sahibinin ad veya alametinin, kararlaştırılan veya adet olan şekilde belirtilmesi ve vücuda getirilen eserin bir kopye veya işlenme olduğunun açıkça gösterilmesi şarttır. Bir eserin kimin tarafından vücuda getirildiği ihtilaflı ise, yahut her hangi bir kimse eserin sahibi olduğunu iddia etmekte ise, hakiki sahibi, hakkının tesbitini mahkemeden istiyebilir.”
Burada kastedilen temel hak “eser sahibi olduğunun belirtilmesi” hakkıdır. Bu hakkın sahibi, hakkından sözleşme ile vazgeçemez. Somut olayda “……” isimli kitapların FSEK 2.md’si anlamında dil ve yazı ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri olduğu ve davacının bu eserlerin sahiplerinden biri olduğu taraf beyanları, tanık anlatımları, alınan rapor ve tüm dosya kapsamı ile sabittir. Burada ihtilaflı olan en önemli husus; davacının eser sahibi olarak isminin söz konusu kitaplarda yer almamasına muvafakatinin olup olmadığıdır. Davalı tanıklarından yalnızca birinin bu iddiayı desteklemesi, diğer tanıklarla ve dosyada toplanan diğer delillerle desteklenmeyen bu beyanın sahibinin davalı firmada çalışan olması nedeniyle ifadesinin objektifliğine şüpheyle yaklaşılması gereği ve söz konusu tanık beyanı dışında davalı tarafın muvafakat iddiası yönünden başka hiçbir delil sunamamış olması karşısında, davalının iddiasının somut olayda ispatlanamadığı hukuki kanaatine varılmıştır. Kaldı ki eser sahibinin adının (eser sahibi olduğunun) belirtilmesi hakkı niteliği itibarı ile sahibinin rızası ile vazgeçilebilen, feragat edilebilen bir hak değildir ve yapılacak feragate ilişkin sözleşmeler de TMK 23.md’si uyarınca geçersizdir. Bu nedenlerle davacının usulüne uygun açılmış kısımları yönünden davasının kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM
1-Miktar belirtilerek ve harcı yatırılarak usulüne uygun bir şekilde açılmış maddi tazminat davası bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davacının manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile;
-Davalı firmanın davacıya ait “………………” isimli eserle ilgili 5846 sayılı FSEK madde 15’e dayalı manevi hakları ihlal ettiği anlaşıldığından tedavülde bulunan söz konusu eserin çoğaltılmış nüshalarının üzerine davacının isminin eser sahibi olarak derç edilmesine,
-Manevi hak ihlali nedeniyle takdiren 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Hüküm özetinin masrafı davalı taraftan karşılanmak suretiyle ülke çapında yayın yapan üç gazetede ilanına,
4-Peşin yatırılan 3.415,50 TL harçtan, alınması gereken 683,10 TL harcın mahsubu ile arda kalan 2.732,40 TL harcın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 683,10 TL peşin harç ve 195,00 TL tebligat-müzekkere, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.378,01 TL yargılama giderinin, kabul/red oranına göre hesaplanan 34,155 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmının davacı üzerine bırakılmasına,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen maddi tazminat talebi yönünden 3.931,00 TL ücret takdirine, bu ücretin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden 3.931,00 TL ücret takdirine, bu ücretin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen manevi tazminat talebi yönünden 3.931,00 TL ücret takdirine, bu ücretin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansını yatıran tarafa iadesine,
Davacı asilin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. Açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/09/2019

Katip …

Hakim …