Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/35 E. 2020/241 K. 02.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/35 Esas
KARAR NO : 2020/241

DAVA : Endüstriyel Tasarım (Endüstriyel Tasarımın Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/01/2018
KARAR TARİHİ : 02/10/2020
Mahkememizde görülmekte bulunan Endüstriyel Tasarım (Endüstriyel Tasarımın Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …2016 yılında kurulmuş olup, şirket ana sözleşmesinde de görüleceği üzere baklava, lokum, pekmez, reçel gibi gıda maddelerinin imalatı, bunların ham ve yardımcı maddelerinin toptan ve perakende alım satımı imalatı, ithalat ve ihracatını yapmakta olduğunu, müvekkil firmanın üretip satmakta olduğu ürünler arasında sıvı çikolatanın bir plastik şırınga içerisine konulmak suretiyle çocukları cezbedici şekilde sunulan “…………” şeklindeki bir ürün de yer aldığını ve Dünya’da ve Türkiye’de uzun yıllardır birçok firma tarafından üretilmekte olan ve herkes tarafından bilinen bir ürün olduğunu, müvekkilinin rutin ticaretine devam ederken geçtiğimiz günlerde davalı firma yetkilileri tarafından telefonla aranarak “davalı firmanın “…..” şeklindeki bir ürünün endüstriyel tasarım olarak tescil haklarına sahip olduğunu, bu ürünü müvekkilin de üretip satmakta olduğunu tespit ettiklerini, şayet bu satışa devam ederse müvekkili aleyhinde her türlü davayı açacaklarını” beyan ettiklerini, bunun üzerine müvekkilinin Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarında yaptığı araştırmada davalı şirketin gerçekten Dünya’da ve Türkiye’de uzun yıllardır birçok firma tarafından üretilmekte olan”…..” şeklindeki ürünü 01.12.2015 başvuru tarihi ve ……. tescil no ile kendi adına tescil ettirdiğini gördüğünü, bunun kabul edilebilir bir durum olmadığını zira hiçbir şekilde davalı firmanın tasarımı olmayan, davalı firmanın başvurusundan çok önce birçok firma tarafından üretilip satılan bir ürünün davalının tekeline verilip bir de davalı tarafından bu ürünü üreten diğer firmaların engellenmeye çalışılması ve tehdit edilmesi hem ticaret etiğine hem de hukuka aykırı olduğunu, davalı …… tescil nolu “…..” ürününün tescili için 01.12.2015 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvurduğunu ancak aynı tasarımlı yüzlerce hatta binlerce ürün çok daha eski tarihlere dayalı olarak dünyanın birçok yerinde üretilip satılmakta olduğunu, öncelikli delillerinin tüm Türkiye’de en az davalı kadar bilinen ….. firmasının 2010 yılında piyasaya sürdüğü …… isimli ürünü olduğunu, Halen her ….. mağazasında satılan bu ürün davalının ….. ürününün birebir aynısıdır ve 2010 yılında satışa çıkmış olduğunu, web sitesinde ….. firmasının bu ürünü tanıttığı 09.12.2010 tarihli duyurusunun yer aldığını, …… arama motoruna “…..” ya da İngilizce adıyla “……” yazıldığı zaman bu ürünün daha binlercesinin sergilendiği görüleceğini, Tüm bu deliller de davalının …… tescil nolu ürünü kendisinin tasarlamadığını, ürünün tescili için TPMK ya başvurulduğu 01.12.2015 tarihinden çok önce Türkiye’de ve dünyada üretilip satıldığını açıkça ortaya koyduğunu bu nedenlerle davalı adına tescilli …… tescil numaralı markanın yeni ve ayırt edici niteliğe sahip olmaması nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP VE KARŞI DAVA; Davalı vekilinin cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket 1957 yılından bu yana pastacılık, çikolata ve gıda ürünleri alanında faaliyet gösteren, saygın ve güvenilir bir yer edinmiş, tanınmışlık düzeyine ulaşmış bir firma olduğunu, Uzun yıllardır faaliyet gösterdiği alanda yalnızca İstanbul’da değil, tüm Türkiye’de ve yurtdışında ……isim ve logosunu alanında tanınmış bir marka haline getirdiğini, müvekkil şirketi temsil eden isim ve logo, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri çerçevesinde 08.12.1993 tarihinde Türk Patent Enstitüsü Marka Tescil Belgesi ile ……. numara ile kayıt ve tescil edildiğini,
müvekkil şirket çikolata ve pasta ürünleri alanında …… ismi ile edindiği saygın konum dışında, ticari ve harici sebeplerle başkaca birçok kaliteli ürün ve markanın da sahibi konumunda olup bu ürün ve markalardan bir tanesi de ekte görsellerini de sunduğumuz “…..” isimli marka olduğunu, “…..” markası, Marka Tescil Belgesinden anlaşılacağı üzere, …… başvuru numarası, 06.08.2013 başvuru ve 24.07.2014 tescil tarihi ile …… Ticaret marka numarasıyla müvekkil adına tescil edildiğini, 01.12.2015 başvuru ve tescil tarihi …… başvuru ve tescil numarasıyla alınmış,…… 09-05 sınıfı özel tasarım bir çikolata sunum ambalajı içerisinde tüketiciye sunulduğunu, Davacı yan 2016 yılında kurulan, gıda sektöründe yeni yeni faaliyet göstermeye çalışan bir şirket olup müvekkil şirkete kıyasen yeterli tanınmışlığa ulaşmış bir şirket olmadığı gibi şırınga ambalajını kullandığı ürünleri “……” ve “…… ” de, müvekkilin tescilli markası ve 2015 yılından bu yana piyasada yer alan ürünü “ …..” kadar tanınmışlık düzeyine ulaşmadığını, davacı/karşı davalı şirketin ürünlerinin müvekkilin tescilli markası ve çikolata sunum ambalajı ile açık iltibas oluşturduğu, davacı/karşı davalının dilekçesinin 2.sayfasında belirttiği ve müvekkil şirketten önceki bir tarihe ait olan “…… Dış Ticaret Ltd. Şti. firmasına ait tescil, geçerli bir tescil olmadığını, Zira kanunda belirtilen süreler içerisinde yenilenmemekle düştüğünü, üstelik incelendiğinde görüleceği süngerden kesilerek kalıp haline ‘getirilmiş, tek renk, ambalajsızı şekilsiz bir görsel olduğunu, salt şırınga şeklinde kesilmiş bir sünger parçası ile müvekkil şirketin sunumu ve markasıyla ayrılmaz bir bütün haline getirdiği çikolata Sunum Ambalajı tasarımı bir tutulamayacağını, asıl olanın, dava konusu tescilli çikolata sunum ambalajlarının, bu nevi ürünler bakımından tek ve asıl tanınmışlık düzeyine ulaşmış olan olması olduğunu, bahsi geçen şirketin tescilinin düştüğü zaten ortada olduğunu, Ayrıca tescilden sonra herhangi bir kullanım gerçekleştirdiğine dair ne internet ortamında ne de davacı/karşı davalı dilekçesi ve eklerinde hiçbir belge yahut ibare mevcut olmadığını, üstelik müvekkil şirket tescil başvurusunu TPE nezdinde gerçekleştirmiş ve yapılan inceleme sonrasında talebi uygun görülerek işleme konduğunu, davacı/karşı davalının dilekçesinin 2.sayfasının sonunda ….. ile başlayan ve muhtelif firmalar bakımından devamında paylaştığı kullanım ve görsellerin tamamı müvekkilin dava konusu tasarım tescilsiz olarak kullanmaya başladığı 28.05.2009 tarihinden sonra olup müvekkili şirketin dava konusu tasarımı 28 Mayıs 2009 tarihinde kullandığını gösterir Stok Giriş evrakından anlaşılacağı üzere, davacı/karşı davalı müvekkilin tescilsiz kullanımı başlattığı tarihten öncesine ait hiçbir belge ya da görsel sunamadığını, davacı/karşı davalı firmanın mesnetsiz davasının tüm talepleri yönünden reddedilmesi gerektiğini, görüleceği üzere, müvekkil şirkete ait çikolata sunum ambalajı 01.12.2015 tarihinden sonrası için tescilli olarak ve fakat kanun nezdinde de açıkça belirtildiği üzere kamuya sunulan 28.05.2009 tarihinden itibaren de tescilsiz olarak koruma altında olduğunu, davacı/karşı davalının bildirdiği gibi, internet üzerindeki birtakım görseller ve videolar ve bunlaraait linkler, HMK’nın belgelerin delil kabul edilmesi için aradığı niteliklere haiz olmadığını, Zira video ve linklerin internet ortamına sunulduğu tarihler tahrifata ve değiştirilmeye açık olduğunu iddia ederek asıl davanın reddine karar verilmesini, davalı şirket müvekkile ait özel tasarım ambalajını kopyalayarak izin ve muvafakatleri dışında satış yaptığını, Üstelik davalı şirket ürün adını bile müvekkile benzetmeyi amaçlayarak, açık iltibas yaratacak şekilde “……” ve “…..” isimlerini kullandığını, bu haliyle tescilli ürün, marka ve tasarımlarına açık bir tecavüz bulunduğu gibi tüketicinin de aldatıldığını, Müvekkilin tüketiciye tanıttığı ve tüketici nezdinde hatırı sayılır bir beklenti’ oluşturduğu ürün, davacı/karşı davalının tecavüzüne uğradığını, mevcut tecavüzün sonlandırılması için taraflarınca Beyoğlu ….. Noterliğinden …… yevmiye numaralı ve 30.01.2018 tarihli ihtar keşide edildiğini, fakat davacı/karşı davalı mahkeme huzurunda ikame ettiği dava ile beyanlarını yok saymış, şekil olarak şırıngayı kullanabileceklerini ve benzer ürünlerin başka firmalarca da kullanıldığını söyleyerek eylemlerine devam ettiğini, davacı/karşı davalı keşide ettikleri ihtarnameye rağmen halen haksız uygulamalarından ve kullanımlarından maalesef vazgeçmediğini, üstelik davacı/karşı davalı, birtakım gıda fuarlarına da katılarak yahut ürünlerine ait bilgi paylaşılması için birtakım gıda tanıtım sitelerine ürün ve bilgi sağlamakla müvekkil şirkete karşı hak ihlallerini sergilemekten ve haksız rekabet etmekten de geri kalmadığını belirtmiş, müvekkil şirkete ait tescilli ürünü kopyalayarak; hiçbir sözleşme olmadan, izin ve muvafakat almadan bu şekilde kullanılması, müvekkil şirketi maddi ve manevi olarak zarara uğrattığından, bu durumun önlenmesi, faylaya dair hakları, başkaca talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, müvekkilinin şirketine ait “…..” markası için 5.000 TL maddi, 25.000 TL manevi tazminatın en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, müvekkili şirkete ait ……” sınıfında tescilli, şırınga şekline haiz “özel tasarım çikolata sunum ambalajı” için 5.000 TL maddi, 25.000 TL manevi tazminatın en yüksek reeskont faizi ile birlikde davalıdan tahsiline, müvekkiline ait isim, logo ve özel tasarım çikolata sunum ambalajından oluşan markaya davalı yanca yapılan vaki tecavüzünün men’ine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı/karşı davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Yargılama sırasında deliller toplanmış; Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davaya konu marka ve tasarım tescil belgeleri ile ilgili dosya evrakları celp edilmiştir.
Mahkememizce toplanan tüm deliller ve taraf iddiaları ışığında dosya asıl dava ve karşı dava yönünden toplanan delillere göre inceleme yapılarak söz konusu tasarımın yenilik ve ayırt edici özelliğinin bulunup bulunmadığı, hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı ve karşı dava yönünden davacının ürün taklidi yapıp yapmadığı ve karşı davadaki talepler incelenmek suretiyle maddi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı markaya tecavüz koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında rapor tanzim etmek üzere dosya bir tasarım uzmanı, bir yazılım uzmanı ve sektör bilirkişisine dosya tevdi olunmuş, bilirkişiler hazırlamış oldukları 08.01.2019 havale tarihli raporlarında özetle;”Asıl Davada; Hükümsüzlüğü talep edilen …… numaralı tasarım tescilinin başvuru tarihi olan 01.12.2015 başvuru tarihinden önce kamuya sunulması sebebi ile koruma şartı olan yenilik ve ayırt edici nitelik özelliklerine sahip olmadığı, Karşı Davada; Davacı/Karşı davalıya ait olduğu iddia edilen “……” ve “…..” ibarelerinin Davalı/Karşı davacı tarafa ait …… numaralı Marka tescili ile karşılaştırılmasının heyetlerinin teknik uzmanlık alanı dışında olduğu, Davacı/Karşı davalıya ait bir ürün örneği sunulmadığı için …… numaralı tasarım tescili ile benzerlik ve ayırt edici nitelik değerlendirmesi yapılamadığı ” hususlarını bildirmişlerdir.
Davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dava konusu tasarımın tescilsiz olarak kullanmaya başladığı tarihin 28.05.2009 olduğunu, davacı/karşı davalı müvekkilinin tescilsiz kullanımı başlattığı tarihten öncesine ait hiçbir belge ya da görsel sunamadığı gibi bilirkişi heyetinin de rapor içeriğinde müvekkilinin kullanım tarihinden evvel tarihli bir ürün incelememiş olduğunu, müvekkiline ait tescilli ürün ile davacı/karşı davalı ürünlerinin fiziki olarak karşılaştırılmasıyla tanzim edilecek raporda, tasarım kavramının bir bütün olarak değerlendirilerek, müvekkiline ait ürünün salt 3-4 parçadan oluşan basit bir şırınga olmadığının da farkına varılacak olduğunu, karşı davalarının ve buna bağlı talepleri yönünden de uzman kişilerden kurulacak yeni bir heyetle inceleme yapılmasını talep etmiştir.
Mahkememizin 22.01.2019 tarihli duruşmasında taraf vekillerinin itirazları ve ibraz edilecek ürünler değerlendirilmek suretiyle ek rapor tanzimi için dosyanın önceki bilirkişi heyetine tevdi edilmesi ara karar doğrultusunda dosya bilirkişilere tevdi olunmuş bilirkişiler hazırlamış oldukları 06.03.2019 havale tarihli ek raporlarında özetle; “Asıl Davada; Hükümsüzlüğü talep edilen …… numaralı tasarım tescilinin başvuru tarihi olan 01.12.2015 başvuru tarihinden önce kamuya sunulması sebebi ile koruma şartı olan yenilik ve ayırt edici nitelik özelliklerine sahip olmadığı, Karşı Davada ; Davacı/Karşı davalıya ait olduğu iddia edilen “……” ve “…..” ibarelerinin Davalı/Karşı davacı tarafa ait …… numaralı Marka tescili ile karşılaştırılmasının heyetimizin teknik uzmanlık alanı dışında olduğu, davacı/karşı davalıya ait bir ürün örneği sunulmadığı için …… numaralı tasarım tescili ile benzerlik ve ayırt edici nitelik değerlendirmesi yapılamadığı” hususlarını bildirmişlerdir.
Davacı vekilinin ek rapora karşı beyan dilekçesinde özetle; davalı/karşı davacıy mahkemeye ikame ettiği davanın dosyasına taraflara ait ürünlerin karşılaştırılması adına ürün sunmaktan imtina eden kötü niyetli davacıya, bilirkişi incelemesi için mahkemeye ürün ibraz etmez ise bu sefer davasının reddedileceğinin ihtaratı için kesin süre verilmesine, tarafların talepleri doğrultusunda inceleme yapılabilmesi için tüm talepler yönünden yeni bilirkişi heyetine tevdine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 24.09.2019 tarihli duruşmasında; yalnızca karşı davadaki markaya tecavüz iddiaları yönünden dosyanın marka uzmanı bilirkişiye tevdine karar verilmiş, dosya marka vekili bilirkişiye tevdi olunmuş, bilirkişi hazırlamış olduğu 23.06.2020 havale tarihli raporunda özetle; “Dosya içindeki belgeler incelendiğinde, davacı/karşı davalının tecavüz oluşturan kullanımınını gösteren yani markanın taklit edilmesi veya iltibas suretiyle marka hakkına tecavüz edilmesi şeklinde herhangi bir belge yer almamakta olduğunu, dolayısıyla SMK’nın aradığı şekliyle, markanın taklit edildiği ya da iltibas yoluyla marka hakkına tecavüz edildiği bilgisine dair” eylemin gerçekleştiğini gösterir” şeklinde bir belge dosyaya sunulmadığından dosya mevcut haliyle değerlendirildiğinde markaya tecavüzün söz konusu olmadığı sonuç ve kanaatine ulaşıldığı” hususlarını bildirmiştir.
Asıl dava; Davalının tasarımının hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığına;
Karşı dava; davacı/karşı davalının, davalı/karşı davacı markasına ve tasarımına tecavüz koşullarının oluşup oluşmadığı ve tazminat taleplerine yöneliktir.
Mahkememizce 18/04/2019 tarihli celsede davalı-karşı davacı vekilinin talepleri doğrultusunda taraf vekillerine marka ve tasarımların kullanıldığı ürünlerden 2’şer adedin dosyaya ibrazı için 2 haftalık kesin süre verilmesine, aksi halde aleyhlerine delil teşkil edeceği hususunun ihtarına karar verilmiş ve davacı-karşı davalı taraf ürün örneği ibraz etmemiştir.
Usul hukukunun temel ilkelerinden biri herkesin iddiasını ispatla mükellef oluşudur. Somut olayda davacı temel olarak davalı tasarımının yenilik ve ayırd edicilik vasfını haiz olmadığından bahisle hükümsüzlüğünü; davalı-karşı davacı ise davacı karşı davalının marka ve tasarım haklarından doğan haklarına tecavüzünün tespiti ile ortadan kaldırılmasını talep etmiştir. Esas davada genel ispat kuralının bir istisnası olarak “yenilik” unsuru mahkememizce de res’en araştırılması gereken bir husustur. Ne var ki karşı davada marka ve tasarıma tecavüz iddiaları yönünden ispat yükü tamamen davacıdadır. Bunun anlamı tecavüz olgusunu ispata yönelik delilleri mahkemeye sunmak yükümlülüğü bu olguyu iddia eden tarafa aittir. Tecavüz davasının davalısına ürün örneği sunmadığı taktirde aleyhe delil kabul edileceğinin ihtarı ispat yükünü davalıya çevirmek olur. Bu usulün kabulü tüm marka, patent, faydalı model, tasarım hakkı sahiplerine tecavüz davalarında, karşı yanca incelemeye ürün sunmadıkları taktirde, tecavüzün sübutu sonucunu doğuracak tersine çevrilmiş bir ispat külfeti kolaylığı getirir ki, bu durumun uygulamada son derece haksız ve hukukun genel ilkelerine aykırı bir sonuç doğuracağı izahtan varestedir. Fikri ve Sınai Haklar uygulamasında dava açılmadan önce yahut dava dilekçesi ile birlikte tespit talebinde bulunulmasının ve bu yolun son derece yoğun kullanılmasının anlam ve amacı da budur; davacı yan dava aşamasında tecavüz olgusunun ispatını davalı-karşı yan yedinde tecavüz oluşturan ürünün bulunduğunu mahallinde yapılacak tespit ve gerekirse tedbiren ürünlere el konulması suretiyle sağlar. Yoksa dava aşamasında davalı yanın iradi bir şekilde ürün sunmaması durumu tecavüz olgusunun ispatı olarak yorumlanmaz ve uygulanmaz.
Kaldı ki; davalının sunacağı ürünün tecavüz oluşturmadığı tespit edilirse bu defa davalının doğru ürün sunmadığı iddiasının yolu açılabilir ki bu durumun ispatı da mümkün olmayabilir.
Sonuç olarak tecavüz davasında ispat yükünün tecavüzün bulunmadığı iddia eden tarafa çevrilmesi sonucunu doğuracak söz konusu ara karardan dönülmüş ve ürün örneği dosyada bulunmadığı için bilirkişiler tarafından inceleme yapılamamıştır. Dosyaya davalı-karşı davacı tarafça markaya tecavüz iddiaları yönünden delil sunulmadığı anlaşıldığından bu iddia ve davanın ispatlanamadığı anlaşılmıştır.
Hükümsüzlük talepleri yönünden ise;
SMK’nun 55.md’sine göre tasarım, ürünün tümü veya bir parçasının ya da üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, biçim, renk malzeme veya yüzey dokusu gibi özelliklerinden kaynaklanan görünümüdür. Burada kanun koyucu patent ve faydalı modelden farklı olarak fonksiyona değil, görünüme koruma bahsetmiştir. Bu nedenle tecavüz iddiaları da ürünün “görünümü” nazara alınarak değerlendirilmelidir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda mahkememizce özellikle tartışılması gereken husus davalıya ait tescilli tasarım ile daha önce kamuya arz edilen ürünlerin benzer olup olmadıkları, bu bağlamda davalı adına tescilli tasarımın “yeni” ve “ayırd edici” özelliklere sahip olup olmadığıdır. Tasarımda önemli olan teknik ve bilimsel yönden ziyade, görünüm, şekil, doku ve ergonomi gibi özelliklerdir ve temel itibariyle koruma bu “görünüm” için değerlendirilmektedir. Bu “dış” görünüşün hukuki korumadan yararlanması için yeni ve ayırd edici özelliklere sahip olması gerekmektedir.
Hernekadar davalı-karşı davacı taraf ısrarlı bir şekilde küçük çocuklara yönelik bu üründe çocukların güvenliği için alınan tedbirler bakımından ürünün piyasada bulunan diğerlerinden ayırdedicilik kazandığı yönünde beyan ve taleplerde bulunmuş ise de; davaya konu edilenin faydalı model ya da patent olmaması, yani ürünün işlevselliği yahut teknik avantaj ve faydalarının değil “görünümünün” dikkate alınması tasarımın en temel ilkesidir.
“Hukukçular ve tasarımcılar, tasarım kavramına farklı anlam yüklemektedir. Tasarımcılara göre tasarım, pazarda tespit edilen ihtiyacı en iyi şekilde karşılayacak ürünün planlaması eylemidir. Yani tasarımcılar bu terime, üretim sürecinin tamamını kapsayacak genişlikte bir anlam yükler. Tasarımcılara göre ürünün görünümünün yanında yapısı, işlevi, dayanıklılığı, çalışma kolaylığı, güvenliği, ergonomisi ve çevreyle etkileşimi gibi bir çok husus tasarım kavramına dahildir. Buna karşılık, hukuki bakımdan “Tasarım, ürünün tümü veya bir parçasının ya da üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, biçim, renk, malzeme veya yüzey dokusu gibi özelliklerinden kaynaklanan görünümüdür.” (SMK 55/1) kısaca hukukçulara göre tasarım bir ürün veya ürün parçasının görünümüdür. Tasarımcıların diliyle konuşacak olursak tasarım korunması neredeyse “kabuk tasarımına” ingirgenmiştir.
Patent ve faydalı model mevzuatıyla sanayide elde edilen faydalı avantajlar/ilerlemeler korunurken, tasarım mevzuatıyla ürünlerin görünümündeki yenilikler/farklılıklar korunur. Diğer bir deyişle, patent ve faydalı model hukuku ürünlerin teknik özelliklerini, tasarım hukuku ise ürünlerin şekillerini konu alır. Demek ki tasarım koruması; ürünün üretim yöntemini, teknik faydalarını, kullanım amacını ve teknik özelliklerini kapsamaz. Şartların varlığı halinde bu özellikler patent mevzuatıyla korunur.
Bir ürünün hem tasarım, hem de patent (veya faydalı model) mevzuatının koruma şartlarını taşıyorsa hak sahibi her iki mevzuata da dayanabilir(çoklu-kümülatif koruma ilkesi) örneğin, bir Ferrari otomobilin görünümü tasarım mevzuatıyla korunur. Bu tasarımın otomobile kazandırdığı aerodinamik yapı nedeniyle yakıt tasarrufu sağlanıyorsa tasarımın bu özelliği, patent (veya faydalı model) mevzuatıyla da korunur. Her iki korumadan da yararlanmak isteyen kişinin hem tasarım hem de patent veya faydalı model belgesi alması gerekir.” (SULUK., KARASU., NAL . Fikri Mülkiyet Hukuku s.309-310)
Yüksek Yargıtay içtihatlarında yukarıda anılı kanuni düzenleme ve hukuki görüşlere uygun ve paralel bir uygulama izlemektedir: ” Olaya uygulanacak 554 sayılı Tasarım KHK 5 vd. Maddelerinde de ifade olunduğu üzere ancak yeni ve ayırt edici tasarımlar tasarım tescil belgesi verilerek korunacaktır. Bir tasarımın önceki tasarımlara nazaran ayırt edici olduğunu kabul edebilmek için, tasarımın bütünü itibari ile bilgilenmiş kullanıcının genel izlenimi dikkate alınmalı ve sonraki tasarımda tasarımın bütünü itibari ile belirgin bir farklılık bulunmalıdır. Söz konusu değerlendirme yapılırken, işlevsel unsurlar ile görünmeyen kısımlar dikkate alınmamalı buna karşın tasarımcının yeni bir tasarım gerçekleştirme konusundaki seçenek özgürlüğü dikkate alınmalıdır. Ayırt edicilik niteliği yönünden her iki tasarım karşılaştırması sırasında kural olarak tasarımların farklılıklarından çok ortak özelliklerinin değerlendirilmesine ağırlık verilmeli, ortak kısımlar çıkarıldıktan sonra kalan kısım itibari ile belirgin bir farklılık olup olmadığı tespit edilmeli, tasarıma konu ürünlerin büyüklük-küçüklük, yükseklik-alçaklık, genişlik-en gibi tasarıma konu ürününün boyut özellikleri tek başına dikkate alınmamalıdır.
Somut uyuşmazlıkta davalı adına tescilli….. tasarımın değişik ürün parçalarının bir araya getirmeye yarayan plastik aparat niteliğinde olduğu, tasarımın görselleri incelendiğinde tasarımın bazı görsellerinin son bilgilenmiş kullanıcı tarafından nihai kullanım sırasında görülen kısımlarına ilişkin olmadığı anlaşılmıştır. Dairemizin emsal içtihatlarında kabul edildiği üzere (11. HD. 05.06.2013 tarih 2012/13226 E. 2019/11714 K.) görünmeyen tasarımların tasarım korunması kapsamı dışında olduğu gibi, tasarım konusu ürünün işlevsel kısımlarının da koruma kapsamı dışında olduğu, bu nedenle bileşik ürünlerin birleştirilmesine yarayan ve dıştan görülen kısımlarının da ürünün işlevselliği ile ilgili ve bu nedenle koruma kapsamının dışında olduğu, ….” (Y. 11. HD. 2019/1616 E. -2019/8214 K.)
“Endüstriyel tasarımın tescil edilebilmesi için 554 sayılı KHK 6ve 7. Maddelerinde belirtildiği gibi tasarımın yenilik ve ayırt edicilik unsurlarına sahip olması gerekmekte olup; ayırt edici niteliğin değerlendirilmesinde yenilik kırıcı görülebilecek tasarım ile başvurusu yapılan tasarım karşılaştırılırken ilke olarak öncelikle farklılıklardan çok ortak özelliklerinin değerlendirilmesine ağırlık verilir ve tasarımcının tasarımı geliştirme açısından ne kadar seçenek özgürlüğüne sahip olduğu göz önüne alınarak farklılık arz eden kısımların tasarımların bütününe nazaran ayırt edicilik sağlamada yeterli olup olmadığı değerlendirilir. 554 sayılı Tasarım KHK’nın 3. Maddesinde yer alan tanımlardan hareketle tescilli tasarım korumasının geçerli olabilmesi için tasarıma konu görsellerin dış yüzeyleri itibariyle bilinen önceki tasarımlara nazaran ayırt edicilik sağlayacak nitelikte fikri emek, katkı ve çabanın ispatı gerekir, öte yandan ayırt ediciliğin tespitinde ürünün işlevsel özelliği, büyüklük, uzunluk ve hacim gibi değerler esas alınmaz.
Somut olayda davacı başvurusuna konu tasarımların yeni ve ayırt edici olduğu gerekçesi ile mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş isede; davaya konu 1 nolu tasarımın çekmece kısmındaki dışa dönük çıkıntının ürünün diğer kısmı ile belirgin bir renk farkı bulunmadığı gibi kulp vazifesinden hareketle bu kısmın daha ziyade ürünün işlevselliği ile ilgili bir kısım olduğu tasarımın dış görünümüne katkısının bulunmadığı ve ayırt ediciliğin tespitinde dikkate alınmayacağı, keza ürünün lavabo tablasında çıkıntının da ayırt ediciliğe bir etkisinin olmamasına rağmen bu kısmında ayırt ediciliğe etkili bulunması doğru olmamıştır.”(Y.11. HK 2019/580 E-2019/7330 K. )
Somut olayda, davalı hükümsüzlük davasına konu tasarımının yenilik unsuru olarak (güvenlik-çocukların boğulmasını önleyici sistem) ürünün teknik özelliklerine dayanmıştır. Ancak mahkememizde devam eden yargılamanın konusu bu ürünün ne derece güvenli ve kullanım kolaylığı sunan ve bu yolla diğerlerinden ayırd edicilik kazanan bir ürün olup olmadığı değildir. Tasarım hükümsüzlüğünde önceki tarihli genel görünümde benzer bir ürünün varlığı -bu ürün, davalı ürününün güvenlik ve kullanım kolaylıklarına sahip olmasa bile- yenilik unsurunun ortadan kalkması için yeterlidir. Bu nedenlerle davalı bu yöndeki itirazları nedeni ile yeniden inceleme talepleri reddedilmiştir.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporlarında bilişim uzmanı bilirkişi şırınga içinde çikolata ürün örneklerini davalı tescil tarihinden önce ki tarihlerde kamuya sunulduğunu tespit etmiştir. Tespit edilen bu ürünlerin davalı ürünü ile ortak noktalarda benzerliklerinin bulunduğu, zira genel görünüm itibariyle davalı tasarımında olduğu gibi plastik şırınga içerisinde doldurulmuş çikolata olarak yer aldıkları yukarıda anılı Yargıtay içtihatları ışığında yapılan ortak hususların değerlendirilmesinde benzerlik itibari ile tüketici nezdinde ayırt ediciliklerinin bulunmadığı, farklılıkların ufak detaylarda kaldığı anlaşılmıştır. Davalı, bu tespitlere, davalının tescil tarihinden önce tescile konu tasarımı kullanmaya başladığı ve söz konusu ürünlerin “…….” mahiyetinde olduğu şeklinde itirazlarını sunmuştur. Ancak davalının tescil tarihinden önce kullanım savunması yönünden sunmuş olduğu fatura ve belgelerin görsel eşleştirmesi yapılmadığı anlaşılmış ve bu yöndeki iddianın ispatlanamadığı görülmüştür. Yine internet ortamında tespit edilen ürünlerin “…….” mahiyetinde olduğu ve yenilik unsurunu ortadan kaldıramayacağı iddiası yönünden ise, bu iddianın SMK’nun 57.md’si ışığında değerlendirilmesi gerekir:”Kamuya sunma, sergileme, satış gibi yollarla piyasaya sürme, kullanma, tarif, yayım, tanıtım veya benzer amaçlı faaliyetleri kapsar” Burada kanun koyucu kamuya sunma kavramının neler olduğunu sıralarken geniş bir çerçeve çizmiş ve yalnızca ticari sunumlar ile sınırlamadığı gibi tahdidi bir sayım yoluna da gitmemiştir. Dolayısıyla bilirkişi raporunda görsellerine yer verilen sunum ve ürünlerin yenilik unsuru bakımından değerlendirmeye alınmasının zorunlu olduğu açıktır.
Mahkememizce toplanan deliller, alınan beyanlar, yapılan hukuki değerlendirmeler ışığında; davalı-karşı davacı tasarımın yenilik vasfını haiz olmadığı, tescil tarihinden önce benzerlerinin kamuya sunulmuş olduğu, ayırd edicilik vasfı yönünden sunulan özelliklerinin tasarım hukuku alanında kalmadığı, bu nedenlerle hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, hükümsüzlük kararının geçmişe etkili olması nedeni ile tasarım tecavüzü karşı davasının reddedilmesinin zorunlu olduğu ve markaya tecavüz iddiasının ispatlanamadığı anlaşıldığından asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Ana davada;
-Davacının davasının KABULÜ ile;
-Davalı yana ait …… tescil numaralı tasarımın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine,
-Alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 4.910,00 TL ücret takdirine, bu ücretin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Davacı tarafından bu dava nedeniyle yapılan 35,90 TL peşin harç, 35,90 TL başvurma harcı, 1.200,00 TL bilirkişi ücreti ve 487,00 TL tebligat/posta masrafı olmak üzere toplam 1.687,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
2-Karşı davada;
-Karşı davacının davasının REDDİNE,
-Peşin yatırılan 1.024,65 TL harçtan alınması gereken 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 970,25 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran taraf olan karşı davacıya iadesine,

-Karşı davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre markaya tecavüzden kaynaklı reddedilen maddi tazminat yönünden 4.910,00 TL ücret takdirine, bu ücretin karşı davacıdan alınarak karşı davalıya verilmesine,
-Karşı davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre markaya tecavüzden kaynaklı reddedilen manevi tazminat yönünden 4.910,00 TL ücret takdirine, bu ücretin karşı davacıdan alınarak karşı davalıya verilmesine,
-Karşı davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre tasarıma tecavüzden kaynaklı reddedilen maddi tazminat yönünden 4.910,00 TL ücret takdirine, bu ücretin karşı davacıdan alınarak karşı davalıya verilmesine,
-Karşı davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre tasarıma tecavüzden kaynaklı reddedilen manevi tazminat yönünden 4.910,00 TL ücret takdirine, bu ücretin karşı davacıdan alınarak karşı davalıya verilmesine,
-Karşı davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. Açıkça okunup usulen anlatıldı02/10/2020

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır