Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/349 E. 2019/324 K. 03.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/349
KARAR NO : 2019/324

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü ve Sicilden Terkin
DAVA TARİHİ : 26/07/2018
KARAR TARİHİ : 03/10/2019
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hükümsüzlüğü ve Sicilden Terkin davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin sektöründe tanınmış ve yüksek itibar sahibi olduğunu, tanınmış “……” ibaresi üzerinde 1997 yılından beri gerçek hak sahibi olduğunu, davalının dava konusu markaları ile müvekkillerine ait markaların aynı ve ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, dava konusu markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı ve ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, davalı şirketin davaya konu markalarının SMK’nın 6/2 maddesi gereği hükümsüz kılınması gerektiğini, dava konusu marka başvurularının kötüniyetle yapıldığını, haksız rekabet teşkil ettiğini, müvekkili şirketin davalının söz konusu tescile onay verme durumunun hayatın olağan akışına aykırı olacağını, Türkiye ve Rusya Federasyonu’nun 1954 tarihli hukuk usulüne dair Lahey Sözleşmesine taraf olduğunu, davalının markayı 19/08/2014 tarihinde tescil ettirdiğini, zamanaşımı süresinin dolmadığını, yasal dayanağın yürürlükteki SMK olduğunu, tüm bu nedenlerle dava konusu markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın yetkisiz yerde açıldığını, davacı şirketin iki ülke arasında karşılıklılık sözleşmesi olmaması durumunda teminat yatırması gerektiğini, 10/01/2017 tarihinden önce yapılan başvurulara ilişkin uyuşmazlıklarda 556 sayılı KHK’nın uygulanmaya devam edeceğini, “……” markasının tescilinden itibaren hükümsüzlük davası açmak için 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, müvekkillerinin, davacının Türkiye’deki yetkili satıcısı olduğunu, ürünleri tüm Türkiye’ye tanıtmak için çaba harcadığını, markaların tescilinin 3.kişilerin haksız kullanımlarını engellemek için davacı şirketin onayı ile yapıldığın,ı, davacı tarafın markaların tescil edildiği tarihten bu yana durumu bilmesine karşın dava açmadığını, müvekkilinin iyiniyetini bildiğini, davalı şirketin kötüniyet içeren tek bir davranışının bile olmadığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE :
Yargılama sırasında deliller toplanmış; davalı vekilince davacı tarafından gönderilen ihtarnameye cevap dosyaya sunulmuş, Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davalıya ait …… markaların sicil kayıtları celp olunmuş, davacı vekilince davacı şirkete ait Rusya Federasyonu’nda tescilli “……” markalarına yönelik …… nolu tescil belgeleri tercümeli hali ile dosyaya sunulmuştur.
Davalı tanığının duruşmada alınan yeminli beyanında; 2013 yılı Nisan ayından beri davalı şirkette dış ticaret müdürü olarak çalıştığını, …… grubun yani davalı şirketin davacı rus şirketi …. şirketi ile 2005-2006 yıllarından beri ticari ilişkisinin devam ettiğini, 2013 yılı Nisan ayından beri de davacı şirket ile …… şirketi arasındaki ticari ilişkiyi kendisinin yürüttüğünü, …… Grubun davacı şirketin Türkiye distribütörü olup uzun zamandan beri düzenli olarak orman ürünleri alıp Türkiye’nin muhtelif yerlerine satışını yaptıklarını, bu şekilde ilişkinin devam ettiğini, şuanda da ticari ilişkisinin devam ettiğini, 4-5 yıl öncesine kadar şirketin sattığı kalıplı kontraplak malzemesinin Türkiye’de üretilmediğini ve başta Rusya olmak üzere değişik ülkelerde ithal edilip satıldığını, bu arada yerli üretim yapan firmaların yabancı firmaların tanınmış markalarından yararlanmak için taklit ettiklerini, hatta bir yabancı şirketin kendi ürünleri dahi Türkiye’ye sokamadığını, kendilerinin tedarikçileri olan …….’nın zarar görmemesi için markalarını tescil ettirdiklerini ve kısa sürede toplantı yaparak durumu kendilerine ilettiklerini, isterlerse markaları devredeceklerini söylediklerini, ücretsiz olarak sadece tescil ve devir masraflarını karşılamak kaydı ile devretmeyi kabul ettiklerini, ancak aradan zaman geçtiği halde gelip işlemleri başlatmadıklarını, bu arada davacı şirkette 2-3 kere yönetim değişimi olduğunu, hatta sonra Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin bozulduğunu, sonra görüşüldüğünde devre hazır olduklarını söyledikleri halde almadıklarını, daha sonra da gelip almak istekilrenide de vergi açısından sıkıntı çıkacağını, hatta 15 Temmuz sonrasında yurtdışına çıkarılan Türk varlıklarının olduğunu, bedelsiz devrettiklerinde yanlış anlaşılacağını, o yüzden markanın büyüklüğü gözetilerek makul bir ücret karşılığı devrinin uygun olacağını söylediklerini, sonra gelip dava açtıklarını, hatta vergi konusunda sıkıntı olup olmayacağı konusunda maliyeye yazı yazıldığını, henüz cevap gelmediğini beyan etmiştir.
Dosya 09/05/2019 tarihli 3 nolu ara karar gereği dosyadaki deliller, taraf beyanları, tanık beyanı, davalı adına olan markaların hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı yönünde bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi 16/07/2019 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporunda özetle; “……. ibaresi bakımından gerçek hak sahibinin (eskiye dayalı kullanımları ile) davacı yan olduğunu, dava konusu davalı yana ait “……. , ……., …….” ibareli ……….. tescil numaralı markaların, davacı yanın gerçek hak sahibi olduğu ……. unsuru ile, asli unsurlarının “…….” ibaresi olması nedeniyle iltibas riski içerdiğini, davalının ilk marka tescil başvurusunu yaptığı 27/11/2013 tarihi itibari ile ve ilgili tarihten çok daha önce bizatihi davalı eli ile de davacının Türkiye’de kullanımlarının olması, bu nedenle 6769 sayılı SMK Md.6/3 kapsamında hükümsüzlük şartlarının oluştuğunu, davacı tarafnı kötüniyet iddiasının; dava konusu markaların asli unsuru olan “…….” ibaresinin davacı adına yurtdışında tescillerinin bulunması ve taraflar arasındaki sözleşmeler, yazışmalardan anlaşıldığı üzere Türkiye’de temsil esaslı ticari ilişkinin var olması ve bu nedenlerle davalının, davacıya ait marka ve kullanımlardan haberdar olduğunu, bu nedenle davalı yanın kötüniyetli olarak kabul edilebileceği gibi SMK 6/2.md kapsamında da dava konusu markaların hükümsüzlüğünün koşullarının oluştuğu” hususlarını tespit etmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; SMK’nun 25.md’si hükümsüzlük hallerini düzenlemektedir. Buna göre 5.md’deki mutlak red; ve 6.md’deki nisbi red sebepleri hükümsüzlük sebebidir.
SMK’nun 6/1 md’sine göre, tescil başvurusu yapılan bir markanın tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırılma ihtimali ortalama tüketicilerin her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyor ise doğrudan karıştırma ihtimali; eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırd ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırma ihtimalinden söz edilecektir.
Somut olayda davacının markasının “…….” olması sebebiyle davacı ve davalı markası arasında kıyaslama yapılmış ve bilirkişinin her iki markanın aynı olduğu yönündeki tespitine mahkememizce de aynen iştirak edilmiştir. Zira davacı tarafa ve hükümsüzlük talebine konu davalı tarafa ait markaların asli ve ayırd edici unsuru olan “…….” ibaresi aynıdır. Bu durumda 6769 sy.SMK’nun 6/1 md’si ve 25.md’si gereği hükümsüzlük koşullarının gerçekleşmiş olduğu kanaatiyle davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının KABULÜNE;
-Davalıya ait “……., ……. ve …….” ibareli …… tescil numaralı markaların hükümsüzlüğüne,
2-Alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 3.931,00 TL ücret takdirine, bu ücretin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvurma harcı, 35,90 TL peşin harç, 700,00 TL bilirkişi ücreti ve 137,50 TL tebligat-posta masrafı vs.olmak üzere toplam 909,30 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. Açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/10/2019

Katip …

Hakim …