Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/270 E. 2018/342 K. 20.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/270
KARAR NO : 2018/342

DAVA TARİHİ : 15/03/2011
KARAR TARİHİ : 20/11/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/12/2018

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Asıl dava dosyasında davacı vekili 16.03.2011 tarihli dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin eğitim ve öğretim sektöründe 2002 yılından bugüne kadar faaliyet gösterdiğini; bu faaliyetlerinde “….” ibaresini 2002 yılından itibaren fiilen kullandığını, davalının 09,, 16-, 41, ve 43. sınıflar için … kod no’lu marka başvurusunda bulunduğunu, başvuruya itiraz edildiğini ve itiraz üzerinde markanın davacı tarafından uzun süreli kullanımı nedeniyle “eğitim ve öğretim hizmetlerinin” çıkartılmasına karar verildiğini, kalan ma] ve sınıflara için …. kod no’lu markasının tescil edildiğini, bu sırada davacının 2002 yılından beri kullandığı markasının tescili için 38. ve 41 smıffar açısından … kodlu marka başvurusunda bulunduğunu, markanın 21.06.2006 tarihinde tescil edildiğini, kötü niyetli davalının “….+şekil” ibareli markasr tescil edilmediği halde, yanına bir takım eklemeler yaparak “…” de kapsayacak şekilde, …. ve …. tescil no’lu marka başvurularından bulunduğunu, bu başvuruları hukuka aykırı olarak tescil edildiğini öğrendiklerini, 556 sayı!» KHK m.8/l-a ve b; m.8/3, m.S/5 hükümleri gereği bu davalı markalarının hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
Davalı vekili 02.05.2011 tarihli cevap dilekçesinde özetle, davalının Türkiye’de eğitim ve öğretim başta olmak üzere yayıncılık sektöründe tanınrruş ve lider firmalardan biri olduğunu, davalının “….” markasını 1997 yılından beri kullandığını, 2001 tarihinde davalı tarafindan basılan ÖSS hazırlık kitabında … markasının davacının 2002 yılındaki kullanımından daha önce kullanıldığını, davalı markalarındaki “…” ibaresinin ilk defa 2000 yılında kullanılmaya başlandığım, 2005 yılında ise iki ibare birleştirilerek ….sayı ile “…marka başvurunda bulunduğunu, her ne kadar o marka başvurusu tescille sonuçlanmamışsa da, bu başvurunun markayı davacıdan daha önce kullanmaya başladığını, davacının gerçek hak sahibi olduğu iddiasın; çürütmeye yeterli olduğunu, geçmişe dayalı hak sahipliği hususunda TPE kararının mahkemeyi bağlamayacağını, …. no’lu davalı başvurusundan davacının itirazı üzerine değil, dava dışı bir firmaya ait 2002/34275 sayılı … şekil markası nedeniyle bir kısım mal ve hizmetlerin çıkarıldığını, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, davanın hakkın kötüye kullanılması niteliğini taşıdığını, davacının davalı markalarının kullanımından ve tescil başvurularından başından beri haberdar olduğunu, ancak hiçbir hukuki girişimde bulunmadığını, davacının iddia ettiği gibi halk arasında taraf markaları arasından karıştırılma ihtimali yaratacak bir benzerlik bulunmadığım, davalı markalarında ayırt edici ibareler bulunduğunu, davacının dayanak markasının farklı ürünler için tescilli olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Ankara …. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 26.09.2011 tarih ve … E. … K. kararı ile dosyanın işbu mahkeme dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Birleşen Ankara …. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin ….esas sayılı dosyasında davacı vekili 26.05.2011 tarihli dava dilekçesinde özetle, “…” ibaresini davalıdan önce 1997 yılında eğitim ve öğretim hizmetleri başta olmak üzere ciddi bir şekilde kullandığını, davacı adına tescilli …., …. ve ….sayılı markaları bulunduğunu, davalıya ait …. tescil no’lu markanın 556 sayıtı KHK 7/1-c, 8/3, 3/4, 35. maddeleri gereği hükümsüzlüğü gerektiğini iddia ve talep etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili 06.07.2011 tarihli cevap dilekçesinde, işbu davanın Bakırköy Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … E. no’lu dosyası ile derdest olan davaya kaşı açıldığını, davacının değil, davalının eskiye dönük markasal üstünlük hakkı bulunduğunu, eğitim ve öğretim hizmetlerinin davacı şirketin faaliyet konuları arasına 2007 yılında eklendiğini, davalının, yıllardan beri davacının kötü niyetli girişimlerine karşın marka hakkını korumaya çalıştığını, davalının hükümsüzlük davasını öğrenene kadar davacı tarafın sessiz kalmış olmasımn da, davacının kötü niyetinin başka bir göstergesi olduğunu, davacının tescil edilmeyen …. no’lu marka başvurusunun eskiye dayalı kullanıma kanıt olamayacağını, “….” ibaresinin 41. sınıftaki hizmetler açısından yanılmayıcı olmadığını, davalı lehine ayırt edicilik kazandığını, 556 sayılı KHK m.8/4 hükümlerinin davacı lehine uygulanmasının mümkün olmadığını, dava konusu markanın davalının ticari unvanı ile birebir aynı olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Dosyanın Mahkememizde yapılan yargılaması sonunda, Mahkemenin….Esas,…. Karar sayılı ve 03/05/2016 tarihli kararı ile, “Asıl davanın kısmen kabul , kısmen reddi ile davacı tarafın eğitim , öğretim hizmetleri yönünden markası öncelikli üstün hak sahibi olduğundan davalıya ait ….. dersaneleri …. + şekil ibareli ve …. sayılı … dersaneleri …. + şekil ibareli markaların eğitim ve öğretim hizmetleri yönünden kısmen hükümsüzlüğüne, bu kısım yönünden TPE kayıtlarından terkin edilmesine, diğer sınıf ve emtialar yönünden yerinde olmayan talebin reddine, birleşen Ankara …. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin …Esas sayılı dosya davası yönünden davalı tarafın eğitim, öğretim hizmetleri yönünden daha önceye dayalı üstün hakkı olup tescilli sınıflar dikkate alındığında birleşen dava yönünden hükümsüzlük şartları oluşmadığından yerinde olmayan davanın reddine” dair verilen karar, davalı-birleşen dosya davacısının temyiz talebi üzerine dosya Yargıtay … Hukuk Dairesi’ne gönderilmiş ve Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın ….Esas, …. Karar ve 16/04/2018 tarihli ilamı ile, “Asıl ve birleşen dava marka hükümsüzlüğüne istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı şekilde karar verilmiştir. Ancak, (a) Ülkemizde T.C. Devletine karşı 15.07.2016 tarihinde yapılan ve bastırılan darbe teşebbüsü sonrasında 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kararı doğrultusunda, darbe teşebbüsü ve terörle mücadele çerçevesinde alınması zaruri olan tedbirler kapsamında çıkarılan 03.10.2016 tarihli 675 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Dava ve Takip Usulü başlıklı 16. maddesinde aynen; “MADDE 16- (1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/08/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5’inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.
(b) 20/07/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/08/2016 tarihinden önce başlatılan icra ve iflas takipleri ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen takipler hakkında icra müdürlüklerince, 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5’inci maddesi uyarınca düşme kararı verilir. Bu kararlar dosya üzerinden kesin olarak verilir ve takip alacaklısına resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı takip giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.
(c) 20/07/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17/08/2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5’inci maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verilir.
(d) Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5’inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceği belirtilir. İdari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği karar kesin olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz.” hükmü getirilmiştir. Asıl dava dosyası yönünden 675 Sayılı KHK’nın 16/1. maddesi kapsamında değerlendirildiğinde; asıl davanın davalısı …. A.Ş’nin bu kapsamda kapatıldığı anlaşıldığından; asıl dava konusu yönünden 675 Sayılı KHK’nin 16. maddesi kapsamında değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi için asıl dava dosyasında verilen kararın bozulması gerekmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-d, e maddesinde tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması ve dava takip yetkisine sahip olunması dava şartları arasında gösterilmiş olup dava şartları mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gereken hususlardandır. Birleşen davanın davacısı; …. A.Ş’ye yukarıda da açıklandığı üzere 20/7/2016 tarihli ve …sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurumlara ilişkin listede yer aldığı, böylece kapatıldığı anlaşılmaktadır. Bu suretle mahkemece; davacının hak ehliyetinin devam edip etmediği, taraf ehliyetine sahip olup olmadığı hususu değerlendirilip sonucu uyarınca bir karar verilmesi için birleşen dava dosyasında verilen kararın bozulması gerekmiştir” gerekçesi ile bozularak iade olunmakla, Mahkememizce bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay bozma ilamı kapsamında yapılan araştırmada, davalı-birleşen dosya davacısı …A.Ş.’nin tüzel kişiliğinin devam edip etmediği, sicilden terkinine karar verilip verilmediği hususlarında yapılan araştırma sonucunda, davalı …. A.Ş hakkındaki 09.08.2018 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği üzere, davalı Şirkete Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun kayyım olarak atandığı İstanbul …Sulh Ceza Hakimliğinin 17.11.2015 gün ve …D.İş sayılı kararı ile İstanbul Anadolu …. Sulh Ceza Hakimliğinin 21.10.2016 gün ve …. D.İş sayılı kararı, İst. Anadolu … Sulh Ceza Hakimliğinin 19.08.2018 tarih ve … D.İş numaralı kararı ile kaldırıldığı anlaşılmıştır. İTSM’den gelen 09/10/2018 tarihli müzekkere cevabında da, …. A.Ş.’nin son tescilinin 28/07/2018 tarihinde yapıldığı anlaşılmıştır. Her ne kadar bozma ilamı birleşen dosya davacısının 675 Sayılı KHK’nın 16/1. maddesi kapsamında değerlendirildiğinde; asıl davanın davalısı …. A.Ş’nin bu kapsamda kapatıldığı anlaşıldığından; asıl dava konusu yönünden 675 Sayılı KHK’nin 16. maddesi kapsamında değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi için dosyayı Mahkememize bozma yaparak iade etmiş ise de, gelen ticaret sicil gazetesi örneği, İTSM sicil belgeleri ve sunulan Sulh Ceza Mahkemesi kararları ve 19/11/2018 tarihli Mahkememizce İTO’nun internet sitesinden alınan firma sicil bilgilerinden, 19/07/2018 tarihinde Mahkeme kararı ile kayyum tayini yapıldığı ve şirketin yeni vekaletname ile de bir vekil ile temsil ettirildiği dikkate alınarak, davalı-birleşen dosya davacısı yönünden davaya taraf olma ehliyeti ve birleşen dosya davacısı yönünden de aktif husumet ehliyeti konusundaki eksiklikler giderilip söz konusu şirket yeniden tescil edilip tüzel kişiliği devam ettiğinden, Mahkememizce önceki karar esas alınarak aşağıdaki şekilde davanın esası hakkında Yargıtay incelemesi esas olmak üzere karar verilip hüküm kurmak gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere ;
ASIL DAVA YÖNÜNDEN :
1-Asıl davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile, davacı tarafın eğitim, öğretim hizmetleri yönünden markası öncelikli üstün hak sahibi olduğundan davalıya ait ….dersaneleri…+ şekil ibareli ve ….sayılı … dersaneleri ….+ şekil ibareli markaların eğitim ve öğretim hizmetleri yönünden kısmen hükümsüzlüğüne, bu kısım yönünden TPE kayıtlarından terin edilmesine, diğer sınıf ve emtialar yönünden yerinde olmayan talebin reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan, 35,90 TL ilam harcından, 18,40 TL peşin harcın mahsubu ile, 17,15 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan, 3.145,00 TL vekalet ücretinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davanın kısmen reddi sebebiyle, karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan, 3.145,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 39,70 TL dava ilk masrafı, 255,00 TL tebligat-tezkere ve 2.100,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.394,70 TL yargılama giderinin, davanın kabul-red oranına göre takdiren 1.197,35 TL.’sinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından sarfedilen 510,10 TL tebligat-tezkere ve 2.100,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.610,10 TL giderin, davanın kabul-red oranına göre takdiren 1.305,05 TL.’sinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN :
1-Birleşen dava yönünden davalı tarafın eğitim , öğretim hizmetleri yönünden daha önceye dayalı üstün hakkı olup tescilli sınıflar dikkate alındığında birleşen dava yönünden hükümsüzlük şartları oluşmadığından yerinde olmayan davanın reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan, 35,90 TL ilam harcından, 18,40 TL peşin harcın mahsubu ile, 17,15 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan, 3.145,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine
6-Gider Avansından kalan miktarın 6100 Sayılı yasanın 333 maddesine göre karar kesinleşince taraflara iadesine,
Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde temyiz yolu açık olmak üzere, davalı birleşen dosya davacı vekilinin yüzlerine karşı, asıl davacı taraf vekilinin yokluğunda verilen karar, açıkça okunup anlatıldı.20/11/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır