Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/268 E. 2019/403 K. 26.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/268
KARAR NO : 2019/403

DAVA : Markaya Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Men ve Ref’i
DAVA TARİHİ : 25/06/2018
KARAR TARİHİ : 26/11/2019
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/12/2019
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin 1989 yılında Gaziantep’te kurulduğunu ve sektöründe lider ve tanınmış bir firma olduğunu, müvekkilinin çatı markası olan “…..” markasının yanında “…..” ve “…..” markalarının da tanınmış marka olduğunu, müvekkilinin çocuklara özel çıkartmış olduğu “…..” markasında kullanmış olduğu renk kombinasyonu ile yaratılmış bir “…..” marka algısı yakaladığını, ilgili renklerin doğrudan müvekkillerini çağrıştırdığını, “…..” markalarının 29, 30 ve 32. sınıfta tescilli olduğunu, bununla birlikte ….. sayılı ambalaj tasarımının da bulunduğunu, “…..” markasının Türk Patent nezdinde tanınmış marka olduğunu, müvekkilinin “…..” markası ile hedef kitlesinin çocuklar olduğunu, çoğu okuma yazma bilmeyen ya da henüz başladığı için çok da dikkatli olmayan çocuklar için önemli olanın, tanıtım ve reklamın yapıldığı ….. dünyasını çağrıştıran bu özel kombin renkleri üründe görebilmek olduğunu, “…..” ürünlerinin kendine özgü mavi tonu ve yeşil kırmızı renk geçişleri ile ezbere müvekkillerini çağrıştırdığını, davalı tarafın 2016 yılında ihtarname ile kullanımlarını …..’ya yaklaştırdığı konusunda uyarıldığını, davalı tarafından gönderilen cevabi ihtarname ile iddialarının kabul edilmediğini, davalı tarafın kullanımlarının süreç içerisinde, hem yurtiçi hemde yurtdışı pazarında gelişmeye başladığını, bu durumun müvekkillerine zarar verdiğini, davalı tarafın kullanımlarında müvekkili markası olan “…..”nun tanıtıcı işareti haline gelmiş özgün mavi tonunun hakim olduğu ambalajları özellikle ön planda tuttuğunu, davalı tarafın gelişen süreçte markasının tanıtıcı işaretini, ….. konsepti ile aynı hale getirdiğini, davalının internet sitesinde de aynı mavi rengi kullandığını ve davalı yan fiillerinin müvekkili haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ederek, tecavüz ve haksız rekabetin tespitini, men ve ref’ini, davalı kullanımlarının internet sitesi dahil, her türlü ticaret ortamında, her türlü reklam faaliyetlerinde tespitini, önlenmesini ve kaldırılmasını, bulunduklarını her yerden toplatılmasını, imha edilmesini, imalat ve satışının önlenmesini, her türlü ithalat ve ihracatının önlenmesini, ve hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir.
CEVAP ; Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin ilk olarak 2000 yılında “…..” ürününü piyasaya sürdüğünü ve ilerleyen yıllarda ürün yelpazesini genişlettiğini, “…..” markasının ilk olarak 19.03.2009 tarihinde Türk Patent nezdinde tescil edildiğini, Türk Patent nezdinde “…..” esas unsurlu birçok markaları bulunduğunu, “…..” markasının zaman içinde her yaş grubu tarafından tanınmış bir marka haline geldiğini, davacının ….. markalı ürün ambalajları ile müvekkillerinin ambalajları arasında karıştırılma ihtimali yaratacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, müvekkilinin ilgili ambalajlarda tescilli markasını kullandığını, ürün ambalajları üzerinde kırmızı, yeşil, sarı, mavi ve beyaz gibi pek çok renk kullandığını, “…..” rengin bu renklerden sadece biri olduğunu, davacının iddiasının aksine ön plana çıkan unsurun renk değil, tescilli markalar olduğunu, davacının mavi veya mavi-kırmızı renkler üzerinde marka hakkının bulunmadığını, davacının tescillerinin ….. markasını ve/veya hayvan, çocuk figürlerini içerdiğini, tek bir soyut renk veya renk kombinasyonu üzerinde davacıya koruma sağlayamayacağını, davacının iddialarına konu renklerin marka olacak ayırt ediciliğe haiz olmadığını davacının ayrıca müvekkilinin ürünlerini 4 yılı aşkın süredir piyasada satışa sunulduğunu bildiği halde sessiz kaldığını ve sessiz kalma yoluyla hak kaybı yaşadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE :
Dava, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men ve ref’i ile verilecek hüküm özetinin ilanı taleplidir.
6769 Sayılı SMK’nın 29/1-b ve c maddeleri ile, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde, tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmanın marka hakkına tecavüz oluşturduğu belirtilmiştir.
Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. Maddesi ile, birlik ülkeleri, tescilin yapıldığı ülkenin yetkili makamınca söz konusu ülkede bu sözleşmeden yararlanacağı kabul olunan bir kişiye ait olduğu, aynı veya benzeri mallar için kullanıldığı iyi bilinen tanınmış bir markanın herhangi bir karışıklığa yol açabilecek bir şekilde yeniden reprodüksiyonunu, taklit edilmesini veya aslına yakın bir şekilde değiştirilmesini içeren bir markanın kullanılmasını gerek mevzuat izin verdiği takdirde re’sen gerekse ilgilinin isteği üzerine yasaklamayı ve tescilini reddetmeyi veya iptal etmeyi taahhüt ederler. Markanın elzem bir bölümünün tanınmış bir markanın reprodüksiyonundan oluşması veya bu tanınmış markayla karıştırılabilecek bir taklitten ibaret olması durumunda da, bu hükümler geçerli olacaktır. Böyle bir markanın iptalinin istenmesi için tescil tarihinden itibaren en az beş yıllık bir sürenin tanınması gerekecektir. Birlik ülkeleri, kullanmanın yasaklanması talebinin yapılması için gerekli süreyi tanıyabilirler. Kötü niyetli tescil edilen veya kullanılan markaların kullanımının yasaklanmasını veya iptalini istemek için süre tespit edilemeyeceği belirtilmiştir.
6102 Sayılı TTKnın 54. Maddesi ile, haksız rekabete ilişkin bu kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. 55. Maddesinin 4. fıkrasında ise, iyi niyetle bağdaşmayan, haksız rekabete ilişkin eylemlere örnek olarak, başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak gösterilmiş ve haksız rekabet halleri hüküm altına alınmıştır.
Taraf vekillerince deliller sunulduktan ve resen celbi gereken deliller de toplandıktan sonra dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, dosyanın tevdi olunduğu bilirkişi heyeti hazırlamış oldukları 13/06/2019 havale tarihli raporda sonuç olarak, davalı yanın dava konusu kullanımlarının davacı yan adına tescilli markalara tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediği ve davacı yanın huzurda bulunan davayı ikame etmek bakımından “uzun süre sessiz kalmak sureti ile hak kaybına uğradığından” bahsedilemeyeceği belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, deliller, yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ve alınan bilirkişi raporu topluca değerlendirildiğinde, davalı yan her ne kadar davacının uzun süre sessiz kalma nedeni ile hak kaybına uğradığını iddia etmiş ise de, davacı yanın, davalıya dava konusu kullanımları sonlandırması amacıyla göndermiş olduğu ihtarname tarihinin 15/06/2016 tarihli olduğu, işbu davanın da 25/06/2018 tarihinde ikame edilmiş olması karşısında davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğramış olmasından söz edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Davalı kullanımlarının, davacı markalarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu iddiaları yönünden yapılan değerlendirmede ise; davacı yan kendi ürününde kullanılan renklerin özel kombin renkler olduğunu ve bu renklerin davalı ürünlerinde kullanılmasının iltibasa sebebiyet verdiği iddiasında bulunmakta ise de, genel tüketici algısı bakımından gıda sektöründe kullanılan müşterek renkler, farklı unsurları ihtiva ederek kullanıma konu edilmekte iseler de, genel manada karışıklık yaratmayacağı, bu anlamda da kullanılan renklerin birçoğunun ortak olduğu, ürünlerde kullanılan renklerin kimsenin tekelinde olamayacağı, bu anlamda aynı renklerin dünyanın en önemli gıda işletmeleri tarafından müşterek olarak kullanıldığı gerçeğinden hareketle, yalnızca ortak renklerin gıda sektöründe benzer emtialar üzerinde kullanımının nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vermeye yeterli olamayacağı, bilirkişilerce taraf ürünleri üzerinde yapılan incelemede de, karşılaştırmaya tabi tescilli markalar ve davalı kullanımlarının ihtiva ettikleri ortak renklerin kullanım biçimleri ve kompozisyonları farklı olduğu gibi, karşılaştırmaya tabi tescilli markalar ve davalı kullanımlarının ortak olarak ihtiva ettikleri çocuk figürleri de birbirlerinden ayırt edilebilecek kadar farklılık arz etttği gibi, davacı ürününde kullanılan “…..” markası ile davalı ürününde kullanılan “…..” ibarelerinin, ürünler üzerinde belirgin bir şekilde yazılı olduğu, yine davacı adına tescilli markalar ile davalı yan kullanımlarının farklı yoğunlukta mavi ve kırmızı renkleri ihtiva etmeleri, davacı yana ait tescilli markalarda “……” konsepti oluşturacak şekilde “……” şekillerinin kullanıldığı, davalı kullanımlarında ise bu minvalde bir kullanımın olmadığı, taraflara ait kelime markalarının tanınmış/ayırt ediciliği yüksek markalar olarak değerlendirilebileceği, özellikle davalı kullanımlarında yer alan “…..” ibarelerinin kelime unsuru olmasının yanı sıra, kullanım itibari ile kullanımlara ayırt edici şekil unsuru da kazandırması ve davacı adına tescilli markalar ile davalı yan kullanımlarında yer alan çocuk figürlerinin birbirlerinden bir hayli farklı olmaları sebebiyle nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vermeyecekleri ve haksız rekabet olarak değerlendirilimeyeceği yalnızca benzer renklerin kullanılması nedeniyle markaya tecavüzden de bahsedilemeyeceği anlaşılmakla, davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir. Tahkikatın sona erdiğinin tespit ve bildirilmesinden sonra, davacı tarafça ibraz edilen uzman görüşü ve araştırma raporu da başlangıçta süresinde delil olarak bildirilmediğinden yargılamayı uzatmaya matuf görüldüğünden itibar edilmemiştir. Bu itibarla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan, 44,40 TL ilam harcından, 35,90 TL peşin harcın mahsubu ile, 8,50 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihininde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 3.931,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Talep halinde kararın taraflara tebliğine,
6-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere, açıkça okunup anlatıldı.26/11/2019

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır