Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/261 E. 2020/26 K. 24.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/261 Esas
KARAR NO : 2020/26

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/06/2018
KARAR TARİHİ : 24/01/2020
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekilinin dava dilekçesinden özetle; müvekkilinin 1868 yılında Almanya’da kurulduğunu, alanının tanınan ve güvenilir gıda şirketi olduğunu, Dünya genelinde satış yaptığını, ……. ibaresinin müvekkili şirketin kurucusu kardeşlerin soyadı olduğunu, ibarenin Almanca dilinde bir ibare olup, Türkçe’de hiçbir anlamının olmadığını, bu sebeple özellikli ve ayırt ediciliği yüksek bir kelime olduğunu, markanın 150 yıldır aralıksız ve fasılasız olarak kullanıldığını, davalının, müvekkili şirketin daha önce ticari iş ilişkisi içerisinde bulunduğu …… Paz. Ve tic. Ltd. Şti’nin eski çalışanı olduğunu, dava dışı şirketin müvekkili şirkete ait ürünlerin bir dönem toptancısı konumunda olduğunu, şirketin yetkilisi …… ile yaşanan sorunlardan sonra, dava dışı …… ve davalının, ….. Züccaciye İth. İhr. Paz. San. Ve Tic. Ltd. Şti’yi kurduklarını, bu firmanın da bir süre müvekkiline ait markalı ürünlerin satışını yaptığını, bu esnada, ……’nın abisi ……’nın sahip olduğu ….. Paz. San. Ve Tic. Ltd. Şti’nin işbu dava konusu ….. nolu …. ibareli markanın tescili amacyıla başvuruda bulunduğunu, markanın, tescil aşaması tamamlandıktan kısa bir süre sonra ……’nın ortağı ve müvekkili şirket toptancısı …….’in eski çalışanı olan davalıya devredidiğini, dava konusu markayı tescil ettiren ….. şirketinin ticari faaliyet alanının gıda ile hiçbir ilişkisinin olmadığını, …. markasının gerek tescil aşamasında ve gerek tescil sonrasında hiçbir ticari faaliyette kullanılmadığını, davalı ile müvekkili arasında ticari ilişki bakımından da illiyet bağı mevcut olup, davalının müvekkiline ait markanın ülkemizdeki alım satım işleriyle ilgilenen, ticari faaliyetlerinden haberdar olan ve hatta ürünlerin satışında bizzat çalışan ve ortak kişi konumunda olan bir şahıs olduğunu, müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğu davalı tarafça bilinmesine rağmen, hiçbir izin alınmadan, dava konusu markanın kötü niyetle davalı adına tescil ettirildİğini ve gerek davalının, gerekse davalı ile muvazaa yapmak konusunda fikir birlikteliği içerisinde olan şahısların iyi niyetli olmadığını, alenen kötü niyetle hareket ettiklerini, davalının, eski ortağının abisinin şirketi adına marka başvurusu yaptırdığını, akabinde de markayı devraldığını ileri sürmekte ve kötü niyetle tescil edilen dava konusu ….. tescil nolu markanın gerçek hak sahibi müvekkiline devrini, aksi kanaat hasıl olacak ise hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
CEVAP; Davalı vekilinin cevap dilekçesinden özetle; Müvekkilinin, …. markası üzerinde yasal hak sahibi olduğunu, markanın TPMK nezdinde müvekkili adına tescilli olduğunu, Türkiye’de davacı adına herhangi bir marka tescili bulunmadığından ve ihtilaf konusu …. markası tanınmış bir marka da olmadığından, Türkiye’de davacı lehine marka koruması sağlanamayacağını, bu nedenle …. markasının müvekkiline ait Türkiye’deki tescilinin hukuka aykırılık teşkil etmediğini, davacının Türkiye’de doğrudan ticari faaliyet göstermediğini, dolayısıyla …. markasının davacı tarafından Türkiye’de ciddi biçimde markasal kullanımından söz edilemeyeceğini, müvekkilinin, …. markasını TPMK nezdinde tescil ettiren kişi olmayıp, markayı 23.02.2017 tarihinde dava dışı ….. Pazarlama San. Ve Tic. Ltd. Şti’den devraldığını, iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olan müvekkilinin …. marka hakkı sahipliğinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını ve davacı adına Almanya’da tescilli …. marka olmadığından, bu markanın Türkiye’de tescilinin kötü niyetli tescil olmayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Yargılama sırasında deliller toplanmış, Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davalıya ait ve 3. Kişiye ait marka tescil belgeleri ile ilgili dosya evrakları celp edilmiştir.
Mahkememizce toplanan tüm deliller ve taraf iddiaları ışığında davalı adına tescilli ….. tescil başvuru nolu markanın dosyadaki tüm deliller değerlendirilmek suretiyle gerçek hak sahibinin davacı olup olmadığı, davalı adına olan tescilin kötü niyetli olarak kabulünün mümkün olup olmadığı, davacı adına devir koşullarının veya hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında rapor tanzim etmek üzere dosya bir marka uzmanı bilirkişiye tevdi olunmuş, bilirkişi 27.09.2019 havale tarihli raporundan özetle” Davacının …. markası üzerinde “…..” emtiasında gerçek hak sahibi olduğu kanaat ve sonucuna ulaşıldığını, davalının 29, 30 ve 32. Sınıfdaki tescili kapsamındaki emtialar ile davacının kullanımının söz konusu olduğu …., benzer alıcı kitlesine hitap ettikleri, aynı sektöre ilişkin oldukları, kullanım amaçlarının benzer olduğunu, marketlerde birbirine yakın yerlerde satışa sunulduklarının belirtilebileceğini, davalının markasının tescilli olduğu 29, 30 ve 32. Sınıf emtiaların “……” ile benzer oldukları kabul edilirse, davalı markasının, davacının bu marka üzerinde gerçek hak sahibi olduğu gerekçesiyle, tescilli olduğu tüm sınıflarda hükümsüzlüğü yönünden karar tesis edilebileceği sonucuna varıldığını, davalı markasının kötü niyet gerekçesiyle hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği konusunda; Davalı …’ın dava dışı ……. şirketinde 21.01.2003-30.09.2008 tarihleri arasında dava dışı ….. Züccaciye İth. İhr. Paz. San. Ve tic. Ltd. Şti’de 04.12.2008-30.03.2009 ve 12.05.2015-13.02.2017 tarihleri arasında çalıştığı dönemlerde dava dışı şirketlerin davacıdan ürün satın aldığını bilmediğini kabul etmenin mümkün görünmediğini, davalının …..’dan ayrıldığı tarih de dava konusu markayı dava dışı …..’ten devraldığı, davalının markayı devralırken bu markanın ve davacı şirketin varlığından haberdar olmadığının düşünülemeyeceğini, ….’in tamamen fantezi, hayal ürünü bir kelime olup, davacının çok eski tarihlere dayanan geçmişe sahip olduğu, markasının davacı şirket kurucularının soyadı olduğunu, davacının bu markayı taşıyan ürünleri 2002 yılından itibaren ….. ve ……. firmalarına satıldığı, bu durumda dava konusu markanın ilk tescilinde dava dışı …..’in tek ortağı ve yetkilisi ……’nın dava dışı …… ile akrabalık bağı bulunmasa bile, …. gibi tamamen hayal ürünü bir ibareyi tesadüfen seçtiğinden bahsedilmesinin olanaklı görünmediğini, davalı markasının davacıya devrine karar verilmesi talebi hakkında ise dava konusu markayı ilk tescil ettirenin dava dışı ….. olup, bu şirket ile davacı arasında bir ticari vekil temsilci ilişkisi bulunmadığını, markanın tescil edildiği anda ticari vekil temsilcinin marka sahibinin izni olmaksızın markayı tescil ettirdiğinden bahsedilemeyeceğini, davalı markasının davacıya devrine karar verilirse bu durumda ilk tescil ettirenin değil ama davacı ile ticari ilişkisi olan dava dışı şirketlerin çalışanı ve birinin ayrıca ortağı da olmuş olan markanın hali hazırdaki sahibi davalı, markayı izinsiz olarak ve haklı bir sebebi olmaksızın, “kendisi adına tescil ettiren ticari temsilci” olarak kabul edilmiş olacaklarını, Antalya … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ….. esas sayılı dosyasında, ….. sayılı bir markanın ve başka bir markanın daha kayıtlarına ihtiyati tedbir konulduğu anlaşıldığını şu durumda davacı ile …. sayılı markanın sahibi arasında …. markasının dava konusu edildiği anlaşıldığını, kural aynı markanın iki ayrı kişi adına ayrı ayrı tescilli olmaması gerektiği yönünde olduğunu, davalı markasının 2004 tarihli dava dışı markanın tescilli olduğu emtiaları benzer olarak içerdiği kabul edilirse davacının dava dışı şirket ile arasında bir davanın mevcut olması, davacının markanın kendisine devri talebi ile ilgili olarak sağlıklı bir sonuca ulaşmaya mani olmakta olduğu” hususlarını bildirmiştir.
Davalı vekilinin rapora itiraz dilekçesinden özetle; bilirkişi raporunda aleyhe olan hususları kabul etmediklerini, müvekkilinin davalının marka tesciline karşı hiçbir yasal yola müracaat etmemesine güvenerek markayı devralmıştır, ancak müvekkili …. markasını iyiniyetli olarak devraldıktan sonra müvekkiline karşı huzurdaki davayı açtığını, huzurdaki davanın kötüniyetli olduğunu, marka hukukunda kötüniyetin araştırılacağı an markanın tescil anı olduğunu, markanın devri anında devralanın iyiniyetli- kötüniyetli olduğu araştırması yapılamayacağını, nitekim devralan kişi marka tescilini gerçekleştirmediğini, dolayısıyla müvekkilinin kötüniyetli olmamakla birlikte markayı devralan müvekkili hakkında böyle bir araştırma yapılmasının hukuka uygun olmadığını, iş bu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin rapora beyan dilekçesinden özetle; kötüniyetle tescillenmiş olan ….. no’lu ve “….” ibareli markanın öncelikle gerçek hak sahibi müvekkiline devrine, aksi kanaat hasıl olacak ise hükümsüzlüğüne karar verilmesi şeklinde olduğunu, buna karşılık görülen lüzum üzerine, ….. sayılı markanın müvekkiline devri taleplerinden vazgeçtiklerini, diğer talepleri uyarınca hüküm tesisini ve davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; Davalının, markasının davacıya devrine, aksi kanaat hasıl olacak ise hükümsüzlüğü talebine yönelik olduğu ancak davacının 16.01.2020 tarihli dilekçesinde markanın devrine ilişkin taleplerinden vazgeçtikleri sadece hükümsüzlük talep etmeleri karşısında, davalı markasının hükümsüzlüğüne ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; SMK’nun 25.md’si hükümsüzlük hallerini düzenlemektedir. Buna göre 5.md’deki mutlak red; ve 6.md’deki nisbi red sebepleri hükümsüzlük sebebidir.
6769 sy. SMK’nun 25. Md. yollaması ile aynı kanunun 6/9 md’si uyarınca kötüniyetli yapılan tescil hükümsüzlük sebebidir. Buna göre başkasına ait olduğunu bildiği yahut bilmesi gerektiği bir markadan haksız bir şekilde yararlanma amacıyla yapılmış tescil kötüniyetlidir. ” tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı bir şekilde kullanılması yoluyla, başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp, yedekleme marka ticareti yapmak ya da şantaja yönelik başvuru ve tescilleri kötüniyetli marka tescili olarak kabul edilmelidir”(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 01.12.2011 tarih 2010/4126 Esas, 2011/16279 karar.)
Bir markanın birebir aynı unsurlarının herhangi bir makul açıklaması olmaksızın tescili kötüniyete karine olarak kabul edilebilir.
Somut olayda davacı yanın “….” esas unsurlu markasının en eski 1983 yılında Almanya Marka ve Patent Ofisince tescil edildiği, diğer Avrupa ülkeleri ve ABD, Rusya gibi ülkelerde tescilli olduğu anlaşılmaktadır. Dosyaya sunulan faturalara göre davacı “….” markalı ürünlerini 2002-2008 yılları arasında dava dışı ……. Ltd. Şti’ne pazarladığı, 2008-2015 yılları arasında da yine dava dışı ….. Ltd. Şti ile benzer anlamda ticari ilişkide olduğu, hükümsüzlüğü talep edilen markanın ilk tescil başvurusunun 2014 yılında ….. Tic. Ltd. Şti tarafından yapıldığı, o tarihte söz konusu şirketin ortağı ve münferiden yetkilisinin ……; davacının ticaret yaptığı dava dışı ……. Ltd. Şirketinin ortağı ve münferiden yetkilisi …… olduğu, 2017 yılında markanın davalıya devredildiği ve davalının da 2003-2008 yılları arasında davacı firma ile ticaret yapan ……. firmasında çalıştığı, yine davacının ticaret yaptığı …..’da 2008-2009 ve 2015-2017 yıllarında sigortalı olarak çalıştığı, bir dönem şirketin ortağı olduğu, tüm bu ilişkiler nazara alındığında; ilk tescil sahibi firmanın ve devir alan davalının davacı firmadan ve onun markasından haberdar olmadığının olağan hayatın akışına aykırı olduğu; yabancı bir kelime olan ve anlam ifade etmeyen, tamamen fantazi ürünü olan davacı markasının birebir aynısının tescilinin tesadüf olamayacağı, davalının da davacı tarafa ait hak sahipliğini bilerek ve kötüniyetle marka devrini gerçekleştirdiği, hukuk düzenimizde kötüniyetin korunamayacağı anlaşıldığından davacının hükümsüzlük davasının kötüniyet nedeniyle kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davacının davasının KABULÜ ile;
2-Davalı adına tescilli ….. numaralı markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine,
3-Alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 4.910,00 TL ücret takdirine, bu ücretin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvurma harcı, 35,90 TL peşin harç, 700,00 TL bilirkişi ücreti ve 130,85 TL tebligat-posta masrafı vs.olmak üzere toplam 902,65 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. Açıkça okunup usulen anlatıldı.24/01/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır