Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/628 E. 2018/413 K. 25.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/628
KARAR NO : 2018/413

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü, Sicilden Terkin
DAVA TARİHİ : 28/12/2017
KARAR TARİHİ : 25/12/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/01/2019

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, her çeşit ticari malların toptan ve perakende satıcılığı, büyük satış mağazalarının açılması ve işletilmesi işi ile iştigal eden müvekkilinin, yüksek kalitede temal gıda ve tüketim malzemelerinin mümkün olan en düşük fiyatta ve çok düşük maliyette halka sunduğu hard discount zincir marktelerinin işletilmesi konusunda faaliyet gösterdiğini, davalı şirkete ait “….” asansör markası kelime ve şekil unsurundan oluşmakta ise de, markanın esas unsurunun “….” kelimesi olduğunu, müvekkili şirket markalarının esas unsurunun ise “….” kelimesi olduğunu, davalıya ait hükümsüzlüğü talep edilien markanın kırmızı harfle tertip edilmiş olduğunu, müvekkili markasının da kırmızı temin üzerinde beyaz hafrle düzenlenmiş olduğunu, davalı markası ile müvekkili markasının, ortalama tüketici nezdinde bıraktığı genel intiba, görünüm ve özellikle okunuş olarak ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu ve tescilli olduğu sınflar bakımından aynı ve benzer tür malları kapsadığını, müvekkili şirket adına tescilli “…” markasının TPMK nezdinde özel/…. kod numarası ile tanımmış marka statüsünde olduğunu ve davalı adına …. sayı ile tescilli “….” ibareli markanın müvekkili markasını çağrıştırdığını ve müvekkili markası ile hem görsel hem de işitsel açıdan iltibasa neden olduğunu iddia ederek, davalı adına 17/10/2014 tarih ve …. sayı ile tescilli “….” ibareli markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP ; Davalı vekili cevap dilekçesi ile, “….” ibaresinin ticaret unvanı ve marka olarak davalı adına tescilli olduğunu, söz konusu ibarenin 2005 yılında davalı unvanı olarak kullanılmaya başlandığını, müvekkilinin ana faaliyet alanının tıbbi cihazların distribütörlüğü ve kalibrasyonu alanlarında olduğunu, müvekkilinin 2006 yılında da “….” markasını 44. Sınıfta ….sayı ile tescil ettirdiğini, akabinde de davaya konu … sayılı “….” markasını 2014 yılında 10 ve 35. Sınıflarda tescil ettirdiğini, müvekkilinin 2005 yılından bu yana …. ibaresini yoğun bir şekilde kullanmakta olduğunu, ayrıca 2005 yılında www….com.tr alan adını da müvekkilinin kendi adına tescil ettirdiğini, müvekkili markalarının 10, 35 ve 44. Sınıf kapsamında kalmakta olup, müvekkilinin “….” ibaresini ticaret unvanı, marka ve alan adı olarak tescilli olarak bugüne kadar hiçbir itiraz olmaksızın fiilen kullanmakta olduğunu, tarafların ticari faaliyet kapsamlarının çok farklı olduğunu, müvekkili markasının davacının “…” markası ile benzer olmadığını, ayrıca hükümsüzlüğü talep edilen müvekkili markası ile ilgili davacının TPMK’ya yapmış olduğu itirazının reddedildiğini ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davalı adına 17/10/2014 tarih ve… sayı ile TPMK nezdinde tescilli “….” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini taleplidir.
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtlardan, …. sayılı ve “…. + Şekil” ibareli markanın, 10 ve 35. Sınıflarda 17/10/2014 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davalı adına, …. sayılı “… + Şekil” ibareli markanın 99. Sınıfta davacı adına tescilli olduğu tespit edilmiştir.
Taraf vekillerince deliller sunulduktan ve resen celbi gereken deliller de toplandıktan sonra, dosyada taraf markalarının tescilli olduğu sınıflar nazara alınarak benzerliği konusunda ve davaya konu hükümsüzlük talep edilen markanın 10. Sınıf ve buna dayalı 35. Sınıf hizmetler ve etmialar yönünden, davacının dava tarihinden geriye doğru markasını kullanıp kullanmadığı ve ciddi bir kullanımın olup olmadığı hususlarında bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, dosyanın tevdi olunduğu konusunda uzman bilirkişi heyeti hazırlamış oldukkları 05/11/2018 tarihli raporda sonuç olarak, tarafların marka ve ibareleri arasında karıştırılmaya sebebiyet verecek düzeyde benzerlik olduğu, davacının 35. Sınıf (reklam, pazarlama, istiflem, mağazacılık hizmeti vb.) yönünden ciddi kullanımının olduğu, ancak bu sınıfta yer alan kalemlerin emtia yönünden değil, hizmet yönünden değerlendirilmesi gerektiği, davacının 10. Sınıf (cerrahi, tıbbi, diş hekimliği cihazları, ameliyathane giysileri, cinsil ürünler, biberon vb) yönünden ise ciddi kullanımının olmadığı yolunda görüş belirttikleri anlaşılmıştır.
Dosyaya ibraz edilen tüm deliller dikkate alındığında dava, benzerlik nedeniyle markaya yönelik hükümsüzlüğe ilişkin olup, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 4. maddesi marka bir teşebbüsün mallarının ve hizmetlerinin diğer teşebbüsün mallarından ve hizmetlerinden ayırt edilmesinin sağlanması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartı ile kişi adları dahil sözcükler, şekiller, renkler harfler ,sayılar sesler ve malların veya ambalajların biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir. 5 maddede marka tescilinin mutlak red nedenleri sayılmış, ç bendinde aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetler ile ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış, marka ile aynı veya ayırt edilemeycek kadar benzer işaretler marka olarak tescil edilmez, 6. madde de tescil başvurusu yapılan bir markanın tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı veya benzerliği kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali dahil karşıtırılma ihtimali varsa itiraz üzerinde başvuru red edilir”. hükmü düzenlenmiştir.
Karıştırma ihtimali ortalama tüketicilerin her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Başka bir anlatım ile halkın söz konusu mal ve hizmetleri aynı ya da bağlantılı işletmelerden geldiğini düşünme tehlikesidir. Hem markanın hem de mal veya hizmetlerin aynı olması durumunda marka hakkının ihlali söz konusu olmaktadır. Karıştırma ihtimalinden söz edilebilmesi için öncelikle tescil başvurusuna konu veya tescil edilmiş marka ile daha önce tescil edilmiş ve tescil başvurusu yapılmış markanın kapsadığı hizmetlerin aynı ya da benzer olması gerekmektedir. Eğer bu mal ve hizmetler aynı ya da benzer ise bu kez markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenecektir. Karıştırma ihtimali hem marka, hemde sınıf bakımından benzerlik gerektirdiğinden iki markanın tescil edildikleri, tescil başvurusunda bulunulduğu ya da kullanıldığı mal ve sınıfların ne kadar birbirine benzer ise karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmaması için markaların da o oranda birbirinden farklı olması gerekecektir. Markalar arasında sözcük, harf karakteri, şekil, grafik gibi renk unsurlarında hiçbir fark yok ise markalar arasında ayniyetten söz edilir. Eğer bu unsurlardan birinde küçük fark var ise benzer markalardan söz edilir. Markalar arasında karıştırma ihtimali incelenirken her bir unsura göre değil bir bütün olarak iki markanın bıraktığı genel global izlenimin markanın bütünüyle bıraktığı etki dikkate alınır.
AB Adalet Mahkemesi (CJEU ) uygulamalarında karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde bir takım ilkeler mevcuttur. Uygulamalara göre karıştırma ihtimali ilgili tüm faktörler dikkate alınmak suretiyle marka veya işaretler birer bütün olarak değerlendirilmeli bu değerlendirme yapılırken uyuşmazlık konusu mal veya hizmetin talep edebilecek durumdaki ortalama tüketici gözü ile bakılmalı ortalama tüketicinin detayları incelemeden markayı bir bütün olarak algılayacağı gözönünde bulundurulmalı markadaki ayırt edici ve egemen unsurların bıraktığı genel intibaya göre görsel ve işitsel ve kavramsal anlamda karıştırma ihtimali bulunup bulunmadığı tartışılmalıdır.
Markalar arasında daha az derecedeki benzerlik mal veya hizmetler arasında daha çok benzerlik ile dengelenebilir. Bunun tersi de mümkündür. Ayrıca eğer önceki markanın ayırt ediciliği kendiliğinden çok yüksek ise veya kullanım sonucunda yüksek ayırt edicilik sağlanmış ise karıştırılma ihtimali de çok yüksek olacaktır. Salt çağrıştırma ihtimalinin varlığı karıştırma ihtimalini de mevcut olduğunun kabulü için yeterli değildir. Önceki markanın tanınmışlığı da tek başına karıştırılma ihtimalinin varlığı için yeterli değildir. Eğer her iki marka arasında çağrıştırma ,tüketicide bu markayı taşıyan ürünlerin aynı ya da ekonomik olarak bağlantılı işletmelerden kaynaklandığı yolunda bir kanaate yol açacak nitelikte ise, bu durumda karıştırma ihtimalinin bulunduğu düşünülmelidir. Markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı her iki markanın asli ve tali unsurları ile birlikte bütünü itibariyle bıraktığı izlenimler bakımından benzerlik olup olmadığı çağrıştırma söz konusu olup olmadığı, markaların ait oldukları mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesinin eğitim ve toplumsal durumu, markaların tescilli oldukları malın ya da hizmetin değeri, buna bağlı olarak alıcının mal almaya gittiğinde harcadığı zaman kriterleri dikkate alınarak ortalama düzeydeki tüketici gözü ile karıştırma ihtimali mevcut olup olmadığı tespit edilecektir.
Bu ilkeler ışığında dava konusu olayımıza baktığımızda; davacı şirket adına kayıtlı “…” esas unsurlu markalar ile, davalı adına tescilli “….+Şekil” markası karşılaştırıldığında; davacı ve davalı şirketin faaliyet alanlarının ayrı olmaları, davacı markasının üç harfli bir heceden ibaret olup davalı markasının esas unsuru olan ve iştigal konusu ile ilişkili “….” kelimesi olup, şekil itibariyle de , her iki markanın benzer olmadığı, tescilli oldukları aynı sınıflar yönünden dahi hiçbir şekilde benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, bilirkişi raporu takdiri delil olup, benzerlik olduğu kabul edilse dahi, davacının 10. Sınıf yönünden ciddi kullanımının da bulunmadığı anlaşılmakla, davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir. Bu itibarla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan, 35,90 TL ilam harcından, 31,40 TL peşin harcın mahsubu ile, 4,50 TL bakiye karar harcının davacıdan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan, 3.145,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Talep halinde kararın taraf vekillerine tebliğine,
6-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının davacıya iadesine,

İlgili Hukuk Dairesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar, açıkça okunup anlatıldı.25/12/2018

Katip ….
e-imzalıdır

Hakim ….
e-imzalıdır