Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/609 E. 2019/458 K. 18.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/609 Esas
KARAR NO : 2019/458

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/12/2017
KARAR TARİHİ : 18/12/2019
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, “…” markasının müvekkilleri tarafından okul öncesi eğitim hizmetleri bakımından 1996 tarihinden bu yana ticaret unvanında ve ticari faaliyetlerinde kesintisiz olarak kullanıldığını, müvekkillerinin gerçek hak sahibi olduğunu, davalının ise ilk marka başvurusunun müvekkilleri olan şirket kurulduktan 6 yıl sonra 2002 yılında yapıldığını, kullanmaya başlamasının ise tam 8 yıl sonra olduğunu, müvekkillerine gönderilen ihtarname ile birlikte “…” markasının tescil edildiğini öğrendiklerini, davalının müvekkillerine ait kullanımlarından çok daha sonra Türk Patent nezdinde marka tescillerini yaptıklarını, bu nedenlerle davalıya ait “…” ibareli 60 adet markanın eğitim ve öğretim hizmetlerini içeren 41.sınıf için hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkillerine ait “… Koleşleri”nin Türkiye genelinde 23 şubesi ve binlerce öğrencisi ve personeli olduğunu, “…” ibaresinin müvekkilleri tarafından ticaret unvanında da esaslı unsur olarak kullanıldığını, “…” hakim unsurlu takriben 75 markanın Türk Patent nezdinde müvekkilleri adına tescilli olduğunu, müvekkillerinin “…” markasının tek kullanıcı ve üstün hak sahibi olduğunu, bu durumun yargı kararlarıyla da sabit olduğunu, davacının tescil başvurusunda bile bulunmadan iki şube ile anaokulu sektöründe faaliyet gösterdiğini ve müvekkillerine ait markaların hükümsüzlüğünü talep etmesinin her türlü hukuki mesnetten yoksun olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Yargılama sırasında deliller toplanmış, Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan davalıya ait markaların sicil kayıtları; İstanbul Ticaret Sicil Müdrülüğü’nden davacıya ait ticaret sicil kaydı celp olunmuş, taraf tanıkları dinlenilmiş,
Davacı tanığı … duruşmada alınan beyanında; Çocuklarından birinin 1993 doğumlu, diğerinin ise 1997 doğumlu olduğunu, her ikisinin de davacı şirketin … Hanımın işlettiği kurucusu olduğu … okul öncesi eğitim ltd şirketinin işlettiği ana sınıf okuluna gittiklerini 2’şer yıl gittiklerini, o zamandan beri şirketin faal olduğunu, bugüne kadar çalışmaları devam ettiğini, davacı şirketin sadece okul öncesi eğitim işi yapmadığını beyan etmiştir.
Davacı tanığı …. duruşmada alınan beyanında; daha önce davacı şirketin sahibi olarak bildiği ….. ‘ın okul öncesi eğitim kurumu kurduğunu ve işlettiğini, kendisinin 1994 yılında yanında öğretmen olarak çalıştığını, daha sonra da şirket olduğunu, çalışmaya devam ettiğini, işletmenin isminin hep … olarak kullanıldığını beyan etmiştir.
Davacı tanığı … duruşmada alınan beyanında; 1992 doğumlu olduğunu, 1996 yılında davacı şirketin kurucusu … Hanımın … okul öncesi eğitim ismi ile çalıştırdığı okula devam ettiğini, ondan sonra mezun olup ayrıldığını, bugüne kadar aynı isim ile şirketin devam ettiğini beyan etmiştir.
Davacı tanığı … duruşmada alınan beyanında; oğlunun davacı şirketin sahibi … Hanımın işlettiği … okul öncesi eğitim kurumuna devam etmesi sebebi ile tanıdığını, 1996-1998 yılları arasında bu okula devam ettiği o günden beri aynı isim halinde faaliyetine devam ettiğini beyan etmiştir.
Davalı tanığı … duruşmada alınan beyanında; kendisinin 2004 yılından beri … Şirketler Grubu bünyesinde … Şubesindeki anaokulu, lise ve ilköğretim olarak … Koleji adı altında faaliyet gösteren okulda çalıştığını, o zamandan beri okulun adının hep … Eğitim Kurumları olarak geçtiğini, çalıştığı okulda 140 kişi çalıştığını, aynı marka ile olan diğer okullarda da toplam yaklaşık 3.500 kişi çalıştığını, 2004 yılında da ilk açıldığında da anaokulu olduğunu beyan etmiştir.
Davalı tanığı … duruşmada alınan beyanında; 2004 yılı Ağustos ayından beri davalı … bünyesinde … Eğitim Kurumları A.ş bünyesinde çalıştığını, öncesinde muhasebeci olarak başladığını, en sonunda tam olarak hatırlamadığı uzun zamandan beri finans müdürü olarak çalıştığını, okulun 400 öğrenci ile başladığını, sonra her sene şube açtıklarını ve hali hazırda 30 civarında şubelerinin ve 10.000 üzerinde öğrencilerinin olduğunu, ilk kuruluşundan beri anaokulu olduğunu, hatta ikinci okulunun anaokulu olarak Beylikdüzüne açıldığını, kurucularının 1970 li yıllardan beri eğitim işi ile uğraşan insanlar olduğunu, dersanecilik ile başladıklarını, 2002 yılında marka tescillerini aldıklarını, 2004 yılında bina bitince ilk okullarını açtıklarını, eveliyatta dershanelerinin adının…. Dershanesi, … Dershanesi olduğunu, dershanecilik döneminde … ismini kullanmadıklarını, okul açılınca kolej adı olarak kullanıldığını beyan etmiştir.
Davalı tanığı … duruşmada alınan beyanında; 2006 yılından beri davalı … bünyesindeki … Eğitim Kurumları A.ş de insan kaynakları sorumlusu olarak çalıştığını, ilk okullarının 2002 yıllarında açıldığını bildiğini, o zaman kendisinin olmadığını, ancak resmi evraklar eline geçtiğinden 2002 yılında faaliyete başladığını bildiğini, ticaret sicil gazetesinde vs. Muhasebe işleri elimden geçtiğinden gördüğünü, tanıtım için kuruluşundan beri reklam giderlerinin fazlasıyla yapıldığını, ilk …. adı ile açıldığını, orada anasınıfıda olduğunu, daha sonra büyüyerek yaklaşık 30 şubeye ulaştığını, 2002 yılında … ismi ile şirket açıldığını, okul binası bitince 2004 yılında okul olarak faaliyete geçtiğini, eğitim işleri dışında da … Holding, … Gayrimenkul vs. Sektörlerinde de çalışıldığını, yurt dışında da okul açma izinlerinin olduğunu beyan etmiştir.
Dosya 28/05/2019 tarihli celse ara kararı ile taraf beyanları dosya kapsamı deliller değerlendirilmek ve gerektiğinde davalı tarafca daha önce delil olarak bildirilip şirket merkezinde olan deliller ve belgelerde incelenerek davacı tarafca hükümsüzlüğü talep edilen , davalı adına tescilli markalarının gerçek hak sahipliği, kötü niyetli tescil vs. konularında incelenerek talepte belirtilen 41. Sınıf eğitim öğretim hizmetleri yönünden hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı ile ilgili rapor tanzim etmek üzere bilirkişiye tevdi olunmuş, bilirkişi 06/08/2019 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporunda özetle; “davacı yanın … ibaresi bakımından 41.sınıfta yer alan hizmetler bakımından eskiye dayalı kullanımları ile ve tescilli ticaret unvanı ile davalı yana karşı üstün hak sahibi olduğu, davalıya ait eskiye dayalı kullanımlar ile davacıya ait dava konusu markaların nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet verecek kadar benzer oldukları, ancak; … kod numaralı markalar bakımından davalı yanın markalara yaptığı yatırımlar ve davacı yanın uzun süre sessiz kalması nedenleri ile SMK 25/6.maddede yer alan hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması gerekçesi ile markaların hükümsüzlüğünün koşullarının oluşmadığı, …. kod numaralı markalar bakımından herhangi bir hak düşürücü sürenin geçirilmiş olduğundan bahsedilemeyeceği ancak davalı tarafın …. tescil numaraları ile 12/04/2002 tarihindeki başvurularından bu yana devam eden sair markaları da göz önünde bulundurulduğunda; davalı yanın “…” ibaresi ile tescilli markalarını, yasanın 25.maddesinin 6.fıkrasında yer alan düzenleme gereği davacı yan tarafından hükümsüzlüğü talep edilemeyeceği ve davalı yanın … kod numaralı markaları gerği kazanılmış haklarının bulunduğunun kabul edilmesinin gerekeceği, bu kazanılmış haklar ile seri marka niteliğinde olduğu değerlendirilen dava konusu diğer markalar olan …. kod numaralı markaların da hükümsüzlük koşullarının oluştuğundan bahsedilemeyeceği, davalı yanın ihtilaf konusu marka tescil başvurularını gerçekleştirirken kötüniyetli olduğunun tespit olunamadığı” hususlarını tespit ve rapor etmiştir.
Dava; davalının markalarının eğitim ve öğretim hizmetlerini içeren 41.sınıf yönünden hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talebine yöneliktir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
SMK 25/1 hükmüne göre aynı kanunun 5. Veya 6. Maddelerinde sayılan mutlak ve nisbi red nedenleri aynı zamanda marka hükümsüzlüğü nedenidir. Somut olayda davacı önceki hak sahipliğine dayanarak hükümsüzlük talep etmektedir. SMK 6/3’e göre başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Mahkememizce toplanan tüm deliller, tanık beyanları ve alınan rapor ışığında; davalının “…” esas unsurlu ilk markasının 2002 yılında başurusunu yaptığı, buna mukabil davacının aynı markayı 1996 yılından beri ticaretinde marka olarak kullandığı, ticaret sicil kayıtlarından, tanık beyanlarından ve faturalardan anlaşılmaktadır. Bu durumda davalının önceye dayalı hak sahipliği iddiasının sübut bulduğunun kabulü gerekir.
Davacının 1996 yılından beri kullandığı markayı, davalı, ilk olarak 2002 yılında marka olarak tescil ettirmiş ve o tarihten sonra “…” esas unsurlu markalardan seri marka oluşturmuştur. Yargılamaya konu iş bu dava ise 14.12.2017 tarihinde açılmıştır. SMK 25/6’ya göre; marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez. Davaya konu olayda, davalının kötüniyetli tescil başvurusunda bulunduğunun kabulünü gerektirecek delil bulunmamaktadır. Kanun açıkça fiili olarak ispatlanmış bir “bilmenin” yanı sıra “bilmesi gerektiği” kavramından bahsetmiş olmakla, somut olayın özelliklerine göre markasının üçüncü bir kişi tarafından kullanıldığını bilebilecek durumda olan kişi artık hükümsüzlük davası açamaz. Davaya konu olayda hem davacı hem de davalı aynı aynı şehirde, İstanbul’da, aynı sektörde yani eğitim sektöründe faaliyet göstermektedir. Özellikle davalı, bu sektörde yoğun faaliyet gösteren, yatırım yapan, tanınırlığı yüksek bir işletmedir. Tacir olması sebebiyle de basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü olan davacının kendisiyle aynı sektörde aynı marka ismi ile geniş ve yoğun bir faaliyet gösteren davalıdan haberdar olmadığı yönündeki bir iddia dosya kapsamına göre makul ve inandırıcı olamaz. Burada her ne kadar davacı vekili davaya konu markaların tescilinin 556 sayılı KHK döneminde yapılmış olması sebebiyle SMK 25/6 maddesi hükmünün uygulanamayacağını iddia etmiş ise de; KHK döneminde Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamaları da, özellikle MK mad. 2 nazara alınarak suretiyle 5 yıllık bir sürenin kabulünden yanaydı: “…556 sayılı KHK’de hukuki yararı olanların tescilli markanın hükümsüzlüğü davası açabilecekleri düzenlenmiş olmasına rağmen, bu davanın hangi sürede açılacağı hususunda açık bir hüküm bulunmasa da, yine anılan KHK’nın 42. Maddesindeki Paris konvansiyonuna göre tanınmış sayılan marka sahiplerinin hükümsüzlük davasını tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde açması gerekeceğinin belirtilmesi ve bu hususta dava açma hakkının sınırsız sürede kullanılmasının yasal düzenlemenin ruhu ve hukuk mantığı ile bağdaşmayacağı dikkate alındığında, bu husustaki yasal boşluğun, açıklanan tanınmış markalar için öngörülen 5 yıllık sürenin, en azından diğer markalar yönünden de açılacak davalar için de uygulanarak doldurulması Dairemizce yerinde görülmüş, bu yöndeki uygulama istikrarlı şekilde devam etmiştir. “(11. Hukuk Dairesi 16.04.2012 tarih 2010/1537 Esas, 2012/6158 Karar) Bu durumda davacı tarafın davaya konu markaların tescil tarihlerinin 556 sayılı KHK döneminde yapılmış olmasından dolayı 5 yıllık sürenin uygulanamayacağı yönündeki iddiasına itibar edilmemiştir.
Her ne kadar davalı markalarından bir kısmı için yukarıda anılan 5 yıllık süre geçmemiş olsa da; söz konusu markaların “…. marka” niteliğinde olması ve “…..” olarak kabul edilmesi nedeniyle tüm markalar için hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunun kabulü gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 18.03.2015 tarih …… Esas, …… Karar sayılı kararında esasen; “……” ibaresinin ilk olarak davacı tarafından kullanıldığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır… Davalı tarafın “……” ibaresini okullarında dava tarihi itibariyle 16 yıla yaklaşan markasal kullanımının olduğu, kullanılan “……” ibaresinin marka tescillerine de konu edildiği, her ne kadar …. tescil nolu marka müddet hale gelmişse de bu markada kullanılan esas unsur ile ….. nolu markada kullanılan esas unsurun aynı olduğu, markaların birbirinin devamı niteliğinde seri marka olarak değerlendirilmesi gerektiği, markalardaki kısmi değişikliğin markanın gençleştirilmesinden ibaret olduğu…” şeklindeki tespitleri ile bu hususa işaret etmiştir. Zikredilen tüm bu gerekçelerle açılan davanın tümden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 3.931,00 TL ücret takdirine, bu ücretin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 71,00 TL tebligat/posta masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. Açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/12/2019
Katip …

Hakim …